• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL BĠLGĠLER VE ĠLGĠLĠ ARAġTIRMALAR

2.1. Kuramsal Bilgiler

2.1.1. Memduh ġevket Esendal‟ın YaĢamı, Sanatı, Eserleri

2.1.1.2. Sanatı

Memduh ġevket Esendal, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı‟na hikâyeciliği ile

damgasını vurmuĢ bir yazardır. Onun yazdığı hikâyeler okurları tarafından çok sevilmiĢ,

edebiyatımıza yeni bir anlayıĢ getirmiĢtir.

“Edebiyatçılarımızın pek çoğunda hikâye

romana geçiĢte bir basamak olarak görülmüĢken Esendal‟da hikâye türünde ısrarcılık

söz konusudur. Yazarın yazın serüvenine bakıldığında 44 yıla sığdırılmıĢ, 300‟e yakın

metin görülmektedir” (Aladağ, 2012: 31).

Memduh ġevket eserlerini yayımlarken çeĢitli adlar kullanmıĢtır: “Hikâyelerini

M.ġ, M.ġ.E, Mustafa Memduh, Mustafa Yalınkat, M. Oğulcuk, Ġstemioğlu gibi takma

adlarla yayımlamıĢtır” (Çiftçi, 2006:21).

Memduh ġevket edebiyata ilgisinin ne zaman ve nasıl baĢladığıyla ilgili sorulan

sorulara genellikle kendini yazın alanında küçümseyerek mütevazi cevaplar vermiĢtir.

M. Sunullah Arısoy‟un onunla yaptığı röportajında sorduğu edebiyata karĢı ilk alakanın

ne zaman, nasıl uyandığı sorusuna Ģöyle cevap vermiĢtir: “Vallahi beyefendi, edebiyata

karĢı bende hiç alaka uyanmadı. Edebiyatı, sanatı bilmem… Alakam yok

bunlarla…Edebiyatı bilmek bir iĢtir. Hiç mi hiç meĢgul olmadım bunlarla…Usulünü,

kaidesini doğru dürüst beceremem” (Varlık, 1952:5-15). Yine Arısoy‟un çocukluğunda

meĢhur bir edebiyatçı olacağını tahmin edip etmediğiyle ilgili sorusuna Ģu cevabı

vermiĢtir: “Edebiyatçı olmadığım için, meĢhur hiç değilim… Hem ben çocukluğumda

hekim olmak isterdim. Ġstediğim olmadı. O harpler, muhacirlik, yıllarca süren

yoksulluk, sıkıntı, Ģu, bu olmadı, iĢte” (Varlık, 1952:5-15). Sunullah Arısoy‟un

sorularına verdiği cevaplar baĢka mülakatlarında ve çocuklarına yazdığı mektuplarda

söyledikleriyle çeliĢir, ancak bu çeliĢki yazarın aĢırı mütevaziliğine bağlanabilir.

Halbuki çocukluk döneminden bahsettiği bir mülakatında küçük yaĢlarda yazarlığa olan

ilgisini Ģöyle anlatmıĢtır:

Ben Çorlu RüĢtiye Mektebini bitirdiğim yıllarda, demek on dört yaĢımda iken bir gün benden sordu. Sen ne olacaksın, dedi. Ben anlaĢılan bu iĢi kendimce düĢünmüĢ ve kestirmiĢ olacağım ki hiç durmadan ben yazıcı olacağım, dedim. Arkasından da Mithat Efendi gibi diye ekledim. Tutacağım meslek üstüne benim babamla konuĢmam iĢte bunu geçmez. Babam, benim bu isteğimi pek tabii bulmuĢ gibi, pekala öyle ise Mülkiye Mektebine girersin, dedi ve beni o mektebe yolladı. (Uyguner, 1991:24)

Memduh ġevket Esendal her ne kadar edebiyat ve edebiyat akımları ile ilgili bilgisi

olmadığını iddia etse de ilk hikâyelerinde dönemin edebiyat cereyanlarını takip ettiği,

edebiyatla ilgili azımsanmayacak bir kendini yetiĢtirmenin söz konusu olduğu görülür.

“Nitekim ilk hikâyelerinin sahip olduğu özellikler, Servet-i Fünûn ve Milli Edebiyat

cereyanlarından ne ölçüde haberdar olduğunu ortaya koyar. Genç yazar, sanat hayatının

ilk devresinde adı geçen edebî mekteplerle ferdî arayıĢları arasında gidip gelmektedir”

(ÇetiĢli , 2011: 39).

