• Sonuç bulunamadı

Sanat sadece yetişkinler için değil çocuklar için de önemli bir olgudur. Çocukluk dönemi sanat algısı üzerine çalışmalar, 1850’li yıllarda, Batı’da düşünsel boyutlarda oluşmaya başlar. O günden bu yana çocuk resimleri hem kendi içinde irdelenmekte hem de birçok sanatçıya ilham kaynağı olmaktadır.

Görsel sanatlar eğitimi yalnızca, çocukların yaratıcılıklarını geliştirmekle kalmaz. Bununla beraber çocukların yaptıkları resimlere düşüncelerini, duygularını, hikayelerini ve anlatmak istediklerini aktarmalarını sağlar. Çocuklar resim yaparken anlatmak istediklerini sembolleştirerek aktarırlar. Her çocuk, resim ile belki birkaç ay arayla ama aynı gelişim basamaklarından geçerek tanışır. Bu nedenle çocuk resimlerini dönemlere göre incelemek gerekir. Çünkü çocuğun bedensel ve zihinsel gelişimine paralel olarak resimlerinde de değişim görülür. Çocuğun kağıt kalemle tanıştığında yaptığı ilk işaret ve çizgi, ilerleyen zamanla anlam kazanmaya başlar ve ergenlik dönemine kadar gelişimini sürdürür.

Çeşitli uzmanlar tarafından çocuk resminin gelişim dönemleri birtakım farklılıklarla ama ortak bir çatı altında benzer ifadelerle tanımlanmaktadır. Çocukları okumayı öğrenen eğitimciler için çocuk resimleri geçmişten günümüze merak konusu olmuş ve birçok araştırmaya da olanak tanımıştır. Çocuk resmine olan ilginin artması ile birçok sınıflandırmaya gidilmiştir. Çocuk resimlerinin dönemleri üzerinde fikir birliğine varılan nokta şudur: Her çocuk belli aşamalardan, önce veya sonra, ancak muhakkak geçerek, resim ile tanışır. Küçük kas gelişimini tamamlayan her çocuk beş başlık altında incelenen bu sürece girmektedir. Bu başlıklar: 2-4 yaş arası karalama dönemi, 4-7 yaş arası şema öncesi dönem, 7-9 yaş arası şematik dönem, 9-12 yaş arası gerçekçilik dönemi ve 12-14 yaş arası doğalcılık dönemidir.

Çocuklar esas itibariyle gerçekçilik niyetiyle resim yaparlar yani nesnelerin tanınabilir ve gerçekçi birebir kopyasını oluşturmaya çalışırlar. Çocuklar kendilerini, hayatlarında

106

yaşadıkları veya yaşamayı hayal ettikleri olayları gerçekçi bir şekilde kağıda aktarmak zorunda hissederler ve çoğu kez bunu başarırlar.

4-7 yaş arasındaki çocukların resimleri onların düşünme sürecinin kağıda dökülmüş halidir. Çocuklar, 7-9 yaş dönemine geldiklerinde ise resimlerinde şema değişimi görmek mümkündür. Bu dönemde büyük-küçük insan figürlerine bol miktarda yer verilmektedir. Şematik dönemde çocuk, baş, gövde, kollar ve bacakların yanı sıra göz, burun ve ağız gibi organları da çizmektedir. Figürlerde gövdeyi genelde elbiseler oluşturur. Bu dönemde çocuk, resimde cinsiyeti belli eden kaş, kirpik, ruj gibi ayrıntılara dikkat eder. İlköğretime başlayan çocuklar çevrelerini gözlemledikleri için artık nesneler arasındaki ilişkiyi gerçeğine yakın vermeye çalışırlar. 7-9 yaş arasında gelişen bir diğer önemli konu çocuğun mekan algısını kavrayabilmesidir. Şematik dönemdeki resimlerde kompozisyon bir zemin üzerinde kurgulanmaktadır. Çocuk, bir yer çizgisi üzerinde nesneleri yerleştirir. Mekan algısının oluşması ile kağıdın alt tarafında yer çizgisi bulunur, üst tarafındaysa gökyüzü şeklinde çizilmiş ayrı bir çizgi yer alır. Bu dönemde, şekillerle çocukların çizimleri arasında daha gerçekçi bir benzeyiş var olabilmektedir. Yer çizgisini kullanan çocuk kendisini çevresiyle birlikte algılama dönemine girmiştir ve bu süreç resimlerine de yansımaktadır.

