• Sonuç bulunamadı

SAVAŞ SONRASI FAŞİZM: NEOFAŞİZM

Belgede TÜRKİYE CUMHURİYETİ (sayfa 90-97)

3. FAŞİZMİN TARİHİNE BAKIŞ

3.2. SAVAŞ SONRASI FAŞİZM: NEOFAŞİZM

83

84 tarihçi Carl Schüddekopf’un söylediği şekilde faşizmin neofaşizmden farklı çeşitleri de mevcuttur (Copsey, 2013: 5-6).

Faşizmin günümüzdeki varyasyonuna verilen ve yaygın kabul gören ismi neofaşizmdir.

Bull’a göre, “neofaşizm kavramı 1945 sonrası orta çıkan ve doğrudan iki savaş arası dönemdeki Nazi rejimi İtalya ve diğer Avrupa ülkelerindeki faşizmlerden etkilenen hareketleri tanımlamak için kullanılır” (2012: 1). Neofaşist hareketler genellikle klasik faşist hareketlerden arda kalan ve aldıkları yenilgi sonucu siyasete atılmak konusunda kararsız kalan kadrolarca kurulmuştur. Bu hareketlerin en baştaki amaçları hem politik hem de fiziki olarak hayatta kalmaktır. İlk neofaşist örgütlenme İtalya’daki Movimento Sociale Italiano’dur (MSI – İtalyan Sosyal Hareketi). 1946’da kurulan bu hareketmuhafazakârları, radikalleri, ırkçıları ve klasik faşizm özlemi duyanları barındırmıştır. 1950’nin ikinci yarısında bu örgütün içerisinden şiddet kullanımını savunan bir eğilim çıkmıştır. İtalya’da ortaya çıkan neofaşist düşüncenin fikri önderiJulius Evola’dır. Evola 1934’te modernizm karşıtı, ruhsal çöküşün nedeni olarak liberalizmi ve komünizmi gösteren bir düşünce ortaya atmıştır. Evola bir “savaşçı ruhu”

tespiti yapar ve savaşın kaybedilmesine rağmen mücadeleye devam eden kadroların disiplinini över (Bull, 2012).

Bir diğer neofaşist hareket Almanya’da 1946’da ortaya çıkan –daha sonra Sozialistische Reichspartei (SRP – Sosyalist Reich Partisi) adını alacak olan- Deutsche Rechtspartei’dir (DRP – Alman Reich Partisi). DRP hayatta kalan Nazi ve Nazizme yakınlık duyan kadrolarca kurulmuştur. Bu parti 1949’da kapatılmış ve 1960’lara kadar yeraltında kalmıştır. 1960’lardaki yeni girişimin adı Nationaldemokratische Partei Deutschlands’tır (NPD - Alman Ulusal Demokratik Partisi). Bu örneklerin yanı sıra 1947’de Belçika’da,

85 Léon Degrelle liderliğindeki faşist partiye öykünen bir siyasi parti kurulmuştur (Bull, 2012: 6).

Neofaşizm, faşizmin anti-semitik yönlerinin görece törpülendiği ve soykırımın inkârcılığına dayanan bir tarzla ortaya çıkmıştır. Neofaşizm Sovyetler Birliği ve ABD emperyalizmlerinin dışında üçüncü bir güç oluşturma iddiasındadır. Klasik faşizme zıt olarak neofaşistler bir enternasyonal yaratmaya da girişmişlerdir. Bunlardan en bilineni Dünya Antikomünistler Birliği’dir. Almanya’daki neofaşistler ABD istihbarat ajansı CIA ile birlikte Sovyetler Birliği’ne karşı faaliyetlere girişmişlerdir. Neofaşistler 1970’li yıllara kadar şiddet kullanımından kaçınmıştır. 1974’te İtalya Milano’daki Piazza Fontana bombalamasında 17 kişinin ölümüne yol açtıkları saldırıdan sonra şiddet kullanımı artmaya başlamıştır. Neofaşizmin ikinci jenarasyonu olarak bilinen ve 1968’den sonra güçlenen kuşak ise dönemin gençlik hareketlerinden geri kalmamak için onlarla karşılıklı etkileşime girmişlerdir (Bull, 2012).

