• Sonuç bulunamadı

SELÇUKLU DİN POLİTİKASININ BİLİM VE EĞİTİME YANSIMALARI Selçuklular dönemi, siyasi ve askeri yönden olduğu gibi ilmi ve fikri yönden de bir

gelişme dönemini yaşamıştır. Bunun en açık delillerinden birisi kurulan medreseler ve kütüphaneler,549 bir diğeri ise bu dönemde birçok bilim adamının yetişmiş olmasıdır.550 Nizâmiye medreselerine geçmeden önce konunun daha iyi kavranabilmesi ve bütünlük oluşturması açısından Selçuklular öncesi eğitime ve medreselerin ortaya çıkışına kısaca göz atmak istiyoruz.

İslâm’ın ilme önem vermesi nedeniyle551 İslâm dünyasında eğitim-öğretim faaliyetleri Hz. Peygamber döneminden itibaren özellikle üzerinde önemle durulan konulardan biri olmuştur. İslâm dünyasında medreselerden önce eğitim ve öğretim faaliyetlerinin, İslâm’ın başlangıcıyla birlikte muhtelif yerlerde yapıldığı bilinmektedir.552 Özellikle Mescitler ve câmiler dini ilimlerin öğretildiği yerlerdi ki553 mescit İslâm’da ilk eğitim kurumu olarak kabul edilir.554 Hz. Peygamber, Emeviler ve Abbâsiler döneminde eğitim-öğretim Mescit, camiî, küttâb, saray ve bilginlerin evlerinde, kâğıtçı dükkanlarında (varrakun) hatta sokaklarda yapılmaktaydı.555 Mescit ve camilerin yapılmasından önce ise eğitim, genellikle evlerde556

549 Mevdudi, Selçuklular Tarihi, s. 32–33; Kafesoğlu, Selçuklu Tarihi, s. 175; Turan, Selçuklular, s. 328; İsmail Erünsal, “İslâm Medeniyetinde Kütüphaneler”, DGBİT, C. XIV. , Çağ Yay. , İstanbul 1989, s. 245.

550 İslâm dünyasının birçok fıkıh, kelâm, tefsir ve hadisçileri Selçuklular döneminde yetişmiştir. “Ebu’l-Kasım Kuşeyrî, Ebu İshak Şirazî, Gazzâli, Ebu’l-Meâli Cüveynî, Ebu’l-Yusr Muhammed Pezdevî, Ebu’l-Mu’in en- Nesefî, Serahsi, Abdülkerim eş-Şehristanî, Şeyhülislâm el-Ensâri el-Herevî, Begâvî, Ebu Leys es-Semerkandî” bunlardan bazılarıdır. Dini ilimlerin yanı sıra Matematik, Geometri, Astronomi, Şiir, Edebiyat, Tarih alanlarında da ilerleme kaydedilmiş ve bu alanlarda Ömer Hayyam, Ebu’l-Muzaffer İsfizârî, İbnü’l Habbâriye, Ebiverdî, Muhammed Beyhakî, İbnü’l-Cevzi, Râvendî, Sıbt gibi şahsiyetler yetişmiştir. Geniş bilgi için bkz: Kafesoğlu,

Selçuklu Tarihi, s. 158–178; Râvendî, age, C. I. , s. 30; Topaloğlu, age, s. 175–177; Selim Özarslan,

“Selçuklularda Kelâm İlmi ve Kelâm Âlimleri”, I. Uluslar arası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Kongresi, SÜSAM Yay. , Konya 2001, s. 139–142; Ahmet Yıldırım, “Türkistan Coğrafyasında Yetişen Ünlü Din Bilginleri”, Türkler, C. V. , YT Yay. , Ankara 2002, s. 682–688.

551 “…Ey Rabbim’ Benim ilmimi artır, de”. (Kur’ân-ı Kerim, Tâhâ, 114.) “Eğer bilmiyorsanız, ilim ehline sorun”. (Kur’ân-ı Kerim, Nahl, 43.) “Kalem ve yazdıklarına yemin olsun ki”. (Kur’ân-ı Kerim, Kalem, 1.) Bu ayetler İslâm’ın ilme ne derece önem verdiğini gayet açık bir şekilde göstermektedir.