Memduh ġevket ilk hikâyesi olan Veysel ÇavuĢ‟u 17 Aralık 1908 tarihli Tanin

gazetesinde M.ġ. imzasıyla yayımlamıĢtır. 1912 yılının baĢında yedi hikâyesini Çığır

gazetesinde yayımlamıĢtır. Gödeli Mehmet adlı hikâyesini 1913 yılında Halka Doğru

mecmuasında, Mülâhazat Hanesi adlı hikâyesini ise 1924‟te Meslek gazetesinde

yayımlamıĢtır. 1908 ile 1924 yılları arasında toplam dokuz hikâyesini yayımlamasına

rağmen bu tarihler arasında yazdığı hikâye sayısı 55‟tir. Memduh ġevket hikâyelerini

nasıl kaleme aldığını oğlu Ahmet Esendal‟a 18 Ocak 1932 tarihinde gönderdiği

mektubunda anlatmaktadır. Bu mektup onun öykü anlayıĢına açıklık getirecek

niteliktedir:

… Ben de yazıları gayet güç ve geç yumurtlarım. Buraya geleli yirmi güne yakın oluyor. Hâlâ Ģu „Halil Bey‟ hikâyesini yazıyorum. Bilmem on kere mi oldu? Yazıyorum, daha mı

ziyade? Tolstoy beni görseydi, ağzının suyu akardı. Ben iyi yazılmıĢ bir eser nasıl olur bilirim ama, kendim yazamam ve yazamadığımı görünce baĢtan bir daha yazmaya çalıĢırım. Ben „Ġki Ziyaret‟ hikâyesini en aĢağı beĢ kere yazdım. En son yazdığımın iyi olduğuna kanaatim vardır. Ben bir kere kendi yazılarımdan birini beğenirsem dünya tenkit etse ve beğenmese para etmez! … Bir hikâyeyi herkese okutmak ve beğendirmek olmaz bir iĢtir. Okuyup ağlamak isteyen bir adama, okuyup gülünecek bir hikâye beğendirilemez. Ama okuyup ağlamak isteyen adam senin de o maksatla yazdığını okuyunca ağlamalı. Ağlamazsa beceremedin demektir…. Yazanlar da böyledir. Yazdığı iĢten kendisi de heyecan duymalı. Yoksa eser buz gibi olur. Bir de yazılan Ģeyin az çok kendine mahsus bir damgası olmalı. BaĢkalarına benzememeli. Birçoklarının gördüğü gibi bir görüĢ, birçoklarının yazdığı gibi bir yazıĢ muvaffakiyet vermez. (Esendal, 2003:41)

ÇetiĢli (2011:87), Esendal‟ın hikâyeciliğini 1908-1920 ve 1921-1952 yılları olmak

üzere iki devreye ayırmıĢtır. Ġlk devrede yazar klasik hikâye metoduna bağlı kalmıĢ,

vakayı ön planda tutmuĢtur. Gödeli Mehmet, Ġhtiyar Çilingir birinci dönem

hikâyeciliğine örnektir. Birinci devre hikâyelerinde köylü, esnaf, genç memurlar, evlilik

çağına gelmiĢ genç kızlar ve erkekler, karı koca sorunları gibi konuları sıklıkla

iĢlemiĢtir. Kahramanlar ait oldukları toplum tabakasının özelliklerini göstermektedirler.

Ġkinci devredeki hikâyelerini ise Çehov‟dan etkilenerek yazmıĢtır. Bu hikâyelerde

olaydan ziyade bir kesitin, durumun aktarımı söz konusudur. Klasik hikâyedeki olay

örgüsünü artık kullanmaz bazı hikâyelerinin sonuç bölümü yoktur. Özellikle 1922

yılında yazdığı “Hasta” adlı öyküsü bu tarzın en güzel örneklerindendir. Diyaloglar

artık sıklıkla yer almaktadır. Ġkinci devre eserlerinde kadın erkek sorunları, yöneten

yönetilen iliĢkisi, toplum içindeki küçük insanlar, yozlaĢma, çocukluk konuları sıklıkla

iĢlenmiĢtir.

Memduh ġevket eserlerinde içten, yalın, herkesin anlayabileceği bir dil

kullanmıĢtır. “Memduh ġevket, hikâye etme sanatında baĢarılı bir yazarımızdır.

KonuĢma dilini yazı dili haline getirmeyi baĢarmıĢtır. Anı ve gözlemlerini hikâyelerine

sokar. Hayattan aldığı konuları konuĢur gibi, temiz bir dille, sadelik ve içtenlikle,

edebiyat yapmadan doğal biçimde anlatır” (Çiftçi, 2006:23).

Ġsmail ÇetiĢli (2011:26), Memduh ġevket‟in Bakû Mümessilliğinin son iki yılında

yazdığı hikâyelerin birden bire artıĢ gösterdiğini, bunun sebebinin yazarın yazı

açısından durağan olduğu dönemde RuĢçayı öğrenip Anton Çehov‟u tanıdığını ve

hikâye tarzını benimsedikten sonra hızla yazmaya koyulması olduğunu belirtir.

Memduh ġevket Çehov‟dan etkilenerek edindiği hikâye anlayıĢıyla yazdığı otuz

beĢ (35) hikâyeyi arkadaĢlarıyla çıkardığı Meslek gazetesinde yayımlar. Ayrıca aynı

derginin otuz sekiz (38) sayısının tamamında Miras adlı romanını parça parça yayımlar.

