• Sonuç bulunamadı

2.3. Sihirden Korunma Yolları

2.3.1. Sihre Kapılmamak Adına Yapılanlar

Başına gelen bir hadisenin çözümünü aramak bir yana, o olayın başa gelmemesi için önlemler alınması daha mantıklı durmaktadır. İslam Dini’nde gerek ayet, gerekse hadislerde sihir konusunda inanan kişinin yalnız bırakılmadığı görülmektedir. Burada Allah’a tam bir teslimiyet, bağlılık ve sığınma gerektiği vurgusu öne çıkmaktadır. Örneğin bu manada; “Allah en hayırlı koruyucudur”183, “Allah’ın izni olmadıkça onlar

kimseye bir zarar veremezler”184 ayetleri ile Peygamberimizin, duanın inanan kimseye

kalkan ve silah olacağı yönündeki ifadeleri Müslümanlara yol gösterici niteliktedir. Konu ilgi çekici ve merak uyandıran bir mevzuu olduğundan piyasadaki dua kitapları da meseleye kayıtsız kalmamışlardır. Birçok dua kitabında, türlü şekillerde

182 Şevkânî, Muhammed b. Ali b. Muhammed, Neylü’l-Evtar, Dâru’l Fikr, Beyrut, 1998, c. 8, s. 654–655 183 Yusuf, 12 / 60

sihirden korunma yolları ve duaları paylaşılmıştır. İlahi reçete niteliğinde algılanan bu yazı ve tavsiyelerin sihir algısını canlı tutma fonksiyonu da göz ardı edilmemelidir. Çünkü insanın “normal hayat sürmek varken neden bunlarla uğraşıyorsunuz” öğüdüne daha fazla ihtiyacı olduğu kanaatindeyiz. Bu tarz kitaplarda sihre maruz kaldığını düşünenlere; bazı sure ve ayetleri, ayrıca peygamberimizin söylediği rivayet edilen mesnun185 duaları okuması gerektiği tavsiye edilerek Allah’tan şifa dilenmektedir. İnsanlar kendilerine bir hal geldiğine inandıklarında, durumun da pek doktorluk olmadığını düşündüklerinden, kolayca piyasadan edinilebildikleri bir kitabı alıp ona başvurmaktadırlar. İnsanların beklentisini çok iyi bilen editörler, değişik reçete dizimlerinde bulunmuşlardır.186 Ancak burada araçların amaç noktasına taşınarak şirk

unsuru olarak kullanılma olasılığını yüksek görmekteyiz. Çünkü bu kadar ritüel oluşturulması şifayı Allah’a nispet etme aklını azaltmakta gibi görülmektedir.

İlk ve en önemli iş Allah’a sığınmak, O’na dayanıp yönelmektir. Çünkü Allah her şeyden haberdardır ve duaları işitendir. Kulunu her türlü tehlikeden korumaya da muktedirdir. Kişi emir ve yasaklara dikkat eden bir takva ehli olmaya çalışmalıdır. “Eğer sabreder ve takva sahibi olursanız, onların hilesi size hiçbir zarar veremez”187

ayeti bu konuda rehber olarak gösterilmektedir. Başına gelenlere sabretmek ve bundan şikâyetçi olmadan derdin hallolma çaresine yönelebilmek başka bir husustur. Buna göre insan sakin bir anlayışla elinden geleni yaparak Allah’a güvenmeli ve tevekkül etmelidir. Nitekim Kur’an’da bu konuyla ilgili şöyle buyrulmaktadır: “Kim Allah’a tevekkül ederse Allah ona yeter.”188 Ayrıca kötülüklerin, kötü kimse ve şeylerin

civarında bulunmamak gereklidir. Tüm bu çirkin kişi veya olayların etrafında dolaşıp bunlarla meşgul olmanın neticesi, şerlerinin o kişiye bulaşması olacaktır. Bazen insanlarda vesvese, kuruntu gibi içini huzursuz eden evhamlar, düşünceler hâsıl olabilir. Kişi bunları normal olarak karşılamalıdır. Sağlam bir iman ve ruh haliyle duruma yaklaşılmalıdır. Bu şekilde çözüm noktasında daha isabetli kararlar alınabilir. Aklını dağıtacak başka meşguliyetlerin bulunması veya bir bilenden tavsiye alınması olası ferahlama yollarından kabul edilebilir. Hemen gayrı meşru başka kanallara yönelmek, kişiye zarar verebilecek sonuçların doğması tehlikesini barındırmaktadır.

