• Sonuç bulunamadı

Sen Ben ve Diğerleri

3. SANATI

3.4. Öyküleri

3.4.1. Öykü Anlayışı

3.4.1.1. Kitaplaşmamış Öyküleri

3.4.1.1.3. Sen Ben ve Diğerleri

“Sen Ben ve Diğerleri”56 nde iç içe geçmiş iki vaka ve iki ayrı şahıs kadrosu vardır. Kahraman anlatıcı orta yaşlı bir yazardır. Arkadaşı Sezer ile Fethiye’ye dinlenmek ve eski bir arkadaşı olan Bülent’i ziyaret için gelmiştir. Bülent’le otururlarken hem dostluktan; hayattan, gelecekten konuşurlar, hem de başka insanların kendilerine benzeyen hikâyelerine şahit olurlar.

Şahit olunan iç öykü, ana öykünün iletişimsizlik temasından uzak değildir. Demir Bey ve Emel Hanım, kaçınılmaz bir beraberliği sürdürmeye çalışan bir çifttir. Fethiye’de yetişkin kızları Ayşegül’le birlikte yaşamaktadırlar. Demir Bey, karısıyla yıllar önce İşçi Partisi’nin kuruluş yıldönümünde tanışmıştır. O zamanlar evli olan Demir, çevresi tanınmış insanlarla dolu, bir şirketin genel müdürüdür. Emel Hanım ise onun şirketinde sekreterlik yapan 25 yaşlarında, çevresindeki erkekleri büyüleyen

bir kadındır. Nitekim Demir onun gözüne girmek için sosyalist savaşına girer. İşçi Partisi’ne katılır. Sonunda da karısından boşanarak onunla evlenir. Artık niyeti yeni karısıyla mutlu olmaktır. Ancak Emel siyasi mücadelenin içinde olmak ister. Genç kadın, bir gün A… adlı militan bir gençle tanışır. Demir, bu aşkı anladığında onları ayırır, karısını alarak Fethiye’ye taşınır. Emel Hanım, sevdiği adamı unutamaz ve sürekli bekleyiş içinde yaşar. Bu bekleyişte alkolden yardım umması da onu tüketir. A… yıllar sonra Fethiye’ye gelir, kolunda yeni evlendiği karısı ile o artık bir devrimci değil, tipik bir kapitalist, eski siyasi mücadele günlerini, etrafına anlatan bir reklam ajansı sahibidir. O günden sonra Emel kendini iyice bırakır. Karşılıksız bir aşkın ve ölüm beklentisinin tükettiği ailenin sevgisiz ortamında Ayşegül de sevgiyi limanda teknenin bir kaptanı olan Mendos’ta bulmuştur. Demir ve Emel de geri kalan hayatlarını uzun akşam oturmalarında içki içerek ve iyi bir eğitim alsın, sağlıklı ilişkiler kursun diye üzerine titredikleri kızları hakkında endişelenerek geçirmektedirler. Öykünün sonunda bu hazin ilişkiyi Bülent’ten dinleyen yazar, onlarla kendi arasında bir özdeşim kurar ve düşüncelere dalar.

Sorunlu hayatların ele alındığı öyküde aşk ve iletişimsizlik gibi konulara ağırlık verilir. Öykü vaka itibariyle statiktir. Yarım kalan aşkın insanları sonraki hayatında mutsuz edeceği fikri öyküde vurgulanır ve sevgisiz yapılan evliliğin hem bireylere, hem de çocuklara zarar vereceği mesajı verilir. Bir diğer tema da politikadır. Toplum kendisini biçimlendirmek, dönüştürmek isteyen gençlerin mücadelesine duyarsız kalmıştır. Yazar bu noktada duyarlı olunması gerektiği kanaatindedir.

Öykü, şahıs kadrosu bakımından oldukça kalabalıktır. Bütün karakterler, kendilerini sahil kasabasına atmış kent yorgunu kişilerdir. Öykünün asli karakteri anlatıcı kadındır. Yedi yıl önce âşık olduğu adamı unutamamış olan kadın, yalnız ve mutsuzdur. Yaşadığı aşkın hüznünü yıllarca duyan kadın, hayata küskün, tek başına yaşayan, maddi olarak sıkıntı yaşamayan bir kişidir. Öykünün bir diğer kişisi anlatıcı kadının yedi yıl önce âşık olduğu Bülent’tir. İstanbullu olan Bülent, ailesinin ve çevresinin bütün tahminlerinin aksine kentten kopmayı başarmış, kendisine Fethiye’de küçük bir dükkân açmış ve yetingen bir hayat sürmeyi öğrenmiştir. Bülent, kentte kalabalığın içinde kaybolmuş bir isimken, burada kendi hayatının tek aktörüdür. Onun bu doğayla ve kendiyle barışık hâli, asli karakter olan kadının onda

sevdiği ve bir zamanlar ona âşık olmasına sebep olan şeydir. Öyküden anladığımız kadarıyla Bülent, kendiyle barışık, yaşadığı sorunlar karşısında yılmayan ve doğaya âşık bir kişidir. Anlatıcı kadın kahramanın yakın arkadaşı Sezer, geride bıraktığı hayatında toplumsal ilişkilerinde ve gönül meselelerinde başarısız olmanın verdiği hırçınlıkla kırıcıdır. Onun kişiliği yakın arkadaşı anlatıcının bakış açısıyla çözümlenmeye çalışılır. O da sonu hüzünlü ilişkiler yaşamış, şu an mutsuz ve yalnız bir kadındır.

