• Sonuç bulunamadı

DYO ve DRHS Sergilerine Göre Viking Ödüllü Baskıresim Sergilerinin Prestij Olarak

4.2. Viking Ödüllü Baskıresim Sergilerine İlişkin Akademisyen / Sanatçı Görüşleri

4.2.2. DYO ve DRHS Sergilerine Göre Viking Ödüllü Baskıresim Sergilerinin Prestij Olarak

Araştırmanın birinci alt problemini tanımlamaya yönelik sorulan ikinci soru “Dönemi içerisinde Viking Ödüllü Baskıresim Yarışmalı Sergilerini diğer DYO, Devlet Resim Heykel gibi süregelen yarışmalı sergilerle kıyasladığınızda kalite ve prestij olarak nerede duruyordu?” şeklindedir. Sanatçılar tarafından bu soruya verilen cevaplar şu şekildedir.

Prof. Hasan Pekmezci,

“Viking yarışmalarının ve buna katılımın resim yarışmalarıyla kıyaslanmasından yana değilim. Nedeni de resim geleneğinin hep ağır bastığı, baskıresmin bu kıyaslamada çok gerilerde bırakıldığı bir sanat ortamından gelinmiştir. Baskıresmin sanatın yaygınlaşmasında, sınırlı bütçelerle evlere, ofislere, koleksiyonlara girmesinde ne derece önemli olduğu yeterince anlaşılamamış bir

toplumsal yapı vardı. Bunca çabalara rağmen hala bugün bile baskıresim koleksiyonlara girme açısından çok gerilerdedir.

Viking yarışmalarının beklenen etkileri gereğince verebilmesi için en azından 10 yıl uygulanmalıydı ki bir veri tabanı oluşabilsin. Okullarda, atölyeleşmede belli bir zamana ihtiyaç vardı. Bunlar tam yerine oturmadan yarışma kaldırılmıştır. Bana göre 10 yıl devam edebilseydi, baskıresimde çok daha çarpıcı gelişmeler olacaktı.

Çünkü arkasında çok iyi bir sanatçı-eğitimci profili vardı. Baskıresmi değerli bir sanat alanı olarak görmeye yardım edecek çabalar vardı. İlgi açısından herhangi bir problem olduğunu sanmıyorum. Sanat ve kültür açısından kabullenmede çok sorunlar yaşayan bazı toplumlarda insanlardaki belli alışkanlıkların yıkılabilmesi çok kolay değildir.”

Prof. Gören Bulut,

“Çok iyi yerdeydi, kalitesi hiç düşük değildi. Tabi ki amatörlerde katıldı. Çünkü 50-60 resim asacaksan birtakım şeyler beklediğin gibi olmayabilir. Tabi bu bahsettiğim genel içerisinde çok sınırlıdır, sonuçta iyi jürili sergilerdi.

DYO, Resim Heykel de ise; onların yarışma kulvarları farklı. Bir defa onlar boyut olarak sizin önünüze geçiyor, o noktada çok özgürsünüz. Baskı resmin sizi sınırladığı alanlar var. İlk olarak boyutta sınırlıyor, büyük boyutlarda basabilmeniz çok zor, koruyabilmeniz zor, taşıyabilmeniz zor. Mesela dünyanın sayılı etkinliklerinden Greco Trianel’i vardır, artık ona bile bir şey göndermeyi kolaylaştırdılar. Dijital çıktı veya slayt gönderiyorsun, sonra gönder orijinalini diyorlar. Orada bir eleme yapıyorlar. İşler o kadar kolay değil, yarıştığınız alanlar farklı alanlar. Aynı görselliği taşısa bile sorunlar daha farklı.”