Bu araştırmada çocuk resminin şematik dönem evresinde kullanılan perspektif uygulamaları ile minyatür sanatının karşılaştırılması ve benzer noktaların tespit edilmesi amaçlanmıştır. Bunun sebebi bu iki konu arasındaki benzerliklerin ortaya konmasının, daha sonra görsel sanatlar eğitimi üzerine yapılacak çalışmalara örnek teşkil etmesi açısından önemli olduğunun düşünülmesi ayrıca Türk resim kültürünün zenginliğinin ve sürdürülebilirliğinin gelecek kuşaklara aktarılması ve tanıtılarak sevdirilmesi açısından bu benzerliklerin çocuklara ulaştırılmamış olmasının önemli bir eksiklik olarak görülmesidir.

Günümüz görsel sanatlar eğitiminde Batı tarzı resim ön plandadır. Bu araştırmada minyatür sanatının unutulan yönleri gün yüzüne çıkarılmaya, Batı tarzı resim ile arasındaki farklara değinilmeye çalışılmıştır. Batı tarzı resim anlayışının birçok kuralı minyatürde kasten ihmal edilmektedir. Minyatür sanatında perspektif, anatomi, ışık-gölge unsurları kullanılmamaktadır. Minyatür, betimleyici bir anlatımla genelde kitap resmi olarak bilinmektedir. Özellikle Osmanlı döneminde gerek seferleri gerekse sünnet şölenlerini, eğlenceleri konu edinen ve el yazması kitaplarda metinleri aydınlatıcı rol üstlenen nakışlardır. Minyatürler, kendi dönemlerinin aynasıdır ve salt renklerin kullanıldığı, dış hatların belirgin olduğu, gölgesiz, iki boyutun ve yüzeysel süslemenin özellikle tercih

107

edildiği kendisine has kurallara sahiptir. Minyatürü, Batı resminden ayıran bu özellikler, konu, düzen (kompozisyon), çizgi, renk ve leke, son olarak da perspektiftir.

Minyatürde en önemli unsurlardan birisi gerçeklik yaklaşımıdır. Nakkaş, minyatürün konusunu ve mekan özelliklerini gerçekçi bir yaklaşımla görünen gerçeklikten yararlanarak elde etmektedir. Örneğin Nakkaş Osman’ın, Üçüncü Murat Surnamesi’nde geçen sahneleri diğer birçok minyatür sahnesinde de kullanılan dekor, Bizans döneminde Hipodrom, Osmanlı’da At Meydanı adı verilen şimdi ise Sultanahmet Meydanı olarak bilinen yerdir. Minyatür yararlandığı gerçeklik durumu ile natüralist yaklaşır. Kendi içerisinde nakkaşın hikayeyi tasarladığı durum ile de soyut bir resimdir. Minyatürün konusunun çoğunlukla gerçek mekanlarda, gerçek kişiler tarafından ve belli bir zaman diliminde yaşanmış ya da hikaye edilmiş olması nakkaşı doğal olanı yani görünen gerçekliği aktarma kaygısı içerisine sokmaktadır. Görünen gerçekliğin minyatürdeki görüntüsü ise Batı tarzı resimdeki gibi bakış açısı ve klasik perspektif unsurları ile aktarılmamaktadır; bilinen, tanınan gerçeklik şeklinde resmedilmektedir.