1945 sonrası faşist örgütlenmelerde dikkat çeken bir nokta hiçbir siyasal öznenin kendini faşist olarak adlandırmamasıdır. Bunun yanı sıra paramiliter örgütlenmelerle olan bağlarını gizlemiş ve hatta bu örgütlenmelere gitmekten sakınmışlardır (Eatwell, 2011a). 1945 sonrası faşizmde görülen temel özellikler militan bir yabancı düşmanlığı, homofobi, kadın haklarına karşı olma, ölümle sonuçlanan şiddet ve soykırım planları şeklindedir. Neofaşistler 1965 sonrası, kendilerini dünyadaki gelişmelere de uyarlamışlardır (Gregor, 2006). Irkçılık İslamofobi’yi de kapsar hale gelmiş, göçmen karşıtı gösteriler yaygınlaşmış, sol karşıtlığı yeniden gündem olmuş ve ayrımcılık fikri güç kazanmıştır (Griffin, 2018: 99). Neofaşistler, “aile değerlerine saldıran uyuşturucu satıcılarına ve porno filmcilere karşı aktif eylemde bulunacaklarını” vaat eder.

Neofaşistler böylelikle muhafazakar değerleri restore edeceklerdir (Laquer, 1997: 94).

86 Payne (1983: 211), neofaşist partilerin özelliklerini “otoriter tek parti isteği, karizmatik lider prensibi, liberalizm ve Marksizmden ayrı etnik bir ideoloji, korporatist ve otoriter bir devlet isteği, iradeci aktivizm, felsefi determinizm” şeklinde sıralar. Neofaşistler Soğuk Savaş döneminde hiçbir Avrupa devletinin tek başına bir güç oluşturamaması sonucunda “birleşik bir Avrupa” idealinin bu hayallerini gerçekleştireceğini düşünmüştür. Bir savaş da Avrupa’yı büyük güç yapma yolunda önemli bir araç olacaktır. Neofaşistler gücün, askeri başarıların ve kahramanlığın amaçlarında büyük bir rolü olduğunu öne sürer ve Yeni Sağcı düşünürleri entelektüel tartışmalarla vakit kaybettikleri içini mahkûm eder (Laquer, 1997: 100).

Neofaşist partiler genellikle tek bir amaç etrafında örgütlenirler. Bu noktada popülist bir strateji kullanırlar. Örneğin göçmenlere karşı örgütlenen neofaşistlerin, göçmen sorunu ortadan kalktığında varlık nedenleri de ortadan kalkabilmektedir. Neofaşistlerin kitle tabanını kadınlardan çok erkek gençler oluşturur. “Dazlaklar, holiganlar, psikopatlar” gibi isimlerle sokaklarda hâkimiyet kurmaya çalışırlar. Neofaşistler bir altkültür yaratır ve bu bağlamda klasik faşistler tarafından eleştirilere maruz kalırlar.

Neofaşistlerin karşılaştıkları sorunlardan biri Avrupa’ya 1970’lerden itibaren gelen yeni göçmenlerin yaşam tarzlarını bozmaması, bunun sonucunda Avrupa’ya entegre olmamasıdır. Bu göçmenler, kültürlerini korumak konusunda kararlıdır. Böylece 1945 sonrası neofaşizmde –klasik faşizmdeki komünistler ve Yahudiler gibi- merkeze koyulan asıl hedef ülkelerindeki yabancı varlığıdır (Laquer, 1997). Neofaşizm bugün ırkçı, cinsiyetçi ve elitist bir içeriğe sahiptir (Renton, 2007: 16). Traverso bu noktada kaydadeğer bir değerlendirmede bulunur: Ona göre Sovyetler Birliği’nin varlığı kapitalistleri hümanist çizgiler içerisinde tutma noktasında önemli bir araçtır. Sovyetler Birliği’nin yıkılışının ardından kapitalizm özüne döner. Bu dönem neofaşist hareketlerin

