• Sonuç bulunamadı

İmgenin felsefede kullanılan bir terim olduğu ve duyulur bir kaynaktan gelen her tasarım (Hançerlioğlu, 1977) anlamına geldiği yukarıda belirtildi. Bu tanım imgenin kaynağının dış gerçeklik olduğunu, tasarım olması bakımından yerinin

bilinç olduğunu ve bütün bunların duyular aracılığıyla edinildiğini göstermektedir.

Buna göre her türlü nesne insanda bir imge uyandırabilir. Böyle bir nesnenin uyandırdığı imge ile nesnenin kendisi arasında pek bir fark yoktur. Örneğin bir ağaca baktığımızda bilincimize o ağacın bir imgesi yansır. Bilincimizdeki ağaç imgesi ile dış dünyadaki ağaç farklı iki varlık olsalar da birbirlerine benzerler.

Sanatsal imgenin felsefî imgeyle benzer ve farklı yönleri vardır. Her şeyden önce sanatsal imge de felsefî imge gibi bir nesneden duyular arcılığıyla edinilir. Sanatsal imgenin de yeri bilinçtir. Ancak sanatsal imgenin edinildiği nesne herhangi bir nesne değil, bir sanat eseridir. Ayrıca sanatsal imge ile sanat eseri birbirine benzemez. Aralarında önemli farklar vardır. Sanat eseri, alıcısının bilincinde yaratmak istediği imgeyi açık bir şekilde vermez, ama eser söz konusu imgeyi yaratmak için düzenlenmiştir.

Sanatsal imge, aynı zamanda bir bilgidir; nesneye, olgulara ilişkin bir bilgidir. Başka bir deyişle sanatsal imge, dünyanın gerçekliği içinde varolan bir şeydir. Varlığı karşılayan bir sözcük, bir görüntü varsa bu sözcük ya da görüntünün kendisi sanat eserinde bulunmaz. Bulunursa bu varlık sanatsal bir imge olmaz. Ancak bu sözcük ya da görüntü dışında farklı öğelerin bir araya gelerek oluşturduğu sistem (dizge, yapı), sanat alımlayıcısını söz konusu varlığa götürüyorsa burada bir sanatsal imgenin varlığından söz edilebilir. Yani yalnızlığı anlatacak bir şiirde (ya da birkaç

dizede) ‘yalnızlık’ sözcüğü geçmediği hâlde, o şiir (ya da dizeler) okunduğunda yalnızlık düşünülüyorsa orada sanatsal bir imge var demektir.

Sanatsal imge, sezgi bilgisinin bilme biçimidir. Nesneler sezgi bilgisiyle algılandığı zaman duyulara hitap ederler ve bilince canlı bir şekilde yansırlar. Sanatçıların nesnelere ilişkin sahip oldukları imgesel düşünebilme yeteneği, onlara nesnelerin duyulara hitap edecek şekilde yansıtılması olanağını verir. Böylece sanatsal imgenin yoğunluğuyla donanmış bir eserde yer alan nesneler alımlayıcı tarafından sadece bilinmez, aynı zamanda duyulabilir.

Herhangi bir sanat eserinde bulunan imge, nesne-özne birliğini içerir. Belli amaçlarla esere taşınacak bir varlık, dış gerçeklik içinde bulunduğu hâliyle değil, çeşitli dönüşümlere uğratılarak kullanılır. Varlığın değer yönü öncelenir (Kagan, 1993: 283), kavramlaştırılmış yönü durgun hâle getirilir. Bu işlemler yapılırken öznenin özellikleri nesneye taşınır. Bununla birlikte varlık, sanat eserinin içinde anlatımsal bir görevi yerine getirmek üzere dış dünyadaki konumuna yabancı bir kimlik kazanmış olur.