Prof. Mümtaz Sağlam,

“Viking Baskıresim Yarışmaları konsept olarak, düzenlendiği dönemde daha sivil nitelikli, saygın, toplumsal ve siyasal gelişmelere daha eleştirel bir dil ve anlatımla direnç gösterebilen, sanat ruhu ile daha dolaysız bir şekilde bütünleşen bir

üretimlere açık bir yapı sunuyordu. O dönemde Türkiye’de sanatla ilgilenen kesimin dikkatinden kaçmadı ve yoğun talep gördü.

Ayrıca, bu etkinliği düzenleyen firmanın kağıt üretimiyle ilgili olması, İzmirli bir işletme olması bizim açımızdan yarışmaya daha sempatik bakışımızın diğer sebebleridir.”

Prof. Dr. Ulufer Teker,

Bence prestij olarak çok iyi bir konumdaydı. Neredeyse DYO ya paralel bir konumdaydı, diyebilirim. Kalitesi yüksekti. Basit bir yarışma gibi değildi, düzeyli bir yarışmaydı. Jürilerin ve sanatçıların katılımını düşünecek olursak önemliydi.

Prof. Dr. Saime Dönmezer

“Açıkçası ben DYO’dan daha özel olduğunu düşünüyorum, belki alanım olduğu için. DYO mu? Viking mi? derseniz ben Viking’i tercih ederdim. O yıllarda da büyük ilgi görüyordu. Türkiye’nin birçok kurumundan ve serbest sanatçılardan destek ve istek alıyordu. Katılım oranları iyiydi. Gerçekten kaliteli bir çizgi yakalamıştı, o çizgiyi devam ettiremediği için çok yazık oldu.”

Prof. Hayati Misman

“Bu sergilerin ödülü de, mansiyonu da içindeydi. DYO örneğin bir yarışma yapıyor, ödül olarak resme 10 lira veriyorsam, özgün baskıya 3 lira veriyorum diyor. Viking farklıydı o anlamda, ödülü de mansiyonu da ayrı iyi bir sergiydi. Kalite olarak seçilmiş işlerin olduğu bir sergilerdi. Bu nedenle baskı sanatlarına katkısı inkar edilemez. Bizde başka sanatçıları heveslendirmek bakımından bunları destekledik.

Maalesef oldu, geçti gitti. Türkiye’de herşey çok iyi kurumsallaşamıyor. Kurumsallaşanlarda çok iyi devam ettirilemiyor. Birisinin yaptığını birisi bozuyor. Bu sergilerin arkasından büyük kurumlar vardı ama yetmedi. Oysaki o günden bugüne devam ettirilmiş olsaydı, Türk Baskıresim Sanatının bugün ki durumu daha farklı olurdu.”

Prof. Dr. Güler Akalan,

“Resim yarışmalarını hepsinde, jüri üyelerinin anlayışları etkili olmuştur. Çünkü sanat sübjektif bir olaydır. Özünde her ne kadar sanat kuralları önemli olsa da jüri üyelerinin sanat anlayışına göre değerlendirmeler olabilmekte. Bizler o dönemlerde katılımcı olarak, bu sergilere karşı kalite konusunda olumsuz bir değerlendirmemiz ve ön yargımız söz konusu değildi. (şimdi bir yarışmaya eser versem önce jüride kimler var diye bakarım, ona göre yarışmaya katılıp katılmamaya karar veririm). Bu açıdan bakıldığında o dönemde bu yarışmalar prestijli yarışmalardı. 4 yıl devam edip sonlandırılmasına çok üzüldüm, keşke devam edebilseydi. Çünkü baskıresim teknik olarak zor bir alan, özendirilmesi ve bu alana ilgi duyan sanatçıların çıkması açısından gerekliydi. Özelliklerde maddi olarak onurlandırma, alana motive olma açısından şart diyorum.

O dönemlerde sanatçılar adlarını bu alanda duyurabilmek için bu tarz yarışmalara çok ilgili ve isteklilerdi. Büyük resim yarışmalarında (DRHS ve DYO) - 70*100 kağıt sınırlaması ve çalışmanın camlı olması - baskıresim boyut olarak arada kalıyor ve çok dikkat çekmiyordu. Özellikle bu sergilerle, alanda yarışma yapılınca o alanın teknikleri daha güzel ortaya çıkıyor ve daha iyi değerlendirilebiliyordu.”