Öykünün ikinci vakasının figürleri Emel ve Demir adında sorunlu evlilik yaşayan çift ve kızları Ayşegül’dür. Demir, gençliğinde siyasi örgüte mensup, sosyal ve güçlü bir kişidir. Yazar tarafından olumsuz çizilen tek karakter Demir’dir. Şimdiki karısını sevdiği adamdan ayırıp zorla kaçıran Demir, aslında yaptığı hatanın farkındadır. Ancak, onun bu pişmanlığı yazarın bu karakteri olumsuz resmetmesini önlemez. Despot, anlayışsız yönleri ile karısı ve kızı üzerinde baskı kuran adamın tek eğlencesi içki içmek ve gezmektir. Öykünün bir diğer figürü olan Emel ise mutsuz, hayattan beklentisi olmayan bir kadındır. Yıllar geçmiş olmasına rağmen sevdiği adamı unutamayan kadın, içine kapalı ve pasiftir. Tek uğraşı kızı Ayşegül’dür. Kızı için kocasına yıllarca katlanan kadının mutlu olduğu tek şey içkidir. Ayşegül ise sorunlu bir ailede yetişmiş mutluluk arayışında olan genç bir kızdır. Annesi gibi o da mutsuz ve hüzünlüdür. Sevgiyi dışarılarda arayan kız, sonunda aradığı aşkı yanlış bir kişide bulur. Öyküde Ayşegül’ün sevdiği adam üzerinde durulmaz. Orta yaşlı olduğu ve bir geminin kaptanı olduğu dışında ayrıntı verilmez.

“Sen Ben ve Diğerleri”, otobiyografik karakterli birinci şahıs anlatıcı diyebileceğimiz ve anlatıcının bizzat yazarın kendisi olduğu öykülere örnek teşkil eder. Yazar, ilk kez bu öyküde kendisini kurmaca bir kişilik olarak dâhil etmiş gibidir. Öykünün kahraman anlatıcısı her ne kadar ismini vermezse de pek çok açıdan gerçek yazar Selçuk Baran’a benzer. Bu da öyküyü anı-kurgu arasında bir yere taşır. Öyküde asli karakter bir yazardır ve arkadaşı Sezer ile bir sahil kasabasında tatildedirler. Kahraman anlatıcı, tanışıklığı yedi yıl öncesine dayanan arkadaşı Bülent’in hediyelik eşya dükkânına ziyarete gider. Orada Bülent ona “Bizim ilişkimizde abartılı hiçbir yan bulamadığınız için onunla ilgili hiçbir şey yazmadınız” (s.72) sözleri ile neden kendisini de öykülerine kurmaca bir kişilik olarak dâhil

ayrıca tıpkı Selçuk Baran gibi İstanbul’da yaşamakta ve şehre alışmaya çalışmaktadır. Ayrıca onun gibi çiçekleri çok sevmektedir. Öte yandan “Sen, Ben ve Diğerlerinin” asli kişisine benzeyen orta yaşlı aydın kadınlar, onun pek çok öyküsünün de asli kişisidir.

Olayların, anlatıcı kahraman tarafından anlatıldığı bu öyküde, en çok geri dönüş tekniği kullanılır. Arkadaşı Sezer ile otururken karşı masada sorun yaşayan çifti gören anlatıcı kadın, o esnada yedi yıl öncesine döner. Kendisinin ve sevdiği adamın yıllar önceki davranışları ve duyguları ile bugün geldikleri durumu karşılaştırır. O zamanlar Fethiye “arsız turistlerin kirlettiği yer” (s.73) değildir. Sokaklar, kıyafetler, insanların yüzlerindeki gülümseme bile farklıdır. Yine ikinci vakanın gelişmeye başladığı sahnede de Emel ve Demir gençlik yıllarına giderler. Demir, gençken aktif rol aldığı siyasi örgütteki günlerine dönerken, Emel de âşık olduğu adamdan kocası tarafından ayrılmak zorunda kaldığı günleri hatırlar. Yine Emel’in yaşadığı pişmanlıklar, kocasından nefret etmesi iç çözümleme yöntemi ile ele alınır. Özellikle kişilerin ruhsal yapılarını anlamamıza yarayan diyalog yöntemi de öyküde kendini gösterir.

Belirttiğimiz bu tekniklerin kullanılmasıyla oluşturulan öykünün zamanı iki ayrı katman olarak ilerler. Haldeki zaman birkaç günlük bir kesitken; yedi yıl öncesinde yaşananlar da bu kesite sıkıştırılır. Bir yaz akşamı “güneş iyice batıya yanaşmışken” (s.73) başlayan vaka, gece yarısına kadar iki kadının bir bungalovda içkinin de eşlik ettiği sohbetleriyle devam eder. Zaman atlaması sahneyi de değiştirir. Ertesi sabah her ikisi de Fethiye sokaklarında dolaşmaktadırlar. İçlerinden anlatıcı, öğleden sonra eski sevgilisi Bülent’in yanına gider. Birlikte geçmişlerini hatırlarlar. Öyküde mekân, Fethiye’nin bir sahil kasabasıdır. Yazar, diğer öykülerinde uyguladığı ayrıntılı mekân tasvirini bu öyküsünde uygulamaz. Sadece isim olarak vermeyi tercih eder.

Baran, bu öyküsünde kurguladığı kişileri inandırıcı kılmak için dili başarılı bir şekilde kullanmıştır. Gerek bakış açısından yararlanılan kişinin gözünden dış dünyaya bakarken, gerekse karakterlerin kişiliğini ele veren diyaloglarda veya monologlarda dilin gerçekliğe hizmet ettiği fikrine varırız.

Benzer Belgeler