İmgesel anlatım, sanatın içeriğini yansıtma biçimidir. Bu yöntem, estetik heyecanın sağlanması için gereklidir. Çünkü sanat eserinin doğasında alımlayıcısını aktif kılma eğilimi vardır. Eser, içeriğini doğrudan sunarak bu işlevini yapamaz. Bu, bilimin yöntemidir. Sanat ise imgesel anlatımı seçer. Böylece alımlayıcı, anlama imgeler üstünden ulaşır. Nesnelerin eser içinde imgeleşmeleri, onların herkes tarafından bilinen yanlarının değil, bilinmeyen yanlarının öne çıkarılmasıyla gerçekleşir. Söz konusu bu yanlar nesnede mevcuttur ve sanatçı tarafından keşfedilmiştir. Bunlar, alımlayıcıya yapı aracılığıyla sunulur.

Ziss’in (1984) sanatsal imgeler için söylediği “nesnel dünyanın öznel tasarımı” ifadesi onun evrensel ve bireysel yanlarını içermektedir. Sanatsal imge evrenseldir, çünkü kaynağı nesne’nin kendisidir. Bu nesne de herkesin yaşadığı gerçekliğin içindedir. Sanatsal imge aynı zamanda bireyseldir, çünkü sanatçı o nesneyi kendi yorumu ve değerlendirmesiyle eserin içine yerleştirmiştir. Bir bakıma nesneyi yeniden üretmiş ve yeniden sunmuştur. Sanatsal imge taşıdığı evrensel özelliği ile kabuledilebilirlik, bireysel özelliği ile de estetiksel nitelik kazanır. Bu iki nitelik, sanatsal imgenin temel özellikleridir.

Belirtilen özellikler yanında sanatsal imgenin kendine özgü karmaşık bir yapısı vardır. Onun bilgi, anlatımsallık ve eserle olan ilintisi şöyle ifade edilir:

Sanatsal imge, etkin gözlemleme ile soyut düşüncenin özelliklerini birleştirmedir, ama, bilgi-edinmenin bu basamaklarından hiç biriyle karıştırılamaz. Sanatta imge, gerçek bir görüngünün –bağlamlı ve tamamlanmış, yapıtın fikri ile uygunluk içinde, estetik bakımından anlamlı (expressive), duyulur ve somut bir biçimi olan- belirgin niteliğidir (Ziss, 1984: 74).

Ziss’in belirlediği bu özellikler, alımlayıcıya estetik hazzı yaşatmak için imgenin sanat eseri içindeki öneminin derecesini de ortaya koymaktadır. Sanatsal imge coşkusal ile ussalı, duyulur olanla düşünsel olanı bünyesinde birleştirdiği için, eser içinde estetik bir duygu yaşatma birimi olarak işlevselleşir. Bu yüzden bir eser -her ne kadar bütünsel bir niteliğe sahipse de- sanatsallığı en yoğun biçimde imgelerinde barındırır. Bu yapı, sanatta imgenin varlık nedenini de açıklar.

Sanatta imge kullanılmasının nedeni, sanatçının dış dünyada aradığı tipikliği, büyüklüğü, hiçliği ya da komikliği bir arada bulamamasıdır (Kagan, 1993). Bu yüzden sanatçı, eserinde kullanacağı imgeyi yaşamın değişik görüngülerinde rastlantısal olarak duran tipiklikleri bir araya getirerek yapılandırır. Bu bakımdan sanatçının bildiği, gördüğü, duyduğu her türlü gerçeklik sanatsal imgenin yapılandırılmasında bir tözdür.

Bir sanatsal imgenin yapılandırılabilmesi için en az iki gerçekliğin bir araya gelmesi gerekir. Bu gerçekliklerin hangi yönleriyle yakınlaştırılacağını eser belirler. Ancak önemli olan bu gerçekliklerden birinin sahip olduğu bir özelliğe diğerinin sahip olmaması veya çok az bir miktarda sahip olmasıdır. Çünkü bu gerçekliklerin yakınlaştırılma nedeni birinde bulunan bir zayıflığı diğeriyle gidermektir. Farklı bir gerçeklikle güçlenen nesne, söz konusu özelliğini daha duyulur bir hâle getirir. Hatta bu özellik, nesnenin dış dünyadaki halinden bile daha güçlü olabilir. Sanatsal imge duyulara bu şekilde seslenir.

Benzer Belgeler