• Sonuç bulunamadı

Sefihe Malı Teslim Yaşı

B- Zekat Verilecek Hayvanın Yaşı

III- Sefihe Malı Teslim Yaşı

Sefeh, hareket, hafiflik demektir.266 Sefih ise akıl olarak zayıf, cahil ve akla şer’e uygun hareket etmeyen kişi için kullanılan bir kelimedir.267 Sefihliğin, akıl ile alâkalı noksanlığa işaret eden bir kelime olduğunu Kur’ân-ı Kerim’de geçen bazı ayetlerden anlıyoruz. Mesela

ﻪﻴﻟﻭ ﻞﻠﻤﻴﻠﻓ ﻮﻫ ﻞﻤﻳ ﻥﺍ ﻊﻴﻄﺘﺴﻳﻻ ﻭﺍ ﺎﻔﻴﻌﺿ ﻭﺍ ﺎﻬﻴﻔﺳ ﻖﺤﻟﺍ ﻪﻴﻠﻋ ﻱﺬﻟﺍ ﻥﺎﻛ ﻥﺎﻓ

ﻝﺪﻌﻟﺎﺑ

“Eğer borçlu, aptal veya âciz ya da yazdıramayacak durumda ise velisi doğru olarak yazdırsın.”268 ayetinde mâlî bir muamelede aklı kullanamayan kişi için sefih kelimesi kullanılmıştır. Bunu yanı sıra genel olarak kabul edilen tarzda davranmamak da sefihlik olarak adlandırılmaktadır.

ﻗ ﺍﺫﺍﻭ

ﻢﻫ ﻢﻬﻧﺍ ﻻﺍ ءﺎﻬﻔﺴﻟﺍ ﻦﻣﺍ ﺎﻤﻛ ﻦﻣﺆﻧﺍ ﺍﻮﻟﺎﻗ ﺱﺎﻨﻟﺍ ﻦﻣﺍ ﺎﻤﻛ ﺍﻮﻨﻣﺍ ﻢﻬﻟ ﻞﻴ

ﻥﻮﻤﻠﻌﻳ ﻻ ﻦﻜﻟﻭ ءﺎﻬﻔﺴﻟﺍ

“Onlara, ‘Müslümanların inandığı gibi siz de inanın’ denilince de ‘beyinsizlerin inandığı gibi mi inanalım?’ derler. iyi bilin ki asıl beyinsizler kendileridir, fakat bilmezler.”269 ayeti ve

ﷲﺍ ﻰﻠﻋ ءﺍﺮﺘﻓﺍ ﷲﺍ ﻢﻬﻗﺯﺭ ﺎﻣ ﺍﻮﻣﺮﺣﻭ ﻢﻠﻋ ﺮﻴﻐﺑ ﺎﻬﻔﺳ ﻢﻫﺩﻻﻭﺍ ﺍﻮﻠﺘﻗ ﻦﻳﺬﻟﺍ ﺮﺴﺧ ﺪﻗ

“Beyinsizlikleri yüzünden, körü körüne çocuklarını öldürenler ve Allah’ın kendilerine verdiği nimetleri –Allah’a iftira ederek- haram sayanlar mahvolmuşlardır...”270 ayetinde akla uygun ve aklı kullanarak hareket etmemenin sefihlik olarak adlandırıldığını görüyoruz. Yukarıda geçen Bakara Suresi 2/13. ayetin tefsirinde de sefihlik cahillik, dar görüşlülük, faydalı ile zararlı yerleri az bilmek şeklinde açıklanmıştır.271

Sefihlik, hacr bahsinde geçen bir konu ve sefih de hacr altına alınacak kişiler arasında zikredilmektedir. Hacr’da elindeki malını uygun biçimde kullanıp

266

Cevherî, es-Sıhah, 6/2234; Isfehânî, el-Müfredât, s.:343; İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, 13/497, 499; Tehânevî, Keşşâf, 1/724, 725.

267

Isfehânî, el-Müfredât, s.:343; İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, 13/497, 499; Fîruzabadî, Kamus, 4/811; Tehânevî, Keşşâf, 1/724, 725. 268 Bakara, 2/282. 269 Bakara, 2/13. 270 En’âm, 6/140. 271

harcamayan kişinin durumu tartışılıp malları konusunda ve genel olarak tasarruflarıyla ilgili değerlendirmeler yapılmaktadır.

