• Sonuç bulunamadı

E. HACI BAYRAM VELÎ

VII. SEVGİ

İmanı doğrudan sevgiyle özdeşleştirirsek, Allah-insan ilişkisinin ne derece yüksek ve güçlü bir bağ olduğunu daha iyi ifade etmiş oluruz. İman, her şeyden öte bir aşk konusudur. Aşk, kapsayıcılığı dolayısıyla imanın içerisinde bulunur ve ondan ayrılmaz. İman aşkı içerir ve aşkın ifadesi ise ameldir. En sağlıklı imana sahip olan, adalet ve sevgi yönünden en iyi davranışlarda bulunmalı, iman sevgi gibi tutumlara yansımalıdır. Allah’ı sevmek, O’na itaat ederek kendi iradesini Allah’ın iradesine tâbi kılmak anlamına gelir. Mü’min olmanın ayırıcı vasfı olan Allah sevgisi, insana iyilikler yaptırır, başkalarını da sevdirir, onu ahlâken en yüksek seviyeye çıkarır.496

Yunus Emre bu hakikati dizelerinde şu şekilde işlemiştir:

“Ben gelmedim dâvâ için, benim isim sevi için, Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim.”497

Sevgide asıl olanın sevilmek olduğu düşünülebilir. Bunu aslında çocuklar ve çocuk kalanlar daha çok talep ederler. Şurası tartışılmaz bir hakikattir ki herkes sevilmek de ister. Bu tartışılmaz bir gerçektir. Ama bu ön planda olmamalıdır, çünkü sevgide aslolan karşılıksız sevmektir. Çünkü sevgi, sevmekle oluşur. Beklenti içerisinde olmak hayal kırıklığına sebep olur.

Kalbin, bir nazargâh-ı ilâhî olduğunu da hatırlamak gerekir. Yani kalp, yüce yaratıcı ile bağ kurmada çok önemli bir yere sahiptir. Zîrâ rivayete göre Cenâb-ı Hak,

“Yere ve göğe sığmam; ancak Ben mü’min (bir) kulumun gönlüne sığarım.”

buyurmuştur.498

495 Ali Ayten, Gülüşan Göcen vd., “Dini Başa Çıkma, Şükür ve Hayat Memnuniyeti İlişkisi”, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, C. 12, S. 2, Samsun, 2012, ss. 48-49.

496 Kasapoğlu, “Allah-İnsan İlişkisi Açısından Muhabbet/Sevgi Olgusu”, s. 111-112.

497 Burhan Toprak, Yunus Emre Divanı, Odunpazarı Belediyesi Yayınları: 3, İstanbul, 2006, (şiir no:

90) s. 150.

498 Aclûnî, a.g.e., II, 195.

129

Yunus Emre, Allah rızâsı için sevmenin sevilmenin güzelliğini, gerçek manada ulaşılması gerekenin sevgi olduğunu şu mısralarda dillendirmektedir:

“Gelin tanışık edelim, işin kolayın tutalım, Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz.”499

Gerçek mü’minlerin kuvvetli sevgi diyebileceğimiz aşkı en yoğun şekilde Allah’a karşı hissedebileceği Kur’an-ı Kerim’de ifade edilmiştir: “Ve O’na kalben tam iman ettikten sonra kalplerinde en çok O’na yer verirler. İnsanlardan kimi de Allah'tan başka şeyleri O'na eş tutuyorlar da onları, Allah'ı sever gibi seviyorlar.

Oysa iman edenler en çok Allah’ı severler”500

Sevgi Allah’ın rızasını kazanmanın ve Cennet’e gidebilmenin anahtarıdır.

Hz. Peygamber Müslümanları kötü huylardan, alışkanlıklardan sakındırmakta, bunun yerine Müslümanların birbirlerini sevmelerini, kollayıp gözetmelerini tavsiye buyurmaktadır. Sevgi binanın tuğlalarını bir arada tutan harç ve çimento gibidir.

“Mü’minler birbirlerini sevmede, merhamet etmede, yardımlaşmada bir vücud gibidirler. Vücudun bir organı hastalandığında, bütün vücut uykusuzluk ve ateşle onun acısına ortak olur.”501

Selam ise sevgiye vesile olan güzel bir davranış göstergesidir.

