• Sonuç bulunamadı

Muhalif siyasi partiler, hükümetin izlediği savaş politikasını doğrudan etkileyememiştir. Fakat meclisteki dış politikaya alternatif önerileriyle gündemi etkilemişlerdir. Muhalefet partilerinin Körfez Savaşı sırasında azınlık durumda olmaları ve net bir politikalarının olmaması sebebiyle yürütmeyi doğrudan etkileyici konumda olmadıkları görülür.229 Bu süreçteki muhalefet partilerinin görüşleri iki

açıdan ele alınabilir. Birincisi Körfez Krizi ve savaşa dair görüşleri, ikincisi ise Türk

223 Ramazan Gözen, Amerika Kıskacında Dış Politika: Körfez Savaşı, Turgut Özal ve Sonrası,

Ankara 2000, s. 169.

224 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 18, C. 40, Birleşim 79, 07 Şubat 1991, s. 294. 225 M. Hulki Cevizoğlu, Körfez Savaşı ve Özal Diplomasisi, Ankara 1991, s. 38. 226 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 18, C. 46, Birleşim 126, 12 Ağustos 1990, s. 445. 227 Milliyet, 18 Ocak 1991, s. 14.

228 Gözen, Dış Politika, s. 173. 229Gözen, Dış Politika, s. 171.

39

dış politikasının yürütülmesi ile ilgili görüşleri şeklindedir. Muhalefet partilerinin zaman zaman kendi içerisinde düşmüş oldukları ihtilaflar net bir politikalarının olmadığını göstermekte ve bu nedenle eleştirilerinin hedefi anlaşılamamıştır230.

Muhalefetin savaş konusundaki tutumuna bakılacak olursa Saddam’ın saldırgan tutumuna karşı oldukları ve ABD’nin bölgede yürüttüğü faaliyetleri destekledikleri görülmüştür. Yapılan eleştiriler çoğunlukla Özal’ın Irak karşıtı politikasından ziyade yürütülen aktif politika üzerine olmuştur. Dönemin muhalefet parti ve liderleri Özal’ın dış politikadaki aktif tutumunu anti demokratik olarak suçlamış ve geleneksel Orta Doğu politikasından kopuş olarak değerlendirilmiştir. DYP Milletvekili Köksal Toptan hükümetin, Atatürk’ten beri sadakatle uygulanan milli dış politika terk ederek kişisel politikasını uyguladığını ifade etmiştir.231 ,

Erdal İnönü, “bölge dışındaki daha güçlü ülkelerle birlikte bölgede askeri güce dayanan bir aktif rol üstlenmek hevesi meydandadır. Bu politika bir kumar politikasıdır… biz vatandaşlarımızın hayatıyla kumar oynanmasını kabul etmiyoruz, onun için bu politikaya karşıyız.”232 sözleriyle Özal’ı izlemiş olduğu politika

sebebiyle “kumarbaz” olarak nitelendirmiştir.

Yapılan eleştirilerden biri de yürütülen politikanın TBMM’de tartışılmadan Çankaya köşkünde oluşturulduğu yönünde olmuştur. Konuyu meclis gündemine getiren İnönü;

“ Cumhurbaşkanının Anayasaya göre, dış politikayı yürütme, hükümet adına yabancı ülkelere taahhütler yapma gibi yetkileri yokken, Sayın Özal aylardır, dış politikayı fiilen yürütüyor; Meclisi toplantıya çağırıp, Irak’ı Kuveyt’ten çıkarmak için Türkiye’nin niye savaşa girmesi gerektiğini hiçbir hükümet yetkilisi mecliste bize anlatmıyor”233 Halkın Emek Partisi (HEP) başkanı Hasan Fehmi güneş ise

“kendi ülkemizin durumunu CNN’den öğreniyoruz.”234 Basında ise Hürriyet köşe

yazarı Emin Çölaşan’ın “ Sorumsuz Cumhurbaşkanı her gün konuşuyor, kararları tek

230 Gözen, Dış Politika, s. 171.

231 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 18, C. 46, Birleşim 126, 12 Ağustos 1990, s. 467. 232 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 18, C.55, Birleşim 64, 15 Ocak 1991, s. 216. 233TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 18, C. 55, Birleşim 64, 15 Ocak 1991, s. 209. 234 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 18, C. 55, Birleşim 65, 16 Ocak 1991, s. 352.

