• Sonuç bulunamadı

Sosyal Kurumlarda Tedrici Yöntem (Zekât Örneği)

2.3. TENCÎMÜ’L-KUR’ÂN VE DÖNEMĠN TOPLUMU

2.3.2. DÖNEMĠN TOPLUMUNDA YÖNTEM VE TEKNĠKLERĠ ĠLE TENCÎM SÜRECĠ

2.3.2.3. Hakkın Tesisi Batılın Ġptali (Emr-i Bi‟l-Ma‟rûf Ve Nehy-i Ani‟l-Münker)

2.3.2.5.3. Sosyal Kurumlarda Tedrici Yöntem (Zekât Örneği)

Dinî bir kavram olarak zekât; Allah (cc)‟ın, mü‟min kulları üzerine yazdığı, dinen zengin sayılanların Kur‟ân-ı Kerîm‟de vasıfları bildirilmiĢ olan kimselere, mallarından vermeleri belirli miktarlar ölçüsünde zorunlu kılınan paydır.333

Dinî- sosyal bir kurum olarak zekât, Ġslam‟ın herhangi öğreti ve iç duygulanmadan ibaret olmadığını gösteren kavi bir delildir. Ġslam, bireyin ıslahını ve ihyasını içinde var olduğu toplumun terakkisini ve onda sosyal adaletin teminini bir arada gaye edinmiĢtir.334

Zekât, hem kiĢiyi ahirette temize çıkaracak ve bağıĢlanmasına sebep olacak bir ibadet hem de sosyal adaleti ve kalkınmayı sağlamada etkili bir kurum olarak bu kaideye mükemmel bir emsaldir.335

Zekât, tekâmül evreleri itibariyle baĢlangıçta sadaka ve infak olarak, mü‟minlerin aralarındaki yardımlaĢmayı ve dostluğu arttıran ihlâslı bir davranıĢ örneği iken daha sonra yerine getirilmesi Allah (cc)‟ın katında ecirle karĢılanacak aksi ise insanı ilahi yargılanmada mahcup duruma düĢürecek bir ibadet son merhalede ise Ġslam toplumunun ekonomik yapılanmasının temelinde yer alan sınırları iyice belirginleĢtirilmiĢ bir iktisadi kurum halini almıĢtır.336

AĢağıdaki kısımda bu tekâmül sürecinin vetiresi tedricilik esası veçhesinden serdedilmeye çalıĢılmıĢtır.

" ُشِضْـىَـزْغَـر ُْٓـَّْٕـر٢َٚ ".

“Ġyiliği, daha fazlasını bekleyerek (bir kazanç elde etmek için) yapma.”337

" ٍُ١َِّدٚ ٍََُّٛع ٝف . ٍَُّْٛذَ٠ ِِْٓ ًٍِظَٚ . ٍُ٠ِضَـو٢ٚ ٍدِسَبث٢ . َٓ١ِفَشْـزُِ َهٌِر ًَْجَـل ُٛـٔبو َُُْٙـِٔا ".

“Onlar, iliklere iĢleyen bir ateĢ ve bir kaynar su içindedirler. Ne serin ve ne de yararlı olan zifirî bir gölge içinde! Çünkü onlar, bundan önce (dünyada varlık içinde) safahata dalmıĢ ve azgın kimselerdi.”338

333 Bkz. s.129.

334 Arslan, DurmuĢ., “Metodolojik Yönden Kur‟ân‟ın Tedriciliği”, (Yüksek Lisans), CÜ Sosyal

bilimler Enstitüsü, Sivas, 1999, s.145.

335 Demirci, Muhsin., Kur‟ân‟ın Temel Konuları, ĠFAV y., Ġstanbul, 2000, s.237. 336 ġimĢek, M. Sait., Kur‟ân‟ın Ana Konuları, Beyan y., s.160-164.

Zekât müessesesinin inĢasında, vahyin ilk adımda gerçekleĢtirdiği iĢ; karĢılık gözetmeksizin insanlara yardım edilebileceğini anlatma ve dünyaya aĢırı düĢkünlük göstererek içinde yaĢadığı topluma gözünü kapatma tavrının Allah (cc)‟ın indindeki alçaltıcılığını tanıtma olmuĢtur. 339

" ِٗ١َِٕجِـث ٍزِئََِْٛ٠ ِةَازَػ ِِْٓ ِٜذَـزْـفَ٠ َْٚا َُِشْجٌُّْا ُدََٛ٠ َُُْٙـُٔٚشَصَّجُ٠ . ِٗ١ِخَاٚ ِِٗزَجِدبَصَٚ . ر ِٝزٌَا ِِٗزٍَ١ِصَّـفَٚ ِٗ٠ِْٛئُـ . ََِْٓٚ ِٗ١ِجْـُٕ٠ َُص بًؼ١َِّج ِ ضْس٤ا ٝف ".

“Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından

kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeĢini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın.”340

Ġkinci aĢamada toplum içinde güç odağı haline gelmiĢ kimselere iĢaret edilerek, hesap gününde yükümlülüğünden kurtulmak için çırpınacakları Ģeyleri bu dünyada biriktirmelerinin yanlıĢlığı ortaya konur. Örtük bir Ģekilde zengin durumda olan kiĢi bu dünya hayatında kazandıklarına dair bir Ģükür niĢanesi ve kefaret olarak sadakalaĢma iĢine teĢvik edilir. Bu aĢamada cimrilikten kurtarıp cömertliğe teĢvik vardır. " ٌَُٛـٍْؼَِ ٌ ّكَد ُِْـٌِٙاََِْٛا ٝف َٓ٠ِزٌَاَٚ . ٌِ َُِٚشْذٌَّْاَٚ ًِِئبَغٍ ".

