• Sonuç bulunamadı

Günümüzde bireylerden devletlere kadar uzanan ve yeni bir etkileşim alanı sunan siber uzayda, etkileşimlerin yalnızca barışçıl amaçlarla gerçekleştirilmediği görülmektedir. Siber alanın hayatın her alanında geçerli bir hale gelmesi; bu alana yönelik olarak çeşitli politikaların da oluşturulması gerektiğini göstermektedir. Özellikle siber güvenliğin sağlanmasında gerekli politikaların oluşturulması elzemdir. Savunmadan sağlık hizmetlerine, askeri ve diplomatik istihbari bilgilerden ulaşıma kadar dijitalleşen ve siber uzaya açık hale gelen dünyada bilgi ve ağ güvenliğinin sağlanması meselesi, hem bireyler ve hem de devletler açısından hayati önem taşımaktadır. İnternetin yayılmasıyla bilgisayar ve ağ sistemleri üzerinden çok yönlü saldırılara maruz bırakılan kurumlar ve devletler; milyarlarca ekonomik zarara uğramakta, hizmet sağlama pratikleri geriletilmekte ve yahut bilgileri sızdırılmaktadır. Tüm bunlar göz önüne alındığında siber alana dair politikaların ihtiyaç olduğunu, bu politikaların ise ulusal ve uluslararası işbirliğini düzenleyen bir şekilde ele alınması gerektiğini ortaya koymaktadır (Özdaş, 2017: s. 60).

Siber politikaların oluşturulması konusunda çeşitli zorluklar ve engellerin var olduğunu da belirtmek gerekecektir. Öncelikle devletlerin birbirlerine karşı

11 Örnek olay için bakınız: https://siberbulten.com/uluslararasi-iliskiler/abdden-sonra-almanya-

35

duydukları güvenlik açmazı; ortak hareket edilmesini zorlaştırmaktadır. Ayrıca siber alanın da bir çıkar sahası olarak belirmesi, devletlerin çıkarlarını maksimize ederken karşı karşıya gelmelerine sebebiyet vermektedir. Kurumlara ve devletlerin altyapı sistemlerine yönelik bu saldırıların önlenmesi, yok edilmesi ve yahut karşı taraf aleyhine kullanılabilmesi açısından siber orduların oluşturulduğu görülmektedir (Güntay, 2017: s. 15-16).

Siber politikaların oluşturulması aşamasında atılması gereken adımlar şu şekilde özetlenebilmektedir;

 Siber güvenliğe yönelik bir stratejesi belgesi oluşturma  Siber güvenlik kurulları oluşturmak

 Siber güvenlik hakkında ulusal ve uluslararası düzede farkındalık yaratmak ve etkin bir kültür oluşturmak

 Siber altyapılar oluşturarak kişisel ve kurumsal güvenliği üst seviyeye ulaştırmak

 AB, NATO, Birleşmiş Milletler (BM) gibi uluslararası ve ulus üstü yapılarla ortak hareket kabiliyeti oluşturmak, ortak projeler ve işbirlikleri geliştirmek  Siber güvenlik politikaları geliştirme çalışmalarını AR-GE politikalarıyla

güçlendirme

 Milli teknoloji ve yazılımlar geliştirerek gizlilik ve güvenliği arttımak

 Üniversite ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte ve eş güdümlü politikalar üretmek, süreci çeşitlendirmek

 Siber güvenlik alanındaki uzman sayısını arttırarak insan kaynakları eksikliğini bu noktalarda azaltmak

 Siber güvenlik politikalarını denetleyecek bağımsız denetim mekanizmaları kurmak

 Yasal mevzuatlar oluşturmak… ( Bıçakçı, 2015: s. 10).

