• Sonuç bulunamadı

4. TÜRKİYE’DE BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ

4.2. SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN SORUNLARI VE REFORM

4.2.1. Sosyal Güvenlik Sisteminin Sorunları

Ülkemizdeki sosyal güvenlik kurumların sorunları ve bu sorunların ortaya çıkış nedenleri aşağıdaki başlıklar altında özetlenebilir.

4.2.1.1. Demografik Değişim

Dünya genelindeki her ülkede olduğu gibi ülkemizde de demografik yapı değişmektedir. Ortalama yaşam süresi uzarken, ölüm oranı düşme eğilimine girmektedir. Tablo 17’de 2050 yılına kadar ülkemizdeki hayatta kalma beklentisi görülmektedir.

Tablo 17. Doğuşta Beklenen Yaşam Süresi Projeksiyonu

Doğuşta beklenen yaşam süresi (yıl) 2025 2030 2035 2040 2045 2050 Toplam 74,4 75,5 76,2 76,4 76,6 77,3

Erkek 71,8 72,8 73,3 73,5 73,7 74,3

Kadın 77,1 78,4 79,2 79,5 79,7 80,4 Kaynak: TÜİK - http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=242 (10.06.2007).

Tablo 17’de ülkemizdeki beklenen yaşam süresinin de geçen yıllar itibariyle artmakta olduğu gözlemlenmektedir. Sonuçta yapılan uygulamaların aktüeryal açıdan sürdürebilir olmadığı ortadadır.

Sigorta sisteminin finansman sorunu, emeklilik yaşı ve yaşam beklentisi arasındaki dengenin sağlanmasıyla yakından ilgilidir. Ortalama insan ömrü dikkate alındığında Türkiye’deki emeklilik yaşı, Avrupa ülkelerinin gerisinde olmakla beraber Türkiye’deki yaşam beklentisine göre kabul edilebilir bir seviyede bulunmaktadır104. Bu durum aslında Türkiye için önemli bir fırsat yaratmaktadır. Nüfusun yaşlandığı gerçeğini göz önünde bulundurularak şimdiden önlem almak mümkündür.

4.2.1.2.Politik Müdahaleler ve Erken Emeklilik

Yaklaşık altmış yıl önce Türkiye’de emeklilik yaşı, kadın-erkek ayrımı yapılmaksızın 60 iken, popülist politikaların etkisiyle yaşlılık aylığı almak için yaş koşulu kaldırılmıştır. Aşağıdaki Tablo 18’de 1950’den bu yana yaşanan gelişmeler durumu özetlemektedir.

Bu gelişmeler sonucu yakın geçmişte, 5.000 gün prim ödeyen bayanlar 38, erkekler ise 43 yaşında emekli olabilme hakkını elde edebilmiştir. Oysa OECD ülkelerinde ortalama emeklilik yaşı; kadınlarda 63, erkeklerde 65 olup bu ülkelerde doğuşta yaşam beklentisi; kadınlarda 81, erkeklerde 75'tir. Türkiye'de ise, sırası ile 74 ve 69'dur. TÜİK’in yaptığı projeksiyonlarda 55 yaşındaki bir kadının geri kalan ömrünün 22 yıl, 60 yaşındaki bir erkeğin ise 11 yıl olduğunu ortaya koymaktadır105.

104 9. Kalkınma Planı, Sosyal Güvenlik Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 2006, s.24. 105 TÜİK - http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=242, (10.06.2007)

Tablo 18. Yaşlılık Sigortasından Dolayı Emekli Olma Koşulundaki Gelişmeler

Yıl Kadın Erkek

1950 60 yaş 60 yaş

1965 55 yaş 60 yaş

1969 25 yıl sigortalılık 25 yıl sigortalılık

1976 20 yıl sigortalılık 25 yıl sigortalılık

1986 55 yaş 60 yaş

1992 20 yıl sigortalılık 25 yıl sigortalılık

1999 58 yaş 60 yaş

Kaynak: Fatma Başterzi, “Yaşlılık Sigortası”, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu

Yayınları No:275, 8 Eylül 2006, Ankara, s.113.

Diğer yandan emeklilik yaşının ortalama yaşam süresinden aylık ödemesi gereken süre çıkarıldıktan sonra bulunacak yaş olduğu kabul edilmektedir. Sosyal Sigortalar Kuralları gereği ilgiliye prim ödeme süresinin 1/3’ü kadar süre emekli aylığı bağlanması uygun bulunmaktadır. Avrupa ülkelerinde aylık alma süresi 10-12 yıldır. Türkiye’de ise 4447 sayılı yasa ile yaş koşulunda değişiklik yapılmadan önce bu süre ortalama 18 yıl olarak hesaplanmıştır. Hatta yaş koşulunun kaldırılmasından sonra kadınlara 38, erkeklere de 43 yaşında yaşlılık aylığına hak kazanma şansı tanındığı dikkate alındığında, yaşlılık aylığı alma süresinin sadece 20 yıl prim ödeyen sigortalı için 27 yıl gibi bir süreye ulaşılabildiği gerçeği ile karşılaşılmaktadır106.

Bunların yanı sıra OECD ülkelerinde 6 olan aktif / pasif sigortalı oranı, ülkemizde Emekli Sandığı için 1.6, Bağ-Kur için 2.4, SSK için 1.7 ve ortalama olarak 1.9'dur. Dolayısıyla Türkiye'de kabaca her iki çalışandan biri, bir emekliye bakmaktadır ki bu oldukça yüksek bir orandır.