Batı tarzı resim anlayışında kompozisyonun oluşturulmasında perspektif unsuru birinci derecede önem arz eder. Aynı boyuttaki ve renkteki nesnelerden gözden uzak olanı, yakın olana göre daha küçük ve daha soluk görünür. Bu, resim düzlemine perspektif sayesinde aktarılır. Bu durum aslında, bilinen gerçeklik algısına ters düşen bir göz yanılsamasıdır. Ancak minyatür sanatında perspektif unsurunun ihmal edildiği bilinmektedir. Bir bakıma minyatür sanatının tavrı, İncil’de geçen hikayelerin tasvir edilirken takınılan tavırla benzer olsa da minyatürün yapım tekniği, Batı resim sanatından farklıdır. Minyatür sanatı metni aydınlatma amacı taşımaktadır. Metinler ister edebi olsun ister bilimle ilgili ya da tarihi olayları anlatsın, minyatürde, anlatılanlara sadık kalınarak, metin tüm ayrıntılarıyla resimlenmektedir. Bu resimler; ışık, gölge, perspektif gibi ögelere dayanan Batı resim geleneğinin tersine, nesneler gibi canlıları da doğadan soyutlar, onları gerçek görünümlerinden çok farklı birer ögeye dönüştürebilir. Bu noktada da çocuk resimleriyle ilgi kurmak mümkündür. Minyatürde figürler birbirini kapatmayacak şekilde dizilmektedir, geriye kalan figürler kağıdın üst tarafına çizilir, figürlerin büyüklüğü gerçek hayattaki önemlerine göre belirlenmektedir, perspektif unsuru uzaklık renk ve boy yönünden belirtilmemektedir, en ince ayrıntılar resmedilmektedir, renkler ışık, gölge unsuru olmadan kullanılmaktadır.

108

Tam bu noktada çocuk resimleri ile minyatürler arasındaki benzerlikler dikkat çekmektedir. Çocuk resimlerine has özelliklerin birçoğu minyatür sanatında da yer almaktadır. 7-9 yaş arasındaki çocuk resimlerinin dönemleri gereği sahip oldukları özellikler ile minyatürler karşılaştırıldığı zaman şu sonuçlara varılmıştır.

Çocuk resminin şematik dönem evresindeki resimler, çocuğun düşünme sürecinin somut birer kaydıdır. Çocuklar, uzun süren denemeleri sonucunda, resimlerinde kendilerine özgü insan figürleri çizmeyi öğrenirler ve kişisel bir insan şeması oluştururlar. İnsan figürü çizimleri şematiktir, resmi yapan çocuğun temel olarak gördüğü şeye göre şematize edildiği görülmektedir. Aynı yaş grubuna ait çocuklardan oluşan bir sınıfta çocukların çizdikleri insan figürlerinin her birinin farklı olmasının sebebi budur. Minyatür sanatında da insan figürlerinin şematize edildiği görülmektedir. Minyatür sanatında insan anatomisi bilinçli şekilde nakkaş tarafından bozularak, hep aynı kalınlıkta kontürlerle insan figürleri sadeleştirilmiştir.

Şematik dönemde çocuklar, kendileri için önemli olan insanların resimlerini, diğerlerinden daha büyük boyutta çizmektedirler. İnsan figürlerinin vücut oranları gerçek dışıdır, önemli sayılan uzuvlar oransız biçimde büyük çizilmektedir. Çocuklar, sevdikleri, hayran oldukları, örnek aldıkları bu insanları kağıda aktarırlarken orantısız şekilde büyük çizerler. Bu büyük boyutlu figürler, çocuk resminin genelde merkezine yerleştirilir ve konu o figürlerin etrafında gelişir. Minyatürlerde de şematik dönem çocuk resimlerinde görülen önemli sayılan kişinin resimde büyük boyutta çizildiği bilinmektedir. Özellikle Osmanlı minyatürlerinde padişahların saray yaşantısı, düzenlenen şenlikler, cüluslar, sünnet şölenleri gibi sahnelerde figürler statülerine, toplumdaki önemlerine göre diğer figürlerden büyük çizilmektedir. Minyatürlerde padişahları konu edinen sahnelerde padişah figürü diğer bütün figürlerden büyük çizilip merkeze yerleştirilmektedir.

