• Sonuç bulunamadı

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Kimlik

2.1.2. Sosyal Kimlik

Sosyal kimlik olgusu, bireysel kimliğin içten dışa doğru gelişiminin aksine dıştan içe doğru tavır sergilemektedir. İçinde yaşanılan çevre; mekânsal, zamansal ve insani gruplaşmaların oluşmasına vesile olmaktadır. Bu oluşumlar sayesinde kişilere sorulan "Kimlerdensiniz?" sorusuna farklı farklı cevaplar türetilebilir. Çoğu insan pek çok farklı gruba üye olmasına rağmen bu gruplar sadece sınırlı sayıda kişilere – kendilerini nasıl tanımladıkları açısından ele alındığında– anlamlı gelmektedir. Bu gibi durumlarda bireylerin kendi öz benlik tanımları, "kategorik üyelik" (categorical membership) iddiasında bulunan diğer insanlar ile paylaşılır ve bir Müslüman, bir maraton koşucusu, bir demokrat, bir baba, bir kadın gibi örnekler ortaya çıkar. Başkaları ile sosyal bir kimliği paylaşmak demek, belirlenen o kategorik grubun tüm üyeleriyle tanışıyor olmak veya hepsiyle daimi bir etkileşim halinde olmak anlamına gelmemektedir. Bunun aksine söz konusu kategorik grup üyeleriyle çok sayıda özelliği paylaşan kişilerin, bu grubu etkileyen olaylardan doğrudan veya dolaylı olarak bir dereceye kadar etkilenebileceği anlamı ortaya çıkmaktadır. Örneğin; kendini feminist olarak tanımlayan bir kimse, kendini feminist olarak tanımlamayan başka bir kimseye kıyasla kürtaj mevzuatını düzenleyen yasalardan veya iş yaşamında kadın–erken cinsiyet farklılığına dayalı maaş tutarsızlıklarına kadar pek çok konuda daha ilgili ve haberdardır.111

110 Helin Sarı Ertem, a.g.m., s. 195. 111 Kay Deaux, "Social Identity",

http://www.utexas.edu/courses/stross/ant393b_files/ARTICLES/identity.pdf, (Erişim tarihi: 23.06.2015), s. 1.

"Sosyal kimlik" (social identity), literatürde "grup kimliği", "ortaklaşa kimlik", "kolektif kimlik", "toplumsal kimlik" gibi çeşitli adlarla da kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra, "etnik kimlik", "dini kimlik", "ulusal kimlik", "medeniyet kimliği" gibi pek çok alt gruplara da ayrılmaktadır. Sosyal kimlik formasyonunun bu tarz farklı gruplara ayrılmasının temelinde, bireylerin sahip oldukları öz benlik özelliklerinin diğer bireyler ile benzerlikler göstermesi neticesinde öz çıkar ve ihtiyaçların ortaklaşa çıkar ve ihtiyaçlara dönüşmesi yatar. "Öz çıkar" (self-interest), totolojik açıdan davranışları açıklayan bir çeşit fedakârlık kapsamında tanımlanırken, bunun yerine Wendt "sosyal kimlikler kapsamında başkalarının kaderini etkileyen bir kimlik saptama" olarak açıklamaktadır. "Kimlik saptama" veya "kimliklendirme" (identification), negatiften pozitife doğru süreklilik arz eden bir süreçtir ve konuya ya da ötekilere göre değişiklikler sergileyebilir.112

Bu noktada bireysel kimlikler ile sosyal kimlikler arasındaki ayrıma dikkat çekmek gerekmektedir: Bireyler için kimlik genellikle durumsaldır, yani bireyler hem kendi kendilerini tanımlarlar hem de içinde bulundukları durumlara göre diğerleri tarafından çeşitli şekillerde tanımlanırlar. Örneğin; yurt dışına çıkan birisi, yurt dışına hiç çıkmamış birisine kıyasla kendisini farklı tanımlarken aynı zamanda yurt dışına hiç çıkmamış kişi tarafından da daha farklı tanımlanabilir. Sosyal kimlikler ise karakterleri gereği yayılmacı, katı ve inatçı bir eğilime haizdirler. Hızlı değişikliklerin öznesi olmaktan ziyade daha yoğun ve uzun süreli oluşumların parçası durumundadırlar. Bu durum özellikle modern dönem öncesindeki çağlarda sık sık siyasallaşma eğilimi gösteren dini ve etnik kimliklerde görülmektedir. Günümüzde ise bu durum kısmen ulusal kimlikler için geçerlidir. Çünkü kitlesel siyasal coşkunluk, kitlesel siyasal oluşumun teknolojik enstrümanları güçlendirerek çok sayıdaki bireysel üyelerin ilgisizliğine ya da karşı hareketlerine uzun süre dayanabilir. Bundan dolayı bireysel kimlik ile sosyal kimlik arasındaki söz konusu ayrımların göz önünde bulundurulması ve bireysel tutum ve davranışlara dayanan

