• Sonuç bulunamadı

MÖ IX. yüzyılda yani Homeros’un yaşadığı devirde, Yunanlar sayısı bir hayli fazla olan köylerde yaşamışlardır. Sonraları ise daha önce bahsedilen şehir devletleri denilen bağımsız ve özerk bir şehirden farklı bir yönetim anlayışına sahip polislerde yaşamlarına devam etmiştir.

MÖ IX. yüzyıl sonlarında Hellas’ ta siyasî yapılar krallık biçimindedir. Her polisin bir kralı ve Yaşlılar Kurulu vardır. Krallar savaş zamanında orduyu komuta ederken barış zamanlarında yaşlıların yer aldığı kurumdan yardım alarak adalet ve din işlerini yerine getirmiştir. MÖ V. yüzyıldan itibaren ise devletin başlıca organı bütün sitelerde mevcut Yaşlılar Kurulu değil de bütün vatandaşların katıldığı daha geniş kurullar olmuştur. Yasaları onaylayan, bütün kamusal görevleri yerine getiren bu kurul, aynı zamanda savaş ilan etme yetkisine de sahip olan oldukça önemli bir kurum haline gelmiştir101.

99 Antik Yunan’da dağınık halde yaşayan insan topluluklarının birleşip şehir oluşturmaları ya da birkaç şehrin birleştirilmesidir.

100 Pomeroy, a. g. e., s. 133.

101 Tanrıseven, a. g. e., s. 51.

37 Antik Yunan hayatında en çok rastlanan hükümet şekli ataerkil krallık

“Basileus” olmuştur. Basileus Dor istilasından sonra kabile sistemi içinde olan Hellas’ın kabile başkanlarına verilen isimdir. Doğuştan aldığı bir hak ile iktidara gelmiştir ve icraatını da tanrıların himayesinde yürütmüştür. Kabile üyeleri başkanlarına sadakat ve itaat ile bağlı kalmışlardır. MÖ VIII. ve VII. yüzyılda kabile hayatından şehir hayatına geçildiğinde Basileus’un nüfuzu azalmış vazifesi yalnızca savaş ve din alanıyla sınırlanmıştır. Siyasi ve adli işler bir yıl için görev başında kalan memurların eline geçmiştir. Zamanla savaş ve din işleri de birbirinden ayrılmış Basileus’a sadece din işleri kalmıştır. Savaş başkanlığı ise “polemarkhos” adındaki yeni bir memura verilmiştir102. Bundan başka aristokrasi, tiranlık ve demokrasi hüküm sürmüştür. Her polis, kendi ihtiyacına uygun bir yönetim biçimini kabul ederek onu uygulamıştır.

Kahramanlık çağına kadar egemen olan krallık yönetimi polisteki en ataerkil şekliyle “patriarkal” bir yönetim biçimi olarak karşımıza çıkmıştır. Bu yönetim, babanın tanrıların, totemlerin, ata ruhlarının, aile içindeki temsilcisi olduğu ve bu temsil görevinin en büyük erkek çocuğa geçtiği düzeni ifade etmektedir. Kralın dinsel ve yönetsel üzere iki tür yetkisi vardır ve bunlardan en önemlisi dinsel yetkidir. İktidar babadan oğul geçerken aile içinde babanın rolü, kendisinin ölümünden sonra nasıl erkek çocuklarından büyüğüne intikal ediyorsa, kralın ölümü halinde de iktidar hükümdarın erkek çocuklarından büyüğüne geçmiştir. Daha sonraları ise aristokrasi ve oligarşiye doğru bir gidiş kendini göstermiştir103.

Yunan tarihinde şehir devletlerinin ilk safhası için daha çok “aristokrasi idaresi” denilmektedir. Bu yönetim şeklinde idare klan başkanlarından meydana gelen bir konseyde toplanmıştır ve görevliler soylular arasından seçilerek bir yıl süreyle görev yapmıştır. Adalet aristokratların yaptığı ancak yazıya geçmemiş olan kanunlara göre yürütülmüştür. En eski yazılı kanunlar ise VI. yüzyıla ait olup Girit ve Gortin’de bulunmuştur. Aslına bakılırsa aristokrasi MÖ VIII. ve VII. yüzyılda kabile başkanlarının nüfuzunun soylular yararına kırılması sonucu doğmuştur104. Toprakların

102 Akarca, a. g .e., 19.

103 Mehmet Ali Ağaoğulları, Eski Yunan’da Siyaset Felsefesi, Ankara 1989, s. 12-13.

104 Akarca, a. g. e., 20.

38 az sayıdaki soyluların “Eupatrid” elinde toplanmasıyla birlikte aristokratlar bir azınlık yönetimi olarak iktidara ağırlığını koymuştur105.