Şematik dönemde çocuklar önem verdikleri figürleri ve nesneleri daha detaylı çizmektedirler. Bununla beraber, insan figürlerinde kendileri için önemli olan kısımları da detaylı çizerler. Önemsiz sayılan kısımların ise gelişigüzel çizildiği ve hatta bazen hiç çizilmediği görülmektedir. Örneğin, çocuklar beden parçalarını çizerken aşırı ayrıntıya girmektedir, aynı durum minyatürlerde de gözlenir. Nakkaşlar detaya verdikleri önemi, uzaktaki figürleri ve nesneleri en küçük detaya kadar resmederek göstermektedirler. Yine nakkaşların minyatür sahnelerinin birçoğunda kullanılan Osmanlı’da At Meydanı adı verilen Sultanahmet Meydanı’nda bulunan günümüze sadece ufak bir kısmı gelebilen Yılanlı

109

Sütun’a ve Örme Dikilitaş’a detaylı şekilde yer verdikleri görülmektedir. Aynı zamanda nakkaş için genelde basit bir dekor olan doğanın belgelenmek istendiği topografik minyatürlerde yeryüzü şekillerinden, akarsulara kadar bütün detaylara yer verilmektedir. Çocuk resminin şematik dönem evresindeki resimlerde çocuklar, figürlerin ya da nesnelerin yakında veya uzakta olmalarını önemsemeden renklendirmektedirler. Nesnelerin gözden uzaklaştıkça renklerinin solgun göründüğü bir gerçektir. Bunun sebebi ise uzaklaştıkça nesne ile göz arasına giren hava katmanının giderek artmasıdır. Renk (hava) perspektifi denen nesnelerin uzaklaştıkça renklerinin solgun görünmesi durumuna çocuk resminin şematik dönem evresinde rastlanılmaz. Şematik dönem resimlerinde figürlerin hepsi aynı tonlarda renklendirilmektedir. Minyatür sanatında da şematik dönem çocuk resimlerinde karşılaşılan şematik çizgilerle gerçekleştirilen anlatım, sade renklendirmelerle desteklenir. Minyatürlerde de figürlerin ya da nesnelerin yakında veya uzakta olmalarını önemsenmemektedir. Minyatürlerde renk perspektifinden kaçınılır. Nakkaş görünen gerçekliğin ötesinde bilinen gerçekliği ve iç gerçekliği aradığından renklerin en saf hallerini kullanmayı tercih eder.

Şematik dönem resimlerinde renk perspektifi gibi çizgi perspektifinden de söz edilemez. Nesnelerin çiziminde geometrik kurallardan ve orantılardan yararlanılan çizgi perspektifinde paralel olan çizgilerin sonsuza giderken bir noktada birleşmesi yani küçülmesi gerekmektedir. Mesela bir nesne gözden uzaklaştıkça, mesafesi oranında küçülür. Perspektif unsurunun bu önemli elemanına çocuk resminin şematik dönem evresinde rastlanılmaz. Çizgisel perspektif dikkate alınmamıştır. Figüratif nesnelerin şematik çizimi, oran-orantı kurallarının çiğnenmesi, perspektifin resimde kullanılmaması gibi durumlar minyatür sanatında da yer almaktadır. Minyatürde figürler ve nesneler birbirini kapatacak şekilde yerleştirilmezler. Ön tarafta bulunanlar kağıdın alt kısmına, arka tarafta kalanlar ise kağıdın üst kısmına dizilirler. Altta ve üstte bulunan figürler ve nesneler arasında boyut ve renk tonu farkı yoktur.

Araştırma, şematik dönem çocuk resimlerinde olağan gelişen perspektif unsurunun çocuk tarafından görülmemesi ile minyatürlerde karşımıza çıkan perspektifin göz ardı edilmesi durumu arasında var olan naif benzerliğin karşılaştırılması adına İsmet Aydınlı İlkokulu’nda okuyan 1. kademe 3. sınıf öğrencilerine uygulanmıştır.

