• Sonuç bulunamadı

B. ÇALIŞMANIN ARKAPLANI

II. ARKAPLAN -I-: 1999-2002 Arasında Gelişmelerin İzlenmesi

2. Sosyal Kimlik

a. ‘Kimlik’ Sorunsalı ve ‘Kıbrıslılık’

Eğitimli ve toplumsal katılım bakımından dinamik bir yapı gösteren Kıbrıs Türk toplumu kendini nasıl görmekte, nasıl tanımlamaktadır? Başka bir deyişle, sosyal kimliği nedir? Kimlik konusu toplumun ilgisini çeken ve bu konudaki tartışmalara zaman zaman devlet ileri gelenlerinin de katıldığı konulardan biridir. Bu ilginin tarihi, siyasi ve sosyal nedenleri vardır. Herşeyden önce Kıbrıs Türk toplumu uzun yıllar din, dil ve etnik kimliği veya kimlikleri kendininkinden farklı grup veya gruplarla aynı bayrak altında yaşamış aynı coğrafyayı paylaşmış, aynı pasaportu

taşımıştır. Din, dil ve etnik açıdan ayrışan kimlikler coğrafi ve ulusal kimliklerde birleşimiş veya kesişmiştir. Öte yandan, Kıbrıs Türkü coğrafi ve ulusal kimliği farklı bir toplumla, Türkiye insanı ile, din, dil ve köken kimliğini paylaşmak durumunda olmuştur. Kendisine adada

“Müslüman” veya “Türk”, Türkiye’de “Kıbrıslı”, başka bir ülkede ise her ikisi birden, “Kıbrıslı Türk” denmiştir.

Kıbrıs Türk toplumu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte yeni bir ulusal kimliğe sahip olmuş ancak kimlik konusundaki tartışmalar bitmemiştir. Bunun bir nedeni, KKTC’nin genç bir devlet oluşu olabilir. Gerek küreselleşme ve yerelleşme gibi iki zıt akımın etkisi, gerekse Kıbrıs sorunu ve Avrupa Birliği’ne üyelik konusu etrafında gelişen tartışmalar kimlik konusunu gündemde tutmuştur. Bunlara Türkiye ile olan ilişkilerin nitelik ve yoğunluğu da eklenince kimlik etrafında gelişen tartışmalar siyasal bir nitelik kazanmıştır. Son yıllarda

“Kıbrıslılık” etrafında yapılan tartışmalar buna iyi bir örnek oluşturur. Nitekim, SOAR Araştırma Enstitüsü bu sıcak ortamda bir kimlik araştırması yapma gereğini duymuş ve Mayıs 1998’de bunu gerçekleştirmiştir (Özgür, 1999). Bu araştırmada deneklerin yaklaşık onda biri kendilerini

“Kıbrıslı”, onda ikisi “Türk” olarak tanımlarken, yarıdan fazlası bunları tek başına yeterli bulmamış ve kendilerini nitelemede “Türk” ve “Kıbrıslı” sözcüklerini birlikte kullanmışlardır.

Bin-sekizyüz-yirmi-dokuz deneğin %35.4’ü kendini “Kıbrıslı Türk”, %19.1’i de “Kıbrıs Türkü”

olarak nitelemiştir. Geri kalan onda birlik bir grup da “Müslüman Türk” ve “Kıbrıslı Müslüman” olmak üzere coğrafi veya etnik öge ile birlikte dini kimliklerini ön planda tutmuştur.

Sosyal kimliği sorgulayan araştırmalarda kimlik ögelerinin neler olduğu, başka bir değişle aidiyet gruplarının nasıl nilendiği ve kategorileştirildiği son derece önemlidir. Yukarıdaki paragrafta verilen “Kıbrıslı Türk” ve “Kıbrıs Türkü” bunun güzel bir örneğidir. Araştırmamızda etnik köken olarak “Türk” olmayı, dini öğe olarak “Müslüman” olmayı ve yerel ve kültürel öge olarak da “Kıbrıslı” olmayı kullandık. Bunların dışında dördüncü bir kimlik olarak da “Avrupalı”

olmayı listemize ekledik. Bunun nedeni Kıbrıs Türk toplumunun yakaladığı yaşam standardı ve sahiplendiği değerler açısından kendini daha çok “Avrupalı” görmesi, bunu hedeflemesidir.