40

başına kendisi alıp hükümete ve ANAP milletvekillerine direktif veriyor.”235

sözleriyle yansımıştır.

Alınan ambargo kararlarına karşı ise hükümeti destekleyici bir tutum görülmüştür. DYP başkanı Süleyman Demirel ambargo kararına uymanın mecburi olduğunu ambargo kararından Türkiye’nin çok şey umduğunu belirtmiştir.236 SHP

başka İnönü ise, parti olarak Irak’ın yol açtığı zararların ödemesi yönündeki alınan ambargo kararlarını desteklediğini söylemiştir.237

Zaman zaman muhalif siyasi partilerin kendi içerisinde de fikir ayrılıklarına düştüğü olduğu dönemler olmuştur. “SHP’de Savaş Çatlağı”238, “ Körfez Fırtınası

partiyi iki cepheye ayırdı”239 başlıklarıyla verilen haberlerde eski SHP Genel

Sekreteri Deniz Baykal “ Ne yazık ki sorumluluk duyması gereken kimi çevre, Türkiye’nin İncirlik’i kullandırmış olmasının Irak’a Türkiye’ye saldırma hakkını vereceğini iddia etmiştir. Çok yanlış olmuştur. Çünkü uluslar arası hukuk açısından, bu iddia doğru değildir. Ben bir SHP’li olarak, partimizin İncirlik Üssü’nün kullandırmaması görüşünü nasıl herkesin doğal karşılamasını istiyorsam, kullandırma kararı olan iktidarın bu tutumuna karşı da düşmanlık yapma hakkını

kendimde görmüyorum.”240 sözleriyle üslerin kullanımının meşru bir politika

olduğunu ifade eden Baykal, üstü kapalı bu kararı desteklediğini gösteren işaretler vermiştir. Bir hafta sonra toplanan SHP grup toplantısında fikir ayrılıklarının daha da belirginleştiği görülmüştür. Baykal yapmış olduğu açıklamadan dolayı parti içerisinde “Amerikancı”241 olarak nitelendirilmiştir. Bu durum ise parti içerisinde de

uzlaşmanın olmadığını göstermektedir.

Meclis dışındaki partilerin tutumunun da tarafsız bir politika izlenmesi yönünde olduğu görülür. Savaş karşıtı politikasını dile getiren Sosyalist Parti (SP) Genel Başkanı Ferit İlsever, eleştiri okunu Özal’a çevirerek Türkiye’nin savaşa girmesinin Turgut Özal’ın ülkeye yapacağı “ en büyük ve son kötülük” olacağını

235 Emin Çölaşan, “Eleştiriler”, Hürriyet, 2 şubat 1991, s. 13.

236TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 18, C. 55, Birleşim 65, 16 Ocak 1991, s. 304. 237TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 18, C. 55, Birleşim 66, 17 Ocak 1991, s. 297. 238 Hürriyet, 3 Şubat 1991, s. 13.

239 Hürriyet, 14 Şubat 1991, s. 12. 240 Hürriyet, 3 Şubat 1991, s. 13. 241 Hürriyet, 14 Şubat 1991, s. 12.

41

belirtmiştir.242 Tarafsız politika izlenmesi gerektiğini belirten Halkın Emek Partisi

(HEP) Başkanı Fehmi Işıklar ise, muhalefet ve iktidarın bir araya gelerek ülkeye karşı tehlikeleri ortak bertaraf etmesi gerektiğini savunmuştur243. Konuya farklı bir

açıdan bakan Işıklar, savaştan Türk, Kürt ve Arap halklarının hiçbir çıkarının olmayacağını belirterek olası bir kara savaşında Müslümanların birbirine karşı savaşmasıyla haçlı seferleri gibi bir seferin söz konusu olacağını belirtmiştir 244.

