1.3. ÇATIŞMA VE ÇATIŞMA ÇÖZME İLE İLGİLİ
2.1.2. Saldırganlıkla ilgili yurt içinde yapılan bazı araştırmalar
Türkiye’de saldırganlık ve çatışma çözme becerilerini geliştirmeye yönelik grup rehberliği arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmaların azlığından dolayı saldırganlıkla ilgili farklı araştırmalara da yer verilmiştir.
Son yıllarda saldırganlık ve şiddet olaylarının hızla artması, bu artışı ortaya koyan araştırmaların yapılmasına ve durumun tespitine yönelik çalışmalara sebep olmuştur. Bu araştırmalardan bazıları aşağıda sunulmaktadır.
Deveci (2002) Elazığ il merkezinde 3725 ilköğretim öğrencisi üzerinde bir çalışma gerçekleştirmiştir. Araştırmada, öğrencilerin fiziksel şiddete maruz kalıp kalmadıklarını ve fiziksel şiddete yaklaşımlarını saptamak amacıyla bir anket uygulanmıştır.
İl merkezinde bulunan 63 ilköğretim okulunun tamamı araştırma kapsamına alınmıştır. Her ilköğretim okulunun beşinci ve sekizinci sınıflarından rastgele seçilen birer şube olmak üzere toplam 125 şubeye anket uygulanmıştır. Örnekleme alınan sınıflarda toplam öğrenci mevcudu 3829’dur. Bunlardan 3725’ine (yaklaşık %97’sine), Aralık 2001 ve Ocak 2002’de anket uygulanmıştır. Araştırmaya katılanların %53.2’si
76
erkek, %46.8’i kız ,%48.2’si beşinci sınıf, %51.8’i sekizinci sınıf öğrencileridir. Hayatlarının herhangi bir döneminde bir kez dahi olsa fiziksel şiddete maruz kalmış olanların oranı %74.0 olarak bulunmuştur. Bu oran erkek öğrencilerde %79.7, kız öğrencilerde %67.4 olarak tespit edilmiştir.
Durmuş ve Gurgan’ın (2003) çalışmasında lise öğrencilerinin şiddet ve saldırganlık eğilimleri çeşitli değişkenler açısından ele alınmıştır. Araştırmada Öğülmüş (1995) tarafından geliştirilen 19 maddelik araç kullanılmıştır. Anket 2002-2003 öğretim yılında Ankara Üniversitesi birinci sınıfına başlayan öğrenciler tarafından doldurulmuştur. Öğrenciler tarafından en çok işaret edilen şiddet ve saldırganlık olayları şöyle sıralanmıştır;
Okulun masa ve sandalyeleri kasıtlı olarak kıran, bunların üzerini kazıyan veya çizen, tekme atarak duvarların boya ve badanasını kirleten öğrencilerin okulda bulunduğunun ifade edilmesi (%70.9),
Okul sınırları dışında meydana gelen ve bazı öğrencilerin yaralanmasıyla sonuçlanan kavgalar (%70.1),
Okuldaki çeşitli öğrenci grupları arasında toplu kavga olayları (%70.1),
Okulda bazı öğrencilerin paralarının çalınması ya da özel eşyalarının kaybolması (%63,7).
Ögel vd. (2006 ) ise İstanbul’da okullardaki şiddetin yaygınlığını araştırdıkları çalışmalarında 15 ilçeden rastgele seçtikleri 43 lisede 3483 lise 2. sınıf öğrencisine anket uygulamışlardır. Öğrencilerin % 45.5’ini kızlar, % 54.5’ini erkekler oluşturmuştur. Araştırmanın bazı önemli sonuçları aşağıda verilmektedir.
Son bir yıl içinde en az bir kez fiziksel kavga edenlerin sayısı grubun yarısını bulmaktadır.Cinsiyete göre dağılım bakıldığında erkeklerde bu oranın % 68.8, kızlarda ise % 29.7 olduğu görülmüştür. Erkeklerde fiziksel bir kavgada bulunma oranının kızların 5 katı olduğu tespit edilmiştir.