Prof. Aydın Ayan,

“Birebir olarak aynıdır, diyemem. Çünkü Türkiye’de baskı resim geleneği ve önemsenme durumu boya resme göre geridedir. Boya resim için bile milat olarak 1975’i söylerim. Bedri Rahminin yaşarken açtığı son sergidir o. Yavaş yavaş ondan sonra satış başlamıştır ve 1980 sonrası yaygınlaşmıştır. O günlerde hatırlarım siyah beyaz davetiye bile zor yapılırdı. Şimdi kütüphanemize baktığımız zaman gençlere ait bile koca koca kitaplar var.

Boya resmin her zaman baskıya göre ağırlığı olmuştur. Baskıresim resmin hep destekleyicisi olarak görülmüştür. Yanlışta değildir, kardeşidir ama küçük kardeşidir.

Viking ile DYO ve DRHS birebir aynıdır diyemem. Ama Viking kendi misyonu açısından çok önemli bir şey başlattı. Bir şeyi başlatmış olmak çok önemlidir. O anlamda Viking’in önemi çok büyüktür.

O günlerde sanatçılarda bu sergilere çok pozitif yaklaşmışlardı. Şimdi her ressamında baskı yaptığını düşünemeyiz. Farklı farklı işler yapıyorlar. Onun için boya resimle baskı resim yan yana koyamıyorum. Herkesin atölyesinde baskı presi olmayabilir. Herkes baskı yapmak istese de yapamayabilir. O dönemde pres sayısı çok azdı, sonra arttı. Onun için baskıyı önemseseler bile, gönüllerinden geçse bile ellerini süremeyen kişi çoktur. Fırçayı tuali eline aldığında yapabilirken, baskıyı yapamamıştır kişiler. Ama sanatçıların birçoğunun gönlünden baskı yapmak geçmiştir.

Viking baskı yarışması çıktığı zamanda ilgi oldukça yoğundu. Baskıresim yapanların hemen hemen hepsi katılmıştı o yarışmalara, böyle bir önemi vardı.”

Prof. Cuma Ocaklı,

“Viking’in saygınlığı yüksekti. O günlerde odak olarak DYO ve Devlet Resim Heykel Yarışmaları çok önemli ve prestijli yarışmalardı. Bunlarda benzer kalitede iyi yarışmalardı. Çünkü şimdilerdeki bu müzayede numaraları falan yoktu o zamanlar. Basın ilişkileriyle birbirlerine resim satmalar falan, koleksiyonerlik adına ticaret yapanlar yoktu daha doğrusu. Şimdilerde bu işlerde kültürel kısmından vazgeçtiler, amaç sadece almak satmak. Şimdilerin birçoğunun durumu sıkıntılıydı, o günlerde.

Seksenli yıllarda Türk Resmi şimdikiler gibi ucuzlayıp kirlenmemişti. Ta ki dünyadaki gibi koleksiyonerlik işleri bizde başlayıncaya kadar. Koleksiyonerlik dediğin ağırlıklı alıp kaldırıp müzeler kurmak için yapılan bir iştir. Bugün alıp yarın öbür tarafta müzayede de satmak değil.

Bu sergiler başlarken DYO gibi, DRHS. gibi aynı şekilde uzun vadeli düşünülüyordu. Bu alma satma numaraları bu işleri sulandırdı. Holdingdekilere o tarihlerde bu sergileri kaldırmak yerine onlara yazıylada alakalı bir sergi düşünün dedim. Türk alfabesi gelişsin dediğimi ve bunları konuştuğumuzu hatırlıyorum.”

4.2.3. Türkiye’deki Özgün Baskıresim Alanı Açısından Sergilerin Sanat