• Sonuç bulunamadı

Sinemadaki Gazeteci Temsillerinin Dizilere Yansıması

Basın ve gazetecilerin sinemadaki temsilleri televizyon dizilerinde de benzer özellikleri yansıtmıştır. Amerikan dizilerindeki gazeteciler de tıpkı beyaz perdedeki meslektaşları gibi kimi zaman tehlikeli maceralar içinde, kimi zaman yabancı ülkelerde uzun ve yorucu mesailer yaparken tasvir edilmiş; bazen gerçekleri her şeyin üstünde tutan bazen de kendilerinin ya da kurumun çıkarlarını ön planda tutan çalışan gazeteciler olarak resmedilmiştir.

Gazetecilik üzerine televizyon dizilerine verilecek ilk örneklerden biri, 16 Eylül 1949’da NBC’de yayına giren The Big Story’dir (1949-1957). Bu diziden iki hafta sonra, CBS The Front Page’in (1949-1950) ilk bölümünü yayınlamıştır. The Big Story tüm gazetecilik dizileri arasında en uzun yayınlanan dizi olarak sekiz yıl vizyonda kalırken, The Front Page dört yıldan az bir süre yayında kalmıştır. Bu iki dizinin yanı sıra o dönem yayınlanan Big Town (1950-1956) ve Foreign Intrigue (1951-1955) de basını konu edinmiştir. ABD’de 1951-1952 yayın sezonu altı gazetecilik dizisinin birden yayınlanmasıyla, bu türün ekranlarda zirveyi gördüğü bir dönem olmuştur. The Big Story ve Big Town devam ederken Crime Photographer (1951-52), Foreign Intigue (1951-55),

Front Page Detective (1951-53) ve Not For Publication (1951-52) da yayınlanmıştır. Not For Publication dışındaki tüm diziler, “gazetecileri yurttaki ve dünyadaki haberleri takip ederken tehlikeli ve heyecanlı maceralar içinde” karakterize etmiştir (Daniel, 1996, s. 2-7).

Bu dizilerden Crime Photographer’daki gazeteci “suçların açığa çıkmasına yardım eden fotoğrafçı” olarak temsil edilir. Foreign Intrigue’da ise, Amerikan gazetesinde çalışan, Avrupa’da yerleşik bir muhabirin kıtadaki ülkelere yaptığı seyahatler yaşadığı maceraları ekrana taşınır. Bu maceracı gazeteci karakteri, “trençkot ve sigara”

ile özdeşleşmiştir. Ancak zamanla karakterin çalıştığı şehir ve dizinin formatı değişse de 1952, 1953 ve 1954 yıllarında en iyi gizem, aksiyon ya da macera dallarında Emmy Ödülleri’ne aday gösterilen Foreign Intrigue’da “gazetecilik dizinin kritik bir unsuru olmamıştır”. Front Page Detective de adından anlaşılacağı üzere, gazeteciliği gizem unsuruyla birlikte “dedektifvari köşe yazarı” temsiliyle sunmuştur. Haftada dört gün 15 dakikalık bölümlerle yayınlanmaya başlayıp daha sonra yarım saatlik bölümlerle ekranda yer alan Not For Publication da (Daniel, 1996, s. 8) suç ve insan hikâyelerini konu edinmiştir.

Wire Service (1956-57), eleştirmenlerce “gazeteciliği daha önceki dizilere nazaran daha doğru yansıttığı” yönünde değerlendirilen bir yapımdır. Dizideki gazeteci karakterlerin uranyum avcılarıyla kavga ettiğini gösteren ilk bölümün yayınlanmasının ardından gazetelerde yer alan değerlendirmelerde dizinin “tanıdık gazeteci dramalarından ayrıştığı, basının dördüncü güç olduğu yönündeki görüşe takılıp kalmadığı” belirtilmiştir.

ABD’de, 1958-59 yayın döneminde ise televizyonda en popüler tür western yapımlar olmuştur. Ancak basın ve gazeteci temsili bu türün içinde de yer bulmuştur.

NBC’nin Jefferson Drum (1958-1959) dizisinde, “ana karakter kavgaya elindeki silahın yanı sıra yazılı basınla da giren bir gazete editörüdür”. Bu dizi de eleştirmenlerce western türünün bir örneği olarak görülmüş, bir yıl sonra yayından kaldırılmıştır. ABD’de

1950’lerdekinin aksine, 1960’larda gazetecilik konulu diziler televizyonlarda tutunamamış, bir ya da iki sezon yayınlandıktan sonra ekrana veda etmiştir (Daniel, 1996, s. 10-11).

