• Sonuç bulunamadı

2.4. İlgili Araştırmalar

2.4.2. EKAR İle İlgili Yapılan Araştırmalar

EKAR ile ilgili gerek yurt dışında gerekse Türkiye’de pek çok çalışma yapılmıştır. Bu bölümde EKAR ile ilgil yapılan çalışmalar kronolojik sıra dikkate alınarak verilmiştir.

Younge, Oetting ve Deffenbaher (1996), 16-20 yaşlarındaki 48 erkek ergen ve annesinin katıldığı araştırmada, anne reddi ile ergenlerdeki okulu bırakma ve ilaç bağımlılığı arasındaki ilişki incelenmiştir. Araştırmada örneklem grubu 3 alt gruptan oluşmaktadır. İlk grup, son bir aydır okula devam etmeyen ergen grubu, ikinci grup, akademik başarısı düşük olup okula devam edenler, son grup ise okula devam eden ve akademik açıdan herhangi bir problemi olmayan ergen grubudur. Sonuçlar, anne reddi ile ilaç bağımlılığı ve okulu bırakma arasında olumlu yönde ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Okulu bırakan gençlerin annelerinin red ve düşmanlık boyutlarıyla ilgili puanları, akademik başarısı düşük ergenlerin annelerinden daha yüksek çıkmıştır. Bu bulgu, okulu bırakma ile anne reddi arasındaki ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. Anne kabulü ile ilgili en yüksek puanları da okula devam eden ve herhangi bir akademik problemi olamayan çocuklardan gelmiştir.

Paley, Conger ve Harold (2000), yaşları 12-14 arasında değişen 451 Amerikalı çocuk ve ailesinin katıldığı boylamsal bir araştırmada ebeveyn-çocuk ilişkilerini dört yıl incelemişlerdir. Ebeveynleriyle kabul edici ilişkileri olan çocukların kardeşleriyle ve akranlarıyla olumlu ilişkiler geliştirdiklerini; reddedilen çocukların ise sosyal ilişkilerinde problemler yaşadıklarını, akranları tarafından sevilmedikleri sonuçları bulunmuştur.

Wolchik, Wilcox, Tein ve Sandler (2000), boşanma süresi iki yıl olan tek ebeveynli ailelerde, anne ve çocuk arasındaki ilişki ile boşanma ile ilgili stres kaynakları arasındaki ilişkisinin incelendiği çalışmada 8-15 yaş arası 678 çocuk yer almıştır. Anne raporları, boşanma ile ilgili stres kaynaklarının, annedeki davranış problemlerini tetiklediğini ve annenin çocuğuna karşı kabul düzeyini azalttığını ifade etmektedir. Çocukların raporlarına göre yüksek düzeyde kabule sahip olan annelerde davranış problemleri ve boşanma ile ilgili stres kaynaklarının reddedici ailelere göre daha düşük düzeyde olduğu belirlenmiştir.

Albukrek (2002), anne baba ve çocuk tarafından algılanan babanın çocuğuna karşı tutumu ile çocuğun benlik kavramı arasındaki ilişkisini incelediği çalışmasında, çocuk, babanın

davranışlarını olumsuz olarak algıladıkça benlik kavramının da olumsuz bir şekilde etkilendiği sonucuna ulaşılmıştır.

Kayahan (2002), annelerin bağlanma stilleri ve çocukların algıladıkları kabul ve reddin çocuk ruh sağlığı ile ilişkilerini incelemiştir. Araştırma sonucunda sorunlu davranışlar sergileyen çocukların diğer çocuklara göre daha fazla anne reddi algıladığı, psikolojik uyumlarının daha olumsuz olduğu belirlenmiştir.

Hill, Bush ve Roose (2003), düşük gelir düzeyine sahip Meksika ve Avrupa kökenli Amerikalı aileler ile çocuklarının katıldığı bir çalışmada ebeveyn davranışları ile çocuklardaki depresyon ve iletişim problemleri arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Çalışmaya 8-13 yaş arası 344 çocuk ve aileleri katılmıştır. Sonuç olarak, her iki grupta, kabul düzeyi yüksek, saldırganlık düzeyi düşük ailelerdeki çocukların depresyon belirtilerinin ve iletişim problemlerinin kabul düzeyi düşük ailelerden gelenlere göre daha az olduğu belirlenmiştir. Akse, Hale, Engels ve Raaijmakers (2004), algılanan ebeveyn kabulü ve reddi ile ergenlerdeki depresyon ve saldırganlık düzeyleri arasındaki ilişkinin incelendiği çalışmaya 13 yaş grubundan 550, 17 yaş grubundan 592 ergen katılmıştır. Araştırmanın sonuçları şu şekildedir: Her iki cinsiyette de algılanan ebeveyn reddi, depresyon ve saldırganlıkla ilişkili bulunmuştur. Ebeveynlerinin kendilerini reddettiğini düşünen ergenlerdeki depresyon ve saldırgan düzeylerinin, ebeveynleri tarafından kabul edildiğini düşünen ergenlere göre daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Kişilik türlerine göre algılanan ebeveyn reddi ile saldırganlık arasındaki ilişkinin aşırı kontrollü erkeklerde ve kızlarda, psikolojik açıdan dayanıklı erkek ve kızlara göre daha yüksek düzeyde olduğu bulunmuştur.

