3. SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNİN HALKLA İLİŞKİLER ÇALIŞMALAR
3.1. Sivil Toplum Örgütleri Kavramsal Çerçeve
3.1.2. Sivil Toplum Kuruluşlarının Örgütlenme Türleri
Sivil toplum, birçok farklı yapılanmayla karşımıza çıkabilmektedir. Bu farklı yapılanmalar sayesinde farklı alanlara uzanabilmektedirler. Sivil toplum örgütlerini daha iyi kavrayabilmek açısından bu yapılanmaların da bilinmesi gereklidir. Bu yapılanmalar;
• Vakıflar, • Dernekler, • Sendikalardır. 3.1.2.1 Vakıflar
Dünya genelinde ve dolayısıyla Türkiye’de çalışmalar yapan vakıflar, sivil toplum örgütleri olarak bilinmektedir. Gönüllülük esaslı sivil kuruluşlar veya sivil toplum örgütleri olarak ifade edilen vakıflar, kâr amacında olmayan toplumsal amaçları benimseyen kuruluşlardır. Sivil toplum örgütlerinin genelini de bu tip kuruluşlar oluşturmaktadır. Vakıflar bulundukları toplumun sosyal yapısı, kültürel yapısı ve değerlerinden oluşmuşlardır. Diğer bir ifadeyle bireysel ve toplumsal gereksinimler ile taleplerin karşılanmasını sağlayan değerlerin hayata geçirilmesini amaç edinen kuruluşlardır (Erol, 2007: 341).
37
Vakıflar, kuruluşlarından kaynaklı farklı amaçlar içinde olmalarına karşın güç durumda olanlara yardımcı olma, arkasında güzel bir iz bırakma ve sonsuza dek adını kalıcılaştırma gibi dayanışma ve hayırseverlik hisleriyle ifade edilmektedir. Bir hizmetin ileriki dönemlerde de yapılması açısından bireylerin belli koşullarda ve resmi bir yolla bırakmış oldukları mülkleri ya da paraları da ifade etmektedir.
Toplumsal sorumluluk bilinci ile faaliyet gösteren ve toplumun düşünsel refahına katkı sağlamayı amaç edinen vakıfların iyi idare edilip yönlendirilebilmesi, büyük ölçüde sağlıklı maddi verilere sahip olunmasına ve bunların doğru bir şekilde kullanılmasına bağlıdır. Sağlıklı ve güvenilir mali veriler ise iyi bir muhasebe sistemine dayalı olan kayıtlardan elde edilebilmektedir (Şahin, 2016: 705).
02p,-0Vakıflar geçmiş zamanlarda İslam Hukuku’nun bulunduğu toplumlarda, söz konusu topluma süreklilik kazandırabilecek ve belli dönemlerini simgesel hale getirebilecek derecede önem arz etmektedir. Bu kapsamda irdelendiğinde, vakıf kurumunun sosyolojik tarafının yoğun olduğu bilinen bir gerçektir. Vakıf kurumu hukuksal, siyasal, ekonomik ve kültürel olarak incelendiğinde yine sosyolojik tarafının etkisinde olduğu fark edilecektir. Tarihte en eski zamanlardan günümüze dek toplumların kendi yapılarında, söz konusu topluma ilişkin bireylerin sosyal yardım ve dayanışma gereksinimini giderecek kuruluşlar oluşturdukları bilinmektedir. Nedeni ise kişinin, sosyal yardım ve dayanışmaya her an ihtiyacı olabilecek bir yapıda olmasıdır. Bundan dolayı hiçbir kişi ya da toplum, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı es geçemez (Ertem, 2011: 6).
Vakfı meydana getiren üç ana faktör mevcuttur. Bunlar (Ertem, 2011: 7): • Vâkıf: Vakfeden kişi
• Mevkuf: Vakfedilen
• Mevkufunaleyh veya meşrutun leh: Vakfın çıkarları kendilerine verilenler. Yukarıda sözü edilen üç unsurdan ikisini bireyler meydana getirmektedir. Hem vakfeden, hem de vakfın çıkarları kendilerine tahsis olunanlardan meydana gelmektedir. Her iki kesim arasındaki ilişki, vakfedilenle sağlanmaktadır. Bu bakımdan ilişkinin düzeyini ve niteliğini daha çok vakfedilen ortaya koymaktadır. Eğer vakfedilen daha çok kamu hizmetine yönelik toplumsal gereksinimleri karşılar
38
durumda ise vakıf kuruluşu o kadar sosyal nitelikte olmakta, bu durumdan uzaklaştığı kadar da sosyal niteliğini kaybetmektedir (Ertem, 2011: 27).
