• Sonuç bulunamadı

Sosyal Güvenin Ölçülmesi

1.1. Sosyal Güven Kavramının Betimlenmesi

1.1.2. Sosyal Güvenin Ölçülmesi

Sosyal güvenin ölçülmesi, birkaç boyutta ele alınması gereken bir konudur. Sosyal sermaye ve güven kavramlarıyla ilgilenen bilim adamları kendi disiplinlerine göre farklı ölçme araçları geliştirmişler ve güvenin ölçülmesi hususunda önemli oranda bir çeşitlilik oluşturmuşlardır. Ancak yine de güveni ölçmek için hemen hemen her araştırmada sorulan ve neredeyse güven teorisinde gelenek haline gelen bazı tutumsal soru türleri de yok değildir.

Mollering’e (2006: 135) göre güveni ölçmede ilk yaygın yol araştırmacıların, güvene yönelik tutumları değil de, güvene yönelik davranışları tercih etmesidir.

Önemli olan güvene yönelik davranışların ve etkileşimlerin frekansıdır. Sosyolojik anlamda önemli olan “Ne kadar (çok) bireyin, hangi oranda güven ilişkisi içerisine girdiğinin” saptanmasıdır.

Bireylerin birbirlerine yansıyan ya da yansımayan, onları etkileşime ve güvene sevk eden değişkenleri keşfetmek, araştırma açısından önem taşımaktadır. Çünkü bu araştırmada etkisi araştırılan değişken, yani güvene sevk eden değişkenlerden birisinin ‘din’ veya ‘dini yapılanmalar’ olduğu düşünülmektedir.

Sosyal sermaye çalışmalarında, sosyal sermaye düzeyinin ölçülmesi geniş bir ölçüde güven analizi ve birlik üyelikleri düzeyinde olmuştur. Güven düzeyinin yüksek olması ve etkin işbirlikli gruplara katılımın çok olması, sosyal sermayenin de yüksek olduğunun göstergesi kabul edilmiştir (Putnam, 1993; 1995).

Sosyal güven, anket uygulamasıyla çok yaygın bir şekilde ölçülmesine rağmen, deneysel uygulamalarla da ölçülmeye çalışılmıştır. Hardin’in (2006: 35) ifade ettiği gibi anket uygulaması, sosyal güveni hem kişiler arası boyutta, hem de kurumsal boyutta ölçmede sosyolojik anlamda kullanılmıştır.

Sosyal sermaye konseptinin en zayıf yönlerinden birisi, onun ölçülmesine ilişkin olan oydaşma eksikliğidir. En azından iki geniş yaklaşım ele alınabileceğini ifade eden Fukuyama; ilkinin toplum içerisindeki grup ve grup üyeliği ile ilgili olduğunu, ikincisinin ise survey metodu yoluyla güven düzeyi ve sivil katılımı ölçmeye yönelik çalışmalar olduğunu vurgular (Fukuyama, 1999: 9). Putnam’ın sosyal sermayeyi sivil toplum kuruluşlarının sayısı ve onlara olan katılım ile ölçmeyi amaçladığı burada hatırlanmalıdır.

Survey metodunda psikologlar tarafından geliştirilen ölçekler bu alanda geniş yer tuttuğu gibi, ekonomistler, politikacılar ve sosyologlar tarafından da tutumsal sorular oluşturulmuş ve test edilmiş standart ölçekler kullanılmıştır.

Standart ölçekler genelde politik amaçlı olarak, belli bir durumu betimlemeye veya açıklamaya yönelik olarak kullanıldığından Mollering (2006:137), bu tarz ölçekleri hedef-bağlantılı (target-related) ölçekler olarak adlandırmıştır.

Bu standart ölçeklerin başında Rotter’in 1967 de oluşturmuş olduğu ‘kişiler arası güven ölçeği (KGÖ)’ (Interpersonal trust scale) gelmektedir. Rotter’in oluşturmuş olduğu KGÖ 25 temel ve 14 ek sorudan oluşmaktadır3.

Güven analizine ilişkin popüler emprik çalışmaların başında; Amerika’da 1972 yılından beri yapılagelen ve 27’incisi 2008 yılında yapılmış olan Genel Sosyal Tarama (General Social Survey) ve Dünya bankasının düzenlemiş olduğu dünya Değerler Araştırmasıdır (World Value Survey)4.

1981’den bu yana yapılan ve geniş bir örneklem ile 2010–2011’de 5’incisi yapılacak olan WVS, yazında önemli bir yer tutmaktadır. Bu standart formlar uzun yıllardır dünyada sosyal sermaye ve sosyal güven çalışmalarına temel teşkil etmekte ve birçok bilim adamı için öncelikli veri kaynağı olmaktadır.