Erkman (2004), tarafından gerçekleştirilen, 10-18 yaş arası 1821 öğrencinin katıldığı çalışmada, ebeveyn kabul reddi ile psikolojik uyum arasındaki ilişki incelenmiştir. Sonuçlar, anne ve baba kabulünün psikolojik uyumla, zayıf sosyal uyumun da anne ve baba reddi ve kontrolüyle önemli derecede ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca düşük sosyoekonomik düzedeki ailelerden gelen erkek çocuklarda algılanan ebeveyn reddinin diğer gruplara göre daha yüksek düzeyde olduğu da tespit edilmiştir.

Berenson, Crawford, Cohen ve Brook (2005)’un ebeveyn kabul/reddi, ebeveynle özdeşleşme ve öz-saygı arsındaki ilişkiyi incelediği boylamsal araştırmaları, 1965-1974 yılları arasında New York Eyaleti’ndeki iki şehirde doğan bireyleri kapsamıştır. Bireyler ergenlikte ve genç yetişkinlikte değerlendirmeye tabi tutulmuşlardır. Araştırma sonucu; anne kabul/reddi ve cinsiyet arasında anlamlı bir farklılık olmadığını, erkek çocukların babalarıyla kız çocuklarına

göre kendilerini daha çok özdeşleştirdiklerini, ebeveynleri tarafından reddedilen genç kızların öz-saygılarının daha düşük olduğunu göstermiştir

Yener (2005), çocukların algıladıkları ebeveyn kabul veya reddinin okul başarısı ile okul uyumu arasındaki ilişkiyi 11 ile 15 arasında değişen 184 kız ve 169 erkek öğrenci üzerinde incelemiştir. Okul başarısı ile hem algılanan anne-baba kabulü arasında hem de çocukların psikolojik uyumları arasında anlamlı ilişkiler bulunmuş ve bu ilişkilerde cinsiyet ve yaş farklarının bulunmadığı görülmüştür.

Çetin (2005), Türkiye’de ebeveyn kabul/reddini suç işlemiş ve suç işlememiş ergenler üzerinde çalışma yapmış 130 öğrenciden oluşan araştırma örneklemi oluşturmuştur ve suç işlemiş ergenlerin hem anne hem de babalarıyla ilişkisinde diğer ergenlere göre daha yüksek düzeyde ayrışmamış red ve kontrol algıladıkları, suç işlemiş ergenlerin psikolojik uyumlarının diğer ergenlere göre daha olumsuz olduğu, babalarını ise normal ergenlere göre daha saldırgan olarak değerlendirdikleri bulunmuştur.

Toran (2005), farklı sosyo-kültürel düzeylere sahip annelerin çocuklarını kabullenme ve reddetme davranışlarını incelediği araştırmada; alt sosyo-kültürel düzeye sahip annelerin kız ve erkek çocuklarına karşı daha reddedici oldukları sonucuna ulaşmıştır.

Turgut (2005), ilköğretim 7.sınıf seviyesinde zorbalık eğilimi, ebeveyn kabul-reddi ve benlik kavramı arasındaki ilişkiler incelemiştir. Çalışmada 104’ü erkek, 101’i kız olmak üzere toplam 205 7.sınıf öğrencisi yer almıştır. Araştırmanın sonuçları göstermiştir ki, kızlarla karşılaştırıldığında, erkekler anne ve babalarından daha yüksek oranda red algılamaktadırlar ve zorbalık eğilimleri de kız çocuklara göre daha yüksektir. Kızlar ve erkeklerin benlik algısı seviyelerinde ise anlamlı bir farklılık bulunmamıştır.

Vulic ve Macuka (2006), algılanan aile ilişkileri ve kişisel etkenler ile kaygı ve depresyon arasındaki ilişkinin araştırıldığı bir çalışmada, örneklem grubu 10-16 yaş arasındaki 331 çocuktan oluşmuştur. Bulgulara göre baba tarafından reddedilmenin, kaygının en önemli belirleyicisi olabilmektedir. Anne-baba reddi ile depresyonun en önemli belirleyicisi olarak tespit edilmiştir. Aile ilişkilerindeki problemlerin depresyonun en önemli belirleyicisi olduğu da belirtilmiştir.

Candan (2006), parçalanmış ve tam ailede, ilköğretim çağı çocuklarının ebeveyn kabul/reddini algılayışlarını incelediği araştırmada; çatışmalı evliliklerdeki çocukların, anne- babası anlaşarak boşanmış çocuklara göre, daha fazla ebeveyn reddi algıladıkları ve psikolojik açıdan daha fazla yıprandıkları bulunmuştur. Araştırmadan elde edilen diğer bir sonuç,

annebaba arasındaki çatışmanın, hem annelerin hem de babaların çocuklarına karşı daha reddedici davranmalarına yol açtığıdır.