Malın teslimine mâni olan sefihlikle ilgili olarak Kur’ân-ı Kerim’de

ﻢﻫﻮﺴﻛﺍﻭ ﺎﻬﻴﻓ ﻢﻫﻮﻗﺯﺭﺍﻭ ﺎﻣﺎﻴﻗ ﻢﻜﻟ ﷲﺍ ﻞﻌﺟ ﻲﺘﻟﺍ ﻢﻜﻟﺍﻮﻣﺍ ءﺎﻬﻔﺴﻟﺍ ﺍﻮﺗﺆﺗ ﻻﻭ

ﺎﻓﻭﺮﻌﻣ ﻻﻮﻗ ﻢﻬﻟ ﺍﻮﻟﻮﻗﻭ

“Allah’ın sizi koruyucu kılmış olduğu mallarınızı, beyinsizlere vermeyin. Kendilerini bunların gelirleriyle rızıklandırıp giydirin ve onlara güzel söz söyleyin.”272 buyrulmaktadır. Bu ayette, sefihten kastın malını muhafaza edemeyen herkes olabileceği söylenildiği gibi273 sefihlerin çocuklar kadınlar, yetimler ve fasıklar, kafirler de olabileceği görüş olarak geçmektedir.274 Sefihliğin olumsuz bir sıfat olmasında dolayı çocuk ve kadınların bu sıfatı hak etmedikleri275 eğer kadınlar için olsa sefihin çoğulunun farklı geleceği, 276 delil olmaksızın tahsisin uygun olmadığı da ifade edilmiştir.277 Kafirlerle ilgili olarak ise hacr altına alınmasalar da helali haramı bilmeyene mal teslim edilmez denmiştir.278

Hanefîlerde Ebû Hanîfe (v.150/767), sefihliği hacr sebebi olarak görmeyip kişiyi malı kullanmaktan men etmenin te’dib için olduğunu kabul eder.279 Hacrın kalkmasıyla ilgili olarak ise Ebû Hanîfe (v.150/767), 25 yaşın uygun olduğunu ve bu yaştan sonra rüşd görülse de görülmese de sefihe malının teslim edilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Ebû Hanîfe (v.150/767)’ye göre bu yaş artık te’dibin olamayacağı bir yaştır. Malın tasarrufundan da men etmek te’dib için olduğuna göre sebebin ortadan kalkmış olmasından dolayı hacr da kalkmıştır.

Sefihlikte, rüşd aranan şarttır. Rüşdden önce akılla ilgili diğer bir gelişim yaşı temyiz geçmişti. Ve kişi 7 yaşında mümeyyiz oluyordu. Yani doğumdan 7 yıl sonra temyize eriliyordu. Rüşd de temyiz gibi akılla ilgili bir gelişimdir. Sorumluluk konusunda diğer bir gelişme de buluğdu. Buluğun Ebû Hanîfe (v.150/767)’ye göre

272 Nisâ, 4/5. 273 Râzî, Mefâtihu’l-Ğayb, 9/185. 274

İbnu’l-Arabî, Ahkâmu’l-Kur’ân, 1/318; Râzî, Mefâtihu’l-Ğayb, 9/185; Kurtubî, el-Câmi’, 5/28, 29; İbn Kesir, Tefsir, 2/203. 275 İbnu’l-Arabî, Ahkâmu’l-Kur’ân, 1/318. 276 Kurtubî, el-Câmi’, 5/28, 29. 277 Râzî, Mefâtihu’l-Ğayb, 9/185. 278 Kurtubî, el-Câmi’, 5/28, 29. 279

son sınırı 18 idi.Ve insan bu yaşa kadar buluğa ermediyse bu yaştan sonra bâliğ sayılır ve sorumlu kabul edilir. 25 yaş ile 18 yaş arasında 7 yıllık bir fark olduğu görülmektedir. Burada Ebû Hanîfe (v.150/767)’nin insanın gelişim ve değişmesinde 7 yılı esas alarak hareket ettiği ifade edilmiştir.280

Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’e göre ise kişinin reşid olduğu yani malını doğru düzgün kullandığı görülünceye kadar mal teslim edilmez. Yaşın kaç olduğu Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’e göre bir anlam ifade etmemektedir.281

