• Sonuç bulunamadı

2.4. İlgili Araştırmalar

2.4.1. Saldırganlık İle İlgili Yapılan Araştırmalar

Saldırganlık ile ilgili gerek yurt dışında gerekse Türkiye’de pek çok çalışma yapılmıştır. Bu bölümde saldırganlık ile ilgili yapılan çalışmalar kronolojik sıra dikkate alınarak verilmiştir. Attili (1985) çalışmasında, çocuklukta saldırganlığı etkileyen faktörleri incelemiştir. Çalışma sonucunda, çocuklarda saldırganlığı, kişilik özelliklerinin, cinsiyetin, yakın aile çevresi ve diğer büyüklerle olan ilişkilerin, ev ortamlarının, yetiştiği toplumun saldırganlığa takındığı tavrın etkilediğini ortaya çıkarmıştır. Ayrıca çocuğun kurban olarak seçtiği yaşıtının kişiliği ve onunla olan yakınlık derecesinin de saldırganlık davranışını etkilediği görülmüştür.

Lagerspetz, Björguist ve Peltonen (1988) araştırmalarında ergenlik çağındaki erkeklerin saldırganlık düzeylerini, kızların saldırganlık düzeylerinden daha yüksek bulmuştur. Erkeklerin kızlara oranla daha çok fiziksel saldırganlık gösterdiği, kızların da erkeklere oranla daha çok dolaylı saldırganlık ve geri çekilme davranışı gösterdiği araştırma sonunda elde dilen bulgulardandır.

Öztürk (1990), anne baba tutumları ve saldırganlık arasındaki ilişkiyi incelediği araştırmasında, anne-babalarını demokratik olarak algılayan öğrencilerin, duyguları anlama, yakınlık, başatlık düzeylerinin, anne-babalarını otoriter olarak algılayan öğrencilerden daha yüksek olduğu, kendini suçlama ve saldırganlık düzeylerinin de daha düşük olduğu bulgusunu elde etmiştir.

Spigelman ve arkadaşlarının (1991), 10-12 yaş grubundaki boşanmış ve boşanmamış aile çocuklarının öfke, saldırganlık ve kaygı düzeylerinde farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla projektif testleri kullanarak yaptıkları çalışmalarında, boşanmış anne-baba çocuklarının boşanmamış anne-baba çocuklarına oranla daha fazla öfke, kaygı ve saldırganlık tepkileri gösterdikleri bulunmuştur. Cinsiyet açısından ise, saldırganlığın türü ve yönü açısından farklılık gösterdiği görülmüştür. Erkek çocukları, daha fazla dışsal saldırganlık ve savunma reaksiyonları gösterirken; kız çocuklarının, öfke duygularını daha örtük biçimde yansıttıkları bulunmuştur.

Yvonne ve Murray (1991), aileleri tarafından sözel saldırganlığa uğrayan çocukların psikososyal problemlerini incelemişlerdir. Araştırma bulgularına göre, cinsiyet, yaş, sosyo- ekonomik düzey gibi faktörlere bağlı olmadan sözel saldırganlığa sık sık maruz kalan bütün çocuklarda psikososyal problemlerin sıklığı ve çeşitliliği artmaktadır.

Pakaslahti, Asplund-Peltola ve Keltikangas-Jarvinen (1996) yaptıkları çalışmada, saldırgan ve saldırgan olmayan çocukların ebeveynleri arasındaki problem çözme stratejilerindeki farklılıkları incelemişlerdir. Araştırma sonucunda, hem saldırgan olan çocukların hem de saldırgan olmayan çocukların ebeveynleri, çocuklarına sosyal problemleri çözmelerinde yardımcı olurken, saldırgan olan çocukların anne-babalarının daha ilgisiz tutum sergiledikleri ve cezalandırma taraftarı oldukları görülmüştür. Araştırma sonuçları, çocukların sosyal davranışlarının gelişiminde babalarının sosyal problem çözme stratejileri ve ebeveyn rollerinin önemli olduğunun ileri sürülebileceğini ortaya çıkarmıştır.

Tuzgöl (1998) çalışmasında, ana-baba tutumları farklı olan 465 lise öğrencisinin cinsiyet, yaş, okul türü, anne-babanın öğrenim durumu ve ailenin gelir düzeyine göre saldırganlık

düzeylerini incelemiştir. Araştırmanın sonucunda, erkeklerin saldırganlık düzeylerinin kızlarınkinden yüksek olduğu; genel lise öğrencilerinin saldırganlık düzeylerinin süper lise öğrencilerininkinden yüksek olduğu görülmüştür.