Televizyonda gazetecilik ve basını konu alan yapımların yeniden başarıyı yakalaması ise, Woodward ve Bernstein’in All the President’s Men kitabının (1974) ve 1976’da beyaz perdeye taşınan filminin okurlarda ve izleyicide yarattığı ilginin etkisiyle olmuştur. Filmde olduğu gibi dizi versiyonunda da gerçek hayattan iki gazetecinin Watergate skandalını ortaya çıkarmasını konu alan drama, gazeteciliği merkeze koyması bakımından da benzerlerinden ayrılır. Daniel’e göre, “All the President’s Men bir dedektif hikâyesine benzeyebilirdi, ancak buradaki soruşturma ve açığa çıkarma yöntemleri bir polisin değil, bir gazetecinin yöntemleriydi. Böylece, birileri nihayet aksiyonunu gazeteciliğin haber toplama süreçlerinden alan popüler ve eleştirel anlamda kabul görmüş bir dizi yapmış oldu” (1996, s.15).

Daniel, birçok film ve sinema tarihçisinin The Front Page’i (1928) “gazeteciliğin en etkili dramatik tasviri” olarak nitelediğini (1996, s.3) hatırlatır ancak; daha gerçekçi bir basın temsili ortaya koyan All the President’s Men’in eleştirmenlerin gazetecileri konu alan film ve dizilere yaklaşımını etkilediğini belirtir. Eleştirmenler bundan sonra The Front Page’teki gazeteci temsilini kıstas olarak almaktan vazgeçirmiştir (1996, s. 15).

Gazetecilik dizileri büyük çoğunlukla aksiyon ve macera içeren, muhabirleri ve editörleri

“suç avcısı dedektifler” olarak sunan yapımlar olmuştur. Dedektif ve polis programlarına benzeyen bu diziler, “televizyonda gazeteciliğin gerçekçi bir temsilinden yoksun olmakla” eleştirilmişlerdir. Bu da, televizyondaki gazeteci karakterine on yıllar ötesinden uzanan bir çeşit “lanettir”. Gazetecilik dizilerinin yaratıcıları, muhtemelen gazeteciliğe ilişkin bu bakışı, sinema filmlerinden edinmişlerdir. “Hızlı konuşan, maceraperest muhabir”, 1927’de sesli filmlerin doğuşundan bu yana bir sinema unsuru olmuştur (Daniel, 1996, s.3).

All the President’s Men’in ardından hem sinemada hem de televizyon dizilerinde yer bulan gerçekçi gazeteci temsili, ABD’de CBS’in Lou Grant’ı 1977 yılının

sonbaharında yayına sokmasıyla devam etmiştir. Daniel, önceki gazetecilik dizilerinin bu mesleği gerçekten yansıtmadığı yönünde eleştirildiğini ve bu diziden önce izleyicilerin western, doktor, avukat ve polis dizilerine yöneldiğini belirtir.

Lou Grant’ın yaratıcıları bu algıyı değiştirmekte kararlıydı. Gazeteciliğin dramatik olduğu kadar gerçekçi bir tasvirinin de mümkün olduğu ve bunun başarılı olmaları için elzem olduğu inancıyla yola çıktılar. Filmlerde ve televizyonda on yıllardır geliştirilen sterotipleri reddettikten sonra, çağdaş bir gazetenin nasıl olduğunu ve çağdaş gazetecilerin nasıl çalışıp yaşadığını keşfetmeye koyuldular. Yeni dizinin yaratıcıları tıpkı gerçek bir gazete gibi araştırma başlattılar (1996, s. 18).

Daha önce The Mary Tyler Moore Show (1970-1977) adlı komedi sit-com dizisindeki gazeteci karakter, yapımcılar tarafından yeni ve gazeteciliğin temsil edildiği bir dizide, Lou Grant’ta izleyiciye sunulmuştur. Dizinin yapım yönetim ekibi karakterin ve olay örgüsünün geçtiği ortamın gerçeğe yakın olması için gerçek gazete bürolarında muhabirler, editörler, foto muhabirler ile görüşmüş; haber merkezinde zaman geçirerek yerinde gözlem yapmıştır. Ancak önceki örneklere göre klişelerden kurtulmuş görünse de dizi, karakterler üzerinden kendi klişelerini üretmiştir. Örneğin Lou Grant karakteri

“boşanmış, kendini iyi gazeteciliğe adamış, zor günlerde alkole sarılan, kırılgan, zorlu, akıllı ve deneyimli” bir editör yardımcısı; dizide ön plana çıkan gazeteci karakterlerden bir diğeri ise “genç, müşkülpesent, yetenekli, yetenekleri konusunda hiç de alçakgönüllü olmayan, kaba ve itici ancak arsızlığının ardında karanlık bir cazibesi olan” bir muhabir olarak resmedilmiştir (Daniel, 1996, s. 25-35).