Ebû Hanîfe ile Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed arasındaki diğer bir ihtilaf konusu ise sefihi tasarruflarının geçerli olup olmadığıdır. Ebû Hanîfe, sefihin malına te’dip için el konulduğunu düşündüğünden bu el koymanın tasarruflarının geçerliliğine etki etmeyeceği görüşündedir. Yani sefihin kazfi, satışı, azadı, talakı, neseb gibi konulardaki ikrarı caizdir ve bu ikrara göre hareket edilir. Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’e göre ise tam tersi olup mahcur bir sefihin tasarrufları geçersiz ve ikrarı da bâtıldır.282

Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîlerde rüşd görülmeden buluğa erilmiş de olsa sefihe malı teslim edilmez. Ve sefehten dolayı tasarrufları kabul de edilmez. Şâfiîlerde rüşd, hem din hem mal konusunda uygun davranış olarak kabul edilip reşid olunup olunmadığına bakılırken her iki alanda da arzu edilen biçimde davranmasına dikkat edilmektedir. Mâlikîlerde ise malı iyi kullanmak ve işleri yerli yerinde yapmak rüşd için yapılan açıklamadır. Bunun yanında tasarrufların geçerliliği ile ilgili olarak Hanbelîlerde sefehe rağmen geçerli olursa hacrın anlamının kalmayacağı ve korunmak istenen malın yine zâyi olacağı, eğer tasarruf geçerli olsa zaten malın iade edilmiş olacağı söylenmiş, hacr var iken tasarrufun geçerliliğinin çelişkiye sebep olacağı ifade edilmiştir.283

Sefihle ilgili olarak Mecelle’nin 946. maddesi şöyledir: “Sefih, malını beyhude yere sarf ile mesârifinde tebzir ve israf ile izaa itlaf eden kimsedir. Ebleh

280

Ebu’l-Beka, Külliyat, s.:256. 281

Kâsânî, Bedâi’ 7/172; Mevsılî, el-İhtiyâr, 2/116; İbnu’l-Hümam, Fethu’l-Kadîr, 9/260; İbn Âbidin, R.Muhtâr, 5/129; Muhammed Muhyiddin Abdulhamid, el-Ahvâlu’ş-Şahsiyye; s.:422.

282

Serahsî, el-Mebsut, 18/145, 146; Kâsânî, Bedâi’, 7/172; İbn Âbidin, R.Muhtar, 5/129. 283

Şafiîler için bakınız: Şîrâzî, el-Mühezzeb, 1/331; Kaffal, Hılyetu’l-Ulemâ, 4/533, 534; Malikîler için bakınız: Sehnûn, el-Müdevvene, 5/220; İbn Rüşd, el-Mukaddimât, 2/345, 346; Hanbelîler için bakınız:İbn Kudâme, el-Muğnî, 4/296, 297.

ve sâdedil olmak hasebiyle kar ve temettu yolunu bilmeyip de ahzı i’tasında aldanagelen kimseler dahi sefih addolunur.” denmektedir.

Kadri Paşa’nın A.Ş’sinin 478. maddesinde ise: Çocuk reşid olmadığı halde bâliğ olursa rüşdü daha önce tahakkuk etmedikçe tam 25 yaşını dolduruncaya kadar malı kendisine teslim edilmez.”284 denmektedir.

Hacr konusunda sefihten anlaşılan mananın kapsam olarak etkisinin farklı olacağının düşünülmesi bizce ihtilafların sebebidir. Sefihin malını düzgün harcayamayan kişi olduğu fikri malını kullanmaya mâni olmak gibi bir tavrın takınılmasına sebep olmuştur. Tasarruflara gelince tasarrufun da geçersiz olduğu buna dayanarak kabul edilmiştir. İkrar ya da tasarrufun geçerliliği bu kişinin diğer insanlardan farklı olmadığı anlamına gelir. Bu durumda hacrın bir manası kalmaz. Bunun yanında malını kullanmasına mâni olunmuşken kendisine sorumluluk verilirse ve bu da mâlî bir sorumluluk olursa hacr ile istenen şeyin elde edilmesine imkan vermemiş olacaktır. Burada kişiyi me’zun mümeyyiz gibi kabul edersek iki taraflı bir çözüm elde edilmiş olur. Yararına olan tasarrufları geçerli, zararına olanlar bâtıl, her ikisine de ihtimal bulunan tasarruflar mevkuf olur. Sadece malı düzgün harcayamamaya bakarak da mâlî tasarruflara bir sınırlılık getirilmesi de uygun olabilir. Tasarrufa kontrollü bir şekilde müsaade, aynı zamanda rüşdün kazanılıp kazanılmadığı konusunda da bilgi edinilmesinde yararlı olur. Sefih açısından ise kontrollü tasarruf bir eğitim süreci olarak kabul edilebilir.