87 yükselişe geçtiği dönemdir (Traverso, 2019b). Neocleous faşizmin savaş sonrası dönemde etkin bir güç haline gelememesinin nedenini Traverso’nun ortaya attığı bu teze yakın şekilde açıklamaktadır:

“Gerçek bir komünist ya da Sovyet tehdidinin yokluğunda ulusal bir burjuvazinin ve yönetici elitin komünizmden kaçınmak için son bir gayret çabası olarak faşizme dönmesine gerek yok gibi görünür. Ayrıca 1945’ten sonraki dönem…refah dönemidir ve kapitalist toplumun yönetici elitlerinin krizleri politik açıdan başarılı bir şekilde yönettikleri bir dönem olmuştur. Faşist fikirlerin savaş-sonrası dönemde etkili olmayı başaramamasındaki olası faktörlerden biri, … faşist olmayan sağın parti ve örgütlerinin radikalleşmesinde yatabilir” (Neocleous, 2014: 142-143).

Payne (1993), neofaşistlerin klasik faşistlerin aksine parlamenter yola sadık kaldıklarını vurgular. Neofaşistlerin bir diğer özelliği neoliberal ajandayı, “verimlilik ve fayda söylemini benimseyerek, ‘rekabet gücü’nü bir mukaddes değer olarak tanıyarak sosyal yükleri taşımak istemeyen yeni/modern orta sınıflara açılmalarıdır” (Bora, 2015: 149).

Griffin neofaşizmin özelliklerini şu şekilde sıralar:

“a) Devrimci milliyetçiliğin radikal projelerini devam ettirir …,

b) Özerk fakat ideolojik olarak bağlı sayısız örgütlenme vardır, ‘yalnız kurt’

eylemleri hayata geçmeye başlar…,

c) Devlet içerisinde hareket eden gruplar ortaya çıkmıştır…,

d)Kültürel çoğulculuktan ve liberalizmden hoşlanmayan altkültür içerisinde filizlenir…,

e) Reformist partilerden umduğunu bulamayan kişilerin ideolojik anlamda eğitimi sonucunda destek kazanır…,

f)Küreselleşmeye karşı demokratik, pasifist eylemler içerisinde doğup bunları devrimci bir çizgiye çekmeye çalışır…,

88 g) Sol-kanat eleştirileri yozlaştırarak buradan bir hegemonya devşirmeye çalışır…,

h) Anaakım kültüre karşı etnik kimliğin aşınmasını vurgular…,

i) Grup örgütlenmelerinden sonra, faşizm artık ulusal bir güç haline gelmiş ve uluslararasılaşmıştır” (2008b: 200-201).

William Robinson (2019), neofaşist hareketlerin kapitalizmin krizlerine tepki olarak ortaya çıktığı iddiasında bulunur. Klasik faşizmin ulusal sermayenin gerici tepkisi sonucu iktidara geldiğini savunan Robinson neofaşist hareketlerin uluslararası sermayenin gerici tepkisi olduğunu söyler. Neofaşist hareketlenmeler Küresel Kuzey’de beyaz işçi sınıfının içerisinden, Küresel Güney’de ise şehirli orta sınıflar içerisinden doğar. Bu kesimler güvencesizleşmeye ve sosyoekonomik istikrarsızlığa tepkilidir. Neofaşistler bu sosyoekonomik istikrarsızlığı çözme vaadinde bulunurlar. Neofaşizm klasik faşizmle gelenekselliği, çeşitlilik korkusunu, temiz bir sosyal kimliği veseçkinci bir popülizmi paylaşır. Neofaşizm tıpkı klasik faşizm gibi, milliyetçilik ve ırkçılık üzerine kuruludur (Robinson, 2019: 169).

