• Sonuç bulunamadı

Ödüllü Baskıresim Sergi Faaliyetlerinin Diğer Yarışmalı Sergilerde Ortaya Çıkardığı

4.2. Viking Ödüllü Baskıresim Sergilerine İlişkin Akademisyen / Sanatçı Görüşleri

4.2.4. Ödüllü Baskıresim Sergi Faaliyetlerinin Diğer Yarışmalı Sergilerde Ortaya Çıkardığı

Üçüncü alt probleme yönelik sanatçılara sorulan soru “Bu yarışmalardan sonraki yıllarda, diğer prestijli yarışmalarda baskıresim ayrı bir ödül alanı olarak yer almaya başlamış, sizce bu duruma Viking Ödüllü Baskıresim Sergilerinin bir katkısı olmuş mudur?” şeklindedir.

Dyo Resim Sergilerinde değişkenlik göstermekle birlikte 1991 yılında, Devlet Resim Heykel Sergilerinde ise 1989 yılında özgün baskıresim diğer sanat dallarından farklı bir ödül alanı olarak ayrılmıştır. Sorulan soru ile Viking Ödüllü Baskıresim Sergilerinin bu süreçlere herhangi bir etkisinin olup olmadığı belirlenmeye çalışılmıştır.

Prof. Hasan Pekmezci,

“Devlet Resim ve Heykel sergilerinde daha önce boya resmi, baskıresim ayrımı yapmadan beş ödülden birini baskıresme vermek gibi birkaç örnek olmuştu. Ancak Viking’in alana getirdiği yeni sistemden sonra Devlet Sergileri, Baskıresim ve resim olarak ayrı ayrı düzenlenmiş ve ayrı ayrı ödüllendirilmiştir. Örneğin, resimde 5 ödül veriliyorsa, baskıresimde de 5 ödül verilmiştir. Sergi kataloğu, plaketler, ödüller ona göre düzenlenmiştir.”

Prof. Gören Bulut,

“Etkisi olduğunu söyleyebiliriz, neden derseniz, çünkü Viking’in önemli bir sonucu oldu. Neden önemliydi onu söylemek isterim. Ülkemizde özgünbaskı hep plastik sanatlarda iki boyutlu resmin, hep bir yan dalı veyahut bir ardılı gibi,

röprodüksiyon gibi görüldü. Çoğaltıldığı için bir türlü gelişemiyordu. Kendini bulduğu bir yarışmaydı Viking. Bende varım demişti.

Aslında o dönemlerden hatırladığım çok önemli bir şey daha var. Orijinal resme ulaşamayan insanlar, evlerine orijinal bir baskı koyuyordu. Bu bir ara çok yaygınlaşmıştı. Ankara bunun öncülüğünü yaptı, orada daha yaygındı. Seksenli yıllarda şu bu derken insanlar baskıları taksitle almıştı. Evlerde falan baskıresimler olmaya başladı, hem de orijinal baskılardı.

Bir dönem Anadolu’da cam altı resimler, yazı resimler, litografiler yaygındı, berber dükkânlarından, kahvehanelere kadar. Bizdeki böyle bir resim kültürüydü. Eski söylemleri, söylenceleri, eski halk hikâyelerini ve kahramanlık öykülerini böyle resimlerle anlatıyordu. ”

Prof. Mümtaz Sağlam,

“Devlet Resim ve Heykel Sergileri ile aynı holdingin düzenlemiş olduğu DYO sergilerinde Baskıresim kategorilerinin oluşması bir katkı olarak görülebilir. Ama ben bu ayrımların doğru olmadığını, sanat üretiminin uygulan teknik üzerinden ayrı ayrı değerlendirilmesi fikrinin çok yerinde olmadığını düşünüyorum.”

Prof. Dr. Ulufer Teker,

“Belki ama; bence o zamanki zenginlik yok. Ayrı bir bölüm aynı şey olmuyor, o sergileri yaşamış biri olarak bunu diyebilirim. Onlar çok daha doyurucu oluyordu. Viking sergilerinde baskıresmin çok daha fazla alternatiflerini görebiliyorduk. Şimdiki sergilerde yağlıboya resim sergisinin yanında, baskıresim sıkışmış gibi geliyor bana.”

Prof. Dr. Saime Dönmezer

“Söylenebilir tabi. Viking’le en azından baskıresim varlığını ispat etmeye başladı. Diğer yarışmalara bu alanın kendi sergilerine daha fazla girmesi gerektiğini düşündürdü. Baskıyı içlerine daha fazla almaya başladılar. hala tam manasıyla ayrı değil tabi. DYO’da daha önce, evet ayrıydı, sonra birleştirdiler daha küçük duruma geldi. Resim Heykelde hala ayrı. Dolayısıyla Viking sergilerinin bu alanın

tanınabilirliğine çok büyük katkısı olmuştur. Bizim jenerasyon Viking’i iyi bilir, ilk yarışmalarımız Viking ti.”