284

SONUÇ

İnsan, yaşamı süresince birçok yaşlar ve dönemler geçirmektedir. İnsanın yaşlarına bakıldığında bazı yaşların kişiyi fıkhî olarak etkilediği görülür. Diğer bir ifade ile yaş fıkhî hükümlere etki etmektedir.

Bir yaşın tespit ve kabulünde çeşitli etkenler vardır.Bir yaş kabul edilirken ilk olarak o yaşın gerektirdiği hal ve durum değişiklikleri göz önünde bulundurulmaktadır. Yani yaşın kişide meydana getireceği beklenen değişiklik ve seviyeye itibarla yaş belirlenmekte ve hükümlere etki etmektedir. Bunun yanında bazı yaşlar da insanın o yaşta ihtiyaçlarını karşılayıp karşılayamadığı gözlemlenerek belirlenir. Dolayısıyla kişinin hangi yaşlarda ne gibi ihtiyaçlarını karşıladığının belirlenmesi yaşın tespitine etki etmektedir. Genel bir ifade ile insanın içinde bulunduğu maddî-manevî durumlar yaşın belirlenmesinde ve hükme etkisinde belirleyicidir. Sadece belirli bir yaşa gelmiş olmak Fıkıh açısından tek başına etkili olmayıp insanın yaşın gereklerine göre hareket edip etmemesi de insana karşı yapılacak muamelede etkilidir. Yaşına göre davranmayan/davranamayan bir durum içerisinde bulunan kişiye sorumluluk vb. yüklenmemekte ve kişi fıkhî hükümlere muhatap kabul edilmemektedir. Bazı yaşlar ibadet gibi Allah-kul arasındaki ilişkilerde hükmü etkilerken bazıları toplum içinde yaşayan insana sorumluluk yüklemekte yani insanlar arası ilişkilerin hukukî sonuçlarına etki etmektedir. Hayızdan kesilme yaşına ilk bakıldığında herkesi ilgilendirmeyen bir yaşmış gibi görünmektedir. İbadet açısından bakıldığında bu durum kabul edilebilir olmakla beraber boşanma gibi Aile Hukuku’nu ilgilendiren bir konuda, hanımın yanında kocayı ve çocuğun nesebinin kime ait olduğu konusunda çocuğu, kocayı ilgilendirmektedir. Neticelerine bakıldığında da toplumu alakadar edecek bir konu olması hasebiyle gündeme getirilmiştir. Bu konuda da fizîkî olarak değişikliklerin olmasından dolayı yaş tespit edilmekle birlikte değişiklikler de belirleyici olmakta hatta Hanefî ve Şâfiîlerde sinn-i iyastan sonra kanın görülmesi belli şartlarda hayıza dönüldüğünün kabul edilmesine kadar gitmektedir. Hanbelîlerde 50-60 yaş arası dönüşler kabul edilmiş, Mâlikîlerde ise kabul edilen yaştan sonra dönüşün olmadığı yani belirli bir yaşın kabul edildiği söylenmiştir. Fıkıh’taki iddetin yerinde Medenî

Hukuk’ta hamilelik süresine itibarla tespitler yapılmıştır. Ay haline bakılmayıp gün hesabına göre hareket edilmiştir.

Buluğ konusu diğerlerinden farklı olarak fizîkî bir gelişimi de içine aldığından vücuttaki bazı büyüme alametleri de söz konusu edilmiştir. Bununla beraber asgari ve azami yaşlar da çeşitli sebeplerle kabul edilmiş ve dînî sorumluluğu başladığı bu yaş iki farklı konuyla tespit edilmiştir. Yani hem yaş hem fizîkî gelişim buluğun tespitinde etkilidir. Konular içerisinde fizîkî olgunluğa göre hareket edilen diğer bir mesele de İstiğna Yaşı idi. Bu yaşta çocuğun kendi ihtiyaçlarını kendisinin karşılamasına dikkat edilip yapılacak muamele buna göre belirlenmekteydi. Fizîkî gelişime dikkat edilmesi açısından bakıldığında buluğ yaşı ile istiğna yaşı arasında benzerlik bulunmaktadır.