Devletlerin siber güvenlik konusunda gecikmeli de olsa çeşitli adımlar attığı görülmektedir. Bu konuda en etkili yol ise hiç şüphesiz yol haritası mahiyetindeki siber politikalar geliştirmek olmaktadır. Günümüzde AB, BM, NATO gibi uluslararası örgütler ve devletler bu konudaki eksiklikleri gidererek siber güvenlik duvarlarını sağlamlaştırmaya özen göstermektedirler.

36 2.3. Siber Saldırılar/Tehditler

Siber alandaki kişisel ve kurumsal verilerin herhangi birine yönelik güvenlik ihlal eden her türlü siber saldırı siber tehdit olarak tanımlanmaktadır. Siber tehditlere virüsler, trojenler, sosyal medyada girişilen kimlik avı, kişisel ve kurumsal verileri ihlal etme adına yapılan tüm girişimler örnek verilebilir (Şahinaslan, 2013: s. 3).

Siber alanda karşılaşılan tehditlerle klasik tehditler arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıkların temelinde şüphesiz tehditlerin önceden kestirilmesinin imkân ve ölçütlerinin az olmasıdır. Çünkü siber tehditler, günümüzde oldukça hızlanmış internet ağları üzerinden gerçekleştirildiği için oldukça hızlı bir şekilde cereyan etmektedir. Farklılıklardan birisi de yüklenilen ve sebep olunan maliyetler açısından söz konusu olmaktadır. Siber ortamda bir saldırı yapmak için ucuz enstrümanlar bile etkili olabilirken bu enstrümanlarla saldırıya maruz kalan taraf açısından oldukça yüksek bedellere sebep olunabilmektedir (Gürkaynak ve İren, 2011: s. 265). Örneğin bir devletin yahut kurumun sistemlerine sızarak gerçekleştirilecek en basit bir iş duraksaması bile milyon dolarlarla ölçülecek zararlar getirebilmektedir. Yahut bir devletin yapmış olduğu seçimlere müdahale edildiği/edilebildiği takdirde ortaya tartışmalı bir siyasi kargaşa çıkabilmektedir.

Bilgi teknolojisinin gelişimine paralel olarak çeşitli saiklerle ki bunlar ticari, şahsi yahut politik sebeplerle olabilir, devletlerin ve kurumların maruz kaldıkları siber saldırıların arttığı görülmektedir. Yakın zamanda ‘I Love You’, ‘Nimda’, ‘MyDoom’ isimli virüs ve kurtçuklarla gerçekleştirilen siber saldırılarla yaklaşık 24,8 milyar dolarlık bir zarar yaratılmıştır. Ayrıca siber saldırı yapmak amacıyla kullanılan bu virüs programları ve araçlarının tespit edilmesi de tahmin edildiği kadar kolay olmamaktadır. Örneğin 2008 yılında istihbarat sağlama amaçlı kullanılan ‘’Regin’’ adlı virüs; İran, Suudi Arabistan, Rusya, Belçika gibi birçok ülkeye yayıldıktan ancak 6 sene sonra 2014 yılında tespit edilebilmiştir (Yılmaz, Ulus ve Gönen, 2015: s. 137-138).

Siber araçlarla girişilen siber saldırılar kimyasal veya biyolojik silahların yaratmış olduğu yıkıcı etkiyi aynı oranda gerçekleştirmiyor gibi görünse de askeri savunma sistemlerinin, bireysel bilgilerin ve diğer hizmet sektörlerinin hemen hemen büyük oranlarda internete ve bilgisayar sistemlerine taşınmış olması stratejik bir kırılganlık yaratabilmektedir. Çünkü ağlar üzerinden erişilen bu bilgiler kısa süre

37

içerisinde ifşa edilebilmekte, kopyalanabilmekte ve değiştirilebilmektedir. Bütün bu tehditleri yönlendiren saldırganlar amaçları temelde devletlerin ve kurumların çalışabilirliğini yok etme amacı gütme yerine bazen sadece algı yaratmak olabilmektedir. Ya da birçok hedefe yönelik eş anlı ve yıkıcı sonuçlara varabilecek saldırılar da gerçekleştirilebilmektedir. Böyle saldırılarda elçilikler, güç şebekeleri, hastane sistemleri, ulaşım sistemleri veya savunma sistemleri gibi kritik noktalar aynı anda çalışamaz hale getirilebilmektedir (Borcgrave, Cilluffo, Cardash ve Ledgerwood, 2000: s. 9-10). Bu gibi saldırılara karşı yeterli siber güvenlik donanım ve altyapılarına sahip olamayan devlet veya şirketler çok ağır sonuçlara katlanmak durumunda kalmaktadırlar.