Refah Partisi Başkanı Necmettin Erbakan ise Kuveyt’in Kurtarılması görüntüsü altında Siyonist plan olarak söylemiştir. Özal’ın tek gayesi şahsi reklamını yapmak için her türlü fırsattan istifade etmek olduğu ANAP’ın bu amaçla ilk günden beri Bush’un emrine girdiği ve İsrail’den yana tavır sergilediğini ifade etmiştir.245

Genel olarak muhalefet Irak’a karşı ABD’nin tutumunu desteklerken Türkiye’nin bu politikanın dışında kalması gerekliliği duyduğu görülmüştür. muhalefetin eleştirilerinin hedefinin Özal ve yıllardır Orta Doğu’ya karşı sürdürülen statükocu tavrın yerini aktif politikaya bırakabileceği sebebiyle yürütülen dış politikaya karşı olduğu gözlenmiştir “ Orta Doğu Bataklıktır girilirse çıkılamaz”246

düşüncesi muhalefetin böyle bir politika izlenmesine sebep olmuştur. Özal’a yönelik eleştiriler genel olarak onun Irak karşıtı politikasından ziyade uygulamış olduğu politikanın uygulanışı üzerine olmuştur. İzlemiş olduğu politika sebebiyle dönem dönem “kumarbaz”247, “tek adam”248 olarak nitelendirilmiştir. Hatta Orta Doğu

olaylarını kullanarak “”başkanlık sistemini”249 getirmek istediği şeklinde bile yorumlanmıştır. Yani muhalefet bir yandan Özal’ın aktif politikasına karşı kamuoyu oluşturmaya çalışırken bir yandan da aslında yaklaşmakta olan seçimlere karşı kamuoyu oluşturma çabasındaydı. Muhalefet ve iktidar arasında uzlaşmanın sağlandığı tek husus savaşa karşı tutumları olmuştur.

242 Güneş, 18 Ocak 1991, s. 4. 243 Güneş, 18 Ocak 1991, s. 4.

244 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 18, C. 55, Birleşim 71, 22 Ocak 1991, s. 391. 245 Necmettin Erbakan, İslam Birliği, Ankara 2017, s. 55-96.

246 https://www.youtube.com/watch?v=lHYxnP7mUKs ( 17.06.2019) 247 Güneş, 19 Eylül 1990, s. 4.

248 Milliyet, 04 Aralık 1990, s. 16.

249 DSP Genel Başkanı Ecevit, “ Cumhurbaşkanı Özal, Ortadoğu olaylarını kullanarak başkanlık

42

2. Hükümet Temsilcilerinin Tutumu

Bir ülkenin dünya düzenindeki yerini belirleyen önemli faktörler arasında iç yapısı, ekonomisi ve siyasetinin yanı sıra ülkeyi yöneten kişilerin hedefleri ve birbiri ile olan ilişkileri de önemli yer tutar250. ANAP’ın büyük çoğunluğu kriz ve savaş

sürecinde Özal’ın meclisten geçirmek istediği kararları desteklemiştir. Fakat bu süreçte silahlı kuvvetlerin, bakanların ve ANAP’lı milletvekillerinden bazılarının Özal’ın izlediği dış politikadan memnun olmadıklarını gösteren bazı durumlar da olmuştur 251.