Türk Medeni Kanunu uyarınca vakıflar, gerçek ya da tüzel kişilerin yeteri kadar mal ve haklarıyla belirli ve devamlı bir amaç için örgütlenmeleriyle meydana gelen tüzel kişilikteki topluluklardır. Vakıf düşüncesini oluşturan olgular; toplum içi barış ve huzur gereksinimi, stratejik ihtiyaçlar, belli bir fikri ve akımı yayma, devletin veya siyasi iktidarın fazla üstünde durmadığı sosyal sorumlulukları gerçekleştirme, laiklik ilkesi, kültürel gereksinimler ve değerlerdir. Bu nedenlerden kaynaklı bireysel ve toplumsal gereksinimlerle isteklerin giderilmesine katkıda bulunan değerlerin gerçekleştirilmesini ifade etmektedir (Erol, 2007: 342).
3.1.2.2. Dernekler
Türkiye'de dernekler, 2098 sayılı Dernekler Kanunu'na göre kurulur. 18 yaşını doldurmuş, medeni haklarını kullanabilen yedi kişi bir dernek kurabilmektedir. Fakat yargı organları üyeleri, askerler, polisler, ilkokul-ortaokul öğretmenleri ve ortaokul öğrencileri ile birtakım suçları bulunan kişiler dernek kuramamaktadır. Dernekler Kanunu’nun uygulanma amacı, kazanç paylaşma dışında yasalarla yasak olarak sayılmamış belirli ve ortak bir amaç uğruna, minimum yedi ilave kişinin bilgi ve tecrübelerini sürekli olarak birleştirmesi ile kurdukları derneklerle alakalı esasları ortaya koymaktır (Demirel, vd., t.y. :131).
3.1.2.3. Sendikalar
Sendikalar, sanayisi gelişmiş ülkelerde bilhassa işçiler, işverenler ve devlet unsurlarının meydana getirdiği, birbiriyle etkileşim içindeki bir sistemi ifade etmektedir. Aynı zamanda ortak ekonomik-sosyal, hak ve çıkarları geliştirmek, korumak için, önceden izin almaksızın serbestçe kurulmaları; devlete, siyasi partilere, meslek kuruluşlarına, diğer işçi ve işveren sendikalarına, dini kuruluşlara karşı bağımsız olmaları; ticaret ve siyaset yasağına uymaları şart olan kuruluşlardır. Sendikalar toplu pazarlık güçlerini ve siyasal etkinliklerini artırabilmeleri için geçici değil, sürekli birliklere ve demokratik değerlere dayalı örgütlenmelere ihtiyaç duymaktadırlar. Sendikalar, temsil ettikleri kitlenin yalnızca ekonomik değil, sosyal ve siyasal sorunlarıyla da ilgilenmektedir. Globalleşme ile emeğin gücünde ve seyrinde önemli değişikliklerin olması nedeniyle sendikalar kendilerini yeniden tanımlama durumuna gelmiştir. Sendikalar, sadece toplu iş görüşmeleri yapan
39
kurumlar olmaktan çıkıp temsil ettikleri kitlenin eğitim, eğlence, sağlık sorunları, konut sorunlarıyla da ilgilenmektedir. Yaşadığı ülkenin çevre sorunlarına, politik sorunlarına, kültürel sorunlarına ve yaşam standartlarına kadar her alanda çeşitli çalışmalarda bulunmaktadırlar. Yani çalışanları, gönüllülerin ve üyelerinin amaçları doğrultusunda, güçlerini kullanarak kendileri dışında çevrelerini de etkilemektedirler. Günümüzde artık sendikalar sadece çalışanlarının değil, herkesin refah düzeyini artırma çabasına girmiş kuruluşlar olarak da görülebilmektedir.
Bütün ülkelerde politikaların önemli bir kanadını, işçilerin toplu olarak kullandıkları hakların ve özgürlüklerin durumu belirler. Bu hakları ve özgürlükleri bir bütün olarak sendikal haklar ve özgürlükler adı altında toplayabiliriz. Sendika terimi iş hukukunda, işçi veya işverenlerin, çalışma hayatındaki yerlerinden doğan çıkarlarını topluca gerçekleştirebilmek için bir araya gelmelerin ve birleşmelerini anlatır. Fakat sendika terimi, bugünün iş hukukunda daha dar bir anlamda da kullanılır. İşte bu dar anlamda sendika terimi ise işçi veya işverenlerin toplu işçi veya işveren çıkarlarını özellikle toplu iş sözleşmeleri ve gerektiğinde iş mücadelesine başvurarak korumak için kurdukları sürekli, bağımsız, serbest, demokratik temellere dayalı ve özel hukuka giren mesleki birlikleri anlatır (Demirel, vd., t.y.: 53).
Siyaset biliminin ortaya çıkmasıyla paralellik gösteren sivil toplum olgusu, kent yaşamının bir getirisi olan hakları ve sorumlulukları ifade etmektedir. Sivil toplum olgusunda devlet haricindeki yaşamın akışı sendika, dernek, ve meslek odaları gibi sivil toplum örgütleri aracılığıyla teminat altına alınmaktadır. Söz konusu örgütler, bireylerin bazı ortak amaçlarına varabilmesi açısından bir araya gelmeleri ile oluşmaktadır. Bu kapsamda umutlarının ve sorumluluklarının bir bütünlüğüdür (Uyanık ve Güçlü, 2015: 31).