Tiranlık MÖ VII. ve VI. yüzyıl ortalarında ortaya çıkmış; halk kitlelerine dayanarak, meşru olmayan bir yoldan, bir hükümet darbesi ile iktidara gelen bir idare şeklidir106. Despotluk olarak da bilinen Tiranlık yönetiminde Tiran sözcüğünde

“Tyrannos” doğu kökenlidir ve Yunancada Lidya dilinden geçmiştir107. Yetenekli bir komutan olan Peisistratos, halkın desteğini alıp MÖ 560’da bir darbe ile Atina’da iktidarı ele geçirmiştir ve aynı dönemde birçok poliste de tiranlık rejimi kurulmuştur.

MÖ VII. ve VI. yüzyıllarda doğan tiranlık rejiminin krallıktan farkı, halkı aristokrasiye veya oligarşiye karşı giriştiği mücadelelerde savunan, babadan oğula geçen bir iktidara sahip olmasıdır. Krallarda görülen ruhani iktidar, tiranlıkta mevcut değildir ve tiranlar iktidarı, gasp etmek, herhangi bir tarzda ele geçirmek suretiyle kazanmışlardır. Soylulara karşı giriştikleri mücadelede halktan yana olan tiranların daha sonraki süreçte halkı ezerek ona çok şiddet uygulayarak; halkın her türlü faaliyetini kontrol altında bulundurdukları görülmüştür. Bunlardan bazıları ise demokrasiyi hazırlayacak kadar ileri gitmişlerdir108.

Demokratik başka bir deyişle kendini yönetmenin çeşitli biçimleri, Antik Dönem Yunan şehir devletlerinin pek çoğunda ortaya çıkmıştır. En önemli demokrasi örneği ise Atina’ydı ve polis düzeyinde demokrasi, Klasik Dönemde gelişmiş ve Helenistik Dönemde bile pek çok devlette bu yönetim anlayışı devam etmiştir.

Antik Dönem Yunan devletinin demokratik olmasıyla kastedilen, ekonomik statülerinden bağımsız olarak erkek yurttaşların hükümetin yargı, yürütme ve yasama faaliyetlerinde merkezî bir role sahip olmalarıydı. Demokrasi, halk İktidarıdır ve yoksullar dâhil bütün yurttaşların hukuk yoluyla eşit siyasal güce sahip olması ilkesini benimsemiştir. Üst yöneticileri belirlemede de kura ve seçim gibi mekanizmaların kullanılması da aynı şekilde önemlidir. Yunan polislerinde hiçbir zaman tam anlamıyla uygulanan bir halk egemenliğinden bahsedilemez. Polisin siyasî rejiminin demokrasi

105 Aristotales, Politika, Çev: Mete Tunçay İstanbul 1996, s. 145.

106 Akarca, a. g. e., 20.

107 Tanrıseven, a. g. e., s. 55.

108 Ağaoğulları, a. g. e., s. 20.

39 olduğu devirlerde bile, halkın tamamı veya büyük bir çoğunluğu siyasî faaliyetlere katılmadığı gibi yurttaşlar arasında bile gerçek otorite, belirli ve sınırlı bir sınıfa aittir.

Demokraside soyluların siyasi gücü bir süre daha devam etmiştir. MÖ 429’ da Perikles'in ölümünden sonra ise Atina demokrasisinde parti mücadelesi had safhaya varmıştır109. Yunan polisleri içinde, demokrasi alanında en ileri gitmiş olan Atina'da bile ne Solon ne Kleisthenes, ne Ephioutes, ne de Perikles’in reformları bu konuda devamlı bir gelişme için yeterli olmuştur. Atina'da demokratik yönetimin en yetkin devri olan MÖ V. yüzyılda yurttaş sıfatı bulunanların sayısı polis nüfusuna göre 20 bin kadardır ve bu 20 bin kişiden ancak belli şartları taşıyanlar, siyasî faaliyete katılabilmiştir. Aristoteles de Atina'da devlet gelirlerinin 20 bin kişilik bir yurttaş topluluğu tarafından paylaşıldığını kaydetmiştir110. Demokrasi demos sınıfının kendi dışındaki soylular sınıfı üzerinde kurduğu egemenlik olarak görülmüş ve bu anlamda yalnızca belli sosyal kesimlerin çıkarını gözeten bir sınıf iktidarı olarak nitelendirilmiştir bu yönüyle soyluların ondan korkmasına, mücadeleye girmesiyle yerini başka bir yönetim anlayışına bırakmıştır.