• Sonuç bulunamadı

Mefkudun Ölümüne Hükmetme Yaşı

B- Zekat Verilecek Hayvanın Yaşı

VI- Mefkudun Ölümüne Hükmetme Yaşı

Mefkud, yok olan, kaybolan şeye denir.204 Istılahta ise mefkud, ailesinden uzak olup ölümü, hayatı ya da yeri konusunda bilgi sahibi olunmayan kişidir.205

Mefkudun konumuzla ilgili olan kısmı, hangi yaşta hükmen öldü kabul edileceğidir. Bu konu ile farklı görüşler nakledilmiştir. Hanefîlerde Ebû Hanîfe (v.150/767) bu yaşın 120 olduğunu kabul etmiş, Hasan b. Ziyad (v.116-204/734- 819)’dan da ayrı görüşler nakledilmiş, bu konuda tıpla ilgilenenlerin tecrübelerinden de yararlanılabileceği ifade edilmiştir. Ebû Yûsuf ise kendi zamanındaki insanlara bakarak 100 yaşında mefkudun ölümüne hükmedileceği görüşündedir. Bunun dışında 90 yaş ve kişinin akranlarının vefatı ile kendisinin de ölümüne hükmedileceği şeklinde görüşler zikredilmiştir. Akranların vefatına göre hareket edileceği görüşünde kendi çevresi mi yoksa bütün ülkelerdeki akranlarının mı ölümüyle ölüme hükmedileceği konusunda ihtilaf vardır. Bunun dışında 60 yaşın da ölüme hükmedilme yaşı olduğu da diğer bir görüş olarak karşımıza çıkmaktadır.206 Bu noktada şu hadis delil olarak ileri sürülmüştür:

ﷲﺍ ﻰﻠﺻ ﷲﺍ ﻝﻮﺳﺭ ﻥﺃ

ﻝﺎﻗ ﻢﻠﺳﻭ ﻪﻴﻠﻋ

:

ﻦﻴﻌﺒﺴﻟﺎﻯﻟﺇ ﻦﻴﺘﺴﻟﺍ ﻦﻴﺑ ﺎﻣ ﻲﺘﻣﺃ ﺭﺎﻤﻋﺍ

.

ﻚﻟﺫ ﺯﻮﺠﻳ ﻦﻣ ﻢﻬﻠﻗﺃﻭ

.

Rasulullah (SAS) : “Benim ümmetimin ortalama ömrü altmış ile yetmiş arasındadır.Çok azı bu süreyi geçer ”buyurmuşlardır.207

Şâfiîlerde belli bir yaş zikredilmemiş, kesin olarak ölümünün haberi alınana kadar bekleneceği söylenmiştir. Bunun yanında kavli kadime göre nikah konusunda derhal feshin olacağı, kavli cedide göre ise feshin 4 yıl bekledikten sonra olacağı ve 4 yıl sonunda ölüme hükmedileceği fikri hakimdir. Bunda Hz. Ömer(ra)’in uygulaması etkilidir. Hz. Ömer (ra), eşi kaybolan bir hanımın kendisine müracaatı sonrası 4 yıl beklemesini emredip daha sonra iddet bekletip nikahı feshettiği şeklinde bir haber nakledilmiştir.208

204

İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, 3/337; Fîruzabadî, Kamus, 1/1241; Tehânevî, Keşşâf, 2/1114, 1115. 205

Tehânevî, Keşşâf, 2/1114, 1115; Bilmen, Istılâhât, 7/208. 206

Serahsî, el-Mebsut, 11/35, 36; Kâsânî, Bedâi’, 6/197; Mevsılî, el-İhtiyâr, 3/45; İbnu’l-Hümam, Fethu’l- Kadîr, 6/147, 148, 149; İbn Âbidin, R.Muhtâr, 3/455, 456, 457; Bilmen, Istılâhât, 7/220, 221; Muhammed Ebû Zehrâ, el-Ahvâlu’ş-Şahsiyye, s.:491, 492.

207

Tirmizî, “Daavât”, 101; İbn Mâce, “Zühd”, 27; İbn Hibbân, Sahih, 7/246; Hâkim, el-Müstedrek, 2/463; Beyhakî, es-Sünen, 3/370; Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ’, 1/163.