Coles ve diğerleri (2002), şiddet için risk grubunda yer alan 13- 18 yaş arasındaki tutuklu ergenlerin kişilik özelliklerini ve aile kontrolünü araştırmıştır. Araştırmada Minessota Çok Yönlü Kişilik Envanteri, Aile Çevresi Ölçeği ve Durumluk-Sürekli Öfke ve Öfke Tarz Ölçeği ve Durumluk- Sürekli Kaygı Ölçeği kullanılmıştır. Araştırma sonunda ergenlerin şiddet davranışı göstermesinde sürekli öfkenin, öfkeyi ifade etme tarzının ve sürekli kaygının etkili olduğu, aile kontrolünün belirleyici olmadığı bulunmuştur.

Demirhan (2002), kendini açma düzeyleri farklı olan genel lise öğrencilerinin saldırganlık düzeylerinin kişisel ve sosyal nitelikler ile aile nitelikleri açısından farklılık gösterip göstermediğini incelemiştir. Araştırmanın örneklemini 946 öğrenci oluşturmuştur. Elde edilen bulgular, genel lise öğrencilerinin saldırganlık düzeyleri, cinsiyet, karşı cinsten arkadaşın bulunma durumu, anne ve babanın tutumunu algılama biçimine göre farklılaşma göstermektedir. Bununla birlikte, öğrencilerin saldırganlık düzeylerinin, sınıf düzeyi, başarı düzeyi, kendini algılama biçimi, evde ders çalışma ortamının uygunluğu, ailenin gelir durumunu algılama biçimi, annenin çalışma durumu, anne ve babanın eğitim düzeylerine göre farklılık göstermediği görülmüştür.

Bolat ve Karataş (2002), anne baba saldırganlığı ile lise öğrencilerinin saldırganlığı arasındaki ilişkisini incelediği çalışmasında anne-babanın saldırganlığı ile ergenlerin saldırganlığı arasında ilişki olduğunu, anne-babanın saldırganlığı arttıkça ergenin de saldırganlığının arttığını tespit etmiştir.

Hale, Valk, Engels ve Meeus (2005), fark edilen anne-baba ilgisizliğinin ergenlerdeki depresyon ve saldırganlıkla ilişkisini araştırmışlardır. Çalışmalarına depresyon, saldırganlık ve fark edilen anne-baba ilgisizliği anketlerini dolduran 10-19 yasları arasında 1329 Alman ortaokul ve lise öğrencisi katılmıştır. Veriler, fark edilen anne-baba ilgisizliği ve ergenlerdeki saldırganlık arasında ergenlerdeki depresyonun aracılık ettiği bir ilişkinin mevcut olduğunu varsayan yapısal denklem modellemesi yoluyla analiz edilmiştir.

Dizman ve Gürsoy (2005), ilköğretim dördüncü ve beşinci sınıfa devam eden anne yoksunu olan ve olmayan çocukların saldırganlık eğilimlerini inceledikleri araştırmada anne yoksunu olan ve olmayan çocuklar arasında saldırganlık eğilimi puanları açısından önemli farklılıklar

olduğu saptanmıştır. Çocukların sosyoekonomik düzeyi, yaşı, baba öğrenim düzeyinin saldırganlık puanı açısından farklılık yarattığı belirlenmiştir.

Öz (2007), araştırmasında ilköğretim I. kademe 4. ve 5. sınıf öğrencilerinin saldırganlık düzeylerini cinsiyet, sınıf düzeyi, yaş, anne baba eğitim düzeyi, algılanan akademik başarı, algılanan gelir düzeyi ve algılanan anne baba tutumu değişkenlerine göre incelmiştir. Araştırma örneklemini 328 öğrenci oluşturmuştur. Araştırmanın sonucunda, öğrencilerin saldırganlık düzeylerinin cinsiyet ve algılanan akademik başarı durumu değişkenine göre farklılaştığı; diğer değişkenlere göre ise anlamlı düzeyde farklılık göstermediği ortaya çıkmıştır.

Öztürk (2008), ortaöğretim 9. sınıf öğrencilerinin saldırganlık düzeylerinin cinsiyet, okul türü, okul başarısı, anne-baba eğitim düzeyi, gelir düzeyi, anne-baba tutumu, yaş, arkadaşlık ilişkilerinden memnun olup olmama, öğretmenleriyle ilişkilerinden memnun olup olmama, aile yapısı ve devamsızlık durumu değişkenlerine göre farklılaşıp farklılaşmadığı incelemiştir. Araştırmanın grubu 537’si kız, 693’ü erkek olmak üzere toplam 1230 öğrenciden oluşmuştur. Araştırma sonucunda, ortaöğretim 9.sınıf öğrencilerinin saldırganlık düzeylerinin cinsiyet, okul türü, okul başarısı, anne baba eğitim düzeyi, gelir düzeyi, anne-baba tutumu, yaş, arkadaşlık ilişkilerinden memnun olup-olmama, öğretmenleriyle ilişkilerinden memnun olup- olmama, aile yapısı ve devamsızlık durumuna göre farklılaştığı çıkmıştır.