Kurban ve zekat gibi ibadet olan konularda hayvanların yaşlarının kaç olacağı gündeme geldiği için tezde de konu edilmiştir. Kabul edilen diğer şartların yanında yaş tespitinde de konunun ibadet olması doğrudan etkili olmakla beraber hayvanı yemek vb. şekillerde hayvandan yararlanmak da göz önünde bulundurulmuş ve herhangi bir yaş değil belirli bir olgunluğa ve yaşa gelmiş olmak da belirleyici olmuştur.

Hamilelik süresinde en kısa, en uzun ve genelde kabul edilen süreler söz konusu edilmiştir. Tespitlerde nass ve rivayetlere dayanarak bazı süreler söylenmiştir. Hukuk ve Tıp alanında tespit edilen sürelerle Fıkıh’ta kabul edilenler arasında yakınlıklar bulunduğu görülmüştür. Ayrıca Fıkıh’ta, istisnaî olduğu söylenebilecek süreler de gündeme getirilmiştir.

Süt emme süresinde de yine ayetlerden yola çıkılarak bir tespit yapılmıştır. Özellikle haramlık konusunda çeşitli bilgilerle karşılaşılmıştır. Sütün çocuk üzerinde yapıcı etkisi olduğu aldığımız tıbbî bilgilerde ifade edilmektedir. Bu etkiye bağlı olarak süt emen çocuk, süt emdiği annenin çocuğu gibi olup buna göre muamele görmektedir..

İştiha yaşının hürmet-i musahereye etkisi dışında aynı başlık altında da işlenebilecek olan hidane, istiğna ve iştiha yaşlarında konu geçtiğinde de arz edildiği gibi çocuğun ihtiyaçları ön planda tutulmuş ve ana babanın kendi

aralarındaki problemlerinin, haklılık haksızlıklarının hâdınenin kim olacağında etkili olmayacağı görülmüştür. Zira bu konu, çocuğun boşanma sonrasında da devam edecek olan maddî ve manevî ihtiyaçlarını gerektiği gibi karşılamayı konu edinmektedir.

Mefkud konusunda ölümün kesin olmamasından dolayı hangi konuma ya da yaşa göre nasıl tavır takınılacağı meseleleri gündeme gelmekte ve çeşitli sebeplerle tespitler yapılmaktadır. Yapılan tespitlerde mefkud ve mefkudun bu halinden etkilenecek kişiler göz önünde bulundurularak bir belirlemeye gidilmiştir.

Doğrudan gündeme gelmemekle birlikte ölüme hükmetme yaşının tespitinde akranların ölümü ile ölüme hükmedilmesi meselesi de konu edinilmiş ve bu konudan sonra belki zamana, çevreye göre değişebilecek ortalama ölüm yaşının belirlenebileceği konusuna geçilmiştir.

Temyiz yaşında geçen Hadis’te de ifade edildiği gibi bu konuda yaş belirtilmiştir. Çocuğa karşı muamelelerde değişikliklerin olduğu bir döneme bu yaşla girilmiştir. Dînî sorumluluğu beraberinde getirecek olan buluğ öncesi de diyebileceğimiz bu yaş, hem ibadetler için hem de insanlar arası ilişkilerin hukukî sonuçlarının geçerliliği konusunda ara bir dönem olarak kabul edilebilir. Medenî Kanunumuzda bu yaşta belirli yaşın tespitinden ziyade mümeyyiz olmayacak kişinin durumu açıklanıp tam tersi halin temyiz olduğu belirtilmiştir.

Rüşd ve sefihlikle ilgili konularda ise buluğun aksine aklî gelişim ve bu gelişimin harekete yansıyıp yansımadığı gözlemlenmiş, buna göre bir kabul ya da red gündeme gelmiştir. Bu konularda Ebû Hanîfe (v. 150/767) dışında yaş tespit eden olmamış uygun hareket etmeye sebep olacak aklın başta olup olmadığının gözlem ve denemelerle tespiti sonrası bir karara varılacağının kabul edildiği görülmüştür. Temyizde de aklî bir gelişim, ayırabilme kudreti bulunmaktaydı. Bu açıdan temyizle bir paralellik olmakla beraber temyizde yaşın gündeme gelip rüşd ve sefihe malı teslim yaşında, yaşın gündeme gelmemesi noktasında bir farklılık bulunmaktadır.