Araştırmaya uygun bir konu bulmak için minyatürler taranmıştır. Uygulama öncesi öğrencilere minyatür sanatı hakkında kısaca bilgilendirme yapılmış, birkaç minyatür

110

uygulaması gösterilmiştir. Çocukların kalabalık ve eğlenceli resimler oluşturmaları için araştırma konusu “aile ve sınıf arkadaşlarının katıldığı bir piknik” olarak düşünülmüştür. Öncelikle toplam 100 resim arasından uzman görüşlerine dayanarak 30 resim seçilmiş ve seçilen resimler uzmanlar tarafından değerlendirilmiştir. Ardından 30 adet resim içerisinden rastlantısal şekilde 10 örnek seçilmiştir. Bu seçimler ile 10 adet minyatür örneği karşılaştırılmış, elde edilen bulgular yorumlanmıştır.

İlköğretim 1. kademe 3.sınıf öğrencilerine aile ve sınıf arkadaşlarının katıldığı piknik konulu resimler yaptırılarak çocuk resminin şematik dönem evresinde kullanılan perspektif uygulamaları ile minyatür sanatı arasındaki benzerliklerin ortaya konması hedeflenmiştir. Uzman görüşlerine göre;

 Uygulamaya katılan çocukların şematik dönem özelliğine göre algılama ve farkındalık durumları incelendiğinde bir nesnenin var olan üç boyutunu, iki boyutlu herhangi bir düzlemde gösteremedikleri görülmüştür.

 Bir nesnenin bir bakışta üç yüzünü birden görüp, onu çizgilerle düzlem üzerine aktaramadıkları için çocukların resimlerinde düzleme özelliği ile karşılaşılmıştır.

 Uygulamalar incelendiğinde çocuk resimlerinde yakınlık-uzaklık ilişkisinin gelişmemiş olduğu görülmüştür.

 Uygulamalar, bazı çocukların mekan algısının oluştuğunu göstermiştir. Bazı resimlerde figürler ve nesneler bir zemin üzerine yerleştirilmeye çalışılmıştır. Yine de figürlerin birbirinden bağımsız olarak yerleştirildiği kompozisyonlara daha sık rastlanılmıştır.

 Uygulamaya katılan çocukların resimlerinden perspektif unsurunun netleşmediği resimler elde edilmiştir. Uygulamanın yapıldığı çocukların resimlerinde çizgi perspektifinin ve renk perspektifinin görülmemesi kağıda aktarılan figür ve nesnelerde derinlik hissi yansıtmamaktadır. Uygulama sonucunda da perspektif unsuru olmayan resimlere ulaşılmıştır.

İlköğretim öğrencilerine yaptırılan uygulamalar, daha sonra minyatür örnekleri ile karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırma için öncelikle minyatürler seçilmiştir. Özellikle kalabalık figürlerin olduğu, halkın yaşam tarzına ışık tutan tasvirler temel alınarak daha çok şenliklerin yer aldığı Nakkaş Osman’ın Üçüncü Murat Surnamesi’ndeki sahneler tercih edilmiştir.

111

Bununla beraber Matrakçı Nasuh’un Kanuni Sultan Süleyman’ın seferlerine katılarak çizdiği şehir tasvirlerinden de yararlanılmıştır.

 Şematik dönem özelliğine göre çocukların algılama ve farkındalık durumu ile minyatür sanatının özellikleri düşünüldüğünde karşılaştırılan çocuk resimlerinde ve minyatürlerde perspektif unsurunun kullanılmamış olduğu görülmüştür.

 Karşılaştırılan çocuk resimlerinde ve minyatürlerde çizgi perspektifinden söz edilemez. Karşılaştırmalarda paralel olan çizgilerin uzaklaştıkça yakınlaşmadıkları yani uzaktaki figürlerin ve nesnelerin yakındakilere oranla daha küçük olmadıkları görülmüştür.

 Aynı şekilde karşılaştırılan çocuk resimlerinde ve minyatürlerde renk perspektifinden de söz edilemez. Resimlerde de, minyatürlerde de uzaktaki figürlerin ve nesnelerin renklerinin yakındakilerle aynı tonda olduğu görülmüştür.