552 Ziya Kazıcı, İslâm Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi, Kayıhan Yay. , İstanbul 1999, s. 330.

553 Talas, age, s. 17; Mahmut Karakaş, Müsbet İlimde Müslüman Âlimler, KB Yay. , Ankara 1991, s. 60; Chikh Bouamrane, “İslâm Tarihinde Eğitim Öğretim Kurumları”, AÜİFD, C. XXX. , Çev: Nesimi Yazıcı, AÜİF Yay. , Ankara 1953, s. 281.

554 Makdisi, Yüksek Öğretim, s. 51; Ramazan Şeşen, Salâhaddin Eyyûbi ve Devri, İSAR Yay. , İstanbul 2000, s. 390.

555 Talas, age, s. 17; Hişama Naşabi, “Eğitim Kurumları”, İslâm Şehri, Çev: Elif Topçugil, İz Yay. , İstanbul 1997, s. 88–89; Kazıcı, age, s. 330.

556 Hz. Muhammed Mekke’de iken Erkam adlı sahabenin evinde Kur’ân-ı Kerîm’i öğretmeye başlamış, Medine’ye hicretten sonra Mescid-i Nebî’nin bir kısmı “Suffa” veya “Zulla” ismiyle eğitime ayrılmıştır. Musab b. Umeyr Medine’ye, Muaz b. Cebel Yemen bölgesine Kur’ân ve dini eğitimlerle meşgul olmaları için görevlendirilmişlerdir. Bkz: Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, Çev: Salih Tuğ, İrfan yay. , İstanbul

yapılıyordu. Fakat bununla birlikte mescitler yapılsa da evler yine eğitim merkezi olarak kullanılmıştır.557 Mescit ve camilerde İslâmi ilimlerin yanı sıra edebiyat, şiir, tarih, sarf, nahiv, tıp gibi ilimlerde okutulmaktaydı.558 Hz. Peygamber, Medine’ye hicreti esnasında birkaç gün kaldığı Kubâ’da İslâm’da ilk mescit olduğu öne sürülen Kuba Mescidini inşa ettirmiş559, Medine’ye vardıktan sonra ise Mescid-i Nebevî’yi yaptırmıştır. Yapılan bu mescitlerde, Hz. Peygamber ve ashabı dinî ve dünyevi meselelerde sık sık sohbette bulunmuşlardır.560

3. 1. MEDRESELERİN ORTAYA ÇIKIŞI

Müslümanların başlıca eğitim kurumu olan medrese561 İslâm tarihinde eğitim ve öğretim kurumlarının genel adıdır. Arapça “dirâse” (derase) kökünden bir yer ismi olan medrese, okumak, anlamak, bir metni ezberlemek anlamlarına gelir. Medreselerin ilk olarak ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı hakkında kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte562 zaman

içerisinde öğrenci sayısının artması, devletlerin genişlemesiyle idari kadrolara memur yetiştirme arzuları ve yöneticilerin, toplumda itibarı bulunan ilim adamlarının desteğini almak istemeleri gibi sebepler, eğitim-öğretim için yeni yerler aramayı zorunlu kılmış ve medreselerin ortaya çıkışında etkili olmuştur.563 George Makdisi’ye göre dini ilimlerin ve fıkıh eğitiminin verildiği mescitler ile ortaçağ’da eğitim verilen hanlar’ın gelişimi medreselerin ortaya çıkışını sağlamıştır.564 J. Pedersen’e göre medreseler, çok eski dönemlerden beri bulunan camilerin devamı niteliğindedir.565 Ayrıca Emeviler ve özellikle Abbasiler döneminde Yunan klasikleri ile doğu eserlerinin Arapçaya tercüme edilmeye başlanması, Müslümanlar arasında felsefe, matematik, tıp, astronomi, fizik, kimya gibi ilim dallarının yayılmasına neden oldu. Bu durum da yeni eğitim-öğretim alanlarının açılmasını

1980, s. 830, 834; Ahmet Gül, Osmanlı Medreselerinde Eğitim-Öğretim ve Bunlar Arasında Dâru’l-Hadislerin

Yeri, TTK Yay. , Ankara 1997, s. 1.