İnternetin hızla yayılmaya ve gelişmesine paralel olarak siber saldırılar da artmış ve artmaktadır. İnternetin 1990’lı yıllarla beraber yaygınlaştığını referans aldıktan sonra ilk siber saldırının da yine 1994 yılında gerçekleştirildiğini belirtmek gerekecektir. Rome Lab. Olarak adlandırılan ve çeşitli askeri projeler üreten Roma Hava Geliştirme Merkezi, Griffiss Hava Kuvvetleri Üssüne yönelik yapılan saldırıyı iki mühendis fark etmiştir. Sisteme yüklenen ‘’Sniffer’’ adlı virüs aracılığıyla illegal bir şekilde sistemin izlendiği tespit edilmiştir. Neyse ki bu virüs sisteme herhangi bir zarar vermeden tespit edilmiştir12. Siber saldırıların hemen hemen siber ortamın yaratılmaya başlandığı 1990’lı yıllarla birlikte gelmiş olması ve hala sürekli ve hızlı bir şekilde devam ediyor olması önemlidir. Bu saldırıların en önemlilerinden ve sıkça referans verilenlerinden biri de şüphesiz 11 Eylül 2001 yılında ABD’nin iki uçağının kaçırılarak yapılan saldırıdır ki bu saldırıda da bilgi ve iletişim sistemleri etkili bir şekilde kullanılmış, uluslararası ilişkilerde büyük etkileri olacak bir döneme girilmesine sebebiyet vermiştir. Bir diğer siber saldırı ise Hollandalı bir hacker tarafından Amerikan savaş operasyonlarının yönetildiği Pentagon’a yapılmıştır. Bu saldırıda Pentagon’un bilgi sistemlerine sızmak suretiyle bir takım operasyon bilgileri değiştirilmiş ve kopyalanmıştır (Kara, Aydın ve Oğuz, 2006: s. 5). Şüphesiz bu saldırıları örneklendirmek zor olmayacaktır keza hemen her gün birçok siber saldırı gerçekleştirilmektedir. Fakat siber saldırılara karşı ciddi önlemlerin alınması gerektiği fikri özellikle Estonya ve Gürcistan gibi devletlere de siber saldırılar

38

geçekleşince ve bu saldırılar beklenmedik sonuçlar doğurunca oluşmuştur. Başta büyük güçler ve uluslararası örgütler olmak üzere birçok devlet ve örgüt gerekli adımların atılması gerektiği yönünde görüş bildirmişler ve harekete geçmişlerdir/geçmek durumunda kalmışlardır (Kurnaz, 2016: s. 69).

Siber saldırıları başka bir boyutta ele almak gerekirse, saldırılar esasında Siber Çatışma olarak tanımlanabilir. Akyeşilmen’e göre: ‘Siber çatışmalar genellikle kinetik bir çatışmanın devamıdır’. Her gün dünya üzerinde birçok siber çatışmanın olduğunu belirtmek mümkündür. Tüm bu çatışmaların bir şekilde küresel politikayı etkilediğini ifade etmekte yanlış olmayacaktır. Lakin şu an için küresel çapta bu saldırıların bir barometresinin oluşturulmadığı görülmektedir. Siber çatışmalar, dünyadaki çatışma eğilimini önemli ölçüde etkileyecektir. Ancak siber çatışmalar bugün itibariyle fiziksel şiddeti içermediğinden, bu tür çatışmaların uluslararası düzeyde artması olasılığı çok yüksektir. ABD seçimleri için bugün iddia edilen siber saldırıların en basit örneği ABD ve Rusya arasında devam etti. Benzer şekilde, Çin ile ABD arasındaki siber istihbarat gerilimi gündemde. Bu çatışmalar, devletle devlet dışı aktörler arasındaki şiddet içermediğinden, bu tür çatışmaların sayısı günden güne artacaktır ve maalesef fiziksel şiddeti içeren diğer çatışmaları sıklıkla tetikleyecektir(Akyeşilmen, 2017: 177).