Karahan, Özcan ve Ağlamaz (2009) yaptıkları çalışmada, lise öğrencilerinin saldırganlık düzeylerinin anne-babanın birlikte ya da ayrı oluşu, anne-babanın öz ya da üvey oluşu ve yaşamda öncelik verilen en önemli değere göre değişip değişmediğini incelemişlerdir. Araştırmanın örneklemini 1223 öğrenci oluşturmuştur. Araştırma sonucunda; anne-babası boşanmış olan, anne ya da babası üvey olan ve yaşamındaki en önemli değeri zengin olmak şeklinde belirten öğrencilerin saldırganlık düzeylerinin yüksek olduğu görülmüştür.

Cengiz (2010) tarafından ergenler üzerinde yapılan çalışmadan elde edilen bulgulara göre; erkek öğrencilerin saldırganlık düzeylerinin, kız öğrencilerin saldırganlık düzeylerinden daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Sınıf düzeylerine göre ortaöğretim öğrencilerinin saldırganlık düzeylerinde anlamlı bir farklılaşma olmadığı bulunmuştur. Ailelerinin ekonomik gelir düzeyleri yüksek olan ortaöğretim öğrencilerinin saldırganlık düzeyleri de yüksek ve anne baba eğitim düzeyine göre anlamlı bir farklılaşma olmadığı tespit edilmiştir.

Uz Baş ve Topçu (2010), ilköğretim okullarında saldırganlık ve şiddet davranışlarının yaygınlığını inceledikleri araştırmalarında araştırmanın örneklemini ilköğretim 4.-8. sınıf

düzeyinden 951 öğrenci oluşturmaktadır. İlköğretim düzeyindeki öğrenciler arasında saldırgan davranışların dikkat çekici boyutlarda görüldüğü ve saldırganlık yapma ve saldırganlığa uğrama davranışının erkek öğrencilerde kız öğrencilere göre daha sık olduğunu saptamışlardır.

Dilekmen, Ada ve Alver (2011), ilköğretim II. kademe öğrencilerinin saldırganlık özelliklerini incelemişlerdir. Araştırma örneklemini 430 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırma sonuçlarına göre, ana-baba tutumlarını demokratik algılayanlarla koruyucu algılayanlardan anlamlı derecede daha çok saldırgan bulunmuştur. Yaş, cinsiyet, eğitim şekli, annenin hayatta olması, babanın hayatta olması, yaşanılan yerleşim merkezi, algılanan akademik başarı ve disiplin cezası alıp almama değişkenleri açısından öğrencilerin saldırganlıkları anlamlı derecede farklılaşmadıklarını bulmuşlardır.

Ustabaş (2011), ilköğretim 8. sınıf öğrencilerinin; saldırganlık düzeyleri ile algılanan sosyal destek düzeyleri arasında ilişki olup olmadığını, ayrıca saldırganlık ve algılanan sosyal destek düzeylerinin cinsiyete, algılanan ekonomik düzeye, algılanan akademik başarı düzeyine, anne-baba ile birlikte kalıp kalmama durumuna, anne-baba birliktelik durumuna, anne ve babanın eğitim düzeylerine göre değişip değişmediğini incelemiştir. Araştırma grubu, 306 kız 284 erkek olmak üzere toplam 590 öğrenciden oluşmuştur. Elde edilen bulgular, öğrencilerin algıladıkları sosyal destek düzeyleri arttıkça saldırganlık düzeylerinin azaldığını, erkek öğrencilerin saldırganlık düzeyinin kız öğrencilerden daha yüksek olduğu ve saldırganlık düzeyinin algılanan ekonomik düzeye ve algılanan akademik başarı düzeyine, anne-baba ile birlikte kalıp kalmama ve anne-babanın birliktelik durumuna, anne ve babanın eğitim düzeylerine göre değişmediğini göstermiştir.