 Karşılaştırılan çocuk resimlerinde ve minyatürlerde görünen gerçekliğin görüntüsünün, bakış açısı ve perspektif olguları ile resmedilmediği görülmüştür. Aksine şematik dönem çocuk resmi çocuğun düşünme sürecinin somut örneğidir. Çocuklar, tekrarlar sonucunda, resimlerinde kendilerine özgü insan figürleri ve nesneler çizmeyi başarırlar ve kendilerine has bir düzen oluştururlar. İnsan figürü çizimleri şematiktir, resmi yapan çocuğun temel olarak gördüğü şeye göre şematize edildiği görülmektedir. Minyatür sanatında da benzer bir durum vardır. Minyatür sanatının kendine has özellikleri ile görünen gerçekliğin görüntüsü bakış açısı ve klasik perspektif unsurları ile aktarılmamaktadır, minyatür ustasının bildiği gerçeklik şeklinde resmedilmektedir.

Sonuç olarak, çocuk resminin şematik dönem evresinde kullanılan perspektif uygulamaları ile minyatür sanatı karşılaştırılmış ve şematik dönem resimleri ile minyatürler arasında perspektif uygulamaları noktasında benzerlikler tespit edilmiştir.

Ayrıca uygulama sonucunda şematik dönem resimleri ile minyatürler arasında yalnızca perspektif konusunda benzerlikler olmayıp aynı zamanda biçim, düzen, çizgi, renk ve leke konularında da benzerlikler olduğu görülmüştür. Ancak bu konular çok detaylı bir inceleme ve araştırma gerektirdiğinden sadece perspektif uygulamaları ele alınmıştır.

112

Çocuklara uygulama öncesi minyatür sanatı hakkında kısaca bilgilendirme yapılmış, birkaç minyatür uygulaması gösterilmiştir. Çocukların minyatürlere olan ilgisi üst düzeyde olmuştur. Hatta bazılarının minyatürlerden etkilenerek resim yaptıkları gözlemlenmiştir. Aynı zamanda çocuk resimlerinin şematik dönem evresindeki perspektif unsuru ile minyatür resim sanatının arasındaki benzerliklerin ortaya konması, daha sonra sanat eğitimi üzerine yapılacak çalışmalara örnek teşkil etmesi açısından önemli görülmektedir.

Çocuklara minyatür sanatının tanıtılması ile geçmişin sanatını bilmek ve anlamak daha iyi ve kapsamlı gerçekleşir. İnsanın tarihindeki sanatla hemhal olması, böyle bir deneyim yaşaması, aklı zorlar ve hayal gücünü tetikler. Kültürel miras, kesinlikle tüm öğrenciler tarafından öğrenilmeyi ve hatırlanmayı hak etmektedir. Çocuklara tarih bilinci ve kültür duyarlılığı görsel sanatlar eğitimi ile çok daha kolay aktarılabilir. Kültürel zenginlikler, en kısa şekilde sanat ile yeni nesillere verilir.

Kültürel mirasımızın içinde minyatür sanatının yeri tartışılmaz. Elbette, öğrencilere Batı tarzı resim anlayışında bir sanat eğitimi verilmelidir ancak bunun yanı sıra kendi kültürlerine ait sanat dalları da es geçilmemelidir.

İlköğretim seviyesinden başlanarak öğrencilere resim-iş derslerinde minyatür sanatı da aktarılmalıdır. Çocukların kendi dönem özellikleri düşünüldüğünde birçok noktada benzerlikler gösteren minyatürlere ilgi gösterdikleri görülmüştür. Böyle bir uygulama ile ilköğretim seviyesinde resim-iş derslerinin daha yüksek katılımla ve istekle işlenmesi öngörülmektedir.

Bu benzerlikler üzerinden çocuklara ve çocuklar vasıtasıyla ailelere ulaşarak Türk resim kültürünün zenginliğinin ve sürdürülebilirliğinin, gelecek kuşaklara aktarılması ve tanıtılarak sevdirilmesi sağlanmalıdır.

Ayrıca, çocuklara, kültürel miraslarını tanıtılırken, çocuklar vasıtasıyla ailelere ve dolayısıyla belli bir topluma minyatür sanatı da tanıtılmalıdır. Bu durumun toplum bilincinin artmasına, sanatı ve tarihi ortak değerlendirebilen insanlar yetişmesine zemin hazırlayacağı öngörülmektedir.