185 Mesnun: Sünnet halini almış, gelenekselleşmiş anlamındadır. (Bkz. “mesnun” mad., İslam

Ansiklopedisi, samil.ihya.org,)

186 Mealli Dua Mecmuası, Işık Yay., 2004, s.161 187 Ali İmran, 3/ 120

Konuya başka türlü bir yaklaşım ise, başa gelen şeyin imtihan vesilesiyle gelmiş olabileceğidir. Yahut işlenilmiş bir günahın neticesinde kişiye musallat edilmiş olması düşüncesidir. Eğer kul böyle bir şeyle imtihan ediliyorsa kula düşen, bu olumsuz durumdan bir Müslüman’a yakışan en uygun şekilde kurtulma yollarına başvurmasıdır. Bu yollar meşru, ilme ve bilme uygun, akli ve dini nitelikli olmalıdır. Sonuç itibarıyla dünya hayatında bazı zorluklarla karşılaşılması bu imtihanın parçasıdır. Bir zorluk karşısında pes etmek veya yanlış yollara sapmak, en azından Müslüman için düşünülebilecek bir seçenek gibi durmamaktadır. “Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işlediğiniz yüzündendir”189 ayeti farklı bir bakış açısını gözler önüne sermektedir. Buna göre kul, işlemiş olduğu bir günahın karşılığı olarak böyle bir şeyle karşı karşıya bırakılmış olabilir. Esasen bu da o kul için zahmet değil, rahmet anlamı taşımaktadır. Böyle bir sihir işinin başına gelmemesini isteyen bir kimse, bu olasılığı hesaplayarak günah işlememeye çalışmak ve yaptığına tövbe etmek suretiyle bir çare üretmiş olur.

Bir başka tavsiye de kişinin elinden geldiğince bol sadaka vermesidir. İslam Dini’nin konuya bakışı bir yana, sadakanın belaları def ettiği artık tecrübeyle sabit görülen bir hal almıştır. Yine önemli bir mesele de kötüye ve kötülüğe karşı iyilikle yaklaşabilmektir. İnsanların değişik tabiatta olabilecekleri aşikârdır. Birçok iyi insanın yanı sıra kıskancı, kindarı, hasetçisi vs. özellikler barındıranları da mevcuttur. Kişiye ağır gelse de kötülük karşısında dahi iyilikle muamele etmek gerekmektedir. Dini emirler ve temayül bu yöndedir. Kur’an’da bu hususla ilgili; “İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel şekilde sav. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sımsıcak bir dost gibi olur. Buna (bu güzel davranışa) ancak sabredenler ve (hayırdan) büyük nasibi olan kimseler kavuşturulur!”190 ayeti yer almaktadır. Kötü huy sahibinin

ateşini düşürmek, dikkatini üzerine daha fazla çekmemek, varsa biraz olsun merhametini açığa çıkarmak ve ona örnek teşkil etmek adına bu kimselere iyilikle muamele edilmelidir. Çünkü insanların etrafında herhangi bir kişi için sihre tenezzül edebilecek ve buna teveccühte bulunabilecek böylesi zatlar var olabilir. Kendisine bu şekilde iyi bir yaklaşımın sergilenmesi, o kötü huylunun niyetinden vazgeçmesine de sebep olabilir. Bu gibi olasılıkların düşünülmesi gerekilse de en sağlam yöntemin Allah’a yapılmış olan saf bir teslimiyet olduğu görülmektedir. Tefekkür ve tevekkül

189 Şura, 42/ 30 190 Fussilet, 41/ 34–35

sahibi bir insanın bu tarz şeylere uğrasa dahi, sarsılmadan hayat imtihanında doğru yoldan ayrılmayacağı kanaatindeyiz.