112 Alexander Wendt, "Collective Identity Formation and The International State", American Political

sosyal ve müşterek kimlikler hakkında çıkarımlar yapılırken dikkatli olunması gerekmektedir.113

İnşacı yaklaşım açısından bakıldığında ise sosyal kimlikler ayrı bir öneme sahiptir. Çünkü İnşacı yaklaşım, aktörlerin davranış ve tutumlarında rasyonel olabilmelerini kimlik kavramının çok yönlü idrak edilmesine bağlamaktadır. Dolayısıyla kimlik; devletlerin tercihlerini, çıkarlarını, eylemlerini ve algılarını biçimlendirici bir rol üstlenmektedir.114

Aktörler, ortaklaşa değerler –nispeten istikrarlı, daha spesifik beklentiler ve anlayışlar– içerisinde yer alarak sosyal kimlikler edinirler. Sosyal kimlikler tabiatı gereği ilişkiseldir ve her bireyin kurumsal rollerle alakalı olarak pek çok sosyal kimliği – abi, kardeş, baba, öğretmen, vatandaş vb.– olabilir. Öte taraftan devletlerin de çoklu kimlikleri –egemen, özgür dünyanın lideri, emperyal güç vb.– olabilir.115

Genellikle aktörlerin kurumsal kimliklerinin yanı sıra çoklu sosyal kimlikleri de olmaktadır ve sosyal kimlikler sosyal şartlara bağlı olarak değişkenlik gösterebilirler. Sosyal kimlikler, aktörlerin herhangi bir durum içerisinde kim olduklarını ve paylaşılan normların ve beklentilerin sosyal rol yapıları içerisindeki pozisyonlarının tam olarak ne olduğunu saptamalarına olanak sağlar. Bu bağlamda sosyal kimlikler, amillerin birbirleriyle ilişkileri doğrultusunda bireysellik koşullarını somutlaştırarak amil–yapı karşılıklı inşasında anahtar rol oynamaktadırlar.116

İnşacılar, aktör olarak devletlerin sahip oldukları sosyal kimlik türlerini onaylatmak gayesiyle hareket ettiklerini belirtmektedirler ve dolayısıyla taraflar arasında bir tür karşılıklılık söz konusudur. Wendt'in de ifade ettiği gibi; "... davranışa dair iddialarda olduğu gibi, kimliğe dayalı iddialar için de doğruluk şartları bireyselden ziyade müşterektir."117

Örneğin; İnşacı yaklaşıma göre Türkiye'nin NATO'ya katılması, Türkiye'nin güvenlik çıkarlarının Batılı kimliği ile

113 Anthony D. Smith, "National Identity and The Idea of European Unity", International Affairs, Cilt

68, Sayı 1, 1992, ss. 59-60.

114

Erhan Akdemir, Avrupa Birliği'nde Kimlik, Kültür Tartışmaları ve Türkiye, 1. Baskı, Ekin Yayınevi, Bursa 2013, s. 9.