Araştırma bulgularına göre şiddete yönelik tutum ergenlikte yaş arttıkça daha az olumlu hale gelmektedir. Başka bir deyişle 14-17 yaş grubundaki ergenler 18-21 yaş grubundaki ergenlere göre daha çok şiddet taraftarı olabilmektedirler.
77
Dokuz Eylül Üniversitesince Türkiye genelinde 11-16 yaş grubunda yer alan ilköğretim öğrencilerinin katılımıyla yapılan araştırma sonuçlarına göre, öğrencilerin % 44`ünün şiddete maruz kaldığı ve bu şiddet olaylarında, dayağın % 31 oranla öne çıktığı belirtilmektedir. Şiddete maruz kalan öğrencilerin % 47`sini erkeklerin oluşturduğu saptanırken, bu çocukların % 76.55`inin anne ve babasının arasında şiddetli geçimsizlik olduğu ve annenin baba tarafından dövüldüğü ortaya çıkmıştır. Araştırmaya katılan çocuklardan % 31.55`inin dayağa maruz kaldığı, eşyalarına zarar verilenlerin oranının % 8.52, gaspla karşılaşanların oranının % 4.27, cinsel bir davranışa zorlananların oranının ise % 1.74 olduğu anlaşılmıştır. Araştırma, % 17.01 ile şiddet olaylarının, daha çok evde geçtiğini ortaya koyarken, bunu % 14.19 ile okul, % 12.09 ile de sokak izlemektedir. Çocukların başkalarına karşı uyguladıkları şiddeti belirlemeyi hedefleyen araştırma ise öğrencilerin % 24.45`inin çabuk sinirlendiğini ortaya koymuştur (Akt; Durmuş ve Gurgan, 2003).
Saldırganlık ve şiddet ile ilgili olarak okullardaki artışı ve gerçek yaygınlığı destekleyecek yeterli sayıda araştırma olmamasına rağmen yukarıda bahsedilen çalışmaların sonuçları artık bu davranışların sık rastlanılan bir sorun noktasına geldiğini göstermektedir.
Ülkemizde saldırganlık ve şiddetle ilgili çeşitli kişisel ve sosyal değişkenlere ilişkin araştırmalar da bulunmaktadır. Bu değişkenlere ilişkin bazı araştırmalar aşağıda sunulmaktadır.
Aşkın (1981)’ın ABD ve Türkiye’de yaptığı kütürler arası bir araştırmada, Türk kız ve erkek üniversite öğrencilerinin saldırganlık düzeylerinin Amerikan kız ve erkek üniversite öğrencilerinden daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Buna karşılık Öztürk (1990), cinsiyet grupları açısından üniversite öğrencileri arasında saldırganlık düzeylerinde bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşmıştır. Üniversite öğrencileri ile yapılan bir diğer çalışmada ise dıştan denetimli erkeklerin saldırganlık düzeylerinin içten denetimli erkeklerden daha yüksek olduğu bulunmuştur (Köksal,1991, akt., Demirhan, 2002 ).
Hatunoğlu (1994)’nun lise öğrencileri ile yaptığı araştırmasında, cinsiyete göre saldırganlık düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Buna karşın Tuzgöl
78
(1998), erkeklerin saldırganlık düzeylerinin daha yüksek olduğu bulgusunu elde etmiştir. Çetin (2005)’in çalışmasında da lise ve üniversite düzeyinde okuyan 14-21 yaş grubundaki 400 kişilik bir ergen grubunun şiddete yönelik tutumları ölçülmüştür.. Sonuçlarda şiddete yönelik tutum ile cinsiyet arasında anlamlı bir fark olduğu ve erkek ergenlerin kız ergenlere göre şiddeti daha çok onayladıkları bulgusuna ulaşılmıştır
Güner (1995)’in ergenlerle yaptığı araştırmada anne-babaları lisans üstü eğitim yapmış olan, anneleri serbest meslek sahibi (doktor, avukat, tüccar, sanayici)olan, ailelerinin gelir düzeyi yüksek olan ve daha çok heavy metal müzik türü dinlemeyi tercih eden 16 yaşında ve erkek olan öğrencilerin saldırganlık düzeylerinin diğerlerinkinden daha yüksek olduğuna dair bulgular elde etmiştir. Güner (1995)’in araştırmasında elde edilen anne-babaları lisans üstü eğitim görmüş olanların saldırganlık düzeylerinin daha yüksek olduğunu gösteren bulgulara rağmen anne-baba eğitim düzeylerine göre saldırganlık düzeylerinin farklılık göstermediği bulgularına da (Tuzgöl,1998) rastlanmaktadır.