Medenî Hukuk’ta da reşidlikte 18 yaş kabul edilmiş ve bu yaş rüşd ve sefihlik konularında malın teslimi gibi reşidi ilgilendirirken Medenî Hukuk’ta reşidin tasarruflarının geçerliliğine etki edecek toplumu ilgilendiren bir hal almıştır.

Genel olarak bakıldığında tespit edilen yaşlar ve sürelerde, konunun merkezinde bulunan kişinin yanı sıra etrafında etkilenecek kişilerin bulunması durumu da belirleyici olmaktadır. Ayrıca yaşın gündeme getirilmiş olması belirsizlikleri ve nizaya sebep olabilecek durumları da ortadan kaldırmayı beraberinde getirmektedir.

Özellikle toplum içinde yaşayıp belli hak ve sorumluluklara sahip olarak hayatını süren insanın belirli dönem ve yaşlarda nelerle muhatap olduğunun tespiti ilişkilerdeki muhtemel karışıklıkların vb. huzuru bozacak durumların önüne geçmektedir.

Son olarak ise insanlar arasında söylendiği gibi bir gün önceki aklını beğenmeyen dolayısıyla hep bir değişme ve gelişme içinde bulunan insanın bu hallerinin yaşlarla tespit edilip, yaşın etkisinin fıkhî açıdan belirlenmeye çalışılmasının ise insana ve insan hayatına farklı bir bakış olduğu kanaatindeyiz.

BİBLİYOGRAFYA

Abdurrezzak, Ebu Bekr b.Hemmam (v. 211/826), el-Musannef, el-Mektebetu’l-

İslâmî, Beyrut 1403, I-XI.

Aclûnî, İsmail b.Muhammed (v. 1162/1748), Keşfü’l-Hafâ’ ve Müzîlü’l-İlbâs an

Meştehera mine’l-Ehâdîs alâ Elsineti’n-Nâs, Dâru’l-Kütübi’l-

İlmiyye, Beyrut 1988, I-II.

Akgündüz, Ahmet, Mukayeseli İslam ve Osmanlı Hukuku Külliyatı, DÜHF

Yayınları, Diyarbakır 1986.

Ali Haydar Efendi (v. 1355/1936), Risâle-i Mefkud, Ebu’d-Diyâ Matbaası, İstanbul

1309.

Baymur, Feriha, Genel Psikoloji, İstanbul, ts. (İnkılap Kitabevi), 13.baskı. Behûtî, Mansur b. Yunus (v.1051/1641),

-er-Ravdu’l-Murbi’ bi şerhi Zâdu’l-Mustakni’ liebi’n-Necâ’l- Hacâvî (Tashih

müracaat Ahmed Muhamed Şâkir-Ali Muhammed Şâkir), Kahire,ts. (Dâru’t- Turâs).

-Keşşâfu’l-Kına’ an Metni’l-İkna’ (Tahkik Muhammed Emin ed-Dınnâvî), Âlemu’l-Kütüb, Beyrut 1997, 1.baskı, I-V.

Beyhakî, Ahmed b. el-Hüseyn b. Ali b. Musa Ebu Bekr (v. 458/1066), es-Sünenü’l-

Kübrâ (Tahkik Muhammed Abdulkadir Atâ), Mekke 1994, (Dârul-Ba’z), I-X.

Bilmen, Ömer Nasuhi (v. 1971), Hukuk-i İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye

Kamusu, Bilmen Yayınevi, İstanbul, ts, I-VIII.

Birsen, Kemaleddin, İktisat Öğrencileri İçin Medenî Hukuk Dersleri, İstanbul

Üniversitesi Yayınları, Ahmed Said Matbaası, İstanbul 1963.

Buhârî, Ebu Abdullah Muhammed b.İsmail (v. 256/870), el-Câmiu’s-Sahih, el-

Mektebetü’l-İslâmî, İstanbul 1979, I-VIII.

Cevherî, İsmail b. Hammâd (v. 400/1010), es-Sıhah Tâcu’l-Luğati ve Sıhahu’l-

Arabiyyeti (Tahkik Ahmed Abdu’l-Ğafûr Attâr), Dâru’l-Kitâbi’l-Arab, Kahire

1956, I-VI.

