• Sonuç bulunamadı

2.3. Sihirden Korunma Yolları

2.3.2. Sihre Kapıldığı Düşünülerek Yapılanlar

2.3.2.1. Nüşre

Sihirlendiği düşünülen bir kimsedeki sihri çözmek, onu sihirden kurtarmak için yapılan tüm işlemlere nüşre denmektedir. Kendisine sihir yapıldığına inanan bir kimse, dinimize göre bunu başka bir sihir ile tedavi etme yolunu gidemez. İslam’da böyle bir uygulama yoktur. Sihir yapmanın haram olduğuyla ilgili ittifak edilmiş bir görüş bulunmaktadır. Buna karşın sihrin tedavi edilmesi için öğrenilmesinin cevazı hususunda âlimler ihtilaf etmişlerdir. Fakihlerin çoğunluğu sihir öğrenmenin haram ve küfür olduğu hükmündedir. Yine bununla birlikte harp ehlinden olan büyücünün sihrine ve varsa etkisine karşı koyabilmek için bir kısım ehil kişinin, bu sihri öğrenme gerekliliği de farz görülmüştür. Aynı görüşten hareketle sihirbazların sihrini bozmak için bu işin ehli olan insanların olması gerekliliğini savunan kimseler olmuştur.193

İçlerinde İbn Hanbel’in de bulunduğu, olayı başka yönleriyle de yorumlayan bazı kimseler; sihir öğrenmeyi karı kocanın arasını düzeltmek gibi bazı hallerde caiz görmektedir. Buna karşın Hasan Basri gibi her ne sebeple olursa olsun böyle bir uygulamanın kerih olduğunu söyleyenler de bulunmaktadır. Bazı Hanefiler; dine aykırı olan rukyelerin, koruyucu maksadıyla takılan muska veya nazarlıkların, tivelenin194 şirk

olduğu fikrindedir. İmam Şafii nüşre meselesini ele alırken, cin çarptığı zannedilen kimsenin tedavisinde uygulanan okumayı sakıncalı bulmamaktadır. İbn Hacer’e göre ayet, hadis ve zikirlerle sihir bozmanın dinde cevazı vardır. Şeytanlardan yardım alınarak sihir yapılması veya çözülmesi ise dinde haram kılınmıştır. İbn Hacer, peygamberimizin yasakladığı kısmın ikinci zikrettiği grup olduğunu savunmaktadır.195

Anlaşılan odur ki bazı âlimler, nüşreyi sihrin başka bir sihirle bozulması olarak gördükleri için caiz görmemektedir. Ancak cumhur ulema ise, nüşrenin farklı bir şey olduğunu savunarak buna cevaz vermektedir. Burada iki farklı uygulamanın aynı isim altında birleştiği, birinin caiz bir uygulama iken diğerinin ise haram olduğu kanaatindeyiz. Arasındaki farlılıklar daha belirgin hale getirilerek dinde yeri olmayan yok edilmelidir.

İbn Müseyyeb, Peygamberimizden gelen bazı rivayetlere yer vererek Allah’ın zarar veren sihri yasakladığını, fayda vereni yasaklamadığını ifade etmektedir. Katâde, kişinin kendisine yapılan sihri tedavi edecek kimse aramasının doğası gereği olduğunu

193 Günay,Tümer, “Büyü” mad., ( Bkz; Diyanet İslam Ansiklopedisi, c. 6, s. 501–506 )

194 Tivele: Cahiliye döneminde yaygın olan, kadının kocasına kendisini sevmesi için yaptırdığı sihir.

(Bkz. “Tivele” mad., luggat.com,)

aktarmaktadır. İbn Cevzî, İbn Hanbel’in nüşrede sakınca bulmamasını referans almıştır. Buna dayanarak da nüşreyi caiz görmekte ve bu işe ruhsat tanımaktadır. Buna karşın İbn Hanbel’in eserinde Hasan Basrî’den bir rivayetle Resûlullah (s.a.v.)’ın “Nüşre şeytan işidir”196 buyurduğu aktarılmaktadır. Bu hadise göre nüşre; sihri sihirle kaldırma

yöntemidir, yasak bir ameldir. Âlimlerin bazıları ise mezkûr hadise farklı bir bakış açısı getirmişlerdir. Buna göre ortaya konulan iş, aslı itibariyle bir sihirdir. Fakat burada hükmün kasta göre değişeceği düşünülmektedir. Her kim yapılan şey ile hayır kastederse bu hayırdır, kim de şer kastederse sonucun şer olacağı şeklinde bir yorum getirilmiştir. İbn Hacer bu fikre katılmamaktadır.197 Şevkani meseleye çok farklı bir

yerden yaklaşarak, kadının kocasına kendisini sevdirmek için yaptırdığı muskayı caiz görmektedir. Çünkü bu tür sevdirmenin bir bakıma ziynet ve süsleme gibi olacağını savunmaktadır.198

