1.3. ÇATIŞMA VE ÇATIŞMA ÇÖZME İLE İLGİLİ
2.2.1. Problem Çözme Becerisi Algısı ile İlgili Yurt Dışında
Şiddet Karşıtı Eğitim Programının (ŞKEP) şiddet davranış puanlarında eğitim öncesine göre anlamlı bir fark olmamasına karşın öğretmenlerin yaptıkları gözlemlerde eğitim sonrası öğrencilerin şiddet davranışlarında belirgin bir azalmanın olduğu saptamıştır. Şahin (2006) araştırmasında 10-11 yaşlarında ilköğretim birinci kademeye devam eden dördüncü ve beşinci sınıf öğrencilerin, saldırgan davranışlarını azaltmaya yönelik öfke denetimi programının saldırganlık puanlarını önemli düzeyde azalttığını ortaya koymuştur.
2.2.1. Problem Çözme Becerisi Algısı ile İlgili Yurt Dışında Yapılan Bazı Araştırmalar:
Literatürde problem çözme becerilerinin algılanmasının doğrudan çatışma çözme becerilerini geliştirmeye yönelik grup rehberliği ile ilişkisini inceleyen bir araştırmaya rastlanmamıştır. Bu nedenle problem çözme becerilerinin algılanmasının başka bazı değişkenlerle ilgili az sayıdaki araştırması, tarih sırasına göre toplu olarak sunulmuştur.
Dixon, Heppner, Peterson ve Ronning (1979), tarafından 58 üniversite öğrencisi üzerinde problem çözme becerisi eğitiminin verildiği çalışmada, alternatiflerin genellemesi, karar verme becerileri ve bireyin kendi problem çözme becerisi ile ilgili algısı bağımlı değişkenler olarak ele alınmıştır. Sonuçta verilen eğitimin, problemli durum karşısında bireyin tepkilerinin kalitesini arttırdığını, fakat üretilen alternatiflerin sayısında bir artışın sağlanmadığı belirlenmiştir. Çalışmaya katılan öğrenciler katılmayanlara oranla, kendilerinin daha az dürtüsel davranışlarda bulunduklarını belirtmişlerdir (Akt; Batıgün, 2000).
Heppner ve Peterson (1982), problem çözme becerilerini öğretme işleminin, bireylerin problem çözme becerisi algıları üzerindeki etkilerini tespit etmek amacıyla bir çalışma yapmışlardır. Araştırma da kadın ve erkeklerden oluşan 19 kişilik bir gruba her hafta bir saat olmak üzere altı haftalık bir problem çözme becerisi eğitimi verilmiştir. Çatışmaya katılanlara ayrıca ev ödevleri de verilmiştir. Sonuçta araştırmaya katılanların kontrol grubundakilere göre problem çözme becerilerini algılamada olumlu yönde anlamlı bir gelişme olduğu görülmüştür (Akt., Saygılı, 2000.,akt; Yıldız, 2003).
83
Problem çözme becerilerinin algılanması ile ilgili yurt dışında yapılan bazı araştırmalar da; bireylerin problem çözme becerilerinin kaygı, uyum, akılcı düşünceler, stres ve umutsuzluk düzeyleriyle ilişkili olduğunu gösteren araştırma bulguları mevcuttur.
Sowa ve Lustman (1984)’a göre kişilik özellikleri, depresyon, anne-baba tutumu ve iletişim becerileri problem çözme becerileri ile ilişkili olan değişkenlerdir. Aynı şekilde olumsuz otomatik düşünceler de depresyon, mutluluk, bilişsel çarpıtmalar ve problem çözme becerileriyle ilişkili bulunmuştur (Tümkaya ve İflazoğlu, 2000).
Nezu ve Ronan (1985), 205 üniversite öğrencisi üzerinde; negatif yaşam olayları, gündelik problemler, problem çözücü yaklaşım ve depresif semptomatoloji arasında ki ilişkiyi araştırmışlardır. Bulgulara göre, kişinin yaşadığı negatif yaşam olayları sıklıkla gündelik sıkıntılardaki artışın bir sonucu olarak oluşmaktadır. Kişinin bu problemlerle etkili biçimde başa çıkabilme düzeyi, o kişinin problem çözme yeteneğinin bir fonksiyonudur. Ayrıca, etkili biçimde çözülen problemler, depresif semptomları azaltmaktadır (Akt; Batıgün, 2000 ).
Schotte ve Clum (1987), üniversite öğrencilerinin algıladıkları problem çözme becerileri ve stres, umutsuzluk ve intihar düşüncesi arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Problem çözme becerisi düşük olan ve olumsuz yaşam stresinin baskısı altında olan bireylerin etkili problem çözme becerisine sahip olanlara göre çok fazla umutsuzluk ve intihar etme eğilimi içinde oldukları ve problem çözme becerisi ile stres arasında ilişkinin olduğu görülmüştür (Akt., Saygılı, 2000.,akt; Yıldız, 2003).
Brems ve Jhonsan (1988), araştırmalarında problem çözme beceri algısının cinsiyet değişkeni açısından erkekler lehine anlamlı fark olduğunu ortaya koymuşlardır ( Ferah, 2000).