Demirhan (2002)’ın araştırmasında genel lise öğrencilerinin cinsiyet ve karşı cinsten arkadaşının bulunma durumunun, genel lise öğrencilerinin saldırganlık düzeylerini farklılaştırdığı görülmüştür. Erkeklerin kızlara göre, karşı cinsten arkadaşı bulunanların bulunmayanlara göre saldırganlık düzeylerinin daha yüksek olduğu bulunmuştur, Ayrıca, kendini açma ve cinsiyet arasındaki etkileşimin saldırganlık düzeyi üzerinde önemli bir farklılığa yol açtığı bulunmuş ve dolayısıyla, kendini açma düzeyi düşük erkek öğrencilerin, kendini açma düzeyi yüksek kız ve erkek öğrencilerden daha yüksek saldırganlık düzeyine sahip olduklarına dair bulgular ortaya çıkmıştır.
Anne-baba tutumu değişkeni ile saldırganlık düzeylerini karşılaştıran araştırmalarda; Öztürk (1990), anne- babalarını demokratik olarak algılayan öğrencilerin bağımsızlık, duyguları anlama, yakınlık, başatlık düzeylerinin, anne-babalarını otoriter algılayan öğrencilerden daha yüksek olduğu, kendini suçlama ve saldırganlık düzeylerinin daha düşük olduğu bulgusunu elde etmiştir (akt.; Demirhan 2002).
Hatunoğlu (1994), otoriter anne-baba tutumunda yetişen ergenlerin demokratik ve ilgisiz anne-baba tutumunda yetişen ergenlerden daha yüksek saldırgan eğilimi gösterdikleri; demokratik, otoriter ve ilgisiz anne-baba tutumunda yetişen ergenlerde
79
sözel saldırganlık düzeyinin yüksek olduğu sonucuna ulaşmıştır. Buna karşılık Tuzgöl (1998)’ün araştırmasında anne-baba tutumlarına göre saldırganlık düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır.
Başar (1996)’da yaptığı araştırmasında üvey anne-babaya sahip olan öğrencilerin saldırganlık eğilimi puanlarının azaldığı bulgusunu elde etmiştir (akt.; Demirhan 2002). Tuzgöl (1998), araştırmasında, ana- baba tutumları farklı lise öğrencilerinin cinsiyet, yaş, okul türü, anne- babanın öğrenim durumu ve ailenin gelir düzeyi değişkenlerine göre saldırganlık düzeyleri incelenmiştir. Sonuç olarak, ana-baba tutumu ile yaş, anne-babanın öğrenim durumu ve ailenin gelir düzeyi değişkenlerinin saldırganlık düzeyine ortak etkileri anlamlı bulunmazken; cinsiyet ve okul türü değişkenlerinin saldırganlık düzeyine temel etkileri anlamlı bulunmuştur.
Bolat-Karataş (2002) çalışmasında lise düzeyinde okula devam eden öğrencileri anne-baba saldırganlık düzeyi, cinsiyet, sınıf düzeyi ve kardeş çifti türü açısından saldırganlık düzeylerinin farklılaşıp farklılaşmadığı incelemiştir. Öğrencilerin cinsiyeti, sınıf düzeyi ve kardeş çifti türü açısından saldırganlık puanlarında anlamlı farklılıklar bulunamamıştır. Buna karşın sınıf düzeyi ve anne saldırganlık düzeyinin öğrencilerin saldırganlık puanları üzerinde ortak etkisi anlamlı bulunmuştur. Sonuç olarak anne- babanın saldırganlık düzeyi arttıkça öğrencilerinde saldırganlık düzeyleri artmaktadır.