557 Gül, age, s. 1.

558 Makdisi, Yüksek Öğretim, s. 63; Talas, age, s. 17.

559 El-Belâzurî, Kubâ Mescitinin Hz. Peygamber tarafından değil, Resûlüllâh’dan (S.A.V.) önce hicret eden sahabe ve kendisini karşılamaya gelen bir kısım Ensar tarafından yapıldığını söyler. Bkz: El-Belâzurî, Fütühu’l-

Büldân, Çev: Mustafa Fayda, KB Yay. , Ankara 2002, s. 1.

560 Ahmed Çelebi, age, s. 97–98; Bouamrane, agm, s. 281. 561 Makdisi, Yüksek Öğretim, s. 71.

562 Nebi Bozkurt, “Medrese”, DİA, C. XXVIII. , İSAM Yay. , Ankara 2003, s. 323–324. 563 Ahmed Çelebi, age, s. 108–110; Gül, age, s. 4.

564 Makdisi, Yüksek Öğretim, s. 66,71.

565 John Pedersen, “Mescid”, İA, C. VIII. , MEB Yay. , İstanbul 1971, s. 51. Makdisi’ye göre Pedersen, daha çok Medrese-Câmi niteliğindeki Kahire câmilerini incelemiştir. Ayrıca Kâhire’deki pek çok câmi’nin esas itibariyle eğitim kurumlarının faaliyetlerini icra ettiğini söyleyen Makdisi bu sebeple Pedersen’in, medrese ile câmi arasında bir fark görmediğini söyler. Bkz: Makdisi, Yüksek Öğretim, s. 61.

zorunlu kılmıştır.566 Özellikle Halife el-Me’mun döneminde çeviri faaliyetlerinin hız kazanması ve buna paralel olarak Beytü’l-Hikme’nin açılması el-Kindî, Fârâbî, İbn-i Sinâ, Sâbit b. Kurra gibi ilim adamlarının yetişmesini sağlamıştır.567 Bu kurum için Philip Hitti “Beytü’l-Hikme sadece bir tercüme merkezi değildir. Aynı zamanda bu müessese bir akademi,

halka açık bir kütüphanedir” der. Hitti, Beytü’l-Hikme’yi İslâm’daki ilk medrese olarak kabul

etmemesine karşın568 aynı kurumu ilk medrese olarak kabul edenlerde vardır.569

İlk medreseler Belh ve Buhara’da Budist viharaları570 taklit edilerek ortaya çıktığı tezi hâlâ geçerlidir. Cüveynî, Buhara adının da buradan geldiğini belirtmektedir. Özellikle Belh ve çevresinde medreselerin yoğunluk kazanması bölgede Budizm’in etkili olduğunu gösterir.571 Bununla birlikte medreseler Nizâmülmülk ile özdeşleştirilmiş ve bir kısım İslâm tarihçilerinin, medresenin ilk kurucusu olarak Selçuklu veziri Nizâmülmülk üzerinde ittifak ettikleri söylenmektedir.572 Nizâmülmülk tarafından kurulan Nizâmiye medreseleri’nin daha önceki medreselere nazaran uzun ömürlü olması, devlet tarafından desteklenmesi,573 İslâm

dünyasında kalıcı izler bırakması, meşhur din adamlarının bu medreselerde görev alması ve eğitimin sistemli bir hale gelmesi sebebiyle İslâm dünyasında ilk medresenin Nizâmiye Medreseleri olduğu kanaatinin oluşmasına sebep olmuştur.574 Nizâmülmülk ile birlikte devlet adamları medreseler ile ilgilenmeye başlamışlar ve bu medrese tipi bundan sonra revaç bulmuştur.575 İbn Hallikân’ın, Medreseleri ilk kuran şahsın Nizâmülmülk olduğunu belirtmesine karşın, Subki ve Makrizi daha öncesinde medreselerin var olduğunu söyler.576

566 Şeşen, Salâhaddin, s. 390; Naşabi, agm, s. 90; Ali Öngül, “Selçuklularda Eğitim Faaliyetleri ve Yetişen İlim Adamlarına Genel Bir Bakış”, CBÜ. Sosyal Bilimler Dergisi, C. I. , S. 2, Manisa 2003, s. 68.