208

Mâlikîlerde mefkudun ölümüne hükmedilme yaşı ile ilgili olarak 70, 80, 90 yaş zikredilmiştir.209 Savaş vb. gibi ölüm ihtimalinin yüksek olduğu durumlarda bir yıl210, 4 yıl sonra hemen ve kendisi gibi olanların öldüğü zamana kadar beklenip daha sonra ölümüne hükmedileceği belirtilmiştir.211 Ayrıca hanımın 4 sene bekledikten sonra ölüm iddetini bekleyerek boşanmış kabul edileceği fakat miras konusunda akranlarının hayatta kalmadığı zamana kadar ya da ölüm haberi alınana kadar mirasının taksim edilmeyeceği şeklinde bir görüş de nakledilenler arasındadır.212

Hanbelîlerde ortam olarak ölüme hükmedilemeyecek eğitim, seyahat vb. gibi sebeplerle giden ve haber alınmayan kişi için doğumdan 90 sene geçmesiyle ölümüne hükmedileceği, diğer bir kavle göre de hakimin yaşayamayacağı bir süre tayinine bağlı olarak ölümüne hükmedileceği ifade edilmiştir. Kaybolma 90 yaşında olduysa yine hakime müracaat edilir, denmektedir.

Eğer kişi savaş vb. ölüm ihtimali yüksek bir ortamda kaybolduysa 4 yıl beklendikten sonra ölüme hükmedileceği ifade edilmektedir.213

Kadri Paşa’nın A.Ş’sinin 578. maddesinde: “Kendi memleketindeki akranı göçüp gidince, mefkudun ölümüne hükmedilir. Eğer akranın göçüp gittiğini tespit etmek mümkün olmazsa mefkud 90 yaşına ulaşınca ölümüne hükmedilir.”214 denmektedir.

Bunun yanında Ali Haydar Efendi’nin Risâle-i Mefkud adlı çalışmasında da mefkudun doğumundan itibaren 90 yaşını tamamlamasıyla ölümüne hükmedileceğini ifade etmiştir.215

Rasulullah (SAS)’dan rivayet edilen hadiste 60 ila 70 yaşın en uzun ömür olduğu ifadesinden yola çıkarak 70 yaşın ölüme hükmedileceği belirtilmişti. Bu hadiste geçen yaş, mal vb. konularda yardım ile ihtiyaç duyulacak kadar ileri bir yaş olarak kabul edilirse bu yaşın mal konusunda ölüme hükmetme yaşı olarak

209

İbn Rüşd, el-Mukaddimât, 1/531; İbn Cüzeyy, el-Kavânînu’l-Fıkhiyye, s.:145; Bilmen, Istılâhât, 7/222. 210

İbn Rüşd, el-Mukaddimât, 1/534; Bilmen, Istılâhât, 7/222. 211

İbn Rüşd, el-Mukaddimât, 1/533, 534. 212

Sehnûn, el-Müdevvene, 2/450; İbn Rüşd, el-Mukaddimât, 1/533, 534; Muhammed Ebû Zehrâ, el- Ahvâlu’ş-Şahsiyye, s.:491, 492.

213

İbn Kudâme, el-Muğnî, 8/105, 106; Bilmen, Istılâhât, 7/224; Muhammed Ebû Zehrâ, el-Ahvâlu’ş- Şahsiyye, s.:491, 492.

214

Akgündüz, a.g.e., s.:281. 215

belirlenebileceği söylenebilir. Çünkü neticede idare eden malın bizzat sahibi değildir.

Medenî Hukuk’ta hayatta mı ölü mü olduğu bilinmeyen kişiler ile ilgili olarak üç ihtimalden söz edilmiştir. İlki, ölüme muhakkak nazarıyla bakılan hallerdir. Deprem, gemi batması, yangın sonucu o ortamda bulunan kişilerin ölümleri, muhakkak nazarıyla bakılan hallerdendir. Bu konuda YMK’nın 31. maddesi: “Bir kimse, ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde kaybolursa cesedi bulunamamış olsa bile gerçekten ölmüş sayılır.”216şeklindedir. Medenî Kanun’da kabul edilen ikinci hal ise yaşadığı belli olmayan, fakat cesedi de bulunmadığı halde bir insanın ölümü pek muhtemel bir hal içinde kaybolmasıdır. Batan gemide kurtulanların yanında kurtulamayıp cesedi de bulunmayanlar bu gruba örnek verilmiştir. YMK’nın 32. maddesi bu konu ile ilgilidir. Madde “Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir. Yetkili mahkeme, kişinin Türkiye’deki son yerleşim yeri eğer Türkiye’de hiç yerleşmemişse nüfus sicilinde kayıtlı bulunduğu yer mahkemesidir.”şeklindedir.217 Son ve üçüncü hal ise âdî kayıplık denilen kayıplıktır. Bu ise ölüm tehlikesi olmayan bir halde olan kayıplıktır.218