115 Alexander Wendt, "Anarchy Is...", ss. 397-398. 116 Yücel Bozdağlıoğlu, Turkish Foreign ..., s. 19. 117

teşkil ve tescil edilmesi olarak açıklanabilmektedir.118

Brown ve Ainley'in verdiği bir başka örneğe göre ise; ABD'nin Kanada ve Fransa ile olan ilişkileri, Mısır ve Çin Halk Cumhuriyeti ile olan ilişkilerine kıyasla sadece güvenlik nedenleri yüzünden değil, Kanada ve Fransa'nın ABD ile ortak ve geniş bir kimliği paylaşması sebebiyle de farklılık gösterebilmektedir.119

Son olarak; bireysel ve sosyal kimlik anlayışlarını içeren genel kimlik olgusuna dair güçlü ve zayıf noktaların belirtilmesi gerekmektedir. Braubaker ve Cooper'a göre kimliğe dair güçlü kavrayışlarda, kavramın genel anlamı –ayniyet üzerine vurgu– korunmaktadır. Buna göre en geniş anlamda şu varsayımlar ortaya çıkar;

"1) Kimlik, tüm insanların sahip olduğu ya da olması gerektiği veya arayış içinde olduğu 'şey'dir.

2) Kimlik, tüm grupların (en azından belirli bir türdeki grupların, mesela; etnik, ırkçı ya da ulusal) sahip olduğu veya olması gerektiği 'şey'dir.

3) Kimlik, bireylerin ve grupların farkında olmaksızın da sahip olabilecekleri 'şey'dir.

4) Sosyal kimliğin güçlü nosyonları ile grup bağımlılığı ve türdeşliğe dair nosyonlar kast edilmektedir. Ayrıca yüksek seviyede grup bilinci, bir 'kimlik' veya grup üyeleri arasında ayniyet, üye olmayanlarla arasında keskin ayrımlar, içerisi ile dışarısı arasında net bir sınır vurgulanmaktadır."120

Öte yandan kimlik kavramına dair zayıf ya da yumuşak kavrayışlara bakıldığında ise, yine Braubaker ve Cooper'a göre üç temel nokta ortaya sürülmektedir:

"1) Kimliğin çoklu, değişken, akışkan, olasılıksal, parçalı, inşa edilebilen, müzakere edilebilen vb. özellikleri aynı anda içerebilmesi,

118

Bahar Rumelili, a.g.m., s. 159.

119 Chris Brown & Kirsten Ainley, Uluslararası İlişkileri Anlamak, Çeviren: Arzu Oyacıoğlu, 3.

Baskı, Yayınodası, İstanbul 2008, s. 44.

120 Rogers Brubaker & Frederick Cooper, "Beyond 'Identity'", Theory and Society, Cilt 29, Sayı 1,

2) Kimliğe dair zayıf fikir ve konseptlerin, kimliğin genel fikir ve konsepti içerisinde yer almasının nedenlerinin net olmaması,

3) Kimliğe ait zayıf konseptlerin, faydalı teorik çalışmalar ortaya konabilmesi adına zaman zaman gereğinden fazla yetersiz kalabilmesi."121

Yukarıda belirtilen kimliğe dair güçlü ve zayıf noktalar ortaya koymaktadır ki; kimlik çalışmaları hususunda üzerinde ortak ve genelgeçer bir anlayış yoktur. Kimlikler, eş merkezli ve çoklu karakter sergileyebilmektedirler. Michael Bruter’in “eş merkezli kimlik teorisi” (concentric theory of identities) olarak adlandırdığı bu duruma göre; bireylerin veya toplulukların kimlikleşmelerindeki birincil kıstas topraksal öncelikten başlar, ardından kişiliksel ve çıkarsal koşullar belirleyici rol oynamaktadır. Tablo 3’te de görüldüğü üzere, tekilden çoğulluğa doğru giden süreç toprak merkezlidir; yani bir kimse kendi şehrindeki insanlara, aynı bölgedeki farklı bir şehrin insanlarına kıyasla doğal olarak daha fazla yakınlık duyar ve bu yakınlığı daha spesifik unsurlarla detaylandırır. Bireyler açısından Avrupalılık kimliğine giden sürecin inşası, içinde bulunulan çemberin ortaklaşalık gayesiyle ne derece genişletilebildiğine bağlıdır.

121

Unutulmamalıdır ki kimlik çalışmalarının ana amacı; kimlikleri tanımlamaktan ziyade keşfetmek ve tanıtmak, onların çeşitli boyutlarını ve anlamlarını ele almak, kapsamlarını, avantajlarını, dezavantajlarını, sahip oldukları güçlükleri ve sorunları doğrudan ve dolaylı olarak ortaya koyabilmektir. Bundan dolayı var olan bu karmaşık yapı, her daim söz konusu çalışma alanın zenginliği olarak kabul edilmelidir.