Cezîrî, Abdurrahman, Kitâbu’l-Fıkhı alâ’l-Mezâhibi’l-Erba‘a, Dâru’l-Kütübi’l-

Cole, Luella-Morgan, John J.B., Çocukluk ve Gençlik Psikolojisi, MEB

Yayınları İstanbul 2001, 4.baskı (Çeviren Belkıs Halim Vassaf).

Çeker, Orhan, İslam Hukuku’nda Çocuk, Kayıhan Yayınevi, İstanbul 1990, 1.baskı Darekutnî, Ebu’l-Hasan Ali b. Ömer (v. 385/995), es-Sünen (Tahkik, es-Seyyid

Abdullah Hâşim Yemenî el–Medenî), Daru’l-Marife, Beyrut 1966, I-IV.

Dârimî, Ebû Muhammed Abdullah b. Abdirrahman (v. 255/868), es-Sünen, Beyrut

1987, I-II.

Deylemî, Ebû Şücâ’ Şîreveyh b. Şehridâr (v. 509/ 1115), el-Firdevs bi Me’sûri’l-

Hıtâb (Tahkik es-Saîd b. Besyûnî Zağlûl), Dâru’l–Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut

1986, I-V.

Ebû Dâvûd, Süleyman b. Eş‘as (v. 275/888), es-Sünen, İstanbul, ts., I-IV.

Ebû Hanîfe, Nu’man b. Muhammed b. Mansûr b. Ahmed b. Hayyan et-Temîmî el-

Mağribî (v.363/974), Deâimu’l-İslâm ve Zikru’l-Halâli ve’l-Harâmi ve’l-

Kadâyâ ve’l-Ahkâm an Ehli Beyti Rasulillah (s.a.s.) (Tahkik Âsaf b. Ali Asğar

Feyzî), Dâru’l-Maarif, Mısır 1960-1963, I-II.

Ebû Zehra, Muhammed (v. 1974), el-Ahvâlu’ş-Şahsiyye, Kahire, ts. (Dâru’l-

Fikri’l-Arabî).

Fîrûzâbâdî, Muhammed b. Yakub (v. 817/1414), Kamus Tercümesi (Asım Efendi

Tercümesi), Bahriye Matbaası, İstanbul 1304, I-IV.

Hâkim, Muhammed b. Abdullah Ebu Abdillah en-Neysâbûrî (v. 405/1014), el-

Müstedrek ala’s-Sahihayn (Tahkik Mustafa Abdulkadır Atâ), Dâru’l-Kütübi’l-

İlmiyye, Beyrut 1990, I-IV.

Heysemî, Ali b. Ebu Bekr (v. 807/1404), Mecmau’z-Zevâid, Dâru’r-Rayyân li’t-

Turâs/Dâru’l-Kitâbi’l-Ârabî, Beyrut 1407, I-X.

Isfehânî, Hüseyin b. Muhammed Râğıb (v.502,565/1108,1169), el-Müfredât fî

Ğarîbi’l-Kur’ân, İstanbul 1986.

İbn Âbidîn, Muhammed Emîn b. Ömer (v.1252/1836), Reddu’l-Muhtar ala‘d-

Dürri’l-Muhtâr, İstanbul 1324, I-VI.

Muhammed el-Becâvî), Dâru’l-Ma’rife li’t-Tabââ ve’n-Neşr, Beyrut, ts., I-IV.

İbn Cüzeyy, Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed b. Muhammed (v.741/1330), el-

Kavânînu’l-Fıkhiyye, Beyrut, ts.

İbn Ebî Şeybe, Ebu Bekr Abdullah b. Muhammed el-Kûfî (v. 235/849),

el-Musannef (Tahkik Kemal Yusuf el-Hût), Mektebetü’r-Rüşd, Riyad 1987.

İbn Hacer, Ahmed b. Ali el-Askalânî (v. 852/1448),

-Fethu’l-Bârî bi-şerhi Sahihi’l-Buhârî (Tahkik Muhammed Fuad Abdu’l-

Bâkî), Dâru’l-Ma’rife, Beyrut 1379, I-XIII.

-ed-Dirâye fî Tahrîci Ehâdîsi’l-Hidâye (Tahkik es-Seyyid Abdullah Hâşim el-

Yemânî el-Medenî), Beyrut, ts. (Dâru’l-Ma’rife), I-II.

-Telhîsu’l-Habîr (Tahkik es-Seyyid Abdullah Hâşim el-Yemânî el-Medenî),

Medine 1964, I-IV.

