• Sonuç bulunamadı

ÖZEL EĞİTİMDE PERSONEL VE ÖĞRETMEN YETİŞTİRME

Belgede Eğitim Hakkı (sayfa 104-107)

Engellilerin İstihdamına İlişkin Sorunlara Yönelik Çözüm Öneriler

ÖZEL EĞİTİMDE PERSONEL VE ÖĞRETMEN YETİŞTİRME

Çağdaşlaşmanın önemli ölçütlerinden biri de bireye yetenek ve kapasitesi doğrultusunda eğitim vermektir. Eğitim her bireyin doğal gereksinimi ve hakkıdır. Hiçbir insan bu haktan yoksun bırakılamaz. Her insan temel öğrenme ihtiyaçlarını karşılamak üzere tasarlanmış eğitim ortamlarından yararlanabilmelidir. Yapı, görevler, gelişim ve çevre özellikleri yönünden diğerlerinden farklılığı olan özel eğitime gereksinim duyan bireylerin de öğrenme gereksinimleri özel bir yöntem gerektirmektedir. Bu nedenle her türlü özel eğitime gereksinim duyan bireyin eğitime erişebilmesinde eşitlik sağlanması için atılacak adımlar eğitim sisteminin ayrılmaz bir parçası olmalıdır.

Genç bir nüfusa sahip olan Türkiye'de özel eğitime gereksinim duyan bireylerin ancak % 1,4'üne eğitim hizmeti sağlanabilmektedir. Bu nedenle özel eğitim hizmetlerinin istenilen düzeyde yaygınlaştırılması için çok çeşitli uzmanlıklara, koordine ve ekip çalışmasına, özel hazırlanmış programa, özel araç gerece ve uygun eğitim ortamlarına gereksinim duyulmaktadır. Bu özellikler özel eğitimi geliştirmeyi amaçlayan her türlü strateji açısından önem taşımaktadır. Ancak Türkiye'de bu insanları sorumluluklarına

hazırlayıcı uzmanlaşmış personel ve eğitim olanakları yeterince sağlanamamaktadır (Akçamete, 1998).

Özel eğitim alanında hizmet veren personel ve öğretmenleri; destek hizmet personeli (odyolog, fizyoterapist, psikolog, rehberlik ve psikolojik danışman, dil ve konuşma terapisti, doktor, hemşire, çocuk gelişim uzmanı, sosyal hizmet uzmanı, usta öğretici), özel eğitim öğretmeni ve yardımcı hizmet personeli (hizmetli, memur, aşçı vb.) olarak tanımlayabiliriz.

Üniversitelerin özel eğitim bölümleri hariç, öğretmen yetiştiren programları incelendiğinde, özel eğitim alanına dair herhangi bir dersin olmadığı açıkça görülmektedir. Fakat son dönemlerde bazı üniversitelerin okulöncesi ve sınıf öğretmenliği programlarda tek dönemlik özel eğitime giriş dersinin konulduğu (ya da seçmeli olduğu) bilinmektedir.

Türkiye'de özel eğitim öğretmeni başına ortalama 49; rehber öğretmen başına 1031 öğrenci düşmektedir. Oysa hemen, hemen her bir öğretmene en fazla 3 öğrenci düşmelidir ki, eğitimdeki verimlilik artışında belli bir mesafe alınsın. Her kaynaştırma sınıflarına, ortalama 2 kaynaştırma öğrencisi düşmekte. Her alt özel sınıfa (özel eğitim sınıfları) ortalama 11 öğrenci düşmektedir. Her özel eğitim okuluna ortalama 40 öğrenci düşmektedir. Görüldüğü gibi bu oranlar oldukça farklı ve öğrenci, öğretmen, derslik açısından değerlendirildiğinde çok fazla ve yeterli olmamaktadır. Ayrıca unutulmaması gereken bir nokta ise, bu oranlar (işitme, zihin, görme vb. gibi) tüm özel eğitim alanları için verilmiştir.

