• Sonuç bulunamadı

Dr Kemal Sorgun’un Bir Günü

3. SANATI

3.4. Öyküleri

3.4.1. Öykü Anlayışı

3.4.1.1. Kitaplaşmamış Öyküleri

3.4.1.1.2. Dr Kemal Sorgun’un Bir Günü

Baran’ın kitaplaşmamış öykülerinden ikincisi “Dr. Kemal Sorgun’un Bir Günü”55 isimli öyküsüdür. Kemal Sorgun adında bir doktorun, evli kadınla yaşadığı bir günlük yakınlaşma ve çiftin yaşadığı ruhsal süreç öyküde derinlemesine ele alınır. Vaka, Başhekim Kemal’in o gün hastanedeki işi vaktinde, yani saat tam beşte bitişi ile başlar. İş çıkışı doktor, gittiği kasabanın kaplıca otelinde sevdiği kadınla karşılaşır. Kadın orada açık yüreklilikle sevdiğini itiraf eder ve gider. Doktor, bu aşka karşılık verememenin hüznü ile kasabanın tenha yollarında bir süre dolaşır. Bu arada kadın da, yanmaya başlayan akşam ışıkları ile birlikte, otomobille evine ve kendi kocasına dönmüştür. İkinci sahnede devreye bir trafik kazası olayı girer. Doktor, akşam trafik kazası dolayısıyla hastaneye çağrılır ve ancak saat on ikide evine dönebilir. Uyumadan önce kısacık bir güne sığan bir aşkı, hastanedeki hayat ile ölüm kalım savaşını düşünürken öykü biter.

Yazarın, bu öyküde üzerinde durduğu tema aşk duygusudur. Baran, öykü boyunca kocası ile mutlu olamayan bir kadının, kendisine yakın bulduğu bir adamla yakınlaşmasının sebepleri üzerinde durur ve okuyucuya insan bir şeyi çok istiyorsa mutlaka yapmalı mesajını verir.

Baran’ın, aşk duygusunu anlattığı öyküsünde yasak aşkı yaşayan çift, okurun sempatisini kazanacak şekilde çizilmiştir. Özellikle evli olduğu halde başka bir erkeğe yakınlaşan kadına karşı merhamet duygusu uyandırılmaya çalışılır. Baş figür doktorun kendisidir. Öyküden başarılı bir doktor olduğunu ve Ferhan adında evli bir kadını sevdiğini anlıyoruz. Doktorun fiziksel görünüşüne dair öyküde ayrıntı yer almamaktadır. Doktor, geleneklere önem veren, sağduyulu bir adamdır. Âşık olduğu kadını evli olması sebebi ile reddedecek kadar realist bir kişidir. Öykünün ikinci figürü ise yasak aşk yaşayan Ferhan adındaki kadındır. Ferhan evliliğinden,

kocasından ve kocasının çevresinden mutlu olmayan bir kadındır. Yazar, Ferhan’ın başka bir adama yakınlık duymasının sebeplerini onun ağzından vererek okuru anlayışlı olmaya davet eder. Ferhan’ı sevdiği adama çeken tensel bir arzu değil, kendini onunla iyi hissetmesidir. Bu, eşine ve içinde yaşadığı burjuva değerlerine karşı yabancılaşmış Ferhan için hayatî bir şeydir. Öyküde Ferhan, doktora göre daha cesur, dobra ve gözü karadır. Evli olmasını aşkını yaşamasına engel olarak görmez. Öyküde ismen adı geçen bir kişi de Ferhan’ın kocasıdır. Karısını mutsuz ettiğini, arkadaşlarıyla olan samimi ilişkilerini, karısının ağzından öğreniriz.