Ayrıca, tartışmalı olmakla birlikte “Kıbrıs”ın Avrupa Birliği üyeliği güncelliğini koruyan bir konudur. Bu nedenle “Avrupalılığın” Kıbrıs Türk toplumunun kimliğinde önemli bir yeri olabileceği düşünülmiş ve bir kimlik ögesi olarak listeye konmuştur.

b. Anket Sonuçlarından ‘Sosyal Kimlik’

Çalışmamızda bu kimlik ögelerini birleştirerek kimlik kategorileri oluşturmak yerine bunların üst kimlikteki önem derecelerinin belirtilmesi yöntemini tercih ettik. Bu yöntemi izlemekle

denekleri kendilerine verilen ögeleri bilinçli olarak önemlerine göre sıralamaya zorladık. Amaç, bu kimlik tartışmaları ortamında KKTC vatandaşlarının neye daha çok ağırlık verdiğini anlayabilmektir. Verilerimiz, deneklerin yarıya yakınının (%46.5) Türk olmayı, yaklaşık 1/3’nün de (%29.3) “Kıbrıslı” olmayı verdikleri öneme göre ilk sıraya koyduklarını göstermiştir.

Avrupalı olmak çok az sayıda denek tarafından önem verilen bir kimlik olarak değerlendirilmiş, yaklaşık her beş denekten biri de “Müslüman” olmayı ön plana çıkarmıştır.

Önemli görülen ilk iki kimlik ögesi bir arada analiz edildiğinde “Türk” olmakla, “Kıbrıslı”

olmanın bir arada olduğu görülmüştür. Türk olmayı en önemli kimlik ögesi olarak değerlendirenlerin yarısı ikinci sıraya “Kıbrıslı” olmayı, “Kıbrıslı” olmayı ilk sıraya koyanların da üçte ikisi “Türk” olmayı ikinci sırada değerlendirmişlerdir. Bu sonuçlar ve daha önce sözü edilen araştırmanın sonuçları, Kuzey Kıbrıs’ta etnik kökenle birlikte yerelliğin de ön planda tutulduğunu göstermektedir. Kıbrıs Türk toplumu Türk’lüğünü vurgularken, bunun “Kıbrıslı Türk” veya “Kıbrıs Türkü” anlamına gelmesi gerektiğine inanmaktadır. Ülke adının “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” olarak benimsenmesi bu inancın bir göstergesi olsa gerekir. Kıbrıslı Türkler, ağızlarına, kültürlerine ve ilerleyen paragraflarda da belirtileceği gibi “vatan” olarak da Kıbrıs’a sahip çıkma isteğinde inançlıdırlar.

Denek grubumuzda dini kimliklerini ön planda tutanların oranı yaklaşık %20 olmuştur. Bunlar arasında Türk kimliğini ikinci sıraya koyanların oranı %71.2, Kıbrıslı’lığı koyanların oranı

%27.7’dir. Daha ayrıntılı analizlerimiz, dini ögenin Türkiye göçmeni KKTC vatandaşları arasında daha yaygın olduğunu göstermiştir. Türkiye’den KKTC’ye göç edip yerleşenler arasında etnik kimliği ön sırada tutanlar %57, dini kimliği ön sırada tutanlar yaklaşık %37 olmuştur. Kıbrıs doğumlu KKTC vatandaşları arasında en önemli görülen kimlik şöyle bir dağılım göstermiştir: Türk olmak %43.3, Kıbrıslı olmak %35, Müslüman olmak %14.9 ve Avrupalı olmak %6.8.

Kuzey Kıbrıs Türk toplumu ulaştığı eğitim düzeyi bakımından Avrupa ülkeleriyle kıyaslanabilir düzeydedir. Toplumun yaşam biçimi ve tüketim alışkanlıkları bakımından da Avrupalılaşmayı hedeflediği gözlenmektedir. Yapılan bir araştırmada lise ve daha ileri düzeyde eğitimi olan Kıbrıslıların %98 gibi büyük bir çoğunluğu AB’ye üyelik konusunda olumlu tavır sergilemişlerdir (Çiftçi, 1997). Bununla birlikte deneklerimiz arasında “Avrupalı” olmayı sahiplenenlerin oranı %6 civarında kalmıştır. Bunun bir olası nedeni araştırmamızda izlemiş olduğumuz sıralama veya derecelendirme yöntemidir. Ayniyet ve aidiyet açısından son derece önemli etnik, yerel ve dini kimlikler arasında Avrupalılık arka planda kalmış olabilir. Başka bir deyişle Avrupalılık bir ideal olarak kalmış ve ayırdedici, niteleyici bir kimlik olma özelliğini kazanamamıştır. Bu bağlamda yakın, fakat başka bir açıklama da deneklerin gerçekçi davranarak