Engel gruplarının bulunduğu her okulda farklı uygulamalarla karşılaşıldığı görülmektedir. Örneğin bir okulda 50 öğrenci varken, yeterli derslikle ve uygulama mekanları yokken bir başka okulda 220 öğrenci olabiliyor veya derslikleri, laboratuar, sosyal tesis ve diğer imkanlarının yeterli olmadığı görülmektedir. Özel eğitime gereksinim duyan bireylerin ihtiyaç duyduğu tüm imkanlar (personel, sosyal tesis vb.) olabildiğince her okul, personel ve dersliklerine eşit oranda yansıtılmalıdır.

Buradaki oranlardan çıkan bir diğer çarpıcı sonuç ise her bir okula ortalama 6 öğretmen düşmektedir (sınıf öğretmeni, özel eğitim öğretmeni, branş ve rehber öğretmen vb.). Görüldüğü gibi her okul için 6 öğretmen, çok komik bir rakam olarak karşımıza çıkmakta. Akla şöyle bir soru gelebilir belki, peki bu okullardaki öğretmen açığı nasıl giderilmektedir? Bu okullardaki öğretmen açığı sınıf öğretmenlerinden veya depo öğretmen olarak tabir edilen norm fazlası öğretmenlerden temin edilmektedir.

1985 yılından bugüne kadar değişik üniversitelerin Özel Eğitim Bölümlerinden (Anadolu Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, 19 Mayıs Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi) yaklaşık olarak 2520 özel eğitim öğretmeni mezun olmuştur (www.yok.aov.tr). Oysa 55.700 öğrenciye hizmet verebilmek için ortalama öğretmen sayısının 15.000'nin üzerinde olması gerekmektedir. 2002-2003 verilere göre toplam öğretmen sayısı ancak 3.786'dır. Bunların içinde branşı özel eğitim olan öğretmenlerin sayısı ise 1.146'dır.

2002-2003 yılı verilerine göre MEB bünyesinde çalışan özel eğitim öğretmenlerinin sayısı 1146'dır. Bu verilere göre devlet okullarında mezunların yarıdan azı görev almaktadır. Geri kalan kısmın büyük bir çoğunluğu özel okullarda görev almakta, bir kısmı da bu alanda hizmet vermemektedir. Devlet kurumlarında çalışan özel eğitim öğretmenlerinin, özel eğitim merkezlerine akışlarını engellemek için; özlük haklarının yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Ek ders ücretlerinin % 25'ten, % 50'ye çıkarılması; Özel eğitim kurumlarına destek veren kurumlarda çalışan (RAM, Özürlüler İdaresi, Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü vb.) özel eğitim öğretmenlerinin de bu düzenlemelerden yararlandırılması; tazminat oranları ve hizmet göstergelerinin arttırılması; üç yıl olan derece terfilerinin iki yıla indirgenmesi; ilk göreve başlamada 7/1'den başlanması; erken emeklilik hakkının verilmesi; özel eğitim gerektiren bireylerin yararlandığı sosyal-kültürel olanaklardan özel eğitim çalışanlarının da

yararlanması; yapılması gereken düzenlemelerdir.

Üniversitelerin özel eğitim bölümlerinden her yıl ortalama 460 öğrenci mezun olmaktadır. Bu açıdan bakıldığında artan öğretmen açığının kapanabilmesi olanaklı değildir.

Özel Eğitim Alanında Personel ve Öğretmen Yetiştirmesine Yönelik Sorun ve Çözüm Önerileri

1) Öğretmen olarak yetişecek stajyer öğrencilerin uygulamalarındaki eksiklikler ve yetersizlikler. Öğretmen olarak yetişen öğrenciler sadece son sınıfa geldiklerinde uygulama yapmaktadırlar. Oysa bu durum alanda yetişecek öğretmen adaylarının yeterince bölümü tanıyamamasına ve bununla birlikte öğretmenlik yapacağı engel gruplarını yeterince tanıma fırsatı bulamamasına neden olmaktadır. Bununla birlikte uygulamalara tüm eğitim-öğretim süresince yer verilmelidir. En azından bu uygulamalarda akademisyenler tarafından verilen ödevlerin okullardaki özel eğitim gerektiren bireylerle etkileşim içinde yapılması, bu çalışmalara yönelik kontrol ve dönüt sistemi oluşturulmalıdır. Olabildiğince üniversite içinde uygulamaya dönük ve tanıtıcı eğitim seminerleri düzenlenmesi gerekmektedir. Bu uygulamaları ele alarak üniversitenin bünyesinde özel eğitim gerektiren bireylerin eğitim gördüğü bir okul ya da bir birim oluşturulmalı. Öğrenciler üniversiteye gelişlerinin ilk yıllarından itibaren buralarda uygulamaya dönük eğitim almalı ve sonra MEB'deki okullarda uygulamalara katılmaları sağlanmalıdır.

