• Sonuç bulunamadı

Körfez Krizi ve ardından gelen savaş süresince Cumhurbaşkanı Özal’ın karar alma ve yürütmede önemli rol oynadığı konusunda pek çok yazar ve gazeteci görüş birliğindedir.263 Oynadığı bu rolde konumu, Anayasadan almış olduğu yetkiler,

meclisteki ANAP üstünlüğü etkendir.264 Irak’ın Kuveyt’i işgali ile başlayan kriz

anından sıcak savaşın başlangıcına kadar olan dört aylık süreçte Özal’ın görüşleri büyük dönüşüm geçirmiştir. Özal’ın Körfez Savaşı’nın “sıcak savaş” boyutu ile ilgili

258 Milliyet, 04 Aralık 1990, s. 16.

259 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 18, C. 51, Birleşim 42, 5 Aralık 1990, s. 486. 260 Tekin, Körfez Savaşı ve Kamuoyu, s. 75.

261 Güneş, 11 Ocak, 1991, s. 4.

262 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 18, C.55, Birleşim 64, 15 Ocak 1991, s. 216. 263 Gözen, Dış Politika, s. 153.

264Ramazan Gözen,” Özal ve Körfez Savaşı: İdealler/ Gerçekler Açmazında Dış Politika”, Kim Bu Özal, Ankara 2001, s. 344.

44

görüşlerinin bilinebilmesi için Özal’ın söylemleri ve tutumunun Körfez Savaşı’nın gelişim sürecinde incelenmesi gerekir.265

Özal, krizin başından itibaren bölgede aktif politika izlemeyi Türkiye’nin menfaatine faydalı bulmuştur. Kendisi ile yapılan röportajda bir tarihe atıf yaparak “tek başıma karar verme imkânı olsaydı, belki gönderirdim, çünkü benim gerekçelerim vardı. Meseleyi bir savaş gerekçesi olarak görmüyorum. Çünkü yaptığınız iş bir nevi BM bayrağı altındadır. Şunu söylemek istiyorum: Körfeze asker göndermek… Kimler gönderiyor? Amerika, Fransa ve Arap ülkelerinin birçokları ve daha birçok ülke… Türkiye bu bölgede 400 sene bulunmuş… Göndermeliydi diye

düşündüm.”266 sözleriyle bölgeye birlik gönderme taraftarı olduğunu çekinmeden

dile getirmiştir. Ona göre, Türkiye’nin doğu ve batı arasında köprü vazifesi görmesinin avantajları olduğu gibi külfetleri vardır. Türkiye, doğu ve batı için vazgeçilmez ülke olmalı bu ise ancak hareketli bir politika ile mümkündür267.

Özal’ın aktif politika istemesinin diğer bir sebebi de sahip olduğu endişeleri olmuştur. Bu endişelerinin sebeplerini Özal’ın o dönem Başdanışmanı olan Engin Güner’in anılarında bulmak mümkündür. Orta Doğu’nun özelde ise Irak’ın sınırlarında batılı devletler özellikle de İngilizler tarafından suni bir yapılanma oluşturulmuştu. Bölgede yeniden bir yapılanma durumunda söz sahibi olmak istemiştir268. Yani Irak’ın yenilmesi sonucu Saddam Hüseyin rejiminin yıkılması ve

Irak’ın bölünerek sınırlarının yeniden çizilebileceğidir. Endişelerini kendi beyanlarında da dile getiren Özal, krizin ilk günlerinde mecliste izlenecek politika konusunda bilgi verirken, kriz sonrası ortaya çıkabilecek olan gelişmelerin göz ardı edilmemesi gerektiği yeni oluşumlara karşı etki edebilecek konumda olmamız gerektiğini söyleyerek “körfez bunalımında çekingen, kararsız, başkalarının karar vermesini bekleyen bir tutum ittihaz etmemiz düşünülemez. Aksi takdirde, Türkiye’nin ali menfaatlerinin söz konusu olduğu bir meselede tesirli bir ülke olma imkanını büyük ölçüde kaybedeceğimiz aşikardır.”269 sözleriyle ifade etmiştir.

265 Gözen, “ Özal ve Körfez Savaşı” , s. 326. 266 Cevizcioğlu, Özal Diplomasisi, s. 86.

267 Mehmet Barlas, Turgut Özal’ın Anıları, İstanbul 1996, s. 126. 268 Engin Güner, Özal’lı Yıllarım, İstanbul 2000, s. 134.