WVS, dünya üzerindeki bilim adamlarına, insan ilişkilerinden politikaya, ekonomiden dine, sosyal alanın hemen her türü ile ilgili bilgiler alınmasına ve bu bilgilerin değerlendirilmesine yardımcı olmaktadır. Online olarak sunulan ham araştırma verileri ve web tabanlı istatistiksel analiz imkânı, hem büyük bir kolaylık sağlamakta; hem de bilim adamları tarafından benzer verilere ulaşmayı sağlamaktadır. Bu da geçerlik problemine ilişkin soru işaretlerini gidermekte ve güvenilir olduğu düşünülen sonuçlar almayı sağlamaktadır.

Bu imkanı kullanarak verilerle değerlendirme yapan bir çok bilim adamı (Glaeser vd., 2000 ; Glanville and Paxton, 2007 ; La Porta vd., 1997), sosyal sermaye ve sosyal güven üzerine analizler yapmışlar ve tezler üretmişlerdir. Sözü edilen kapsamlı araştırmalardaki güven soruları ise çok detaylı olmaktan uzaktır.

Büyük ölçekteki bu iki küresel araştırma, bilim adamları için, gönüllü organizasyonlara katılım, suç ve cezalandırma, yaşam kalitesi, kurumlara olan güven, zamanı harcama alışkanlıkları, içme davranışları, hayat memnuniyeti,

3Rotter’in 1967’de geliştirdiği ölçek için bkz. Wrightsman, L. S. 1991.

4 1. 1981-1984 –20 Ülke, 25,000 katılımcı (İlk araştırma Europen Value Survey’dir) 2. 1989-1993 – 42 Ülke, 61,000 katılımcı

3. 1994-1998 – 52 Ülke, 75,000 katılımcı 4. 1999-2004 – 67 Ülke, 96,000 katılımcı 5. 2005-2008 – 54 Ülke, 77,000 katılımcı

göçmenlere olan güven, cinsiyet, dindarlık, eğitim, etnik ve ırksal değerlendirmelere kadar veri sunmaktadır.

Bahsedilen konu başlıkları ile ilişkili olan güven ise birkaç soru ile ölçülmeye çalışılır.

Güven sorusu: ‘Sizce insanların çoğunluğuna güvenilebilir mi? Yoksa başkalarıyla herhangi bir ilişki kurarken veya iş yaparken hiç bir zaman dikkati elden bırakmamak mı gerekir’

NORC (National Opinion Research Center) tarafından düzenlenen ve alandaki bir diğer önemli araştırma olan Genel Sosyal Survey’de de (GSS) güveni, WVS’de ki gibi tek soru ile ölçmek, eleştiriye yol açmıştır. Soruya verilen evet ya da hayır tarzı cevaplar, katılımcı toplumların düşük ya da yüksek güven temelinde değerlendirmelerine sebep olmuştur. Özellikle Fukuyama (2009), “Büyük Çözülme” isimli çalışmasında bu yöntemleri eleştirerek, tek bir soru ile güvenin istenilen şekilde ölçülemeyeceğini vurgulamıştır. Bu eleştirilere ise Glaeser vd. (2000), Tan ve Vogel (2005) de katılmışlardır.

Fukuyama (1999: 12) güvenin, tek soruyla ölçülmesiyle istenilenin tam elde edilemediğini ve kesin bilgiye şu konularda ulaşılamadığını ifade eder. Cevaplayıcıların güven çapı, etnik yapıları ve dinler arası ilişkileri, yabancılarla olan ilişkileri ona göre yeterince açıklanamamıştır.

Bununla beraber GSS’de kullanılan iki ek soru daha vardır ki onlar da güvenin, dürüstlük ve yardımseverlik ile olan ilişkisi bağlamında ele alınmıştır.

Dürüstlük sorusu: ‘Çoğu insan, fırsatını bulunca sizin zaafınızdan yararlanmaya mı çalışır, yoksa dürüst olmaya mı çalışır?’

Yardımseverlik sorusu: ‘Çoğu zaman insanların, yardımsever olmaya çalıştığı söylenebilir mi, yoksa kendileri için mi uğraşırlar?’

Görüldüğü gibi dürüstlük ve yardımseverlik sorusu, güven sorusu ile aynı formatta ve verilecek cevaplarda iki tane ile sınırlıdır. Ya katılırsın ya katılmazsın tarzındadır.

Diğer taraftan akademik çalışmalarda güvenin ölçülmesinde deneysel metot; güven oyunu (yatırım oyunu) deneyi ve zarf düşürme deneyi şeklinde ortaya çıkmıştır. Bunlardan en popüleri iki kişi arasında oynanan güven oyunudur. Bu

metodu kullanarak güven üzerinde incelemelerde bulunanlar arasında ise Hardin (2006), Tan ve Vogel (2005), Stenman vd. (2005) gösterilebilir.