2) Alan için gerekli olan derslerin azlığı ve yetersizliği. Üniversitelerin özel eğitim öğretmeni yetiştiren programları incelendiğinde, derslerin öğretmen yetiştiren programlar için yeterli olmadığı görülmektedir.

Özellikle özel eğitim öğretmeni olarak mezun olacak bireylerin çok yönlü, donanımlı, pedagojiyi iyi bilen, edebi alt yapısı olan, sanatta hünerli olmaları, alanlarında kendini yetiştirmiş bireyler olarak mezun olmaları gerekmektedir. Çünkü bu öğretmenlerin hizmet verdikleri kurumlardaki öğrenciler diğer öğrencilerden ilgi, gereksinim, duyarlılık, fiziksel, duygu, zihinsel, vb. bir çok yönden farklı bir gereksinim içindedirler.

Mevcut derslerin yanında Dil-Kültür, İnsan Hakları, Psikoloji, Sosyoloji, Felsefe, Ekonomi, Güzel Sanatlar, Özel Eğitimde Yasa ve Yönetmelikler, Sanat ve Eğitim, Türk Eğitim Tarihi, Rehberlik, İstatistik, Özel Eğitimde Tanı ve Değerlendirme, Öğrenme Psikolojisi, Öğretim İlke ve Yöntemleri, Özel Eğitimde Erken Eğitim, Araştırma Yöntemleri, Eğitim Yönetimi, Ölçme ve Değerlendirme, Engellilerin İş Eğitimi, İşe Yerleştirme ve İzleme, Çocuk Hakları gibi derslerin de ders programlarında yer alması bu alanda yetişecek öğretmenlerin kapsamlı bir eğitim almalarını sağlayacaktır.

3) Üniversitedeki bölümlerin ve kaynakların azlığı. Özel eğitim alanı son yıllarda hızla gelişme gösteren bir alan olmuştur. Türkiye'de de değişik üniversitelerde hızlı bir şekilde özel eğitim bölümleri açılmaktadır. Fakat bu durum özel eğitimci ihtiyacının karşılanmasında yeterli değildir. Yeterli olmadığı gibi akademik personelin azlığı, donanımsız öğretmen yetiştirilmesi, kaynak sıkıntısı, materyal, mekan vb. sıkıntıları da beraberinde getirmektedir.

Bölümler açılırken, bölüm için gerekli olan laboratuar, kaynak oda uygulama sahaları vb. mekan ve etkinlikler planlandıktan ve bu ihtiyaçları karşıladıktan sonra açılmalıdır. Aynı zamanda değişik üniversitelerde bu bölümlerin yaygınlaştırılmaları sağlanmalıdır.

4) Özel eğitim alanı için hizmet veren, görev alan meslek gruplarının, alan uzmanlığının olmaması ve akademik yetersizlikleri. Özel eğitim alanında özel eğitim öğretmenlerinin yanında destek hizmet personeli de hizmet vermektedir. Bu alana hizmet veren destek hizmet personelini yetiştiren programlara baktığımızda özel eğitim dersleri, ya nitelik ve nicelik olarak yetersiz ya da hiç yoktur. Bu durum da alanda hizmet verecek

personelin özel eğitim alanını tanımadan, yöntemlerini bilmeden ve engel gruplarını tanımadan yetişmesine yol açmaktadır. Dolayısıyla özel eğitim kurumlarında görev aldıklarında ise ya başarısız, ya yetersiz, ya da çok yavaş bir şekilde gelişme göstermelerine neden olmaktadır.

Özel eğitim kurumlarında görev alan destek hizmet personellerini yetiştiren programların içeriği (dersleri) yeniden gözden geçirilerek özel eğitim dersleri, yöntemleri ve engel grupları gibi, derslerin konulması sağlanmalıdır. En azından hizmet içi eğitimlere alınarak desteklenmelidirler.

