• Sonuç bulunamadı

SONUÇ YERİNE

Belgede Eğitim Hakkı (sayfa 33-35)

EĞİTİMDE KAYNAK SORUNU

SONUÇ YERİNE

Eğitim sistemi, felsefesiyle, yönetim yapısıyla, bütçe ve toplumsal talebi karşılama boyutuyla vb. her dönem tartışma konusu olmuştur. Eğitim temel bir insan hakkı mı? Bir müşteri hizmeti mi? Günümüzde artan bir şekilde bu sorulara yanıt aranıyor ve tarafların sınıfsal konumları yanıtları şekillendiriyor. Onaltıncı yüzyıldan itibaren düşüncelerde dile getirilen ve yirminci yüzyıl başlarında temel bir insan hakkı şeklinde tanımlanan eğitim, İkinci Dünya Savaşı sonrası herkesin ücretsiz olarak yararlanması gereken bir hak olarak kabul görmüştür.

Ancak günümüzde neo-liberal politikaları benimseyenler tarafından eğitim, bir müşteri hizmeti olarak tanımlanmaktadır. Eğitim sisteminde önce anlayışta başlatılan değişim somut uygulamalara dönüşmüştür. Eğitim sisteminde giderek artan bir şekilde rol üstlenecek Milli Eğitim Vakfı kurulmuştur. Daha sonra Vakfın okulda sac ayağı olacak okul koruma dernekleri oluşturulmuştur. Bu arada Dünya Bankası ve Avrupa Birliği ile projeler hazırlanmıştır. Bakanlık bünyesinde; Eğitim Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı, Mesleki ve Teknik Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Merkezi, Yönetimi Değerlendirme ve Geliştirme Dairesi ve Projeler Koordinasyon Merkezi gibi yeni birimler kurulmuştur. Bu birimler, bir taraftan eğitimle ilgili uluslararası projeleri koordine etmekte, diğer taraftan TOBB, TÜSİAD, KALDER gibi kuruluşlarla doğrudan ilişki geliştirmektedir. Böylece merkezi düzeyde küresel pazarın talepleri doğrultusunda "yönetişim" çalışmaları yürütülmektedir. Esnek çalışma anlamına gelen norm kadro uygulaması, yerelde "yönetişim" uygulaması olan eğitim bölgeleri ve eğitim kurulları,

toplam kalite yönetimi uygulamaları, 1999 yılındaki depremden hemen sonra

yayınlanarak yürürlüğe girdi. Böylece taşra teşkilatının piyasaya uyarlanmasında büyük bir adım atılmış oldu. Veliyi ve öğrenciyi dış müşteri, öğretmeni iç müşteri olarak tanımlayan bu uyarlamadan sonra geriye kalan, eğitim sisteminde bu boyutla ilişkili olan ve birbirinden bağımsızmış gibi görünen parçaların birbiriyle yasal ilişkisini sürdürecek düzenlemelerin yapılmasıdır.

Eğitim bu çalışmalar üzerinden giderek paralı hale getirildi. Tüm düzenlemeler eğitimi; piyasa koşullarında alınır satılır bir meta haline getirirken, yeni tüketim insanını bireysel "özgürlükçü", toplumsal bilinç ve vicdanın olmadığı, rekabetçi bir tip olarak üretmeye yönelik bir eğitim anlayışına uygun yapılandırmaktadır.

Elitist bir eğitim yaygınlaştırılırken okullar; içeriği boş, çocuk ve genç nüfusun sistem içinde tutulmasına yönelik, istihdam alanları olarak görülmektedir. Eğitimin ticarileşmesi sonucu, eğitim mağdurları her geçen gün artmakta ve böylece eğitimin öznesi durumunda olan öğrenciler, ısıtılan kurbağa misali; paralı eğitimde müşteri haline getirilmektedir.

Oysa eğitim; insanın yaratıcı özelliklerinin açığa çıkarılmasına yönelik sosyal bir olgu olarak planlanmalıdır. Sınavlı-elemeli eğitim sistemi yerine dayanışma ilişkilerinin öne çıkarıldığı birlikte öğrenme-üretme gibi insani ilişkilere oturan eğitim modelleri geliştirilmelidir. Eğitim bir haktır. Alınır satılır bir meta olmamalıdır. Hiç kimse eğitim hakkının dışında kalmamalıdır.

