• Sonuç bulunamadı

ÖZEL EĞİTİM ALAN

Belgede Eğitim Hakkı (sayfa 70-72)

EĞİTİMDE KAYNAK SORUNU

ÖZEL EĞİTİM ALAN

Özel eğitim diğer disiplin alanları gibi karmaşık bir sosyal süreçtir ve bu disiplin alanları ile etkileşim halindedir. Çünkü disiplin alanları ve çeşitli yaklaşımlar özel eğitim sürecini etkiler, özel eğitimi şekillendirir. Aynı zamanda özel eğitim süreci içinde teori ve uygulamaları ile yer alan bu disiplin ve yaklaşım alanları; eğitimsel, tıbbi, psikolojik, teknik ve yönetsel yaklaşımlardır.

Yüzyıllardır insanoğlu bazı insanları, fiziki görüntülerindeki farklılıklarından dolayı farklı ve değişik görerek, kendinden olmayan olarak tanımlayarak ve niteleyerek farklı sosyal normlarda değerlendirmiştir. Bir çok sosyal alan, gerek fiziki görüntülerinin farklılığı gerek iletişim biçimlerindeki farklılık gerekse davranışlarındaki farklılığından dolayı bireyleri 'özürlü' olarak tanımlayabilmişlerdir.

Günümüz toplumlarında, özürlülüğün kurgulanış biçimleri ve özürlülüğe bakışımızı iki temel yaklaşım belirlemektedir. Birinci yaklaşım; bilimsel anlayışın ve tıp biliminin gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan 'Bireyci Model', ikinci yaklaşım ise özellikle 1960'lardan itibaren bir hareket olarak ortaya çıkan ve bireyci modele alternatif olarak gelişen 'Sosyal Model'dir. Bireyci yaklaşımda özürlülük sorunu; bireyin yetersizliğine bağlı olarak ortaya çıkan fonksiyon sınırlılıklarına indirgenmekte ve özürlülerin toplumsal yaşamda yer alamayışları fonksiyon sınırlılığına dayandırılmaktadır. Sosyal yaklaşımda ise özürlülük; bireysel değil toplumsal bir olgu olarak ortaya konulmakta, bireyin toplumsal yaşamda yer alamamasının nedeni toplumun örgütlenme biçimi ile ilişkilendirilmektedir. Bu yaklaşımda fonksiyon sınırlılığının varlığı reddedilmekte, ancak özürlülük sorunu bireyde değil bireyin ilişki içerisinde bulunduğu sosyal ortamda aranmaktadır (Akt; Karçkay, 2002). Bu yaklaşımlar özel eğitim gerektiren bireylere yönelik oluşturulan sosyal politikaları ve tanımlamaları etkilemiştir. Özellikle özel eğitimin bir hak olarak görülmesi ve fırsat eşitliği kavramı sosyal yaklaşım sonucunda ortaya çıkmış ve bir çok ülkede anayasal boyutta, özellikle de ayrımcılığın önlenmesini sağlamak amacıyla değişiklikler yapılmıştır.

Yetersizlikten etkilenmiş bireyler (engelliler), toplum tarafından kendilerine yüklenen rolleri kabullenebilmekte ve toplumsal yaşamda karşılaştıkları sorunların çoğunu fonksiyon sınırlılıklarına dayandırarak toplumsal yaşama katılım konusundaki beklentilerini düşürebilmektedirler. Bu süreç, onların pasif ve olumsuz bir kimlik kazanmalarına neden olabilmektedir.

Türkiye'de 1950'li yıllara kadar engellilik olgusuna tıbbi ve İslam dininin öngördüğü anlayış çerçevesinde yaklaşılmıştır (Altan, 1976). 1950'lerden sonra dünyada ortaya çıkan demokrasi ve insan hakları söylemleri ülkemizde de etkilerini göstermiş, engellilerin topluma uyumunu sağlamak amacıyla çeşitli önlemler alınmaya başlanmış ve engellilerin haklarının korunması anayasal bir yükümlülük olarak devlete verilmiştir. Ancak, yasal düzenlemelere bakıldığında, engelliliğin tanılanmasında ve bunun sonucu olarak tanımlanmasında bireyci yaklaşımın etkili olduğu görülmektedir. Engellilik, fonksiyon sınırlılığı ile tanımlanmakta, toplumsal boyutu dikkate alınmamaktadır. Buna rağmen, günümüzde bireyci yaklaşımın öngördüğü hizmetlerin dahi etkin bir biçimde yürütüldüğünü söylemek olanaklı değildir.

Özel Eğitim Gerektiren Birey

Özel eğitim gerektiren birey, 573 sayılı KHK'de 'çeşitli nedenlerle, bireysel özellikleri ve eğitim yeterlilikleri açısından akranlarından beklenilen düzeyden anlamlı farklılık gösteren birey' olarak tanımlanmıştır.