“Onlar, mallarında; isteyenler ve (isteyemeyip) mahrum kalanlar için belli bir hak bulunan kimselerdir.”341

Ġkinci aĢamanın sonundaysa mü‟minlerin vasıflarına, ihtiyaç sahiplerine maddi yardımda bulunma davranıĢı da eklenmiĢtir. Yani Allah (cc)‟ın huzurunda makbul olan insanın meziyetlerinden bir tanesinin de fakirleri gözetme olduğu bildirilmiĢtir. Görüleceği üzere Ġslam‟ın Mekke dönemi, sosyo-iktisadi bir yapı olarak zekâta hazırlıkla geçmiĢtir. Bu dönem içerisinde cimriliğin topluma verdiği zararlar ve bunların cimrilik edenleri ahirette içine sokacağı durumlar ile sadakalaĢmanın karĢılığı Allah (cc)‟tan beklenerek yapılması gereken bir iĢ ve dünya yaĢamında elde

338 Vâkı‟a 56/42-45. 339 Âdiyât 100/1-11. 340 Me‟âric 70/11-14. 341 Me‟âric 70/21,23.

edilen serveti aklamanın tek yolunun ondan ihtiyaç sahiplerine vermek olduğu birlikte iĢlenmiĢtir. Bu aĢamada zekât kurumunun ikamesi için kamuoyunda temeller atılmıĢtır.

" ِلَاَٚ َٓ١ِؼِواَشٌا َغَُِٛؼَـوْساَٚ َحٛوَضٌا ُٛـرآ ٚ َحٍََٛصٌّا ُّٛ١ ".

“Namazı kılın, zekâtı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.”342

Üçüncü aĢamada ise zekât diğer farz hükümler yanında yerini almıĢtır. Namaz insanın Allah (cc)‟a olan ittiba ve teatinin bir göstergesi iken zekâtta toplumun Allah (cc)‟a olan itaatinin ölçüsü kılınmıĢtır. Zekât sadece kiĢinin malını dinen temiz kılmaya yaradığı gibi sosyo-ekonomik bağlamda sermayenin tekelleĢmesini (servetin belli kiĢi veya kurumlarda toplanması), insanların kapital odakları karĢısında köleleĢmelerini ve sindirilmelerini önler. Durağan haldeki birikimlerin tekrar toplum içi aktif hale gelerek üretime katılmalarını sağlar. Bu yolla toplumda uç sınıfların teĢekkülü engellenir ve insanların yaĢam standartları birbirlerine yaklaĢır. Toplumda aĢırı zenginliğin ve de fakirliğin beraber getirdikleri ahlaki yozlaĢma oranı düĢüĢe geçer ve sınıflar arası uçurum azalır. Toplum zekât sayesinde sekinet bulur.

" َـلَذَص ُِْـٌِٙاََِْٛا ِِْٓ ْ زُخ ٌغ١َِّع ُللهاَٚ ٌُُْٙ ٌَٓـىَع َهَـرٍََٛص َْا ُِْـْٙ١ٍََػ ًَِص ٚ بَٙث ُِْـٙ١ِـوَضُـر ٚ ُُُْ٘شََٙـغُـر ً خ

ُُ١ٍَِػ ".

“Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekât) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (Onların kalplerini yatıĢtırır.) Allah, hakkıyla iĢitendir, hakkıyla bilendir.”343

Üçüncü aĢama içerisinde yer alan diğer bir basamaktaysa zekâtı tek tek fertlerin inisiyatifinden çıkararak genel idari organizasyonun bir organı haline getirme yer almaktadır. Bu basamakta artık zekât; sınırları belirlenmiĢ olan bir kuruma dönüĢmektedir.

342 Bakara 2/43. 343 et-Tevbe 9/103.

" ِةَبلِشٌا ٝفٚ ُُُْٙثُٛـٍُـل ِذَـفٌََئٌُّْاَٚ بَْٙ١ٍػ َٓ١ٍِِِبَؼٌْاَٚ ِ ٓ١ِوبَغٌَّْاٚ ِءاَشَـمُـفٌٍِْ ُدَبلَذَصٌّا بََّـٔا ٝفٚ َٓ١ِِِسَبغٌْاَٚ ِ ْٓثاَٚ ِللها ِ ً١ِجَع ٌُ١ِىَد ٌُ١ٍَِػ ُللهاَٚ ِللها َِِٓ ً خَض٠ِشَـف ًِ١ِجَغٌا ".

“Sadakalar (zekâtlar), Allah‟tan bir farz olarak ancak fakirler, düĢkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri Ġslâm‟a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuĢturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihat edenler ve yolda kalmıĢ yolcular ve sokakta yaĢayanlar içindir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”344

Bu aĢamanın son basamağında ise kurumlaĢan zekâtın içyapısına standardizasyon oluĢturulur. Kimlerin hangi süreler sonunda, ne tip kazanç ve mallardan, hangi oranlarda infakta bulunacakları belirlenerek kendi iç adaleti sağlanır.

Yukarıda sunulan aĢamaların hitamında zekât artık sosyo-ekonomik bir alt yapı halini alarak faize dayalı ekonomiyi toplumdan siler.