113

KAYNAKLAR

Abacı, O. (2006). Sanat ve sanatın eğitiminde ilköğretim, ilköğretimde alan eğitimi. İstanbul: Morpa.

Abacı, O. (2010). Çocuğun sanatsal gelişimi. 12 Nisan 2014 tarihinde

oyaabaci.sanategitimi: http://oyaabacisanategitimi.blogspot.com.tr/ sayfasından erişilmiştir.

Akarsu, F. (1984). Piaget'ye göre çocukta mekan kavramının gelişimi. Mimarlık Dergisi,

22(9), 31-33. 12 Nisan 2014 tarihinde http://dergi.mo.org.tr/dergiler/4/513/7525.pdf

sayfasından erişilmiştir.

And, M. (2004). Osmanlı tasvir sanatları: 1 Minyatür. İstanbul: Türkiye İş Bankası.

Arık, R. (1988). Batılılaşma dönemi anadolu tasvir sanatı. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı.

Artut, K. (2001). Sanat eğitimi kuramları ve yöntemleri. Ankara: Anı.

Artut, K. (2004). Okul öncesi resim eğitiminde çocukların çizgisel gelişim düzeylerine ilişkin bir inceleme. Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 13(1), 223-234.

Artut, K. (2007). Okul öncesinde resim eğitimi. Ankara: Anı.

Bayram, M. (2005). Minyatürün resim eğitiminde bir yöntem olarak kullanılması. Yayımlanmış yüksek lisans tezi, Marmara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.

Binark, İ. (1978). Türkler'de resim ve minyatür sanatı. Vakıflar Dergisi, (12), 271-290. 13 Nisan 2014 tarihinde

http://acikerisim.fsm.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11352/1226/Binark.pdf?se quence=1&isAllowed=y sayfasından erişilmiştir.

114

Büyükekiz, M. (2008). Okul öncesi eğitim alan ve almayan ilköğretim 1. sınıf öğrencilerinin resim uygulamalarındaki farklılıklar. Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim

Fakültesi Dergisi(25), 391-404.

Büyükkarabacak, O. (2008). Çocuk resimlerinde imgelerin yeri. Yayımlanmış yüksek lisans tezi, Marmara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.

Çağlarca, S. (1991). Perspektif resim ve gölge çizimi. İstanbul: İnkılap.

Dikici, A. (2001). Geleneklerin toplumdaki yeri ve önemi. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler

Dergisi, 11(2), 251-258.

Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi (Cilt II). (1997). İstanbul: Yapı Endüstri Merkezi.

Elmas, H. (1998). Çağdaş Türk resminde minyatür etkileri. Yayımlanmış doktora tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.

Elmas, H. (2000). Çağdaş Türk resminde minyatür etkileri. Konya: T.C. Konya Valiliği İl Kültür Müdürlüğü.

Genç, M. (2013). nedir.org. 20 Nisan 2015 tarihinde http://perspektif.nedir.org/ sayfasından erişilmiştir.

İskenderoğlu, L. (2006). Çocuk resimlerinde görme biçimleri (S.H.Ç.E.K. Malatya Atatürk

Çocuk Yuvası örneği). Yayımlanmış yüksek lisans tezi, Fırat Üniversitesi, Sosyal

Bilimler Enstitüsü, Elazığ.

Kalburan, N. C. (2011). Erken çocukluk döneminde sanat ve yaratıcılık. Ankara: Eğiten Kitap.

Karadeniz, G. (2012). Okulöncesi dönem çocuklar. 28 Nisan 2014 tarihinde http://gulcinkaradeniz.blogspot.com.tr/2012/03/cocuk-ve-resimleri-1.html

sayfasından erişilmiştir.

Kehnemuyi, Z. (2004). Çocuğun görsel sanat eğitimi. İstanbul: Yapı Kredi.

Kibar, K. (2014). Minyatür uygulamarında öykü tamamlama tekniğinin öğrenci

yaratıcılığına etkisi. Yayımlanmış yüksek lisans tezi, Niğde Üniversitesi, Eğitim

Bilimleri Enstitüsü, Niğde.