Tüm bireylerin bedensel özellikleri ve öğrenme yetenekleri yönünden birbirlerinden farklı oldukları bilinmektedir. Farklılıklar özel eğitim alanının konusudur. Ancak, her farklılık bireyin özel eğitime gereksinimi olacağı anlamına da gelmemelidir. Özel eğitim gerektiren birey kavramı, öğrenme ve/veya davranış sorunları gösteren, bedensel ya da duygusal yetersizliği olan ve zihinsel olarak üstün ya da özel yetenekli bireyleri de içerisine alan kapsamlı bir kavramdır. Özel eğitim gerektiren bireyler grup olarak kendi içlerinde olağanüstü farklılıklar gösterirler. Bu farklılıklar; zihinsel, duyusal, bedensel, duygusal ve sosyal ya da iletişim özelliklerinde ya da bunların her hangi bir bileşeninde olabilmektedir.

Özel eğitim gerektiren bireylerin bir kısmı, okula başlayana kadar farkına varılmazlar. Okulda öğrenme ve davranış problemlerinde genellikle bir yetersizlik görülür ve farklı olarak etiketlenebilirler. Ancak okul çağından önce de, özellikle günümüzde, aileler tarafından farklılıkları fark edilerek, doktora başvurmaları sonucunda bu bireylerin yetersizlik alanları tespit edilebilmektedir.

Özel Eğitim

Özel Eğitim, 573 sayılı KHK'de xözel eğitim gerektiren bireylerin eğitim ihtiyaçlarını karşılamak için özel olarak yetiştirilmiş personel, geliştirilmiş eğitim programları ve yöntemleri ile onların özür ve özelliklerine uygun ortamlarda sürdürülen eğitim' olarak tanımlanmıştır. Özel eğitimin tanımlanabilmesi için 'kime, neyi, nerede ve nasıl sorularının karşılıklarını bulmak gerekir.

"Kime" sorusuna yanıt verebilmek için bir bireyin özel eğitim hizmetlerine duyduğu gereksinimi belirlemek gerekir. Buna göre özel eğitim hizmetlerine gereksinim duyan birey;

1) Engelli olarak tanılanmış olmalıdır.

2) Yetersizlik bireyin eğitsel performansı üzerinde olumsuz etkiye yol açmalıdır. 3) Bu gereksinimlerini karşılamak için özel olarak düzenlenmiş programlara,

hizmetlere gereksinim duymalıdır.

"Neyi" sorusunun karşılığı bireyin gereksinimlerinin neler olduğudur. Bireyin hangi alanlarda, nelere gereksinim duyduğu, yapılacak ön çalışmalar ve değerlendirmeler sonucu belirlenir. Yapılan belirleme sonucunda engelli bireyin bağımsız yaşamasını sağlama veya kolaylaştırmanın yanı sıra yetersizliğini engelleyici ve azaltıcı becerilere yönelik de gereksinimlerine öncelik verilmelidir.

"Nerede" sorusunun karşılığı ise, bireyin belirlenen gereksinimlerinin ne tür eğitim ortamlarında karşılanacağıdır. Özel eğitim gerektiren bireylerin çoğu eğitimlerinin büyük bir bölümünü normal sınıflarda sürdürmekle birlikte, özel sınıf, gündüzlü ya da yatılı okullarda sürdürenler de vardır. Özel eğitim gerektiren bireyler için özel eğitim; gereksinimlerini en üst seviyede karşılayabilecekleri, gerekli destek eğitim hizmetlerinin sağlanabildiği, sosyal yaşamla iç içe olabileceği eğitim ortamlarında sağlanan eğitim olmalıdır.

"Nasıl" sorusunun karşılığı ise, bireyin belirlenen gereksinimlerinin kimler tarafından, ne tür bir yöntem, uygulama ve değerlendirme ile karşılanacağıdır. Tüm eğitimcilerin sahip olması gerekmekle birlikte, özellikle özel eğitimcilerin öğretimi sistematik bir biçimde planlama, uygulama ve değerlendirme becerilerine sahip olmaları gerekir. Özel eğitim gerektiren bireylerin gereksinimlerinin bireysel olarak planlanması, özel eğitim yöntemleriyle sistematik bir şekilde uygulanarak, gelişimlerinin takip edilmesi ve sağlıklı değerlendirmelerin yapılması gerekir.

Bütün bu tartışmalardan sonra 'özel eğitim' şöyle tanımlanabilir: Özel gereksinimi olan bireylerin bağımsız yaşama olasılığını en üst düzeye çıkarmayı hedefleyen, bireysel olarak planlanan, sistematik olarak uygulanan ve dikkatli bir biçimde değerlendirilen öğretim hizmetlerinin bütünüdür.

Belgede Eğitim Hakkı (sayfa 70-72)