4.2.1.3. Kayıt Dışı Sektör

Kayıt dışı sektör bir çok açıdan ödemeler dengesini olumsuz etkilediği gibi sosyal güvenliği de derinden etkilemektedir. Ülkemizde 2004 yılı itibariyle kayıt dışı çalışanların toplam çalışan 23 milyon kişi içerisindeki oranı %55,4 gibi oldukça yüksek bir oran olarak tespit edilmiştir107.

106 Fatma Başterzi, “Yaşlılık Sigortası”, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Yayınları No:275, Ankara, 2006, s.113.

4.2.1.4. Sosyal Güvenlik Açıklarının Devletçe Karşılanması

Devlet, prim ödemediği gibi, hem başta SSK olmak üzere tüm fonları düşük faizle kullanmakta ve hem de yönetiminde ağırlıklı olarak yer almakta; buna karşılık oluşan açıkları finanse etmektedir. Bu da devletin ödemeler dengesine önemli bir yük getirmektedir. Tablo 19’da Sosyal Güvenlik açıklarını kapatmak üzere yapılan bütçe transferleri görülmektedir.

Tablo 19. Sosyal Sigorta Kuruluşlarına Yapılan Bütçe Transferi (Milyar YTL)

YILLAR Emekli Sandığı SSK Bağ-Kur Toplam Transfer

2000 945 400 1.051 2.396 2001 1.701 730 1.437 3.868 2002 2.976 3.180 2.943 9.099 2003 3.885 4.505 4.922 13.312 2004 4.994 5.757 5.336 16.087 2005 5.286 6.592 5.993 17.871 2006 5.487 9.800 7.150 22.437 Toplam 25.274 30.964 28.832 85.070 Toplam İçindeki Oranı (yüzde) 29,71 36,4 33,89 100

Kaynak: 9. Kalkınma Planı, Sosyal Güvenlik Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 2006, s.13. 4.2.1.5. Yüksek Prim Oranları

Sigortalı çalıştırmaktan kaçınmanın en önemli nedeni, işçi ve işveren tarafından ödenen toplam % 36,5 - % 42,5 arasında değişen sigorta primleridir. Bu yüksek oranla Türkiye, Avrupa Birliği ülkeleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Yüksek prim oranlarının işgücü maliyetlerini yükseltmesi işverenleri sermaye-yoğun yatırımlara yöneltmektedir. Tablo 20’de bazı Avrupa ülkelerinin prim oranları görülmektedir108.

108 Arzu Yurtman ve Muhsin AKGÜR, AB Ülkelerinde Sosyal Güvenlik Sistemi ve Prim

Tablo 20. AB Üyesi Ülkeler ve Türkiye’deki Sosyal Güvenlik Prim Oranları (%) İtalya 40-45 9,19 49,19-54,19 Avusturya 21,65-21,80 17,15-17,70 38,80-39,50 Finlandiya 19,31-22,51 6,12 25,43-28,63 İsveç 32,82 7 39,82 Belçika 32,44 13,07 45,51 İspanya 30,8 6,35 37,15 Fransa 25 9,4 34,4 Portekiz 23,75 11 34,75 Almanya 20,65 20,65 41,3 İngiltere 8,30-11,80 8,4-10 16,7-21,8 Norveç 14,1 7,8 21,9 Hollanda 13,35 7,5 20,85 Türkiye 21,5-27,5 15 36,5-42,5 Danimarka - 8 8

Kaynak: Arzu Yurtman ve Muhsin AKGÜR, AB Ülkelerinde Sosyal Güvenlik Sistemi ve Prim Kesintilerinin Sosyal Taraflar Üzerindeki Yükü, İTO Yayınları, İstanbul, s.33.

4.2.1.6. Diğer Sorunlar

Yukarıda belirtilen sorunların yanı sıra sosyal güvenlik sistemini sıkıntıya sokan diğer sorunlar şu şekilde özetlenebilir. Türkiye ekonomisi giderek reel büyümeden uzaklaşmakta ve rant ve faiz gelirleri artmaktadır. Hatta dünyadaki reel faiz getirisinin en yüksek olduğu ülkelerden biridir. Kamu harcamalarının dengeleri bozulmuş, finansal disiplin ve sorumluluk ahlakı tamamen ortadan kalkmıştır. Ekonomik büyümenin sosyal maliyeti, reel ekonomiye yük olmaktadır. Diğer yandan sosyal güvenlik gelirlerinin randımanlı değerlendirildiğini de söylemek güçtür.

Ülkemiz gibi, pek çoğu genç bir nüfusa sahip bulunan gelişme sürecindeki ülkelerin sosyal güvenlik sisteminin krize girmesinde ağırlıklı rolü, aktüeryal ilkelere aykırı uygulamaların oynadığı gözlemlenmektedir. Bu ülkelerin büyük bölümünde, sosyal güvenlik sisteminde aktüeryal dengenin önemi, yasa koyucular ve icra yetkisini taşıyanlar tarafından anlaşılamamış, politik müdahale genellikle sistemin dengesini güçlendirmek yerine, denge halini bozucu yönde yapılmıştır109. Yukarıda ifade edilen demografik değişim ve hatalı uygulamaların sosyal güvenlik sistemine

109 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Sosyal Güvenlik Sistemi Finansmanı Özel İhtisas Komisyonu

verdiği zararın aktüeryal denge projeksiyonlarına yansımasıyla birlikte, 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren alternatif sistem arayışları da hız kazanmıştır.

Genel ekonomik durumu da olumsuz etkileyen sosyal güvenlik sistemindeki bu sorunlar emeklilik sistemlerinin çok ayaklı yapıda olmasını bir zorunluluk haline getirmiştir. Bu amaçla son on yılda gerçekleştirilen reform çalışmaları ile Türk Sosyal Güvenlik Sistemi önemli bir dönüm noktasına gelmiştir.