Öyküde anlatıcı ihtiyaç duydukça bakış açısını değiştirerek karakterlerin zihninde gezinir. Öyle ki karakterlerin zihninden geçenlere her an tanık oluruz. Öyküde kullanılan bakış açılarından biri, Ferhan’ın bakış açısıdır: “Her şey başka türlü olabilirdi, diye düşünüyordu. Beni kurtarabilirdin. Evet, ne sandın ya, sen! Kurtarabilirdin beni. Senden başka kim yardım edebilirdi ki bana? İstemediğim bir rolü üstlenmekten, kocamın karısı, kocamın arkadaşlarının arkadaşı olmaktan kurtarabilirdin beni.” (s.19). Ferhan’ı bu duygularla kocasının yanında bırakan üçüncü tekil anlatıcı, ardından Ferhan’ın arkasından bakakalan doktora döner. Bir trafik kazasından dolayı on ikiye kadar mesaisi uzayan doktor, yaralıları tedavi eder.

Öykünün anlatımında kullanılan en belirgin teknik iç monologdur. Kocasından sıkılan Ferhan ile doktorun duygusal çöküşleri iç monolog tekniği ile okura sunulur. Ferhan, kocasına olan öfkesini, doktor ise sevdiği kadına sahip çıkamamanın verdiği üzüntüyü bizzat kendi ağzından anlatır. Öykünün zayıf tarafı, tezinin diyalogların, betimlemelerin, ruhsal çözümlemelerin arasında kaybolmasıdır. Yazar, öyküde ayrıntılı betimleme yolunu seçer. Sevimli sahil kasabaları, siteleri söz konusu olduğunda uzun betimlemelerden kendini alamaz. Beyaz badanalı, bitiştik nizam evleri, yürüyüşe çıkan tatilcileri, alabildiğine sıkıcı ve sıradan bulunsa da tüm ayrıntısı ile gözler önüne serer. Söz gelişi: “Koru-kent sahil sitesinin çevrelediği koyu derin lacivert suları… Suları süsleyen, ince, zarif, beyaz tekneleri, uzun tahta bir iskele ile denize doğru ilerleyen ard arda kayaların arasındaki küçük liman... Sitenin kaya evleri yamaçlarla kıyıya inen sivri burunlu dalgalar biçiminde serpiştirilmişti. Denize uygun eğimle alçak basamaklarla inen ara yollarda uzun etekli, bol giysileri, güneşten yanmış, çıplak sırtları, kolları ile kadınlar, şortlu erkeklerle yürüyorlardı.” (s.18) der. Öykünün sadece bir yerinde geriye dönük bilgi

veren yazar, olayların akışını hızlandırmak ve durumları izah için de diyalog tekniğini kullanmıştır. Özellikle Ferhan ile doktor arasında yaşanan bu diyaloglar, kişilerin psikolojik durumlarını göstermesi açısından da önem arz etmektedir.

Bir günlük çerçeveye sığdırılmış olan vaka, her ne kadar kısa bir zamana sığsa da üçüncü tekil anlatıcının bakış açısını kullandığı kişilerin geçmişinden taşıdığı bilgiler, okurun kısa zaman diliminde yaşananları anlamasını sağlar.

Olaylar bir kasabada geçer. Başhekim Sorgun, taşranın renkli sosyal hayat sahneleri sunamayan imkânsızlıklarına rağmen, büyük kentte yaşamak istemez. Kasabanın binalarla gölgelenmemiş açık ufku, sakin yaşantısı İstanbul’a tercih edilir.

Taşrayı merkez alan bir anlatı olan öyküde yazarın kullandığı dil akıcı ve sadedir. Selçuk Baran, birçok öyküsünde olduğu gibi bu öyküsünde de, çiçeklere ve çiçek adlarına, geleneksele duyulan özlem ve doğaya sığınma gibi sembolik anlamlar yüklemiştir. Yazarın nesnelere bu şekilde sembolik anlam yüklemesi öykünün dil ve üslubunda dikkat çeken bir özelliktir. Aslında çiçekleri sevmek, çiçek adlarını bilmek Baran’ın karakterlerinden daha çok kadınlara özgü bir zevk olarak karşımıza çıkar. Doktor Kemal Bey, bunun istisna örneğidir. Bunun yanı sıra diyaloglardaki yerel tabirlerin kişiliklerle uyumlu olması, öyküyü kişi ve dili yönüyle de tutarlı hale getirmiştir.

Benzer Belgeler