2.4. Siber Savaşlar

Modern bilişim sistemlerinin küreselleşmenin de katkılarıyla uluslararası alanda hızlı bir şekilde yayılarak ekonomiden sosyal hayata, teknolojik yeniliklerden askeri bilgi ve projelere kadar hemen hemen her şey dijitalleşmiş, siber alanda etkileşime açık hale gelmiştir. Bireyler, şirketler ve kuruluşlar kadar bu alanda devletlerin de bulunması diğer taraftan siber alanın tehlikelerle dolu olması, siber uzaydaki tüm bu etkileşimleri güvenli olmaktan zaman zaman uzaklaştırmaktadır. Devletlere karşı bireylerden yönelen siber saldırılar veya terörist saldırılar olmakla birlikte kimi zaman, siber uzayda devletlerin de karşı karşıya geldikleri görülmektedir. İşte siber uzayda devletlerin birbirleriyle çatıştıkları bu zemin kimi zaman savaşa evirilebilmektedir (Borcgrave, Cilluffo, Cardash, Ledgerwood, 2000: s. 1).

39

 Maddi ve yahut manevi zarar vermek,

 Rakip devlet/kurumun altyapı sistemlerine sızarak çalışamaz hale getirmek,  Rakip devlet aleyhinde kamuoyu oluşturmak,

 Etkili bir propaganda yaratmak

gibi sonuçları meydana getirme amacıyla sistematik bir şekilde saldırıya maruz bırakmak suretiyle ortaya çıkarılan duruma siber savaş denmektedir (Şahinaslan, 2013: s. 4).

Kara, hava, deniz ve uzayda rekabetlerin söz konusu olduğu, bu rekabetlerin de savaşlara yol açabilecek mahiyette olduğu uluslararası ilişkiler disiplini tarafından paylaşılan bir görüştür. 1990’lı yıllarla birlikte bilgi işletim sistemleri, internet ve ağ yapılarının yaratmış olduğu siber alan da artık beşinci bir parametre olarak bu savaş bağlamına eklemlenmiş bulunmaktadır. Devletlerin hemen hemen her alanda siber uzayda bir aktör olarak belirmiş olmaları, onları siber saldırı ve savaşlara açık hale getirmiştir. Keza süper güç olarak tanımlanan ABD’nin de siber alanda her anlamda entegre bir durumda olduğu, 44. Başkan Barack H. Obama’nın; siber uzayı ülkenin sinir uçları ve kontrol noktası olarak anlatmasından anlaşılabilmektedir (Beidleman, 2009: s. 1).

Siber uzayda savaş düşüncesi ilk aşamada tahayyüllerin ötesinde bir durum olarak karşılanmış olsa da esasında Uluslararası İlişkiler disiplini açısından bir geçerlilik söz konusu olabilmektedir. Uluslararası alanı anarşik bir yapıda gören realist paradigma; devletlerarası anlaşmazlıkları çözmede, devletlerin üzerinde bir güç olmadığı için çatışmaların kaçınılmaz olma durumunu ifade etmektedir. Siber uzayda da var olan aktörlerin (birey, terör örgütleri, devlet vs) üzerinde ve onları tamamıyla kontrol edebilecek bir güç veya yapının olmadığı düşünüldüğünde, siber uzayda da bir anarşi durumunun oluşabileceği/oluştuğu ifade edilmektedir. Realist paradigma, tıpkı anarşik bir alan olarak ifade ettiği uluslararası alanda olduğu gibi siber alanda da birbirlerine güven duymayan devletler, çıkarlarına ulaşmak maksadıyla sürekli olarak tedbirler almakta, bu da diğer tarafın da yeni güvenlik önlemleri ve risk algılamasıyla sürekli tırmandırılmaktadır ki sürecin savaşa evirilmesinin önü açılmaktadır (Keskin, 2017: s. 291). Günümüzde siber savaş olarak