Abromowitz ve Coursey (1989), ailelerinde şizofrenik yakınlarına bakımıyla ilgilenen deneklere stresle başa çıkma ve problem çözme becerilerini geliştirmeye yönelik 6 oturumluk bir eğitim programı uygulamışlardır. Eğitim sonunda kontrol grubuyla karşılaştırıldığında deney grubundakilerin anksiyete ve stres düzeylerinde
84
belirgin bir azalma, aktif biçimde başa çıkma davranışlarında artış olmuştur (Akt; Yıldız, 2003).
D’Zurilla ve Sheedy (1991), üniversite öğrencilerinin sosyal problem çözme becerileri ile stres düzeyi arasıdaki ilişkiyi araştırmışlardır. Araştırmanın sonucunda, problem çözme becerisi ile olumsuz yaşam olayları sonucu oluşan stres arasında negatif bir ilişki olduğu bulunmuştur (Akt; Yıldız, 2003).
Basco ve ark. (1992) depresyonlu hastaların evliliklerindeki yakınlık ve iletişim becerilerini ele alan araştırmalarında eşlerarası ilişkide problem çözme, iletişim, yakınlık, güçlüklerle başa çıkma becerisi, ve evlilik tatmini açısından depresyonlu denekler normal grupla karşılaştırmışlar. Sonuçta normal gruba oranla depresyonlu hastaların evliliklerinde, yüksek düzeyde evlilikten tatminsizlik, zayıf iletişim ve problem çözme becerisi, eşler arası yakınlığın kurulmasında ve sürdürülmesinde yetersizlik görülmüştür (Akt; Yıldız, 2003).
Bunun dışında, kendilerini başarılı problem çözücü olarak algılayanların; problemlerin kaynaklarını içsel, değişken ve kontrol edilebilir nedenlere yükleme eğiliminde oldukları ve problemin çözümü için daha fazla çaba harcadıkları görülmektedir ( Baumgardner, Heppner ve Arkin, 1986; akt., Çam,1995). Ayrıca bunlar; problem çözme sürecinin farkında olan, sosyal becerilerde daha iyi, daha az kaygılı, daha dikkatli ve problemleri kavrayış güçleri daha iyi olan ve problemlerini başarılı biçimde çözebilen kişilerdir ( Heppner ve ark.,1982; akt., Çam 1995).
Heppner ve Anderson (1985), 671 üniversite öğrencisi ile yaptıkları araştırmalarında bireyin problem çözme becerisi ile psikolojik uyumu arasında ilişki bulmuşlardır. Kendine saygısı olan, özgüven duygusuna sahip, kendi gerçekleştirmekte olan bireylerin problemler karşısında etkili çözümler ortaya attıkları görülmüştür. Problemlerini etkili çözemeyen kişilerin daha fazla duygusal problem yaşadıklarını, problemlerini yardımsız çözemediklerini, daha düşük benlik kavramına sahip olduklarını, başkalarını anlamakta zorlandıklarını, daha güvensiz, kaygılı ve endişeli olduklarını belirlemişlerdir (Akt; Ferah, 2000)
85
Benzer şekilde, 200 üniversite öğrencisi ile yapılan bir çalışmada, kendilerini problem çözme konusunda ‘başarılı’ olarak algılayan öğrencilerin, problemli durumlardan kaçınma yerine yaklaşımcı bir tarz takındıkları, kişisel kontrol duygusu yaşadıkları ve problem çözme yeteneklerine güvendikleri belirlenmiştir. Bu grup, kendilerini ‘ başarısız’ olarak algılayan gruptan, bilişsel, duygusal ve davranışsal açıdan anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır (Batıgün, 2000).
Elliot ve Godshall (1991) Üniversite öğrencilerinin kendi problem çözme değerlendirmeleri ile çalışma alışkanlıkları ve akademik başarıları arasındaki bağlantıları incelemişlerdir. Araştırma sonuçları problem çözümü değerlendirmelerinin, çalışma alışkanlıklarından ve akademik başarıdan yordanarak, ortaya çıkarıldığını ortaya koymuştur. Yani problem çözme beceri algılarının ve değerlendirmelerinin çalışma alışkanlıkları ve akademik başarıyla ilgili olduğu görülmüştür. Ayrıca, problem çözümü değerlendirmelerinin çalışma alışkanlıklarına, akademik etkinlikten daha çok bağlantılı olduğu da belirlenmiştir. Diğer bir deyişle, etkili problem çözücülerin, etkili olmayanlara göre, daha çok etkili çalışma alışkanlıklarını kullandıkları ve bunları daha çok değerlendirdikleri dolayısıyla akademik başarılarını da daha yüksek olduğu görülmüştür (Ferah, 2003).
D’Zurilla, Maydeu-Oliveras ve Kant (1998), sosyal problem çözme becerisi üzerinde yaş ve cinsiyet faktörlerinin etkisini araştırmışlardır. Orta yaşta ki deneklerin, genç ve ileriki yaştaki deneklere oranla, erkeklerinde kadınlara oranla problem çözmede daha başarılı oldukları ve problemlerine daha olumlu yaklaştıkları belirlenmiştir.