o günkü politikalar çerçevesinde Avrupalılığı “uzak bir ideal” olarak değerlendirmiş olabilecekleridir. Bu verilerin toplandığı Mart 1999’da Kıbrıs Türk toplumu KKTC’nin geleceğini yakından bağlı gördüğü Türkiye ile AB arasında 1997 Lüksemburg zirvesinin yarattığı olumsuz ve “soğuk” hava devam etmekteydi. Deneklerin böyle bir ortamda “Avrupalı”

kimliğine sahip çıkmaları bilişsel olarak olanaklı görülmemektedir.

Verilerimizin kimlikle ilgili olarak işaret ettiği başka noktalar da vardır. Bunlara yeri geldikçe değinilecektir. Ancak, bu bağlamda bir ilişkiye kısaca değinmeyi gerekli görüyoruz. Bu çalışmada eğitimle üst kimlik tercihleri arasında istatistiksel anlamda bir ilişki saptanmamıştır.

Ancak, sayfa 33’deki Tablo 16’da bu ikisi arasında bir eğilime işaret etmektedir. Bu tabloda da görüleceği gibi Avrupalı olmayı ve Türk olmayı “en önemli” kimlik olarak niteleyenlerin oranlarında eğitim düzeyine bağlı olarak önemli bir değişme olmamıştır. Buna karşı, Kıbrıslı olmayı ve Müslüman olmayı ön planda tutanlar arasında eğitime bağlı farklar gözlenmiştir.

Yüksek öğrenim görmüş olanlar arasında Kıbrıslılığı ilk sıraya koyanlar diğer eğitim düzeylerine kıyasla daha yüksek olmuştur. Ayrıca, eğitim düzeyindeki yükselme ile birlikte dini kimliği ön planda tutanların oranlarında düşmeler gözlenmiştir. Bu bulgular deneklerin tamamı için geçerli olduğu gibi, sadece Kıbrıs doğumlu denekler için de geçerlidir. Bu nedenle, aşırı bir

genellemeden kaçınarak, eğitimin sorgulamayı artırıcı ve sosyal “aidiyet”i sınırlandırıcı bir işlev gördüğü söylenebilir. Bu, bireyselleşme yönünde bir adım olarak da düşünülebilir.

Daha önce yapılan bir ön araştırmada deneklerin kendilerini tanımlamakta yaygınlıkla etnik, coğrafi ve dini kimlikleri ile birlikte çağdaş yaşam ve düşünceyi simgelediğine inandığımız

“Avrupalı olmak” üst kimliklerinin kullanıldıkları saptanmıştır. Bu araştırmada deneklere alfabetik sırada “Avrupalı olmak”, “Kıbrıslı olmak”, “Müslüman olmak” ve “Türk olmak”

özellikleri verilmiş ve bunları “kendileri için önem sırasına” koymaları istenmiştir. Aşagıdaki tabloda kimlik ögelerinin önem sırasına göre sıralayan deneklerin yüzdeleri verilmiştir.

Tablo 2.1:. Sosyal Kimlik Ögelerinin Önem Sırasına Göre Dağılımı

Birinci Sırada İkinci Sırada İlk İki Sıraya Koyanlar

Sayı % Sayı % Sayı %

Avrupalı 31 6.0 36 7.0 67 6.5

Kıbrıslı 152 29.3 155 30.3 307 29.9

Müslüman 94 18.1 139 27.2 233 22.6

Türk 241 46.5 181 35.4 422 41.0

Toplam 518 100.0 511 100.0 1029 100.0

Tablo’da; geçerli yanıtlardan %46.5’inin “Türk olmak”, %29.3’ünün “Kıbrıslı olmak”,