Eğitim sisteminin nitelikli ve demokratik hale getirilmesi son derece önemlidir. Hizmeti alan parayı öder anlayışı yerine, eğitimin; herkesin eşitlik içinde ve kesintisiz bir şekilde yararlanacağı temel insan hakkı olarak ele alınması gerekir. Her insanın doğuştan hakkı olan eğitim, bilimsel ve demokratik ilkeler ışığında kamusal alanda parasız olmalıdır. Dünya Bankası'nın, 'Dünya Kalkınma Raporu 1999-2000' isimli raporuna göre Türkiye, milli gelir içinde dünyada eğitime en az kamu harcaması yapan ülkeler arasındadır. Bu durum varolan eğitimin niteliğini de olumsuz yönde etkilemektedir.

Temel insan hakkı olan eğitim; demokratik, bilimsel ve evrensel ilkeler baz alınarak kamusal alanda herkesin eşit yararlanacağı şekilde düzenlenmelidir.

• Eğitime konsolide bütçeden ayrılan pay artırılmalıdır.

• Eğitimi bir ticari süreç, insanı da müşteri olarak tanımlayan anlayışlar derhal terk edilmelidir.

• Toplum, sistemli bir şekilde kamusal hizmet alanlarını serbest piyasaya açılması konusunda ideolojik olarak hazırlanıp ikna edilmektedir. Bu konuda toplumsal bilinç güçlendirilmeli, ideolojik mücadele yürütülmelidir.

• Özel okul ve üniversitelere her türlü dolaylı ve dolaysız arsa, bina tahsisleri ve kredi teşvikleri türündeki kolaylıkların aktarımı durdurulmalıdır.

• Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve diğer tüm kamusal hizmet alanlarının piyasa koşullarına terk eden programlar derhal durdurulmalı ve programları dayatan uluslararası anlaşmalar iptal edilmelidir.

• Öğretmen yetiştiren kurumlar mevcut yetersizlikleri, sorunları ve öğretmen açığı gözetilerek hizmet öncesi ve hizmet içi eğitimlerle birlikte bilimsel, demokratik ve nitelikli bir öğretmen yetiştirme programına kavuşturulmalıdır.

• Teknolojik gelişmelerle ortaya çıkan yeni bilgi araç ve yöntemleri eşitlilik içinde hızla okullara taşınmalıdır.

• Ciddi bir sorun olan okul ve derslik sayısı, arttırılmalı; fiziki alt yapı en kısa sürede yetkinleştirilmeli, sınıfların öğrenci sayıları belirli bir standarda bağlanmalıdır. Eğitim emekçilerinin insanca bir yaşam istemleri dikkate alınmalı kararlara sendikaların da katılımı sağlanmalıdır.

• TKY ve OGYE uygulamalarına son verilerek, gerçekten demokratik ve katılımcı bir yönetim süreci kurulmalıdır.

• Tam gün eğitime geçilerek öğrenci ve personelin öğle yemekleri Devlet tarafından karşılanmalıdır.

• Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki okullar 'kışla' olmaktan kurtarılarak öğrencilerin hizmetine sunulmalıdır.

• Kamu yönetimini ve personel rejimini sermaye çıkarları doğrultusunda düzenlemeyi hedefleyen yasa tasarı ve taslakları geri çekilmeli, halkın ve emekçilerin talepleri doğrultusunda yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

• Dünya Bankası ve Avrupa Birliği kredileriyle yürütülen projeler durdurulmalı, sendika, üniversite ve ilgili diğer tarafların katılımının sağlandığı, vergi gelirleri ile finanse edilen ve eğitimde niteliği artırmayı amaçlayan uzun soluklu çalışmalar yapılmalıdır.

Genelde uluslararası sermaye ve onun yerli işbirlikçilerinin tüm dünya emekçilerine ve halklarına yönelen küresel saldırıları, özelde ise eğitim hakkına yönelik saldırıları durdurulamaz, karşı konulamaz ve değiştirilemez bir kader olarak görülemez.

En temel insan haklarından olan eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve diğer hizmetlerin bir hak olmaktan çıkarılarak, devletin sosyal sorumluluklarının tasfiye edilmesi ve bu alanların piyasa süreçlerine açılarak birkaç yüz şirketin sömürüsüne terk edilmesi kabul edilemez.

Bu saldırılar karşısında, biz eğitim emekçileri, yüz yıllık örgütlü geleneğimiz ve 14 yıllık grevli, toplu sözleşmeli sendikal hak ve özgürlükler mücadelemizin ışığında biriktirdiğimiz toplumsal bilincimizle, başta işçi sınıfı ve emekçi halk kesimleriyle birleşen, bütünlüklü, toplumsal bir mücadeleyle bilimsel, laik, demokratik, nitelikli, kamusal ve anadilde eğitim hakkını yaşama geçirebiliriz. Özgür çocuk, özgür yetişkinleri, özgür yetişkinler ise özgür toplumu oluşturur.

BÖLÜM I I

Belgede Eğitim Hakkı (sayfa 33-35)