567 Şeşen, Salâhaddin, s. 390; Mantran, age, s. 132–133; Mehmet Dağ- Hıfzurrahman R. Öymen, İslâm Eğitim

Tarihi, MEB Yay. , İstanbul 1974, s. 114. Beytü’l-Hikme konusunda ayrıntılı bilgi için bkz: Mustafa Demirci, Beytü’l-Hikme, İnsan Yay. , İstanbul 1996.

568 Hitti, age, C. II. , s. 630.

569 Hüseyin Atay, Beytü’l-Hikme’ye kadar Medrese tabirinin kullanılmadığını Beytü’l-Hikmeyle birlikte Medrese tabirinin kullanıldığını söyler. Bu sebeple Atay’a göre Beytü’l-Hikme ilk medresedir. Bkz: Hüseyin Atay, Osmanlılarda Yüksek Din Eğitimi, Dergâh Yay. , İstanbul 1983, s. 30.

570 Budist manastırların, Orta Asya’da gelişen İslâmi geleneği ve özellikle de eğitim ve öğretim sistemini etkilediği bilinmektedir. Uygur Türklerine ait Budist viharaların (ilmin toplandığı yer), medreselerin bu bölgede ortaya çıkmalarında etkili olduğu görüşü bugün ağırlık kazanmıştır. Medreselerin yayılma alanları da, ilk medreselerin Budizm’in yoğun olduğu Doğu Türkistan ve çevresinde ortaya çıktığını göstermektedir. Bkz: Mustafa Demirci, Bilim, s. 84.

571 Barthold, Orta Asya, s. 47; Turan, Selçuklular, s. 328.

572 Corci Zeydan, İslâm Medeniyeti Tarihi, C. III. , Çev: Zeki Megamiz, Üçdal Yay. , İstanbul 1973, s. 426; Roux, age, s. 286; Pedersen, agm, s. 51.

573 Hişama Naşabi, devletin himayesinde ve kontrolünde oluşturulan medreseyle birlikte, egemen güçlerin, eğitimi sistematik olarak kontrol etmeye başladıklarını belirtir. Bkz: Naşabi, agm, s. 92.

574 Kafesoğlu, Selçuklu Tarihi, s. 174; Ahmed Çelebi, age, s. 367; Dağ-Öymen, age, s. 121. 575 Pedersen, agm, s. 51.

Makrizi’ye göre ilk medrese Nişabur’da kurulan Beyhakiyye medresesidir.577 Yapılan araştırmalar Nizâmiye medreselerinden önce muhtelif bölgelerde medreselerin varlığını ortaya çıkarmıştır ki az önce belirttiğimiz gibi Nişabur’da Beyhakiyye Medresesinin kurulmuş olduğu kaynaklarda ifade edilmektedir.578 Gazneli Mahmud Gazne’de, kardeşi Sebüktegin Nişabur’da (Medrese-i Saidiyye), birer medrese yaptırmışlardır.579 İlk Selçuklu sultanı Tuğrul Bey’de Nişabur’da, veziri Kündüri ise Merv’de bir medrese yaptırmıştır. Bunlardan öncede Nişabur’da Şâfiî fakihi en-Neyşaburî için de bir medrese yapıldığı kaydedilmektedir.580 Karahanlılarla birlikte medreselerin devlet eliyle kurulmaya başladığını belirten Cahit Baltacı, Arslan Gazi Tafgac Han’ın (öl. 1035) Merv’de bir medrese yaptırdığını söyler.581 Barthold, X. Yüzyılda Horasan ve Maverâünnehir medreselerinin İslâmiyet’in yayılmasına büyük katkı sağladığını belirtir.582 Maverâünnehir bölgesinin, medreselerin kuruluşuna öncülük ettiğini söyleyen Nesimi Yazıcı’ya göre ise, bölgede bilinen ilk eğitim-öğretim kurumu Karahanlı hükümdarı Buğra Han’ın (1033–1056) Buhara’da Abdülaziz b. Salih el-Halvanî (öl. 1057) için yaptırttığı medresedir. Vakfiyesi günümüze kadar ulaşan medreselerden biri de yine Karahanlı hükümdarlarından İbrahim Tamgaç Han (1046–1067) tarafından 1066 yılında Semerkant’ta yaptırılan medresedir. Bu medresede eğitim Hanefi mezhebi esaslarına göre yapılmıştır.583 Yaptırılan tüm bu eğitim-öğretim kurumları ile Sünnîliğin müdafaası ve yayılması amaçlanmıştır. Bu ifadeler de görüldüğü üzere medreselerin kuruluşunda mezhep çekişmeleri de rol oynamıştır.584