Kalecki neofaşizmin üç özelliğini şu şekilde sıralar:

“1.1930’lardaki büyük bunalım döneminin Nazizmin aksine, bu hareketler demagojiye başvurmazlar …

2.Bir dizi ırkçı veya şovenist argüman kullanarak nüfusun geniş kesimlerindeki gerici öğelere hitap eder.

3. Faşist unsurlar büyük sermayenin en gerici grupları tarafından finanse edilmektedir; böylece bu sermaye grupları kendi özel çıkarlarını da kovalayabilmektedir” (Kalecki, 2018: 218-219).

1945 sonrası faşist örgütlenmelere diğer örnekler çeşitlilik göstermeye başlamıştır. Eski SS Subayı Arthur Erhardt tarafından haftalık çıkarılan Yeni Düzen isimli dergi liberalizm ve komünizm karşıtı yayınlar yapmaktadır. Kurulan uluslararası neofaşist örgütlenmelerin temel amacı ulusların Avrupası’nı yaratmaktır (Griffin, 2008a). Bir diğer örgütlenme çeşidi ise Fransız neofaşistlerinin oluşturduğu neofaşist çevrelerdir.

89 Bu çevreler 1960’lı yıllarda radikal bir değişikliği tartışma ihtiyacı sonucunda doğmuştur.Bu tartışmaların sonucunda liberalizm ve onun getirdiklerine karşıt bir pozisyon doğmuştur: Materyalizme, bireycilik, evrensel insan haklarına, kültürel çeşitliliğe ve eşitlikçiliğe (Griffin, 2008b: 195).

Savaş sonrası dönem Brezilya’daki Entegralist hareket evrim geçirmiştir. Neoentegralist hareket artık özel mülkiyete karşı olduğu retoriğini kullanmaz fakat komünizm ve kapitalizm dışında bir üçüncü yol olduğu konusunda ısrarcıdır. Neoentegralistler–savaş öncesi dönemdeki gibi Brezilya’ya özgü bir- ırkçılığı bir eylem olarak değil fikir olarak savunurlar. Savaş öncesi dönemdeki antisemitizm ve muhafazakârmilliyetçilik devam etmektedir. Neoentegralistler değerler ve fikirler arasında bir ayrım yapmaya özen gösterirler. Hiyerarşinin savunusu, disiplin, devlete atfedilen değer, antiliberalizm ve antikomünizm devam etmektedir (Roggera ve Bertonha, 2013).

Roger Griffin’e (2014: 336) göre faşizm üç döneme ayrılır. 1890-1914 arası dönem, 1914-1945 arası dönem ve 1945 sonrası neofaşizm dönemi. Griffin’e göre neofaşizmin dört alt dalı vardır. Bunlar milliyetçi devrimcilik, kriptofaşizm, soykırım inkârcılığı ve muhafazakâr devrimciliktir (Copsey, 2013: 10). Griffin’in çizmiş olduğu bu hat kavramsal birçok yanlışlığa yol açabilmektedir. Literatürde faşizm, aşırı sağ, askeri diktatörlükler, yeni sağ ve sağ popülizm birbirlerinin yerlerine kullanılmaktadır.

Dolayısıyla bu kavramlar birbirlerinden ayırt edilmelidir. Aksi halde örneğin James Gregor’ın ortaya attığı şekilde bir kavramsal karışıklığa mahal verilecektir. Gregor “yarı-faşizm”, “proto-faşizm” ve “yeni başlayan faşizm” gibi birçok kavram önermiştir (Gregor, 2006: 21).

90 3.3. KAVRAM KARMAŞASININ BAŞLADIĞI YER: NEOFAŞİZM VE DİĞER SAĞ

Belgede TÜRKİYE CUMHURİYETİ (sayfa 90-97)