• Sonuç bulunamadı

568. Biz senin latîf sözüne alışmışız; biz senin hikmetinin sütünden içmişiz

Belgede MESNEVÎ-İ ŞERÎF 1.Cilt 1.Kitap (sayfa 154-159)

155

569. Allah aşkına, bize bu cefâyı etme; lütfet, bu günü yarına bırakma!

570. Gönül sana rızâ verir mi ki bu âşıklar, nihâyet sensiz nihâyetsiz kalsınlar?

571. Hepsi karada balık gibi çırpınıyorlar; ırmaktan, bendi kaldır da, suyu aç!

572. Ey (Zât-ı şerîf) ki bu zamanda senin gibi kimse yoktur; Allah için halkın feryâdına yetiş!

Vezîrin murîdleri kovması

573. (Vezîr) dedi ki: Ey dedikodunun mağlûbu olup dil ve kulak sözünün nasîhatını isteyenler, kendinize gelin!

574. Alçak olan his kulağına pamuk tıkayınız; gözlerinizden his bağını çıkarınız!

Aşağıların aşağısı olan elementler âleminin parçalarından bulunan his kulağını, zâhiri meşgûliyetlerinden alıkoyunuz! Kalb gözünüzden, zâhiri his bağlarını çözüp atınız!

575. O sır kulağının pamuğu baş kulağıdır. Bu sağır olmadıkça, o bâtın sağırdır.

Ya'ni rûh kulağını tıkayan pamuk dediğimiz şey, baş kulağının faaliyeti-dir. Bu zâhir kulağı dünyevî meşgûliyetlerden sağır olmadıkça, o bâtın ve rûh kulağı sağırdır.

576. “İrciî" hitâbını işitmeniz için, hissiz ve kulaksız ve fikirsiz olunuz!

156 Bu beyitte

(Fecr, 89/28)

“İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh”

"Ey mutmainne nefs, râzı olmuş ve râzı olunmuş olduğun halde Rabb'ine dön!"

âyet-i kerîmesine işâret buyrulur. Ya'ni bu âyet-i kerîmedeki ilâhî hitâba nâil olmak için, nefsin bütün nefsâni heveslerine dönmekten emîn olması ve nefsin böyle bir emniyet kazanması da beş zâhiri duyunun ve mâsivâ fikrinin mağlûbu ve esîri olmamasıyla olur. Vezîrin söylediği sözler hakîkattir ve kıymetlidir; fakat bu hakîkati hîle ve oyunlarında kullandığı ve niyeti bozuk olduğu için, ne kendisine ve ne de dinleyenlere faydası yokur.

Vezîrin sözlerinin hakîkat olması i'tibâriyle Cenâb-ı Pîr sâlikleri terbiye için vezîrin ağzından birçok hakikatleri beyân buyururlar.

577. Sen uyanıklığın dedikodusunda oldukça, uyku sözünden bir koku alabilir misin?

Sen uyanıksın ve bu uyanıklık içinde muhatabların ile konuşmaktasın;

sen bu hal içinde iken rü'yâ görüp, rü’yâ âlemindeki muhatablarınla konuşabilir misin? Hayır. Çünkü sen henüz bir yurdun imkânında gark olmuşsun; rü'yâ yurduna girmek için uyanıklık hâlini terk etmelisin.

578. Bizim sözümüz ve fiilimiz dışın seyridir; için seyri ise, göğün üstüdür.

Bulunduğumuz şehâdet mertebesi, zâhir âlem olduğundan bu âlemdeki sözlerimiz ve işlerimiz de yine bu âleme mensûp, dışa ve zâhire âit bir seyirdir. Bu âlemin iç yüzünün seyri ise, yedi kat unsurlardan oluşmuş göğün üstündedir; çünkü bu gökler de zâhir âlemdendir.

579. His karadan doğduğu için, karayı gördü; can Îsâ’sı ise, ayağını

denize koydu.

157

Zâhirî his karadan, ya'ni unsurlardan var olduğu için, unsursal sûretleri görür; fakat insânî rûh ise Îsâ (a.s.) gibi ilâhî üfleme olduğu için, ma’nâ âlemi deryâsına ayağını koydu.

580. Unsurî cisimlerin seyri kara üzerinde oldu; canın seyri ise, ayağını denizin ortasına koydu.

581. Ömür, gâh dağda ve gâh denizde ve gâh çölde, unsurlar yolunda geçince,

582. Sen hayat suyunu nerede bulacaksın, denizin dalgasını nerede yaracak-sın?

583. Toprağa mensûp olan dalga bizim vehmimiz, anlayışımız ve düşün-cemizdir. Suya mensûp olan dalga ise, mahv ve sarhoşluk ve fenâdır.