Kısacası kaynaklarda medreselerin ilk olarak nerde ve ne şekilde kurulduğu hakkında çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Bu yüzden ilk medresenin kesin olarak kim tarafından kurulduğunu söylemek zor olsa da ilk medreselerin Orta Asya’da kurulduğu kesinlik kazanmıştır. Nitekim medrese tabiri ilk olarak, fakih Ebû Bekir Ahmet b. İshak es-Sıbgi (öl. 954) tarafından Nişabur’da kurulan “Dârüssünne” için kullanılmıştır.585

577 Hasan, age, C. VI. , s. 96.

578 Zeydan, age, C. III. , s. 427; Turan, Selçuklular, s. 328; Şeşen, Salâhaddin, s. 392; Pedersen, agm, s. 51. 579 Turan, Selçuklular, s. 328; Ahmed Çelebi, age, s. 262; Karakaş, age, s. 60.

580 Köymen, Büyük Selçuklu, C. III. , s. 348; Şeşen, Salâhaddin, s. 392; Talas, age, s. 25; Cahit Baltacı, XV ve

XVI. Asırlarda Osmanlı Medreseleri, İstanbul 1976, İrfan Matbaası, s. 6.

581 Baltacı, age, s. 5.

582 Barthold, Orta Asya, s. 47.

583 Bozkurt, agm, s. 324; Nesimi Yazıcı, age, s. 168,334. 584 Baltacı, age, s. 6.

3. 1. 1. Nizâmiye Medreselerinin Kuruluşu ve Devrin Din Politikası İle İlişkisi İslâm bilim ve düşüncesi Büyük Selçuklular döneminde sadece siyasi yönden değil aynı zamanda ilim ve kültür yönünden de en parlak dönemlerinden birini yaşamıştır.586 İslâm toplumunun yönlendirilmesinde siyasi, sosyal ve kültürel etkiye sahip olan âlimlerin her zaman için toplumun önemli bir kesitini oluşturduğunu ifade etmiştik.587 Ayrıca dinin ya da Sünnîliğin korunması ve yayılması amacını devlet üstlenmiş olsa da bunu her zaman pratikte din adamları yaptığından Selçuklu devlet adamları bunun bilincinde olarak din adamlarını himaye etmişler ve onlar için eğitim-öğretim kurumları açmışlardır.588 Nizâmülmülk, geçmiş hükümdarların bir kısmının ilim adamlarına yeterli maaş vermedikleri ve onları meşgul olacakları bir görevle görevlendirmedikleri için devletten uzaklaştıklarını ve devlete karşı aleyhte rol aldıklarını belirtmiştir.589 İşte bu sebeple de hem Selçuklu sultanları hem de devlet adamları ilim adamlarına gerekli alakayı göstermişlerdir. Nitekim Râvendî, “Râhat-Üs-

Sudûr” adlı eserinde, Selçuklu sultanları ve devlet adamlarının ilme önem vermeleri ve

âlimlere karşı hürmet etmelerinden dolayı Irak ve Horasan bölgesinde birçok âlimin yetiştiğini kaydeder.590