%18.1’inin “Müslüman olmak” ve geri kalan %6.0’ının da “Avrupalı olmak”ı koydukları görülmektedir. Tablodaki yüzdeler ikinci önem sırasında da aynı sıralamanın geçerli olduğunu göstermektedir. Nitekim, Tablonun son sütununda Türk olmayı ilk iki sıradan birine yerleştiren deneklerin %41.0, Kıbrıslı olmayı ilk iki sıradan birine yerleştiren deneklerin de toplam %29.8 olduğu görülmektedir. Araştırmaya katılan deneklerin yaklaşık ¼’ü (%22.6) müslüman olmayı,

%6.5’i de Avrupalı olmayı ilk iki sıradan birine koymuştur.

Kimlikle ilgili verilerin daha iyi değerlendirilebilmesi için aşağıdaki tabloda ilk iki önem sırasına göre çaprazlama yüzdeler verilmiştir. Tabloda da gösterildiği gibi, Avrupalı olmayı ilk sıraya koyan 31 deneğin %39.3’ü Kıbrıslı olmayı, %50’si Türk olmayı ve geri kalan %10.7’si de müslüman olmayı ikinci sıraya koymuştur. Kendini ilk sırada Kıbrıslı gören 152 denekten

%16.7’si Avrupalı, bir o kadarı müslüman, geri kalan %66.7’si ise Türk olmaya ikinci sırada önem vermişlerdir. Müslüman olmayı ilk planda tutan 94 deneğin büyük çoğunluğu Türk olmayı ikinci planda önemli görmüştür. Dini kimliklerini öne çıkaranların %27.7’si Kıbrıs’lılığı ikinci derecede önemli görmüştür. Etnik kökeni önde görenlerin aşağı yukarı yarısı Kıbrıslı olmayı (%49.4) diğer yarısı da müslüman olmayı (%46.4) ikinci plana çıkarmışlardır.

Tablo 2.2: Birinci ve İkinci Derecede Önemli Görülen Kimlik Ögelerinin Çaprazlama Dağılımı

Birinci Sırada Önemli İkinci Sırada

Önemli

Avrupalı Olmak

Kıbrıslı Olmak

Müslüman Olmak

Türk Olmak

Avrupalı Olmak 16.7 1.1 4.2

Kıbrıslı Olmak 39.3 27.7 49.4

Müslüman Olmak 10.7 16.7 46.4

Türk Olmak 50.0 66.6 71.2

Toplam 100.0 100.0 100.0 100.0

Kimlik ile eğitim arasında bir ilişki olup olmadığını anlamak için veriler bir sonraki tabloda olduğu gibi yeniden düzenlenmiştir. Bu verilere uygulanan istatistik testi eğitim düzeyi ile kimlik değişkenlerinin bağımsız olduğunu göstermiştir (χ2 = 17.71, sd = 12, p > .05). Ancak, Tablo

dikkatle incelenecek olursa, “Kıbrıslı olmak” ile “müslüman olmak”ı kimliklerinin en önemli ögesi olarak görenlerin eğitim düzeyine göre değişme gösterdiği anlaşılır. Diploması olmayanlar arasında Kıbrıslı olmayı birinci sırada önemli görenlerin yüzdesi 22.6 iken, bu yüzde ilkokul, ortaokul ve lise eğitimi görmüş denekler arasında %28 civarında, yüksek öğrenim görenler arasında ise %42.1’e çıkmıştır. Müslüman olmayı ön planda tutanlar arasında ise bunun tersi bir durum gözlenmiştir. Eğitim düzeyindeki artışla birlikte dini ögeyi önemli görenlerin oranı azalmıştır.

Tablo 2.3: Eğitim Düzeyi ve “En Önemli” Kimlik Ögesine Göre Dağılım

K i m l i k

Eğitim Düzeyi

Avrupalı Olm Kıbrıslı Olma Müslüman Olmak

Türk Olmak Toplam

Diplomasız 4,8 22,6 25,8 46,8 12,0

İlkokul 4,4 28,3 22,2 45,0 34,8

Ortaokul 7,3 27,3 21,8 43,6 10,6

Lise ve Dengi 7,6 27,8 13,2 51,7 27,9

Yüksek Öğrenim 6,6 42,1 9,2 42,1 14,7

Toplam % 6,0 29,4 18,2 46,4 100.0