Yıldız ve Erci (2011), anne baba tutumları ile adölesan saldırganlığı arasındaki ilişkinin incelemişlerdir. Araştırmada, anne babaların tutumları ile adölesanların saldırganlık düzeyleri arasında ilişki olduğunu göstermiştir. Anne babası otoriter ve ilgisiz tutuma sahip olan adölesanların saldırganlık eğilimleri yüksek, anne babası demokratik tutuma sahip adölesanların saldırganlık eğilimleri ise düşük çıkmıştır. Aynı araştırmada saldırganlık ile cinsiyet arasında anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür. Erkek adölesanların kız adölesanlara göre daha saldırgan tutum sergiledikleri bulunmuştur.

Donat Bacıoğlu ve Özdemir (2012), ilköğretim öğrencilerinin saldırgan davranışları ile yaş, cinsiyet, başarı durumu ve öfke arasındaki ilişkileri inceledikleri araştırmada, araştırma örneklemini 9-14 yaşları arasındaki toplam 520 ilköğretim öğrencisi oluşturmuştur. Çalışma sonucunda, öğrencilerin saldırgan davranışları ile yaş, cinsiyet, algılanan akademik başarı ve

öfke arasında anlamlı ve pozitif ilişkiler bulunmuştur. Yaş arttıkça saldırgan davranışların da arttığı; cinsiyetin, saldırgan davranışlarının önemli bir yordayıcısı olduğu, akademik başarı ile toplam saldırganlık ve fiziksel saldırganlık davranışları arasında bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Öfkenin, öğrencilerin saldırgan davranışları anlamlı düzeyde yordadığı bulunmuştur

Gönültaş (2013), ortaokul son sınıf öğrencilerinin öfke ve saldırganlık düzeylerinin bazı değişkenlere göre incelediği çalışmasında, sürekli öfke ve saldırganlık düzeyleri erkek öğrencilerde kızlara göre yüksek çıkmıştır. Gelir durumuna göre saldırganlık düzeyine bakıldığında gelir durumu zayıf olanların daha saldırgan eğilimli olduğu ortaya çıkmıştır. Babası vefat etmiş ve anne babası boşanmış öğrencilerin daha saldırgan eğilimli oldukları görülmüştür. Anne baba tutumunu baskıcı-otoriter ve ilgisiz-kayıtsız olarak algılayan öğrencilerin saldırganlıkları anne baba tutumunu anlayışlı demokratik olarak algılayan öğrencilere göre yüksek çıkmıştır. Aile içi şiddete maruz kalan öğrencilerin sürekli öfke ve dışa vurulan öfkeleri ile saldırganlıkları yüksek çıkmıştır.

Yapılan araştırmaların sonuçlarının kısaca değerlendirirsek; anne-babalarını demokratik olarak algılayan öğrencilerin, anne-babalarını otoriter olarak algılayan öğrencilerden saldırganlık düzeylerinin daha düşük olduğu, çocuklarda saldırganlığı; kişilik özelliklerinin, cinsiyetin, yakın aile çevresi ve diğer büyüklerle olan ilişkilerin, ev ortamlarının, yetiştiği toplumun saldırganlığa takındığı tavrın etkilediğini, erkeklerin saldırganlık düzeylerinin kızlarınkinden yüksek olduğu; genel lise öğrencilerinin saldırganlık düzeylerinin süper lise öğrencilerininkinden yüksek olduğu, genel lise öğrencilerinin saldırganlık düzeyleri, cinsiyet, karşı cinsten arkadaşın bulunma durumu, anne ve babanın tutumunu algılama biçimine göre farklılaşma göstermediği, anne-babanın saldırganlığı arttıkça ergenin de saldırganlığının arttığı, anne yoksunu olan ve olmayan çocuklar arasında saldırganlık eğilimi puanları açısından önemli farklılıklar olduğu, aile ilişkilerinde sözel ve fiziksel şiddet olanların olmayanlara göre öfke ve saldırganlık düzeylerinin yüksek olduğu, tek ebeveynle yaşayanların diğerlerinden daha öfkeli olduğu ve aile etkilerinin psikososyal problemler ve depresyon bulgularıyla beraber saldırganlık davranışının nedeni olarak gösterildiğini anne- babası boşanmış olan, anne ya da babası üvey olan ve yaşamındaki en önemli değeri zengin olmak şeklinde belirten öğrencilerin saldırganlık düzeylerinin yüksek olduğu, öğrencilerin algıladıkları sosyal destek düzeyleri arttıkça saldırganlık düzeylerinin azaldığı, hem saldırgan olan çocukların hem de saldırgan olmayan çocukların ebeveynleri, çocuklarına sosyal

problemleri çözmelerinde yardımcı olurken, saldırgan olan çocukların anne-babalarının daha ilgisiz tutum sergiledikleri ve cezalandırma taraftarı oldukları sonuçlarını görüyoruz.

Benzer Belgeler