Karşılaştığımız kişilere sağlık ve esenlik dileklerimizi sunmaktır. Selam veren kişi karşıdaki kişinin kazalardan ve belalardan korunmasını dilemektedir. Bu ancak sevgi beslenilen insanlara karşı olur”502 “İman edinceye kadar cennete giremezsiniz.

Birbirinizi sevene kadar da iman etmiş olamazsınız. Yaptığınızda birbirinizi sevebileceğiniz bir şey söyleyeyim mi: Aranızda selâmı yayın.”503 Hadiste iman, doğrudan sevgiye bağlanmıştır. Ayrıca selamlaşmanın mü’minler arasındaki sevgi bağlarının kuvvetlenmesine vesîle olacağı belirtilmiştir. Yani bir mü’min gerçekten Allah’a ve O’nun emirlerine inanıyorsa, diğer mü’min kardeşlerine sevgi beslemelidir.

499 Abdulbaki Gölpınarlı, Yunus Emre, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 1971, şiir no: 261.

500 Bakara, 2/165.

501 Buhârî, Sahih, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66; Ahmet b. Hanbel, C. IV, 270.

502 İbrahim Ünal, Kur’an Ve Sünnet Işığında Görgü, Sim Yay., Ankara, 8. Baskı, s. 134.

503 Müslim, İmân, 22; İbn-i Mâce, Edeb, 11; Ebû Dâvûd, Edeb, 142.

130

Peygambere olan sevgi Allah’a olan sevgimizin göstergesidir. “De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.

Allah bağışlayan, esirgeyendir. De ki: Allah'a ve Elçisi'ne itaat edin. Eğer (bundan) yüz çevirirlerse, bilsinler ki Allah hakikati inkâr edenleri sevmez.”504 Bu âyetler, kimin gerçekten Allah’ı sevdiği, kimin de bu konuda boş bir iddiada bulunduğu hususunda ortaya ciddi bir ölçü koyar. Allah’ı sevmenin nicelik ve niteliği, peygamberine tâbi olmanın nicelik ve niteliğiyle doğru orantılıdır.

Allah’ı sevmek, kuru sözle değil, Allah’ın buyruklarını tutmakla olur.

Allah’ın buyruklarını insanlara duyuran, sağlam yolunun rehberi Hz.

Muhammed’dir. O halde elçiyi iyi tanımak, sevmek, onun Allah’tan getirdiği mesajları -tevhîd inancını ve kulluk esaslarını- benimsemek ve onlara uymak gerekir.

Allah’ı sevdiği iddiasında samimi ve sadık olan kimse, Hz. Muhammed’e (s.a.s.), onun sünnetine uymalı, sevgi beslemeli, getirdiği mesajları seve seve kabul etmeli, tıpkı onun gibi dinin esaslarına tam bir samimiyetle sarılmalı, onu kendine her konuda model edinmelidir.505

Her türlü beşerî enerjinin ilk kaynağı, insanın hayatı sevmesidir. Sevgi sayesinde insan hayata bağlanır, bir amaç için yaşar ve fiilleri bir hedef bulur.

Sevgisiz insan ise, hayat ile tüm bağlarını koparır, böylece enerjisini ve amacını yitiren kişilik dağılmaya yüz tutar. Kur’an dengeli bir şekilde insanlığı ve kendimizi sevmemizi söylemektedir.

Seven insan, en başta inançlı insandır. Yaratıcısıyla samimi bir münasebet hâlindedir. Bu, ona bir taraftan dünyada bulunuşunun anlamını kazandırırken bir yandan da sorumluluk yükler. İnsanın psikolojik olarak iyi olmasına vesile anlam arayışında sevginin rolü büyüktür. Zira insan, ruhundaki sonsuz sevgi kabiliyeti ile anlam arayışını ve bağlılık arayışını tatmin edebilmektedir. Böylesi bir donanım içerisinde olan insan, yıkıcı değil yapıcı olur. Şahsiyet ve karakteri, yaratılış gayesine uygun olarak şekillenir. Menfi hareketler içerisinde olmaz. Kendiyle ve çevresiyle

504 Âl-i İmrân, 3/31-32.

505 Kasapoğlu, “Allah-İnsan İlişkisi Açısından Muhabbet/Sevgi Olgusu”, s. 130.

131

barışıktır, barış hâlindedir. Bütün yaratılmışlara aynı göz ile ve sevgiyle bakar. Her varlıkta ilahî güzelliği gözlemler.506