Bu oyunda güvenme ve güvenmemenin rasyonalitesi, fiili olarak belirir (Hardin, 2006: 35). İki kişi arasında geçen ve deney gözlemcisinin eşlik ettiği karşılıklılık esasına dayanan bir oyundur. İlk başta iki tarafa da 10 TL verilir ve birisi gönderici diğeri alıcı olur. Gönderici alıcıya elindeki paradan istediği kadarını gönderir ve deney gözlemcisi gönderilen paraya 2 katı kadar ekleyerek alıcıya verir. Gönderme sırası diğer şahsa gelir ve o ne kadar geri gönderirse iki katı daha eklenerek diğeri katılımcıya verilir. Burada olası zararsız rasyonel durum her iki tarafın da eşit kazanmasıdır. Durumları maddeleştirip gösterilirse;

1- İlk şahıs (Ali) 10 TL’nin 5 TL’sini gönderir.

2- Gözlemci 10 TL katarak 15 lira ikinci şahısa (Elif) verir.

3- İkinci şahısın (Elif) şu durumda 25 TL’si vardır. Gönderme sırası kendisine geldiğinden karşı tarafın zarara uğramaması için o da ilk şahısa 5 TL gönderir.

4- Gözlemci 10 TL katarak ilk şahısa (Ali) 15 TL verir. 5- Son durumda her iki taraf 20 TL ile oyunu bitirir.

İnsanlar birbirine güvendiği zaman, sebepsiz yere kimse kimseyi zarara uğratmak istemez. Mantıklı olan her iki tarafın da kazanmasıdır. Ancak serbest hareket alanında ortaya çıkan sonuçlar bu kadar paylaşımcı olmamaktadır. Geri döneceğine şüphe ile bakılan ve güvensiz ortamlarda durumun çok farklı çıktığı, bahsi edilen araştırmalarda ortaya konulmuştur. Tanımadığın bir insana para verince onun geri döneceğinden emin olmak zordur. Bu deneyin tekrarlanabilen durumlarında güven oranının ve para kazanma oranının arttığı da görülmüştür.

Güven araştırmalarında deneyleme yöntemi, çok tercih edilmeyen bir yöntemdir. Alana ilişkin bilgi vermek amacıyla burada ele alınmıştır.

Sosyal bilimlerin deneylemeye elverişli olmamasının başlıca iki nedeni vardır. İlki, sosyal olayların biricik ve bir kereye mahsus olmasıdır. Dolayısıyla laboratuar ortamında da olsa yineleme imkânı bulunmadığı şeklindedir. İkincisi ise, sosyal olaylar öylesine karmaşıktır ki onları neden- sonuç ilişkisi saptayacak biçimde

yalıtma olanağı yoktur. Bu nedenle S.Mill’e göre sosyal olaylarda deneysel önkoşulları oluşturmak imkânsızdır (Sencer, 1989: 76).

Sosyal güvenin ölçülmesinde, bilim insanları tarafından anket yöntemi en çok tercih edilen bir yöntem olarak görülmüştür. Bu bağlamda deneysel çalışmaların sosyal bilimlerde çok tercih edilmeyen bir yöntem olması, sosyal güven çalışmalarında da sürmüştür. Bu çalışmada da anket yöntemi durumu daha iyi betimleyeceğinden ve analize imkân sağlayacağından dolayı tercih edilmiştir.

Anket yönteminde soruları hazırlarken, soruların ‘yüklü, yöneltici ve yanlı’ olmaması, dikkat edilmesi gerekenlerin başında gelmektedir (Sencer, 1989:190-205). Ancak Dünya Değerler Araştırmasında güveni, dürüstlüğü ve yardımseverliği ölçmeye yönelik soru kökü, yöneltici ve yanlı durmaktadır. Soruyu okuyanlarca, olumsuz tarafa doğru bir tercih varmış gibi algılanabilmektedir. Dolayısıyla hem tek bir soru ile güvenin ölçülmesi doğru olmadığı gibi, hem de bu soruların iki cevaplı (boyutlu) olması da ayrı bir sorun teşkil etmektedir. Bu sebeple bu araştırmada G45 sorusu sorulmuş ve mevcut sıkıntılardan kurtulmaya çalışılmıştır. Ayrıca ‘genel sosyal güven’ ve ‘din eksenli güven’ faktörleri kullanılarak daha detaylı bir analize imkân tanınmıştır. Ama dünya ölçeğinde yapılan araştırma sonuçlarıyla kıyaslama yapabilmek içinde aynı güven sorusu bu araştırmada da yer almıştır.