Jerath, Hasija ve Mahotro, tarafından 240 üniversite öğrencisinin, cinsiyet, içedönüklük-dışadönüklük ve yaşanılan stres düzeyinin problem çözme durumunda kaygı düzeyine etkisini inceleyen araştırmalarında; problem çözme durumunda orta düzey zekaya sahip olanların yüksek zekaya sahip olanlara göre, dışadönüklerin içedönüklere göre, stres düzeyi yüksek olanların düşük olanlara göre ve kızların erkeklere göre daha kaygılı oldukları ifade edilmektedir (Saygılı, 2000; akt; Yıldız, 2003).
Rixon ve Erwin (1999), 7-8 yaşlarındaki 24 öğrenci ile yaptıkları çalışmada, öğrencilere Kişilerarası Problem Çözme Eğitimini (ICPS) 4 hafta süreyle vermişlerdir.
86
Problemlerini güç kullanarak çözen, sosyal ve bilişsel yetersizlikleri nedeniyle sorun yaşayan öğrencilere verilen bu eğitim sonucunda yapılan sosyometrik ölçümlerde öğrencilerin sosyal ilişkilerinde iyileşmeler olduğu tespit edilmiştir.
Dunkley ve ark.(2000), 443 üniversite öğrencisi ile yaptıkları araştırmalarında problemlerle aktif olarak başa çıkma ile kişisel özellikler arasında mükemmeliyetçi olmak arasında ilişki bulmuşlardır. Ayrıca düşük düzeyde problem çözme becerisine sahip olma ile mükemmeliyetçilik arasında da ilişki bulunmuştur. Bu özelliklere sahip bireylere etkili problem çözme eğitimi verilmesinin,yaratıcı, etkili, başarılı başa çıkma davranışının kazanılmasını sağlayacağı belirtilmektedir.
Yukarıda verilen araştırmaların sonuçları genel olarak değerlendirildiğinde; kişilere verilen problem çözme beceri eğitiminin; problem durumuna verilen tepkilerin kalitesini artırdığı, daha az dürtüsel davranmaya yol açtığı (Dixon, Heppner, Peterson ve Ronning, 1979., Akt; Batıgün, 2000), problem çözme becerilerini algılamada olumlu yönde etkilediği (Heppner ve Peterson, 1982; akt; Saygılı, 2000; akt; Yıldız, 2003), anksiyete ve stres düzeylerine ve problem çözme becerilerine olumlu etkisi olduğu (Abromowitz ve Coursey, 1989; D’Zurilla ve Sheedy, 1991; akt; Saygılı, 2000; akt; Yıldız, 2003), sosyal ilişkilerindeki davranışlarını düzenlediği (Rixon ve Erwin 1999) bulunmuştur. Problem çözme beceri algısının kişilik özellikleriyle (Dunkley ve ark., 2000), depresyonla (Sowa ve Lustman 1984, akt; Tümkaya ve İflazoğlu, 2000; Nezu ve Ronan, 1985; Basco ve ark., 1992), anne-baba tutumu ve iletişim becerileri ve olumsuz otomatik düşüncelerle (Sowa ve Lustman, 1984, akt; Tümkaya ve İflazoğlu, 2000), stres, umutsuzluk, intihar eğilimi (D’Zurilla ve Sheedy, 1991, akt; Yıldız, 2003), çalışma alışkanlıkları ve akademik başarıyla (Elliot ve Godshall, 1991, akt; Ferah, 2003), psikolojik uyumla, kaygıyla, benlik algısıyla, kendine saygıyla, özgüvenle ( Heppner ve Anderson, 1985), yaş düzeyleri ile (D’Zurilla, Maydeu-Oliveras ve Kant, 1998), denetim odağı ile (Wayne ve Heppner, 1991) ilişkileri incelenmiştir. Sonuçta; problem çözme beceri algısının olumlu olmasının, kendini tanıma, kendini değerli bulma, problem çözme yeteneğine ilişkin farkındalık kazanma, psikolojik uyum, içsel denetimli olma, içsel değişken edenlere yükleme yapma ile olumlu ilişki içinde olduğu, ancak kaygı, depresyon, intihar düşüncesi, stres, olumsuz akılcı olmaya düşünceler, dışsal sabit yüklemeler yapma, dıştan denetimlilik, kişisel eleştirin fazla olması gibi değişkenlerle de olumsuz bir ilişki içinde olduğu görülmektedir.
87
Nezu (1985), problem çözme beceri algısının cinsiyet değişkeni açısından anlamlı bir farklılık göstermediğini bulurken (Akt; Batıgün, 2000), Brehms ve Jhonson (1988) ve D’Zurilla, Maydeu-Oliveras ve Kant (1998), erkekler lehine bir fark olduğunu ortaya koymuşlardır (Akt; Ferah, 2000).
2.2.2. Problem Çözme Becerisi Algısı ile İlgili Yurt İçinde Yapılan Bazı