Prof. Hayati Misman,

Katkısı olmuştur, kendi adıma bunu diyebilirim. Aslında bu kurumda DYO’nun bir kurumu. Viking sergileri kapandığında DYO kendi içinde baskıyı ayrı değerlendirelim dedi, sonra tekrar birleştirdi ama. Bu arada Devlet resim heykelde de aynı durum oldu. Son durum ne bilmiyorum ama. Viking’den sonra Türkiye’de özgün baskı bende varım dedi yani. Kişiliğini buldu bir anlamda.

Prof. Dr. Güler Akalan,

“Viking’in baskıresim alanına mutlaka bir katkısı oldu. Ayrı bir teknik, ayrı bir uygulama, ayrı sunum olduğu anlaşıldı en azından. Alan olarak bir farkındalık yarattı muhakkak. Viking’in fabrika olarak bile bence katkısı olmuştu. Özellikle Türkiye’de o dönemde gravür, lito, Japon ve Alman yüksek baskı kağıtları yoktu ve çok zor koşullar altında elde ediliyordu. Bireysel olarak yurtdışından getirtilmesi çok zordu. Viking o yıllarda her baskıda kullanılmıyor olsada metre kağıt üretmeye başlamıştı, Boyutlar 70*100 çıkmış, 1metre en ve boy, 15-20 metreye kadar üretilebilir olmuştu.”

Prof. Aydın Ayan,

Direkt bir etkisi değilde, dolaylı bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Ama dolaylı etkide de bazı kişilerin öncülük etmesinin mutlaka payı vardır. Farklı dallara ayrılmasında birileri danışmanlık yapmış, tavsiyelerde bulunmuştur. Ama öncesinde Viking’in fikir olarak ön planda olması ve bir örnek olarak bulunuyor olması, demek ki bağımsız bir tür olarak ta özgün baskı yarışması da yapılabiliyormuş düşüncesini ortaya çıkardı. Bu konuda da bir ödül verilebilirmiş fikrini öne çıkarmıştır. Bu bağlamda etkisi olduğu düşüncesindeyim. Direkt bir etki değildir bu. DYO’ya veya DRHS ya da başka şeye örnek olarak durumu sunmaları ile bağlantılıdır. Özellikle baskı resim yapanlar bunlar. Bunların arasında Süleyman Saim Tekcan vardır, Devrim Erbil vardır. Bunun için hem işini iyi yapan, hem de malzemeyi doğru

kullanarak birilerine onu sunabilen kişilere ihtiyaç var. Bu konuda benzer başka birilerinin de payı vardır

Prof. Dr. Süleyman Saim Tekcan,

“Devlet sergilerinde baskıresim, heykel, seramik, resim diye ödül verilen dallar var şuan. Daha önce bunlar birleşikti. Birleşik olduğu zamanlarda devlet sergisi onur ödülü almıştım. Demek ki bir baskı, boya resim veya heykelle de yarışabiliyor, bu o demektir. Sonra bunlar ayrıldı birbirlerinden. Ayrılması açısından düşünürsek oradaki jüri üyeleri, bunları birbirleriyle yarıştırmak doğru değildir. Elma, armut yarıştırılamaz, ikisi birbirinden farklı şey diye düşünmüştür. Bunların farklı olduğunun anlaşılmasına Viking’in bir etkisi muhakkak olmuştur tabi. Bunun bir faydası da oldu tabi, olmadı da değil. O zaman her dalda başvurular arttı. Dolaylı olarak hocalarının da vasıflarıyla alakalı olarak o dallarda iyi yetişmiş öğrenciler çıktı ortaya. Bunlarda sonra ki yarışmalarda ödül ve sergilemeler aldılar.”

Prof. Cuma Ocaklı,

“Olmadı değil etkisi oldu, fakat diğer sergilerde de(DYO,DRHS) tutmadı, çünkü ödüllere az para koydular, sanatçıları özendirmediler. Bir de çıkan işleri iyi değerlendiremediler. Esas benim üzüldüğüm nedir biliyor musun; bugünkü jürileri olarak o zamanlar olsaydım her sene ödül alan baskıları çoğaltır( tabi sanatçısına çoğalttıracaksın, bundan 100 tane yap derdim),Türkiye’de özel yada devlet 100 tane kurumu seçerdim. Çalışmaları parasız verirdim onlara, bunun öyle bir masrafı falanda olmazdı. Biz bu işi zamanında özendirseydik, burada paranın işlevi, yani anahtar görevinden bahsediyorum. Bu şekilde sanatçıların baskıresimlerini Türk Resim hayatına serpselerdi, baskıresim bugün çok başka yerlerde olurdu.

Bu işleri toplum hayatına katmadığınız sürece, sadece entelektüel piyasada olduğu zaman bir şey olmuyor. Böyle deyince beni idealist buluyorlar, ama ben öyle düşünüyorum. Bence resim seni gelip evinde eğitiyorsa daha önemli.

Zamanında birilerine demiştim; şu kibrit kutularına ressamların işlerini basalım, herkes bir şekilde bunu kullanıyor. Buna insanlar bir gün olmazsa bir gün, bu nedir diye bakar en azından. Bir isim bir söz öğrenir. Göre göre renk duyarlılığı gelişir. Bu manada bizde toplumu içine katan bir kültür politikası olmadı, diyebilirim.”

4.2.5. Sergilere Katılmış Öğrenciler ve Sanatçılar Açısından,