Büyük Selçuklular da eğitim-öğretim faaliyetlerine ilk dönemlerden itibaren başlanıldığını bilmekteyiz ki Selçuklu sultanı Tuğrul Bey Nişabur’da, veziri Amîdülmülk el- Kündürî ise Merv’de birer medrese yaptırmışlardır. Medreselerin yanı sıra cami, mescit, zaviye, kütüphane gibi eğitim yapılabilen kurumların oluşturulması ve bu kurumlara vakıflar tahsis edilmesi ile İslâm dünyası eğitim ve kültür merkezi haline gelmiştir.591 Bu tür müesseselerin gerekli olduğunu söyleyen Agacanov’a göre, bunlar büyük ideolojik anlam ifade ediyor ve devletin hâkimiyetinin pekişmesinde büyük rol oynuyordu.592 Bu durum Selçukluların daha ilk dönemlerden itibaren ilme önem verdiklerinin bir göstergesidir. Ayrıca bu kuruluşlar devletin ilim ve kültür açısından yükselmesini sağlamıştır.593

586 Mevdudi, Selçuklular Tarihi, s. 32–33; Turan, Selçuklular, s. 328; Kafesoğlu, Selçuklu Tarihi, s. 174; Erünsal, agm, s. 244.

587 Âlimler toplum nazarındaki itibarları dolayısıyla her zaman hürmet ve ikram görmüşlerdir. Hatta bu sebepten ötürü de Halifelerin yardımcıları konumunda görülmüşlerdir. Bu açıdan akıllı ve tedbirli olan sultan ve devlet adamları âlim ve edipleri kendilerine yaklaştırmak için iyilik, hürmet ve ikramda bulunmaktan kaçınmamışlar, onlar için camiler, medreseler, tekkeler vs. kurmuşlardır. Bkz: Zeydan, age, C. III. , s. 428.

588 Humphreys, age, s. 233; Kara, age, s. 185 589 Nizâmülmülk, age, s. 151.

590 Râvendî, age, C. I. , s. 30.

591 Turan, Selçuklular, s. 328; Agacanov, Selçuklular, s. 165; Özaydın, Kündürî, s. 555; Zerrinkub, age, s. 87. 592 Agacanov, Selçuklular, s. 165.

Büyük Selçuklularda eğitim ve öğretim bakımından İslâm dünyasında yeni bir dönemin başlangıcını oluşturan ve Alparslan zamanında594 Nizâmülmülk öncülüğünde Şâfiîliğin propagandasını595 yapabilmek amacıyla Şafiî mezhebi mensupları için yapılan Nizâmiye medreselerinin ise ayrı bir önemi vardır.596 Daha önce kurulan medreselerden farklı özelliklere sahip olan Nizâmiye medreseleri, bu özellikleri dolayısıyla Nizâmülmülk ile özdeşleştirilmiş ve bir kısım İslâm tarihçilerinin medresenin ilk kurucusu olarak Nizâmülmülk olduğu kanısına varmalarına sebebiyet vermiştir.597 Hakikaten İslâm dünyasında kalıcı izler bırakan Nizâmiye medreseleri, meşhur din adamlarının bu medreselerde görev alması, eğitim öğretim faaliyetlerinin belli bir sisteme bağlanması ve devletin himayesine alınması, müderrisleri maaşlı598, ders programları tespit edilmiş, zengin kütüphaneleri599 ile donatılmış ve parasız eğitim-öğretim yapılabilme özellikleri ile daha önceki medreselerden ayrılmaktadır.600 Kurulan Nizâmiye medreseleri Sultanlar, vezirler, hatunlar gibi devlet kademesinde yer alan şahıslar üzerinde etkili olmuş ve eğitim-öğretim faaliyetleri hız kazanmıştır.601 İleride bahsedeceğimiz üzere Nizâmiye medreselerinin kurulmasıyla birlikte

Şiî propagandasını yapmak için kurulan Dârü’l-ilimlerin karşısına Sünnî fikirleri ve inançları öğretecek ve yayacak bir medrese modeli ortaya çıkmış oldu.602