40

adlandırılabilecek birçok sistematik saldırının var olması, bu durumu açıklar niteliktedir.

Siber saldırıların savaş olarak nitelendirilmesinde en önemli kriterlerden biri en az iki devlet arasında cereyan etmesidir. Diğer taraftan bunun sistematik olarak yapılması da onu siber saldırıdan öteye taşımaktadır. Siber savaşın da klasik savaş kadar etkili ve tahrip edici olduğunu belirtmek gerekir. Örneğin 2007 yılında arkasında Rusya’nın olduğu sistematik siber saldırılar sonucunda Estonya’nın finans merkezleri, parlamentosu, güvenlik ve ulaşım altyapıları üç hafta süreyle iş yapamaz hale getirilmiştir. Siber saldırıların etkileri ise sadece bununla kalmamış, Estonya’nın olaylar üzerinde ülkedeki bazı Rusları tutuklamasıyla da iç karışıklık çıkmıştır (Gürcan, 2011: s. 166). Bu örmekten anlaşılacağı üzerine siber savaşlar kimi zaman klasik savaşlardan daha etkili ve yıpratıcı olabilmektedir. Yine de henüz tam olarak bir Uluslararası konsensüs sağlanmadığı için birçok devlet ve örgüt bu durumları saldırı şeklinde tanımlamaya devam etmektedir. Oysa özünde yapılan saldırıların klasik savaş tarzındaki etkilerinin var olduğu da açıkça görülmektedir.

2.5. Siber Güç

Güç; Uluslararası İlişkiler literatüründe sıkça referans alan fakat üzerinde mutabakatın bulunmadığı kavramlardan biridir. Üzerinde mutabakat sağlanmamış olması, hakkında yapılan tanımlamaların yanlış veya eksik olduğunu göstermemekle birlikte, her tanımlamanın amacına hizmet eder hale getirmektedir. Keza bazıları gücü başkalarına istediği şeyi yaptırma kabiliyeti olarak tanımlarken, bazıları ise başkalarını etkileme veya başkalarından etkilenmeme olarak tanımlamaktadır. Tanımlamaların yanlışlık veya doğruluklarından öte bu tanımlamaların spesifik tanımlamalar olduğu gerçeği göz önünde bulundurulmalıdır. Keza bir devletin bir diğer devlet üzerindeki etkisi ve yahut etkileme gücü ekonomi özelinde gerçekleşebilirken, politik anlamda bir etki söz konusu olmayabilmektedir. Bu durumda etkileyen devletin gücü veya güçlü olması onun ekonomik anlamdaki gücüyle sınırlı kalmaktadır. Yahut bir devlet askeri kabiliyet alanı ve gücü bakımından birçok devleti etkileyebilirken diplomasi alanında bu gücünü harekete geçiremiyorsa; onun gücü de askeri alanla sınırlı kalabilmektedir. Tam da bu noktada devletlerin güç okumalarını sınayacak, hangi devletin güçlü hangisinin zayıf olarak

41

adlandırılabileceği bir parametre ise siber güç olarak ortaya çıkmaktadır (Nye, 2000: s. 2).