YMK’nın 588. maddesi: “Sağlam olup olmadığı bilinmeyen bir kimsenin mal varlığı veya ona düşen miras payı on yıl resmen yönetilirse ya da mal varlığı böyle yönetilenin 100 yaşını dolduracağı süre geçerse Hazinenin istemi üzerine o kimsenin gaipliğine karar verilir. Gaiplik kararı verilebilmesi için gerekli ilan süresinde hiçbir hak sahibi ortaya çıkmazsa, aksine hüküm bulunmadıkça gaibin mirası devlete geçer. Devlet gaibe veya üstün hak sahiplerine karşı aynen gaibin mirasını teslim alanlar gibi geri vermekle yükümlüdür.”219 şeklinde olup sadece mal varlığı ile ilgili konu zikredilmekle beraber yaş olarak 100 yaş maddede yer almaktadır. Bunun dışında YMK’da gaiplik kararı ile ilgili maddeler de

216 EMK, md.: 30. 217 EMK, md.:31. 218 Birsen, a.g.e., s.:151, 152. 219 EMK, md.:530.

bulunmaktadır. 33. maddede: “Gaiplik kararının istenebilmesi için ölüm tehlikesinin üzerinden en az bir yıl veya son haber tarihinin üzerinden en az beş yıl geçmiş olması gerekir. Mahkeme, gaipliğine karar verilecek kişi hakkında bilgisi bulunan kimseleri belli bir sürede bilgi vermeleri için usulüne göre yapılan ilan ile çağırır. Bu süre, ilk ilanın yapıldığı süreden başlayarak en az altı aydır.220 denmektedir. Burada da süre ile ilgili olarak ölüm tehlikesi olan durumda bir yıl, tehlike olmayan durumdaki kayıplık durumunda beş yılın geçmiş olması ifade edilmiştir. Kişinin durumuna göre bir sürenin belirlendiği dikkat çekmektedir. Gaibin ölümüne hükmedildikten sonra bu kararın, ölüm tehlikesinin gerçekleştiği veya son haberin alındığı günden başlayarak hüküm doğuracağı da YMK’nın35. maddesinde yer almaktadır.221

Kendisinin gaip olduğuna karar verilen kişinin mal varlığı ile ilgili olarak da nasıl bir uygulama yapılacağı belirtilmiştir. YMK’nın 584. maddesinde: “Hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimsenin mirasçıları ve mirasında hak sahibi olan kişiler tereke malları kendilerine teslim edilmeden önce bu malları ileride ortaya çıkabilecek üstün hak sahiplerine veya gaibin kendisine geri vereceklerine ilişkin güvence göstermek zorundadırlar. Bu güvence ölüm tehlikesi içinde kaybolma durumunda beş yıl, uzun zamandan beri haber alınamama durumunda on beş yıl ve herhalde en çok gaibin yüz yaşına varmasına kadar geçecek süre için gösterilmektedir.”222 denmektedir. böyle bir madde ile bizce muhtemel bir belirsizliğin ve belirsizlik sonucu ortaya çıkabilecek ilgisizlik ya da kargaşa gibi durumların önüne geçilmeye çalışılmıştır. Malı belli şart dahilinde taksiminin malın muhafazası açısından faydalı olabileceğini ifade edebiliriz. Aynı zamanda YMK’nın 585. maddesinde: “ Gaip ortaya çıkarsa veya üstün hak sahibi olduklarını ileri sürenler bu sıfatlarını ispat ederlerse, tereke mallarını teslim almış olanlar, aldıkları malları zilyedlik kuralları uyarınca geri vermekle yükümlüdürler. İyi niyetli olanların üstün hak sahiplerine geri verme yükümlülükleri miras sebebiyle istihkak davasına ilişkin zamanaşımı süresine tabidir.” denmekle mefkudun ya da terekedeki hak sahibi olabilecek diğer insanların hakları da koruma altına alınmış olmaktadır.