594 Sultan Alparslan’ın Hanefî mezhebine mensup olmasından dolayı Bağdat’ta Hanefîler için bir medrese açılmıştır. Medrese de Ebû Tahir İlyas Deylemî (öl. 1098), Ebû Talib Hüseyin Zeynebî (öl. 1118) gibi önemli Hanefî âlimler ders vermişlerdir. Bkz: İbn Kesir, age, C. XII. , s. 210; El-Bundari, age, s. 32; Ahmet Ocak, “Nizâmiye Medreseleri ve Büyük Selçuklularda Eğitim”, Türkler, C. V. , YT Yay. , Ankara 2002, s. 724. 595 Philip K. Hitti, Nizâmiye medreselerinin Eş’ârî düşünce sistemini yayma ve topluma kazandırma maksadıyla Nizâmülmülk tarafından kurulup faaliyete geçirildiğini belirtir. ( Bkz: Hitti, age, C. II. , s. 662.) Mehmed Şerefeddin, M. Asad Talas, M. Altay Köymen, Ramazan Şeşen, gibi araştırmacılarda medresenin Şâfiîler için kurulduğunu belirtirler. Bkz: Şerefeddin, agm, s. 269; Köymen, Büyük Selçuklu, C. III. , 357; Şeşen, Salâhaddin, s. 392; Talas, age, s. 61.

596 İbnü’l-Adim, age, s. 59; Köymen, Büyük Selçuklu, C. III. , s. 363; Naşabi, agm, s. 93. 597 Zeydan, age, C. III. , s. 426; Roux, age, s. 286; Pedersen, agm, s. 51.

598 Müderrislere maaş verme Selçuklularla birlikte başlamamış olsa da yaygın ve sistemli bir hale gelmesi Selçuklu Devletinin uygulaması sonucunda olmuştur. Bkz: Ahmed Çelebi, age, 236; Dağ-Öymen, age, s. 204. 599 Medrese düzenli bir kütüphaneye sahipti. Kütüphane, Nizâmiye’nin şanına yaraşır bir durumda oldukça geniş ve büyüktü. Kitaplarının çeşitliliği memurlarının da meşhur edipler arasından seçilmesini gerektirmiştir. Kütüphane memurlarından Ebû Yusuf isferâyînî bunlardan biridir. Bkz: Zerrinkub, age, s. 87.

600 Kafesoğlu, Selçuklu Tarihi, s. 174; Ahmed Çelebi, age, s. 367; Zerrinkub, age, s. 87; Dağ-Öymen, age, s. 121; Alptekin, agm, C. VII. , s. 208.

601 Turan, Selçuklular, s. 328; Pedersen, agm, s. 51. Şam atabeyi Nureddin Zengi, Eyyûbî hükümdarlarından Selahattin Eyyubî, Erbil atabeyi Melikü’l-Muazzam Muzaffer’üd-Dîn gibi devlet adamları özellikle Şam, Kudüs, Halep ve Mısır’da birçok medrese yaptırmışlardır. Kölemenler ise Mısır’da 45 medrese inşâ etmişlerdir. Bkz: Zeydan, age, C. III. , s. 432; Karakaş, age, s. 61; Ahmed Çelebi, age, s. 114–115.

3. 1. 1. 1. Nizâmiye Medreselerinin Kuruluş Sebepleri ve İcra Ettiği Fonksiyon 3. 1. 1. 1. 1. Sünnî Birliği Oluşturma

Büyük Selçuklu Devleti’nin Sünniliği temsil etmesi ve onu koruması diğer taraftan Irak’ın hilâfet merkezi olması dolayısıyla Fatımîler’in mezheplerini yaymak ve Sünnîliğe darbe vurmak için bu bölgeye çok sayıda dâi (misyoner) göndermeleri sebebiyle Selçuklular Fâtımîlerle ilmi ortamda da mücadele etmek zorunda kalmışlardır.603 Şiî Fatımi Halifeleri (910–1171) Daru’l-Hikme (Bilgelik Evi) ve El-Ezher’den yetiştirdikleri propagandacılar vasıtasıyla hem mezheplerini yaymak hem de Abbâsi halifeliğine darbe vurmak amacındaydılar.604 Fâtımîler tarafından kurulan bu kuruluşların görevlerinden biri de Şiî propagandası yapmaktı ki605 bu kurumlar Şiî yöneticilerin ve dâilerin yetiştirildiği birer üs yani propagandalarının merkezi haline geldiler.606 Kısacası Fâtımîler’in eğitim politikaları