Yukarıdaki başlıklarda siberin ne olduğu, siber güvenlik ve siber alanın uluslararası ilişkilere nasıl dâhil olduğu/ olması gerektiği tartışılarak açıklanmıştır. Klasik uluslararası ilişkilerde güç olgusu, askeri, politik, ekonomik yahut coğrafya doğal kaynaklar, nüfus, ulusal karakter gibi faktörlerle tartışılırken son zamanlarda devletlere karşı girişilen siber saldırılar sonucunda yeni bir okuma yapılması gerektiği de göz önüne serilmiştir (Özdemir, 2008: s. 116). Keza askeri, ekonomik ve politik anlamda her ne kadar güçlü de olsa bir devletin; başka bir devletten gelen siber tehditler bir tarafa bırakılırsa bireylerden gelen saldırılara dahi karşı koyamadığı gerçeğiyle yüzleşilmiştir. O halde siber alanda da güçlü olmak, güçlü olunan unsurlar arasına siber alanı da dâhil etmek devletler için kaçınılmaz olmaktadır.

Siber güç; siber uzayda/alanda, siber araçlarla bu çevreyi kullanabilme, siber alanda hâkimiyet elde ederek kazanımlar sağlamak ve bu kazanımlar ve siber araçlarla siber alanın diğer aktörlerini etkileyebilme yetisidir (Starr, 2006:31). Siber güç adına yapılan bu tanımlama; etkili siber politikalar üretmek, siber aksiyon ve operasyonlar yapabilme, siber tehditleri önleyebilme, saldırı tehditlerinin kaynaklarını tespit ve takip edebilme, tüm bunları yaparken de etkilenen değil etkileyen olabilme avantajına sahip olmak gibi parametreler de eklenerek genişletilebilir. Diğer taraftan siber gücü; siber uzayda stratejik olarak etkili bir şeyler yapabilme yetisi olarak tanımlayan görüşler de mevuttur (Gray, 2013: s. 9).

Siber alanda güçlü olma çabalarının 21. yüzyıl başlarında dikkate alındığını, gecikmeli de olsa bu yeni alanın güvenlik okumalarına dâhil edildiğini belirtmek gerekir. 2000’li yıllarla birlikte ABD, Rusya, Çin, Kuzey Kore, İsrail gibi devletlerin siber alanda altyapısal reformlara giderek etkinliklerini arttırma gayretleri bu durumu göstermektedir. Siber uzayın ekonomi, hukuk, diplomasi ve güç politikaları parametreleriyle her geçen gün uluslararası politikanın ve gündemin önde gelen unsurlarından biri olduğu anlaşılması bu çabaların itici unsuru olarak görülmektedir. Devletler özellikle bilgi alanında hâkimiyet, askeri ve bilimsel istihbarat sağlama, küresel ekonomiye siber alandan gelen tehditleri önlemek gibi dürtülerle bu alanda da hareket kabiliyetlerini geliştirmeye çalışmaktadırlar (Karar, 2016).

42 2.6. Siber Diplomasi

Diplomasi denildiğinde ilk olarak akla klasik diplomasi anlayışı gelmektedir. Bu anlayış devletlerin başka devletler ile düştüğü ihtilaflı durumları çözmek için kullanılan metodlardan birisidir. Diğer bir metod ise savaştır(Demir, 2012:7). Diplomasi Tayyar Arı’ya göre bir dış politika aracı ve sorunların barışçıl yollarla çözüme kavuşturulması için kullanılan yöntemdir(Arı, 2011:338). Bu yöntem ülkelerin menfaatlerini gerçekleştirmek için Uluslararası alanda ülkeden ülkeye farklı şekilde kullanılmıştır. Faruk Sönmezoğlu’na göre ise; geniş anlamda, bir devletin tüm dış ilişkilerini nitelerken, dar anlamda diplomasi, bir hükümetin belirli konulardaki görüşlerinin doğrudan doğruya diğer devletlerin karar alıcılarına iletilme sürecidir(Sönmezoğlu, 2010:245).