Ġzmir Suikastı‟ndan dolayı Meslek gazetesi kapatılır (1925) ve Esendal Tahran

Büyükelçiliğine gönderilir. Tahran Büyükelçiliğinden ayrıldığı 1930 yılına kadar

herhangi bir eser yayımlamamıĢtır. Tahran Büyükelçiliğinden dönüp Kâbil

Büyükelçiliğine atandığı süre zarfında dört hikâyesini ve ikinci romanı olan AyaĢlı ile

Kiracılarını (1934) yayımlar. Yazarın Kâbil görevinde geçen yedi yılı edebiyatı

açısından en durağan dönemlerindendir. Bu dönemde herhangi bir eser

yayımlamamıĢtır. Yazarın en verimli çalıĢma dönemi 1942-1951 tarihleri arasındadır.

Birçok dergi ve gazetede hikâyelerini yayımlamıĢ ve iki hikâye kitabı (Hikâyeler-

Birinci Kitap, Hikâyeler Ġkinci Kitap) bastırmıĢtır.

Memduh ġevket‟in sanat hayatında yaĢadığı önemli hadiselerden biri AyaĢlı ile

Kiracıları‟nın CHP roman armağanı yarıĢmasında (1942) beĢincilik almasıdır. Bu baĢarı

onun kaleminin gücünü kabul ettirmesi açısından çok önemlidir.

ÇetiĢli (2011:43), Memduh ġevket Esendal‟ın sanat hayatı boyunca (1908-1952)

seksen dokuz hikâyesini on iki gazete ve dergide, bilinmeyen yirmi hikâyesini de

bastırdığı iki hikâye kitabında yayımladığını, yazarın okuyucusuyla paylaĢtığı toplam

hikâye sayısının yüz dokuz (109) olduğunu, ayrıca sanat hayatı boyunca Miras ve

AyaĢlı ile Kiracıları adlı romanlarını yayımladığını belirtir ve yazarın kırk dört yıllık

sanat hayatı için bunun hiç yeterli olmadığını ifade eder. Çünkü yazarın kaleme aldığı

toplam hikâyesi üç yüzün (300) üzerindedir. Hikâyelerinin sadece üçte birini

yayımlayabilmesindeki en büyük talihsizlik uzun yıllar edebi açıdan suskun kaldığı

elçilik görevleridir.

Esendal‟ın eserlerinin yayımlanma serüveni ölümünden günümüze kadar devam

eder ve bu serüven hâlâ tamamlanmıĢ değildir. Memduh ġevket‟in eserlerini topluca

yayımlama iĢine ilk olarak 1958 yılında Dost Yayınları‟nın sahibi Salim ġengil

giriĢmiĢtir. ġengil, AyaĢlı ile Kiracılarını ve Otlakçı, Mendil Altında hikâye kitaplarını

yayımlamıĢtır, ancak bu kitaplar 1946 baskısının aynısıdır. ġengil, Esendal‟ın eserlerini

1962‟de tekrar yayımlama giriĢiminde bulunur. Bu iĢ için Tahir Alangu‟yu

görevlendirir. “Temiz Sevgiler ve Ev Ona YakıĢtı” adlı hikâye kitapları yayımlanır,

ancak bunlar da 1946 baskısından alınmıĢ hikâyelerdir. Memduh ġevket Esendal‟ın

bütün eserlerini derleyip yayımlama giriĢimini son olarak Muzaffer Uyguner, Bilgi

Yayınevi adına üstlenmiĢtir. Bu çalıĢmalarla beraber 1983‟ten itibaren 18. cilde

ulaĢılmıĢtır.

Memduh ġevket roman ve hikâyeleri dıĢında diğer türlerde sayıları az da olsa

yazılar yazmıĢtır. Kızına yazdığı mektuplarda (Esendal, 2011: 14, 91, 203), tertiplediği

birkaç Ģiiri vardır. Kızına ve oğullarına yazdığı mektuplar daha sonra Bilgi Yayınevi

tarafından “Oğullarıma Mektuplar ve Kızıma Mektuplar” olmak üzere kitap haline

getirilmiĢtir.

Memduh ġevket Esendal, kırk dört yıllık yazarlık hayatı boyunca Türk

hikâyeciliğine devrim niteliğinde katkılarda bulunmuĢtur. Zamanının ve gücünün büyük

kısmını hikâye türüne adamıĢtır. “300‟ü aĢan hikâye, Esendal‟ın Türk hikâyeciliğindeki

yeri ve önemi hakkında belli bir fikir sahibi olmak için yeterlidir. Yine bu sayı,

Memduh ġevket Esendal‟ın bütün gücünü hikâye türü üzerinde yoğunlaĢtırmıĢ bir

hikâyeci olduğu gerçeğini vurgular” (ÇetiĢli, 2011:45).

Benzer Belgeler