İsmailiyye mezhebini yayma esasına dayanmaktaydı. Ayrıca Fâtımîler güçlerini, bu tür eğitim-öğretim kurumlarında yetiştirdikleri ilim adamlarından almaktaydılar.607 Fatımîler amaçlarına sadece dâiler aracılığıyla değil aynı zamanda Hasan Sabbah’ın temsil ettiği Bâtınîlik fikir akımıyla da ulaşmak istemişlerdir.608 Çünkü Bâtınîler, Sünnîliğe darbe vurmak amacıyla kendilerine karşı çıkan din ve devlet adamlarını suikastle ortadan kaldırmaktaydılar.609 Nitekim Abdülkahir el-Bağdadî’nin “Bâtınîler İslâm dünyasına o kadar

zarar verdiler ki bu zarar, Yahudi, Hıristiyan ve Mecusiler’in verdikleri zararlardan daha büyüktür. Hatta âhir zamanda çıkacak olan Deccâl’in vereceği zarardan da daha büyüktür. Nitekim Deccâl’in fitnesi kırk günden fazla sürmeyecekken Bâtınîler’in fitnesi kum taneleri ve yağmur damlalarından daha fazladır”610 sözleri Bâtınîlere karşı önlem alınması gerekliliğini çok açık bir şekilde ortaya koyar. Nizâmülmülk siyasetnamesinde Bâtınîlere oldukça geniş yer vermiş ve “…Bugün iş, saray ve divanı onlarla dolduracak mertebeye gelinmiştir. Her

603 Watt, İslâm, s. 336; Kafesoğlu, Sultan Melikşah, s. 161; Aydın Çelik, Fâtımî-Selçuklu, s. 745.

604 Abdülkerim Özaydın, “Nizâmiye Medresesi”, DİA, C. XXXIII. , İSAM Yay. , İstanbul 2007, s. 188; Mehmet Çelik, agm, s. 322.

605 Talas, age, s. 27; Hitti, age, C. IV. , s. 1008–1009. 606 Naşabi, agm, s. 91; Ocak, Nizâmiye, s. 721. 607 Mehmet Çelik, agm, s. 325

608 Selçuklu Devleti içerisinde oldukça etkili olan Batınîler, ele geçirdikleri kalelerde sadece askeri işlerle değil aynı zamanda ilim ve kültür faaliyetleri ile de ilgilenmekteydiler. Felsefe’ye, heyete, riyaziyeye ve Şiî akidelerine ait eserler yazmış olan Nasîr’üd-din Tûsi ile Hemedan şehrinden çıkmış bir Yahudi ailesine mensup büyük tarihçi Reşidü’d-din, Batınîlere ait meşhur Alamut’tan çıkmıştır. Ayrıca Suriye, Irak ve İran’da propaganda faaliyetlerine girişen Hasan Sabbah ile Nasır-ı Hüsrev’i unutmamak gerek. Bkz: Köprülü-Barthold,

İslâm Medeniyeti, s. 76; Talas, age, s. 30.

609 Hasan, age, C. V. , s. 395; Turan, Selçuklular, s. 316. 610 El-Bağdadî, age, s. 258.

Türk’ün peşinde bunların birçoğu koşmaktadır. Bunlardan kurtulmanın çaresi divan’ın Horasanlılardan (Bâtınî ve Râfızîler kastedilmekte) temizlenmesidir”.611 Bâtınîler güçlü

oldukları zaman Müslümanlara ve İslâm beldelerine pek çok kötü işler yapan, uğursuz bir topluluk, islâmın ve padişahın düşmanıdırlar. Bâtınîlere bu kadar yer vermemizin nedeni de bunların inançlarının ne olduğunun ve nasıl çalıştıklarının bilinmesidir”612 diyerek bu konuda oldukça açıklayıcı bilgiler vermiştir. Devlet kademelerine alınmayan ve amaçları mevcut düzeni yıkmak olan Bâtınîlere karşı Selçuklular Ehl’i sünnet ulemasıyla da işbirliği yapıp fikri planda da Bâtınîliğe cephe almışlardır.613

İslâm dünyasında bölünmüşlük yaratan bu sorun sadece askeri tedbirler alınarak çözüme kavuşturulacak gibi değildi. Selçuklu sultanları ve devlet adamları milli birlik ve