5) Alan dışı bölümlerden mezun olanların atanması. Artan nüfus ve bu nüfus içindeki özel eğitim gerektiren bireylerin oranının fazla oluşu nedeniyle özel eğitim alanında ciddi anlamda personel ve öğretmen sıkıntısı yaşanmaktadır. Bu açığın kapanabilmesine yönelik olarak hemen hemen her yıl alan dışı programlardan mezun olan bireylerin atamaları yapılmaktadır. Bu programlar çoğunlukla eğitim bilimleri alanı içinde yer alan program geliştirme, ölçme ve değerlendirme; sınıf öğretmenliği, sosyoloji vb. alanlarından oluşmakta. Bu atamalar belli oranlarda açığı kapatmaktadır; fakat, şu da bir gerçektir ki özel eğitime gereksinim duyan bireylerin eğitimlerine verilen önem ve eğitimin niteliği giderek zayıflamaktadır. Öyle ki, özel eğitim alanında yetişen öğretmenler 4 yıl boyunca bu alan ile ilgili gerekli donanımları alarak mezun olmaktadırlar. Diğer alanlardan atamaları yapılan öğretmenler ise hemen hemen özel eğitim alanıyla ilgili hiç bir şey bilmemekte ve bu alan ile, ancak atandıklarında tanışmaktadırlar. Dolayısıyla özel eğitime gereksinim duyan bireyler ile ilk karşılaşıldığında bir hayal kırıklığı, duygusal çöküntü, bir karmaşa, pişmanlık, ne öğreteceğini, nasıl öğreteceğini ve ne yapacağını bilmemek gibi karmaşık bir durum içinde bulabilmektedirler kendilerini. Bilindiği gibi özel eğitime gereksinim duyan bireyler ilgi, ihtiyaç, duygu, fiziksel, zihinsel özellikleri, akademik ve psikolojik ihtiyaçları bakımından bir çok yönden diğer bireylerden farklı konumdadırlar. Sosyal yaşayışta kendilerine yer bulmaları, okulda öğrendikleri bilgi, beceri ve sosyalizasyonla olmaktadır.

Ayrıca son yıllarda şehir merkezlerine atanmak maksadıyla özel eğitim alanında hizmet vermek isteyen sınıf öğretmenleri için açılan hizmet içi seminerleri vardır. Maalesef bu seminerler çoğu zaman merkezlerde görev yapmak adına bir basamak olarak kullanılmakta ve bu seminerlerde iki haftalık veya bir aylık eğitimle öğretmenlere özel eğitim sertifikası verilmektedir. Böylece bu sertifikayla bu okullara atanarak merkezi bölgelerde ve aynı zamanda bu sertifikayla "özel" özel eğitim kurumlarında görev yapmaktadırlar.

Burada çözüm olarak şu düşünülmeli, açık fazla, her yıl bu açıkla farklı alanlardan mezun olan öğretmenlerle kapatıldığına göre, öyleyse özel eğitim bölümleri genişletilmeli buralara akademik personel yetiştirilmeli ve programların kontenjanları arttırılmalıdır. Aslında soru ve sorunların çözümü oldukça açıktır; farklı alanlardan atama yapılmamalı veya yapılıyorsa ciddi, kapsamlı ve sürekliliği olan bir eğitimden geçirilmelidirler.

6) Alanda yetişmiş uzman personelin teftişinde yaşanan sorunlar. Alan uzmanı müfettişlerin olmayışı ya da az oluşu, alanda hizmet veren personelin yeterince iyi teftiş edilememesine, eğitim hizmetlerinin giderek aksamasına ve niteliğin düşmesine neden olmaktadır.

Bunun için de, alan uzmanı müfettişlerin yetişmesinin önü açılmalı veya bu alanda hizmet verecek müfettişlerin hizmet içi eğitimden geçirilerek gerekli donanıma kavuşturulması sağlanmalıdır. Özel eğitim alanında hizmet verecek müfettişlerin yüksek lisans ve doktora yapmaları teşvik edilmelidir.

ÖZEL EĞİTİMDE FİNANSMAN VE "ÖZEL" ÖZEL EĞİTİM KURUMLARI

Belgede Eğitim Hakkı (sayfa 104-107)