Kesîf mülk âlemi ile, latîf melekût âlemi, Hakk’ın vücûdunun mertebele-rinden birer mertebedir; ve Hakk’ın tecellîleri her bir âlemin gereklerine göredir. Çünkü tecellî, mahallin isti'dâdına tâbi'dir. İnsan ise, cismânî vücûdu ile mülk âlemini ve rûhânî vücûdu ile melekût âlemini toplamıştır.

Şimdi insanın vehim ve anlayış ve düşüncesi, kesîf vücûdun akılsal faaliyyetlerinden doğduğundan, toprağa ve cismâniyyete âit birer tecellî dalgalarıdır; ve bu dalgalar insanın rûhânî vücûduna olan tecellîlerin perdeleridir. Bundan dolayı sâlik bu kesîf mülk âlemine olan ilgisini kesince, karşısına rûhânî vücûduna âit tecellî dalgaları çıkar; bunlar da mahv ve sarhoşluk ve fenâ dalgalarıdır.

"Rûhânî mahv" budur ki, sâlik kendi vücûdunu idrâk edici olduğu halde, kendisini Hakk’ın vücûdunda mahvolmuş görür; oysa bu görüşte ikilik ve gizli şirk vardır.

"Rûhânî sarhoşluk" budur ki, sâlik kendinin kendiliğini idrâk edici olduğu halde, rûhun lezzetleri ve zevkleri ile sarhoş olur. Kendi vücûdunu idrâk ile ispât ettigi için, bunda da ikilik ve gizli şirk vardır.

"Rûhânî fenâ" budur ki, sâlik kendi varlığını idrâk edici olduğu halde, Hakk’ın vücûdu karşısında, kendisini cismen ve rûhen fânî görür; fakat mâdemki kendi varlığını idrâk edicidir, bunda da ikilik vardır; ve bu rûhânî mertebeler "hakîki mahv" ve "hakîki sarhoşluk" ve "hakîki fenâ" ya'ni "fenâ

158

içinde fenâ" ve "salt küllî fenâ" mertebelerinin perdesidir.

584. Sen sarhoşlukta oldukça, o sarhoşluktan uzaksın, sen bundan mest oldukça, o kadehten körsün.

Ya'ni sen cismâniyet âleminin vehminden ve anlayışından ve düşünce-sinden sarhoş oldukça, rûhânî sarhoşluktan uzaksın. Nitekim Hak Teâlâ dünyâ ehli hakkında:

(Hicr, 15/72)

“Le amruke innehüm le fî sekretihim ya’mehûn”

"Yâ Habîbim! Senin ömrüne yemîn ederim ki, onlar sarhoşlukları içinde gark olmuşlardır"

buyurur.

Ve sen rûhânî zevkten mest oldukça, hakîki sarhoşluk kadehinden körsün.

585. Zâhirin dedikodusu toz gibi gelmiştir, bir müddet susmaya alış; akla sâhip çık!

Cismâniyet âleminin vehmine ve anlayışına ve düşüncesine dayalı olan sözler, toz gibi dağılıp gider ve konduğu yerlerde de paslar oluşturur. Bir müddet bu zâhirî dedikodudan vazgeç de, aklına sâhip çık. Çünkü akıl, insan vücûdunda, ilâhî halîfe olan rûhun vezîridir.

159

Halveti bırak! diye mürîdlerin tekrar mürâcaatı

586. Hepsi dediler ki: Ey yara isteyen hakîm, bu aldatmayı ve bu cefâyı bize söyleme!

Mürîdler hep bir ağızdan dediler ki: Ey bizim zevkimize yara açmak is-teyen ilâhî hakîm, bizi bu sözler ile aldatma ve üzme!

587. Hayvana, kudreti kadar yük koy; zayıflara tâkatı kadar iş buyur!

588. Her kuşun yemi onun ölçüsüdür; her kuşun yiyeceği bir incir olur mu?

589. Eğer çocuğa süt yerine ekmek verirsen, zavallı çocuğu o ekmekten ölmüş bil!

590. Ne zamanki dişlerini çıkarır, ondan sonra da gönlü kendiliğinden

Belgede MESNEVÎ-İ ŞERÎF 1.Cilt 1.Kitap (sayfa 154-159)