Nüşre yapılırken değişik metotların icra edildiği gözlemlenmiştir. Örneğin hasta olduğu düşünülen insana kurşun dökme seansı uygulanmaktadır. Buna göre kişinin başındaki suya dualarla kurşun döküldüğünde, o kurşunun soğuyarak aldığı şekilde sihri yapan kişi veya yaptığı şey hakkında malumat sahibi olunabileceği inancı bulunmaktadır. Yine bir kabın içerisine okunmuş su ayarlanarak, hasta kişinin bu suya girip çıkmasıyla, suda sihir veya sihirbazla ilgili malumat oluşacağı, rastlanılmış inanışlardandır. Başka bir misalde ağrı ve sızısı olan bir kadına yapılanlar dikkat çekici bulunmuştur. Uygulayıcı konumundaki kişi problemli olduğunu düşündüğü yere (kadının ayağına) kalemle bir çizgi çekip buraya ustaca kesikler atmıştır. Sonrasında da duyulmayacak bir tonda ve anlaşılmayan bir tarzda Kur’an veya dua okumuştur. Kur’an okunmasının öncesindeki uygulama, konumuz açısından ilgi çekicidir. Yapılan bu işlerin ilmi, tıbbi bir izahı, gerçekliği varsa bunlar halka açık hale getirilecek kadar yayılıp yaygınlaştırılmalıdır. Nitekim geçmişte kocakarı ilaçları olarak bilinen bazı uygulamalar, kendilerini ispatlayarak günümüzde alternatif tıp adı altında insanlara yarar sağlamaktadır. Yukarıdaki yapılan işlemlerin aslı astarı yoksa muhtemelen karşıdakinden bir ücret ve menfaat beklemeye dayalı, şov niteliğinde bir iştir.

Tüm bunlardan hareketle nüşreyi iki kısma ayırmanın mümkün olduğu görülmektedir. Bu kısımların ilkinde; sihrin benzeri bir sihirle çözülmesi şeklinde yapılan nüşre vardır. Hadislerdeki yasak olarak ilan edilmiş tür budur. Çünkü bu işin

196 İbn Hanbel, Müsned, c. 3, s. 294

197 İbn Hacer, Fethu’l-Bari, c. 10, s. 183 ve devamı 198 Şevkânî, Neylü’l-Evtar, c. 8, s. 639–640

bizatihi kendisi sihirdir. Sihir yapmak günah olduğuna göre böyle bir nüşre de günah olur. Bunu yapan kişi haram işlemiştir. Diğerinde ise, meşru vasıtalarla yapılan ve böylece kendisi de meşruiyet kazanmış olan uygulamalar bulunmaktadır. Burada amacın ıslah etme, fayda sağlama olduğu vurgusu ve duanın kullanımı ön plana çıkarılmaktadır. İslam âlimlerinin yaklaşımlarından anlaşıldığına göre bu tür işlerin bir kısmı cevaz dairesindedir. Şifayı Allah’tan umarak okuyup üflemekte bir mahzur görülmediği sonucuna ulaşılmaktadır. Sihrin, benzeri bir şeyle tedavi edilebileceği fikri, ortaya birçok uygulayıcı çıkacaktır. Bunların her birinin ehliyetli insanlar olması çok da mümkün görülmemektedir. Böylece maksadını aşan, suiistimale açık, sakıncalı durumların ortaya çıkması kaçınılmazdır. İyi niyetli bireysel çabalar bir yana, bu işte birilerinin meşhur edilmesi, ehliyetsizlerin ve sahtekârların peyda olması veya sektörleşmenin ortaya çıkması gibi riskler, inanç bakımından kabul edilemez nevindendir.