Diplomasi ilk ortaya çıktığı süreçten beri farklı sistem ve yapıların içinde farklı şekilde gelişmektedir. Modern anlamda yeni diplomasi olarak I.Dünya savaşı sonrası Woodrow Wilson’un çabaları ile değişime başlayan diplomasi algısı(Çınar, 2014:168-169) son olarak özellikle küreselleşme hareketleri ile büyük değişim aşamasına girmiştir(Sancar, 2012:13). Bu değişim zamanla klasik diplomasi anlayışının yetersiz kaldığını göstermekteydi.

2000’li yıllara doğru gelirken, küresel çapta yoğun bir teknolojik ilerleme meydana gelmeye başlamıştır. Küreselleşme ile birlikte teknolojik faaliyetlerin sayesinde dünya küresel çapta küçük bir köye doğru evrilmeye başlamıştır. Gerek ulaşım gerekse iletişim anlamında dünya hiç olmadığı kadar birbiriyle bağlantılı hale gelmiştir. Özellikle siber alanın da genişlemesi bunda oldukça etkili olmuştur. İnternet sayesinde artan sosyal medya kullanımı birçok bürokrat ve devlet liderinin bu alana doğru yönelerek diplomasisini yeni yöntemlerle geliştirmesine neden olmuştur. Özellikle liberal ekole göre; Siber uzaya erişimin artması siyasal fikirlerin gelişmesini ve yayılmasını, sivil toplum ve örgütlenmesini ve ulusötesi sosyal ağların gelişimini desteklemektedir. Liberalizm, siber uzay sayesinde diplomasinin çeşitlenerek, dijital diplomasiye geçişin olabileceğini ileri sürerken aynı zamanda siber erişimin devlet davranışlarını şekillendireceğini düşünmektedir. Keza sadece devlet ile kalmayıp Uluslararası Politikayı da etkileyebileceği savunulur(Reardon and Nazli Choucri, 2012:7).

43

Siber uzayda başlayan diplomatik faaliyetler, Nye’ye göre yeni operasyonel diplomasi durumunu ortaya çıkarmıştır. Burada diplomasi yumuşak güç ile bütünleştirilmeye çalışılmıştır Joseph Nye tarafından. Ülkelerin dış politka yapım süresinde ve diplomasisinde başkalarına zorlama yerine, kendi rızasıyla isteklerinin yaptırıldığı yumuşak güç, teknoloji ve inovasyon gibi değerler ile yeniden şekillendirilmiştir. Nedeni ise dijital yani siber diplomasinin, yumuşak güç unsuru olarak ortaya çıkmasıdır(Yücel, 2016:752). Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus is zorlayıcı diplomasisidir. Ancak günümüzde zorlayıcı diplomasi sadece askeri unsurlar ile sağlanabileceği fikrinin de ortadan kalkmaya başlandığı görülmektedir. Siber politikalar ve siber diplomasi ile de birtakım caydırıcı etkilere ulaşılabilir. Siber Saldırıların ve üretilen birçok politikanın stratejik açıdan çok önemli olduğu kesindir. En önemli husus ise bu tür yaptırımların hangi devlet veya aktör tarafından gerçekleştirildiğinin bilinmemesidir. Bu durumda diplomatik bir araç olarak siber alanın kullanılmaya başlandığını kanıtlamaktadır (Güntay, 2015).

Son yıllarda birçok akademisyen BİT’lerin13 küresel bir sivil toplumun kurulmasını teşvik ettiğini ileri sürmektedirler. Siber uzay sayesinde birbirine daha iyi bağlanmış ve güçlendirilmiş, küresel siyasete yön veren barış ve demokratik normların oluşmaya başladığını ifade etmektedirler (Reardon and Nazli Choucri, 2012:8).

Öte yandan başka bir ifade şeklinde ise Dijital diplomasi (veya İnternet, siber, e-Diplomasi); devletlerin internet ortamında zamanla bazı hususların dışında

Benzer Belgeler