CBS’te yayınlanan The American Girls (1978) adlı dizi de iki genç ve güzel kadını kendilerine özel ekipmanla donatılmış araçlarıyla ülkeyi gezerek suçları çözen, insanların hayatlarına dahil olan ve haberleri aktaran muhabirler olarak yansıtır. Yine CBS yapımı olan ve 1988’den 1998’e kadar 10 sezon aralıksız yayınlandıktan sonra 2018’de yeniden çekilerek bir sezon daha yayınlanan Murphy Brown da her işin altından kalkan yetenekli ve dediğim dedik bir gazeteci kadının; tecrübeli bir haber sunucusu, bir araştırmacı gazetecinin, bir yapımcıyı da içeren haber ekibi ile maceralarını ekrana taşır.

HBO’da yayınlanan The Wire (2002-2008) dizisi, senaristi ve yapımcısı David Simon’un 1982-1995 yıllarında polis muhabirliği yaptığı gerçek hayattaki Baltimore Sun’ın kurgusal bir adaptasyonu olarak yorumlanır. Her sezon bir tema ile izleyicinin karşısına çıkan dizinin beşinci sezonu Baltimore basınını ele alır. Şirketleştirilmiş gazeteciliğe eleştirel bakan The Wire’ın yaratıcısı Simon çeşitli üniversitelerde katıldığı programlarda yaptığı konuşmalarda dizinin; “gazeteciliğe dışardan dahil olan patronun, personel azaltmaktan yana şirket politikalarının, yerel yönetimlerin ve/veya şirketin yanlış politikalarının, kapatılan büroların, problemlerle yüzleşmekten çekinilmesinin, ödüllerin abartılmasının sonucu olarak yalan yanlış ve eksik haberlerin artmasının doğurduğu krizi eksiksiz tasvir ettiğini” belirtir (Steiner ve diğerleri, 2012, s. 704).

Bir gazetecilik dizisi olmamasına rağmen, CBS’te 9 sezon yayınlanan How I Met Your Mother’ın (2005-2014) olay örgüsü gazeteci karakter Robin Scherbatsky’nin (Cobie Slumders) New York’ta yerel televizyon kanallarında sabah kuşağı haber programlarında muhabir ve sunuculuk kariyerini de aktarır. Dizide Robin’in komik ve saçma haberler içeren, kendisini canlı yayında zor durumda bırakan sabah kuşağı programlarında çalışarak sektöre tutunma çabaları gösterilir. Robin karakterinin mesleğine ilişkin kaygıları işin doğasını sorgulamaktan çok kendi kariyerinin geleceğine odaklanmaktan ibarettir.

Televizyon habercilerini, bir haber bülteninin nasıl hazırlandığını, haberlerin istihbarat alımından teyit edilme ve canlı yayına taşınma sürecinde haber merkezinde ve rejide yaşananları hızlı bir tempo ile aktaran The Newsroom (2012-2014) döneminin en bilindik dizilerindendir. Bu dizide gazeteciler etik kodları önemseyen, haberi zamanında ve mümkünse ilk ağızdan duyurmaya çalışan bir ekip olarak temsil edilir.

Michael Dobbs’un kitabından ve BBC’de yayınlanan mini diziden esinlenilen Netflix yapımı House of Cards’ta (2013-2018), bugünün Washington’ındaki siyasi kurumlar, politikacılar ve medya ele alınır. Hikâyesi kurgu olan dizide, politikacı karakter

Frank Underwood (Kevin Spacey) siyasi kariyerinde devlet başkanlığına kadar yükselmek ve rakiplerini itibarsızlaştırmak için yaptığı planlarda medyayı kullanır.

Dizinin öne çıkan gazeteci karakteri Zoe Barnes’ın (Kate Mara) Frank ile ilişkisi vardır;

genç, güzel ve hırslı bir karakter olarak temsil edilir. Frank, politik emelleri için Zoe’yi haberlerine içerik sağlayarak manipüle eder. Zoe, ne zaman ki kariyerinde güçlenmesini de sağlayan bu haberleri sorgulamaya başlar, bedelini canıyla öder (Gierzynski ve diğerleri, 2015, s.12).