220 EMK, md.:32. 221 EMK, md.:34. 222 EMK, md.:526.

Evlilik durumunda mefkudun hali ile ilgili olarak Medenî Kanun’da gaiplik kararının olmasıyla evliliğin zâil olmayacağı, eşin EMK’nın 94. maddesi gereğince ya gaiplik kararı ile ya da ayrı olarak fesih davası açmasının gerekliliği ifade edilmiştir. Davanın açılmasından sonra karar öncesi mefkud ortaya çıkarsa evlilik devam eder. Gaiplik kararından sonra evlilik zâil olmadan yapılan evlenme de EMK’nın 112. maddesi gereğince bâtıldır. EMK’nın 114. maddesinin son fıkrasında geçen sebeplerden dolayı da böyle bir butlânın ortadan kalkacağı şeklinde açıklama yapılmıştır.223

Yukarıda arzetmeye çalıştığımız görüşlerden de anlaşıldığı üzere bir kişinin ölümüne hükmedilmesinde farklı yaşlar ya da süreler ifade edilmiştir. Bilindiği üzere bu hükmün verilmesi miras ve iddet gibi konularda gerekli işlemlerin yapılmasında etkilidir. Böyle bir hükmün verilmesinde bizce mağduriyet ve belirsizlik gibi sıkıntılara sebep olacak durumlar göz önünde bulundurulup ona göre bir karar verilmesi uygundur. Mağduriyetin boyutu ve etkileyeceği kişi ya da kişilere göre karar verilmesi isabetli olacaktır. Medenî Kanun’da yapılan açıklamaların bu yönde olduğu kanaatindeyiz. Çünkü hem gaip hem de gaip olan kişiyle şu veya bu şekilde ilgili olan kişiler hesaba katılarak hareket edilmiştir.

Mirasın taksimi konusunda, mefkudun dönmesi durumunda tekrar teslim edilmesi vb. şartlarla mirasın taksimi uygundur. Belki de belli şartlar dahilinde taksim yapılması, taksim yapılmamasına göre daha yaralı ve isabetli olacaktır.

Mefkudun eşiyle ilgili konuda ise evliliğin iddet süresinden daha az bir sürede sona erdiğine hükmedilmemekle birlikte eşin mağdur olmayacağı bir ortamı da sağlanmasıyla birlikte miras taksimine göre daha uzun bir sürenin geçmesinin beklenmesi bizce uygundur.

Bu açıklamalardan sonra ortalama ölüm yaşı olarak kabul edilen bir yaşın olup olmayacağı ve bu yaşın hükme etki etmesi ile ilgili gündeme getirilebilir. Çünkü yapılan açıklamalarda kabul edilen yaşlar söylenirken bu yaştan sonra insan yaşamaz ya da akranları ölenin kendisi de ölmüş kabul edilir gibi ifadeler bulunmaktadır. Özellikle akranların ölmesi durumunda ölmüş kabul edilmek bizi genelde kabul edilen bir ölüm yaşının yani ortalama bir ölüm yaşı mefhumunun

223

olduğuna götürür. Dolayısıyla bulunulan ortamdaki insanların genelde öldükleri yaş, ortalama ölüm yaşı kabul edilip mefkudun da ölümüne bu yaştan sonra hükmedilebilir. Bu şekilde zamana, ülkeye vb. değişikliklerin ömür üzerinde meydana getireceği etkiler de göz önünde bulundurulup ona göre hareket edilmiş olur. Böyle bir tespit için aynı ortam ya da ülkeyi paylaşan insanların ortalama yaşama süreleri veya ölüm yaşları istatistiklerle belirlenerek genel bir yaş tespit edilmiş olur. Buna rağmen bazı istisnalar olması durumunda da şartlara göre bir hüküm verilebilir. Zira hüküm çoğunluğa göre verilir ve istisnalar kendi içlerinde bir değerlendirmeye tabi tutulur. İstisnalar çoğunluk için kabul edileni etkilemez

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Muamelat bilindiği üzere insanlar arası alışveriş vb. konuları ele almaktadır. Bu bölümde insanın hayattaki muamelelerini etkileyecek olan aklî gelişimle ilgili rüşd, sefihlik, temyiz gibi yaşlar ya da çağlar incelenecektir. Ayrıca bu yaşlar gelişim sırası ve yaşına göre sunulacaktır.

Benzer Belgeler