Çıplak (2004)’ün yaptığı çalışmada, ilköğretim 2. kademe öğrencilerinin saldırgan davranışlar gösterme düzeylerine ve cinsiyetlerine göre boş zaman değerlendirme etkinliklerinin farklılaşıp farklılaşmadığı incelemiştir. Araştırmanın bulgularına göre, saldırganlık düzeyi yüksek olan öğrencilerin daha çok sportif etkinliklerle boş zamanlarını değerlendirdikleri bulunmuştur. Saldırganlık düzeyi düşük olanların ise, sanatsal/yaratıcı etkinlikler yaptıkları tespit edilmiştir. Pasif boş zaman değerlendirme etkinliklerine bakıldığında, saldırganlık düzeyi yüksek ve saldırganlık düzeyi düşük öğrencilerin en çok eğlendirici ve dinlendirici etkinlikleri yaptıkları saptanmıştır. Cinsiyete göre, kızların daha çok sanatsal yaratıcı etkinlikleri yaptıkları bulunmuştur. Erkeklerin ise, sportif etkinlikleri daha çok yaptıkları saptanmıştır. Pasif boş zaman değerlendirme etkinliklerine bakıldığında, kızların ve erkeklerin en çok eğlendirici ve dinlendirici etkinlikleri yaptıkları tespit edilmiştir.s
80
Saldırganlık düzeyleri ile ilgili yapılan araştırmalarının çoğunun kişisel ve sosyal nitelikler ile aile nitelikleri üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Türkiye’de saldırganlık düzeyine etkisi olabileceği düşünülen çatışma çözme becerilerini geliştirmeye yönelik bir grup rehberliği ile ilgili doğrudan bir araştırmaya rastlanmamaktadır. Bununla birlikte saldırganlık ve şiddete etkisi olabileceği düşünülen bazı programlarla ilgili araştırmalar aşağıda aktarılmaktadır.
Uysal (2006), araştırmasında ilköğretim öğrenci grubu için geliştirilen Şiddet Karşıtı eğitim programının (ŞKEP) öğrencilerin çatışma çözümleri, şiddet eğilimleri ve davranışları üzerindeki etkisini incelemiştir. Ön test – son test kontrol gruplu araştırma 7. sınıf öğrencileri ile gerçekleştirilmiştir. Deney grubu öğrencilerin eğitim programı beş hafta süreyle haftanın bir günü 40 dakikalık ders saati içinde sürdürülmüştür. Kontrol grubu öğrencilerine eğitim programından yoksun kalmamaları için açıklayıcı broşür hazırlanarak dağıtılmıştır. Araştırmada ön ve son test olarak Şiddet Davranış Sıklığı ölçeği, Şiddet Eğilimi Ölçeği, Çatışma Çözme Yaklaşımının Belirlenmesine Yönelik Senaryo, Şiddet Davranışı Gözlem Rehberi, Öğretmen Görüşme Rehberi, öğrenci sosyo- Demografik Özellikler ve Şiddet Davranışlarında Etkili Faktörlerin Belirlenmesi Veri Formu kullanılmıştır. ŞKEP sonrasında, deney ve kontrol grubu olarak anlamlı bir fark bulunurken şiddet Eğilim ve Şiddet Davranış puanları arasında anlamlı bir fark saptanmamıştır. Deney grubu öğrencilerin eğitim sonrası eğitim öncesine göre daha yapıcı, olumlu çatışma çözüm şekillerini kullandığı, şiddet eğilimlerinde azalma olduğu belirlenmiştir. Şiddet davranış puanlarında eğitim öncesine göre anlamlı bir fark olmamasına karşın öğretmenlerin yaptıkları gözlemlerde eğitim sonrası öğrencilerin şiddet davranışlarında belirgin bir azalmanın olduğu saptanmıştır.
