• Sonuç bulunamadı

4.3.1.Doğal Verilerin Belirlenmes

5. Sonuç Ve Öneriler

5.1. Sonuç

Geçmişte coğrafi keşiflerle birlikte, insanlığın doğaya hakim olma ve onu sınırsızca kullanma çabası giderek artan bir hırsa dönüşmüş, bunu takip eden sanayileşme ve teknolojik gelişim sürecinde, önce Batı Avrupa ülkeleri ve daha sonraki yıllarda tüm dünya bilinçli bir şekilde doğayı tahrip etmeye başlamıştır.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra sanayi ve endüstrideki hızlı gelişme, hızlı nüfus artışı ve kentleşme özellikle kentte yaşayan insanları doğal çevrelerinden uzaklaştırması ve toplum üzerinde psikolojik baskı oluşturması insanoğlunun rekreasyon ihtiyacının artmasına neden olmuştur. Kentlerdeki açık ve yeşil alanlar insanların rekreasyon ihtiyacını giderebileceği en önemli alanlardır. Bu tür alanların oluşmasında en önemli elemanlar ise tasarım bitkileridir. Bu bitkiler, bu alanların yapı taşları sayılabileceği gibi estetik ve işlevsel özellikleri dikkate alındığında rekreasyon bölgelerinin tamamlayıcı unsurudur.

Çevre düzenlemelerinde çoğunlukla odunsu bitkiler, özellikle ağaçlar ön plana çıkmaktadır. M.Ö. Mısır’da binlerce kilometre uzaktan taşınarak yeni alanlara dikilmiş ağaçlar ve bu ağaçların optimum yaşama ortamları hakkında bilgiler mevcuttur. Orta Çağ Avrupa’sında botanik bahçeleri ve arboretumlarda sayısız egzotik türler kullanılarak, günümüze kadar bitki yetiştiriciliği ve kullanımı, değişik amaçlı plantasyon ve bitkilendirme çalışmaları ile kentsel ve kırsal mekanlarda artarak devam etmiştir.

21. yüzyıla geldiğimizde sanayileşmenin çok hızlı ilerlemesi ve buna paralel olarak çarpık kentleşme, hızlı nüfus artışının meydana getirdiği çevre sorunları, insanoğlunu parçası olduğu doğadan git gide koparmaktadır. Özellikle büyük kentlerde gri beton yığınları arasında kirli havayı teneffüs etmek zorunda kalan insanlar için yeşil alanlarda yaşama isteği ve doğaya olan özlemlerinin giderilmesinin yanı sıra fiziksel ve ruhsal sağlıklarının önemi, yeşil alanların ve doğanın insanoğlu için önemini vurgulamaktadır.

Günümüzde insanların yaşamak için kent seçiminde rekreasyon alanlarının çokluğu ve büyüklüğü ön planda tutulmaktadır. Bu sebeple gelişmiş kentler ihtiva ettiği ağaçların sayıları ile karakterize edilmektedir. Avrupa’da Münih, Stuttgart, Viyana, Brüksel, Londra, Paris gibi önemli kentlerde bitki envanterleri çıkarılmakta ve yaşlı ağaçların restorasyonu sürekli yapılmaktadır. Ayrıca büyük çaplı kent ormanları bulunmaktadır.

Nitekim endüstrileşmenin yoğun baskısı altında olan kentlerde, bitkiler kent bileşenlerinin vazgeçilmez bir elemanı olarak görülmektedir. Kentlerde yaşam kalitesinin iyileştirilmesine yönelik açık-yeşil alanlara, bununla beraber ağaçlara ve çeşitli tasarım bitkilerine tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar ihtiyaç duyulmaktadır.

Kentlerdeki bulunan açık-yeşil alanlar ve rekreasyon alanlarının içerdiği bitkiler; hava kirliliğini önleme, sıcaklığın dengelenmesi, enerjiyi absorbe etme, nem sağlama, gürültü azaltma, rüzgar, toz ve sera etkilerini azaltma, ışık yansımalarını önleme ve özellikle toprak altı ve toprak üstü faunasının yaşam ortamını hazırlaması açısından kent ekosistemine çok büyük katkı sağlarlar.

Ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel yapısındaki gelişmelere paralel olarak, insanlarımız yaşam mekanlarına daha fazla önem vermeye başlamışlardır. Bunun içinde yaşadıkları çevreyi korumanın yanında doğa ile uyumlu yapay mekanlar oluşturma çabası bunun sonucudur. Bu ortamın oluşabilmesinde dış mekan bitkilerinin kullanımına ihtiyaç duymuşlardır. Ayrıca bu alanlarda kullanılan güzel çiçekli süs bitkilerinin oluşturduğu biyolojik zenginliğin değerinin bilinmesi ve bu zenginliğin geliştirilerek en verimli şekilde kullanılması bu alanların daha çok ilgi çekmesini sağlar. Bu ekolojik zenginlik, kent gelişmişliğinin bir ölçütü olarak da istatistikleşmiştir.

Hızlı kentleşme ile binaların arasına sıkışıp, doğa özlemi çeken kent insanının kent içi yeşil alan oluşturma çabası gün geçtikçe artmaktadır. Bununla beraber kentsel dış mekanlarda yapılan bilinçsiz bitkilendirme çalışmalarında yanlış tür seçiminden, yanlış alan kullanımlarına kadar bir dizi sorunlar oluşmaktadır. Bu sorunların çıkış noktası, ekosistem bütünlüğünün önemini bilmeyen, sadece göz estetiği sağlamayı amaçlayan bilinçsiz bir şekilde yapılan bitkilendirmeler sonucunda, bölge ekolojisine

uygun olmayan bitkilerin kullanımı ve uzman olmayan kişilerce yapılması tahmin edilenin tam tersine bitkisel bir felakete yol açmaktadır. Bu uygulamalar daha çok resmi kurum ve ev bahçelerinde doku, renk ve ölçü bakımından orantısız, karmaşık bir tasarım ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Kentlerde rekreasyon mekanlarının en önemlileri park ve bahçelerdir. Bu alanlar insanların çocuklarını da yanlarına alarak boş zamanlarını değerlendirdiği, onlara fauna ve florayı yakından gözlemleme fırsatı verdiği önemli alanlardır. Bahçelerdeki bitkisel materyaller, fonksiyonları ve içerikleri bakımından da önemli farklılıklar gösterirler. Bahçelerde çoğunlukla ölçü, biçim, doku ve renk açısından bitkisel kompozisyonlar oluşturulmuş ve bahçeler daha çok sakin, huzur verici mekanlar haline dönüştürülmüştür. Bitkiler, estetik ve fonksiyonel özellikleri ile bulundukları ortamları oluşturan, dengeleyen, geliştiren, zenginleştiren ve canlandıran elemanlardır.

Gelişmekte olan ülkelerin içinde yer alan Türkiye’de, çevreye ve onu korumaya verilen önem son birkaç yıldaki yasal düzenlemelerle kontrol altına alınmaya çalışılsa da, büyük kentlerdeki rant kavgaları ve kentsel atıkların çevreye verdiği tahribatın önüne geçilememektedir. Üzülerek belirtmeliyim ki; çevre tahribatını sanayileşmeyle başlatan Avrupa bile, günümüzde rekreasyon alanları ve kentsel ormanları ile çevreye ve doğaya verdiği önemi gözler önüne sermektedir.

Metropol şehir merkezlerinde yeşil alanların gün geçtikçe azaldığı düşünüldüğünde, şehir merkezinde bitkisel zenginliğe sahip bir kampüsün bulunması, bu kampüsün daha da önem kazanmasında yeterli bir sebeptir.

I.Dünya Savaşı’ndan sonra Atatürk’ün Önderliğinde modern Türkiye’nin kurulması için fen ve mühendislik alanlarında ülkenin ihtiyacı olan beyin gücünün yetiştirilmesi, yeni bir sanayinin oluşturulması ve gelişmesi için Anadolu’nun ortasında 1943 yılında kurulan fen fakültesi tarihi görevini başarıyla yapmıştır. Bu arazi öncesinde havaalanı olarak kullanılmıştır. Kurulumundan sonra kampüs içi ve çevresinde bitkisel tasarım oluşturmak için yabancı tasarımcılardan yararlanılmıştır.

Ankara Üniversitesi Rektörlük Kampüsü’nün kuruluş yıllarındaki fotoğrafında da görüldüğü gibi, fakültenin kuruluşunun ilk yıllarında, şuandaki rekreasyon alanı