İbn Hanbel, Ahmed (v. 241/855), el-Müsned, el-Mektebetü’l-İslâmî, Beyrut, I-VI. İbn Hazm, Ebû Muhammed Ali b. Ahmed b. Said el-Endelüsî (v.456/1063),

- el-İhkâm fî Usûli’l-Ahkâm, Kahire,ts. (Matbaatu’l-Âsıme), I-II (8 cüz).

- el-Muhallâ bi’l-Âsâr (Tahkik Abdulğaffar Süleyman el-Bendârî),

Beyrut, ts. (Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye), I-XII.

İbn Hibban, Muhammed b.Ahmed (v.354/965), Kitâbu’t-Tekâsîm ve’l-

Enva’ (Sahihu İbn Hibban) (Tahkik Şuayb el-Arnavut) Müessesetü’r-

Risâle, Beyrut 1993.

İbn Kesîr, Ebu’l-Fidâ İsmail b. Ömer (v.774/1372), Tefsîru’l-Kur’âni’l-Âzîm,

Dâru’l-Endelüs, Beyrut 1966, 1.baskı, I-VII.

İbn Kudâme, Ebu Muhammed Abdullah b. Ahmed (v. 620/1223), el-Muğnî fî

Fıkhi’l-İmam Ahmed b. Hanbel eş-Şeybânî, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1985,1.baskı,

I- XII.

İbn Mâce, Ebu Abdillah Muhammed (v. 273/886), es-Sünen, Dâru’l-Hadis, Kahire

1994, I-II.

İbn Manzur, Cemâleddin Muhammed b. Mükerrem (v.711/1311), Lisânu’l-Arab,

İbn Rüşd, Ebu’l-Velîd el-Kurtubî (v.520/1126), el-Mukaddemâtu’l-Mümehhedât

libeyâni mâ Aktadathu Rusûmu’l-Müdevvenei mine’l-Ahkâmi’ş-Şeriyyâti ve’t- Tahsîlai’l-Muhkemâti li-ümmehâti Mesâilihâ’l-Müşkilât (Tahkik Muhammed

Huccî) Dâru’l-Ğarbi’l-İslâmî, Beyrut 1988, I-III.

İbn Rüşd, Ebu’l-Velîd Muhammed b. Ahmed el-Hafîd (v. 595/1198), Bidâyetü’l-

Müctehid ve Nihâyetü’l-Muktasıd, Kahraman Yayınları, İstanbul 1985, I-II.

İbnu’l-Hûmam, Kemaluddin Muhammed b. Abdilvâhid (v.861/1457), Fethul-

Kadir, Şeriketü Mektebetü ve Matbaatu Mustafa el-Bâbî el-Halebî ve Evladuh

(Mısır 1970) 1.Baskı, I-X.

İzzuddin, Bahrululûm, el-Hacru ve Ahkâmuhu fi’ş-Şerîati’l-İslamiyye Bahsun

Fıkhiyyun Mukârinun alâ Davi’l-Mezâhibi’l-Hamse, Beyrut 1980, 1.baskı.

Kaffal (Sağir), Seyfeddin Ebî Bekr Muhammed b. Ahmed eş-Şâşî (v. 507/1113),

Hılyetu’l-Ulemâ’ fî Ma’rifeti Mezâhibi’l-Fukahâ’ (Tahkik Yasin İbrahim)

Mektebetü’r-Risâleti’l-Hâdise, Ürdün 1988, I-VIII.

Kal‘acî, Muhammed Ravvâs,

-Mevsûatu Fıkhı Âişe Ümmü’l-Mü’minîn Hayâtuhâ ve Fıkhuhâ, Dâru’n- Nefâis, Beyrut 1989, 1.baskı, Telif Şeyh Saîd Fâyized -Dahîl.

-Mevsûatu Fıkhı Abdillah b. Ömer Asruhû ve Hayâtuhû, Dâru’n-Nefâis, Beyrut 1986, 1.baskı.

-Mevsûatu Fıkhı Ali b. Ebî Tâlib, Dâru’l-Fikr, Şam 1983, 1. baskı.

Kanunlar:

Türk Medenî Kanunu (YMK) -Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama

Şekli Hakkında Kanun-Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair kanun, Yayın Danışma Kurulu: Sedat Bakıcı-Gürsel Yalvaç, Adalet

Benzer Belgeler