Şahin (2006) araştırmasında 10-11 yaşlarında ilköğretim birinci kademeye devam eden dördüncü ve beşinci sınıf öğrencilerin, saldırgan davranışlarını azaltmaya yönelik öfke denetimi programının etkililiğini ortaya koymayı amaçlayan deneysel bir çalışma yapmıştır. Araştırmada, “Öfke denetimi eğitimi verilen deney grubu öğrencilerinin saldırganlık düzeyleri,bu eğitimi almayan placebo ve kontrol grubundaki öğrencilerin saldırganlık düzeylerine göre değişme gösterecek ve bu değişme uzun süreli olacaktır.” denencesi test edilmiştir. Araştırmada, her grupta 6 erkek öğrenci olmak üzere toplam 18 öğrenciye, uygulamaya başlamadan önce (öntest), uygulamadan sonra (sontest) ve uygulama bittikten iki ay sondasında (izleme testi) uygulanan saldırganlık ölçeğinden
81
elde edilen veriler üzerinde istatistiksel analizler gerçekleştirilmiştir. Araştırmada elde edilen bulgular, öfke denetimi eğitimi alan deney grubunun eğitim sonrasında saldırganlık puanlarının kontrol gruplarına göre önemli düzeyde azaldığı ve bu farkın iki aylık süre sonunda da devam ettiğini ortaya koymuştur. Elde edilen bu sonuç araştırma denencesini doğrulamıştır.
Yukarıda verilen araştırmaların sonuçları genel olarak değerlendirildiğinde; çocukların ve ergenlerin saldırganlık ve şiddet içeren davranışlara maruz kalma ve bu davranışları gösterme oralarının yüksek düzeylere ulaştığı (Deveci, 2002; Durmuş ve Gurgan 2003; Ögel ve ark., 2006) bulgularına ulaşılmıştır. Saldırganlık düzeylerine cinsiyet değişkeninin etkisini inceleye araştırma sonuçlarına bakıldığında ise farklı bulgulara rastlanılmaktadır. Ülkeler arası bir çalışmada Aşkın (1981) Türk kız ve erkek öğrencilerinin saldırganlık düzeylerinin Amerikalı öğrencilere göre daha yüksek olduğu bulgusuna ulaşmıştır. Cinsiyet açısından Öztürk (1990) üniversite öğrencileri ile Hatunoğlu (1994), Bolat- Karataş (2002) ise lise öğrencileriyle yaptıkları araştırmalarında kız ve erkek öğrencilerin saldırganlık düzeyinde bir farklılık bulamamışlardır. Bununla birlikte erkeklerin kızlardan daha yüksek saldırganlık düzeyine sahip olduğunu (Köksal, 1991.,akt; Demirhan, 2002; Güner, 1995; Tuzgöl, 1998; Demirhan, 2002; Çıplak, 2004) ve erkek öğrencilerin şiddeti daha çok onayladıklarını (Çetin, 2005) gösteren araştırmalarda bulunmaktadır. Anne-baba eğitim düzeylerinin saldırganlığa etkisini inceleyen araştırmalarda Güner (1995) anne-babaları lisansüstü eğitim yapanların saldırganlık düzeylerini daha yüksek bulurken, Tuzgöl (1998) bir farklılık yaratmadığı bulgusuna ulaşmıştır. Anne-baba tutumlarına göre saldırganlığa bakıldığında ise anne-babalarını demokratik algılayanların daha düşük saldırganlık düzeyine sahipken (Öztürk, 1990., akt; Demirhan, 2002), otoriter anne-baba tutumunda yetişen ergenlerin daha yüksek saldırgan eğilimi gösterdikleri; demokratik, otoriter ve ilgisiz anne-baba tutumunda yetişen ergenlerde sözel saldırganlık düzeyinin yüksek olduğu (Hatunoğlu,1994) sonucuna ulaşılmıştır. Buna karşılık Tuzgöl (1998)’ün araştırmasında anne-baba tutumlarına göre saldırganlık düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Ayrıca Bolat-Karataş (2002) çalışmasında anne-babanın saldırganlık düzeyi arttıkça öğrencilerinde saldırganlık düzeylerini arttığı bulgusunu elde etmiştir.Güner (1995), aile gelir düzeyi yüksek olanların saldırganlık eğilimlerinin daha yüksek olduğunu bulurken, Tuzgöl (1998) gelir düzeyine göre bir farklılık bulmamıştır. Saldırganlık ve şiddete etkisi olabileceği düşünülen bazı programlarla ilgili
82