Kriz sürecinde ABD’nin Türkiye’den üç isteği olmuştur. Türkiye’deki üs ve tesislerin kullanımı (bu isteği doğrultusunda İncirlik Üssü açılmıştır), Türkiye’nin Irak sınırına asker kaydırması (NATO Çevik Kuvveti gelerek Malatya havaalanına yerleştirilmiştir). Üçüncü isteği ise bir Türk birliğinin, Suudi Arabistan’daki Uluslararası güce katılması olmuştur. Özal, ABD’nin bu üç isteğine de olumlu yaklaşmıştır. Fakat Genelkurmay, Dışişleri Bürokrasisi ve bazı hükümet üyeleri üçüncü talebe karşı olumsuz tutumu sonucu yalnızca ilk iki talebi gerçekleştirebilmiştir252.

Bu ayrışmanın ardından 3 ay içerisinde üç istifa görülmüştür. Dışişleri Bakanı Ali Bozer, Milli Savunma Bakanı Safa Giray ve Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay istifa etmişlerdir253. Yerlerine Dışişleri Bakanı olarak Ahmet Kurtcebe

Alptemoçin, Milli Savunma Bakanı olarak Hüsnü Doğan getirilmiştir254.

Ali Bozer “Görevimi sürdürebilmek için gerekli asgari şartların ortadan kalktığı kanaatindeyim”255 Necip Torumtay ise “İnandığım prensiplerle ve devlet

anlayışımla hizmete devamı mümkün görmediğim için istifa ediyorum”256 sözleriyle

istifa gerekçelerini dile getirmiştir. Türkiye tarihinde ilk defa savaş arefesinde gerçekleşen bu istifalar Milliyet gazetesi tarafından “Uyarı gibi istifa” 257 başlığıyla

250 İlter Turan, “ Dünya düzeninde Türkiye’nin değişen yeri”, Gelenekten Geleceğe Diplomasinin Dönüşümü, İstanbul 2018, s. 235.

251 Gözen, Dış Politika, s. 169.

252 Mehmet Şahin- Mesut Taştekin, II. Körfez Savaşı, Ankara 2006, s. 248.

253 Erkan Ertosun, “Dış Politikada Özal’lı yıllar: 1983-1993”, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi: 1946- 2012, Ankara 2012, s. 311.

254 Torumtay, Anılar, s. 102. 255 Güneş, 13 Ekim 1990, s. 4. 256 Milliyet, 04 Aralık 1990, s. 1. 257 Milliyet, 04 Aralık 1990, s. 1.

43

verilmiştir. Yapılan istifalardan da Özal sorumlu tutularak Milliyet gazetesi köşe yazarı M. Ali Birand, “Tek Adam Yönetimi İstifa Ettirdi” 258 başlığıyla yazmıştır.

Muhalefet ise istifaları, “Sayın Özal, parti genel başkanlığı, Başbakanlık, çeşitli bakanlıklardan sonra şimdi Genelkurmay Başkanlığının da yetkilerini üzerine almak istiyor” 259 şeklinde değerlendirmiştir.

Ali Bozer’in yerine gelmiş olan Ahmet Kurtcebe Temuçin’in “Körfez krizi Türkiye’nin İran- Irak Savaşı’nda olduğu gibi tarafsız kalacağı bir olay değildir. Türkiye halkının yanında yer almakla devlet ve hukuk geleneklerine ve hukuka uygun bir çizgi izlemiştir.” sözleriyle izleyeceği politikada Özal ile aynı çizgide düşüncelere sahip olduğu görülmüştür260. Yine aynı şekilde kriz ve savaşla ilgili

izlenecek politika konusunda Özal ve Yıldırım Akbulut’un söylemleri de benzerlik göstermiştir. Anayasaya göre her ne kadar sorumlu Yıldırım Akbulut görülse de yabancı devlet adamları ve dünya televizyonlarının muhatabı Özal olmuştur. Akbulut’un bu denli pasif kalması muhalefetin yakıştırdığı “uzaktan kumandalı”261

sıfatını almasına sebep olmuştur. Konu sık sık meclise de taşınmıştır. Anayasaya göre hükümet politikasını anlatması gereken kişinin Akbulut olduğu söylenmiştir262.

Benzer Belgeler