45

Diğer bir endişesi ise dönemin gündeminde olan Iraklı Kürtlerin bağımsız bir devlet kurma ihtimali ve bunun batılı devletlerce desteklenmesidir. Özal’ın “Irak içerisinde yeni bir devlet kurulmasına karşıyız. Gerçekten biz her zaman Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasını desteklemişizdir… Bu bizim tüm gayretimizin ve politikamızın temel amacıdır. Bizim istemediğimiz bir durum ortaya çıkmamalı. Bir Kürt devleti kurulmamalı. Çünkü, “…böyle bir devlet, Irak’tan daha fazla Kürt

nüfusa sahip olan Türkiye topraklarından da bir parçayı içine almaya çalışır.”270

"Kriz sonrası Orta Doğu'da oluşacak masada Türkiye’nin de yer almasını istedik,

menüde değil!" 271 sözleri Özal’ın endişelerini destekler nitelikte olmuştur. Özal’a

göre bu tehlikelerin önlenebilmesi ve bölgede meydana gelebilecek olaylarda söz sahibi olunabilmesi için aktif politika izlenmesi gerekiyordu.

Özal, kriz boyunca izlemek istemiş olduğu politika ile ayrıca Türkiye’nin Batı ülkeleri karşısında öneminin artacağını düşünmüştür. Böylece, Özal’a göre Türkiye, daha fazla Amerikan yardımı alacak hem de AT üyeliği, Yunanistan ve Kıbrıs gibi meselelerde ABD’nin siyasi desteğini kazanacaktır272. Bu konu üzerine konuşulurken

“geçenlerde bir Amerikan gazetesinde manşet attılar” diye söze girerek “Özal diyor ki” şeklinde yazdıklarını söylemiştir. Bu da Türkiye’nin bölgedeki ağırlığını göstermesi bakımından önemlidir273. Yani Özal, dış politikada meydana gelen olaylar

aracılığıyla Türkiye’nin Uluslararası ağırlığını sağlamaya çalışmıştır.274 Fakat bu

uluslararası politikadaki hedeflerine büyük oranda ulaşamamıştır. Bu hedeflerinin önünde ki engel sadece muhalif partiler ve İktidarın içerisindeki muhalif görüşe sahip olan kişiler olmamıştır. Kendinden kaynaklanan engeller de olmuştur. Özal’ın ideallerine hızlı ulaşma isteği ve bu doğrultuda ki uygulamaları, hızlı değişim sürecine hazır olmayan toplum tarafından doğru algılanmamıştır 275.

Özal’ın dış politikada ki hedefini özetlemek için kullanılan “bir koyup üç alacağız” sözü de Özal’la ilgili eleştirilen ve tartışılan konulardan olmuştur. Gerek Başdanışmanı Engin Güner ve dönemin Sağlık Bakanı Halil Şıvgın anılarında ve

270 Gözen, “ Kuzey Irak Sorunu” , s. 518.

271Çağrı Demiröz, Körfez Savaşlarının Küresel Yansımaları ve Türkiye Etkileri, Gaziantep

Üniversitesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep 2013, s. 72.

272 Ertosun, “Dış Politika”, s. 310.

273 Yalçın Doğan, “Özal’ın Terapi Seansları”, Milliyet, 07 Şubat 1991, s. 12.

274 Berdal Aral, “Özal Döneminde İç ve Dış Siyaset: Süreklilik ya da Kopuş”, Kim Bu Özal, Ankara

2001, s. 243.

46

röportajlarında bunun Özal’a atfedilen bir söylenti olduğunu dile getirmişlerdir. Danışmanı Engin Güner “Özal kesinlikle böyle bir şey söylememiştir. Ancak şu da bir gerçektir ki bu konuda aktif rol oynadığımız takdirde daha kazançlı çıkacağımıza inanıyordu. Bunun güvencesini kriz başladığında Yumurtalık- Kerkük Petrol boru

Hattı’nın kapatılmasını isteyen Başkan Bush vermişti.”276 beyanıyla sözün Özal’a

ait olmadığını belirtmiştir. Esasen Türkiye’nin aktif rol oynadığı sürece kazançlı çıkacağını söyleyen Özal, basında ve birçok kaynakta bu söz ile tamamen kazanç sağlamak için ülkeyi savaşa sürüklediği şeklinde yorumlanmıştır.

Sonuç olarak, Özal’ın izlemiş olduğu bu politika bazı kesimler tarafından “Irak parçalanırsa belki bizimde payımıza bir şeyler düşer”277 şeklinde

yorumlanmıştır. Bir başka kesim ise bölgedeki statükosunun korunması ve olası durumlarda söz sahibi olabilmek amacıyla olduğu şeklinde yorumlamıştır. Geleneksel statükocu “Orta Doğu bataklıktır girilirse çıkılamaz” anlayışı Turgut Özal’ın dış politika vizyonuna uymamıştır.

II. SAVAŞIN TÜRKİYE’YE ETKİLERİ VE GÖÇ

Benzer Belgeler