Sarıtaş (2007), anne kabul-red algısının ergenlerin psikolojik sıkıntılarında etkisini incelediği araştırmada araştırmanın örneklemini 15-18 yaş aralığında 356 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırma sonucunda, red algılayan ergenlerin kabul algılayanlara göre öfke, olumsuz duygu hali ve kaygı duruşlarını daha çok yaşadıklarını ve yine anne red algısının ergenlerin psikolojik sıkıntıları üzerinde temel etkileri olduğu bulunmuştur.

Erkan ve Toran (2010), farklı sosyokültürel düzeylere sahip annelerin çocuklarına karşı olan kabul-red davranışlarını incelemek amacıyla, Diyarbakır ilinin Ergani ilçesinde yaşayan 123’ü alt 123’ü üst sosyokültürel düzeye sahip olmak üzere toplam 246 anne katılmıştır. Araştırma sonuçları şu şekilde özetlenebilir. Annelerin çocuklarına karşı olan kabul red tutumlarının alt ve üst sosyokültürel düzeye göre anlamlı düzeyde farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Alt sosyoekonomik düzeyden gelen annelerin çocuklarına karşı reddetme düzeylerinin, üst sosyoekonomik düzeyden gelen annelere göre daha yüksek olduğu ortaya konulmuştur. Eğitim düzeyi yükseldikçe, kabul etme düzeyinin de arttığı, ailedeki çocuk sayısı arttıkça, çocuğu reddetme düzeyinin de arttığı belirlenmiştir. Çocukların cinsiyetinin ise kabul red üzerinde etkisinin olmadığı belirlenmiştir.

Gençtoprak (2010), çocukların anne-babalarıyla ilişkilerindeki kabul veya red algılarını psikolojik uyumları ve akademik başarılarına etkisini incelemiştir. Araştırmanın örneklemini 316 kız ve 319 erkek öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmanın sonucunda, erkeklerin anne ile ilişkilerinde ve baba ile ilişkilerinde kızlara göre red algılarının daha yüksek olduğu, ailede çocuk sayısı arttıkça anne ile ilişkide red düzeyinin arttığı bulunmuştur. Annenin eğitim düzeyi arttıkça çocukların anne ile ilişkide kabul algıladıkları ve anne ve babanın eğitim düzeyi arttıkça çocukların anne-baba kabulünün, psikolojik uyumlarının ve akademik başarılarının arttığı bulunmuştur. Ebeveyn kabulü ve psikolojik uyum ile akademik başarı arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğu saptanmıştır

Direktör ve Çakıcı (2012), ergenlerde algılanan ebeveyn kabul ve reddin psikolojik sorunlar üzerindeki etkisini incelemişlerdir ve araştırma örneklemi KKTC’de okumakta olan 10. ve 11. sınıf, 322 kız ve170 erkek öğrenciden oluşmuştur. Anne ve babadan algılanan red ile depresyon, somatizasyon, anksiyete, hostilite ve olumsuz benlik algısı ölçümleri arasında düşük düzeyde ilişki olduğu belirlenmiştir. Anneden algılanan kontrol puanları yükseldikçe depresyon, somatizasyon, anksiyete, olumsuz benlik algısı ve hostilite puanlarının da arttığı tespit edilmiştir.

EKAR ile ilgili yapılan çalışmaları değerlendirecek olursak; çocuğun babanın davranışlarını olumsuz olarak algıladıkça benlik kavramının da olumsuz bir şekilde etkilendiği, anne reddi ile ilaç bağımlılığı ve okulu bırakma arasında olumlu yönde ilişki olduğu, sorunlu davranışlar sergileyen çocukların diğer çocuklara göre daha fazla anne reddi algıladığı, anne ve baba kabulünün psikolojik uyumla, zayıf sosyal uyumun da anne ve baba reddi ve kontrolüyle ilişkili olduğu, okul başarısı ile anne-baba kabulü arasında ilişki olduğu, suç işlemiş ergenlerin hem anne hem de babalarıyla ilişkisinde daha yüksek düzeyde ayrışmamış red ve kontrol algıladıkları, ebeveynleriyle kabul edici ilişkileri olan çocukların kardeşleriyle ve akranlarıyla olumlu ilişkiler geliştirdikleri; reddedilen çocukların ise sosyal ilişkilerinde problemler yaşadıkları, depresyon belirtilerinin ve iletişim problemlerinin, öz-saygılarının düşük olduğu ve saldırganlık düzeylerinin fazla olduğu, alt sosyo-kültürel düzeye sahip annelerin kız ve erkek çocuklarına karşı daha reddedici oldukları, çatışmalı evliliklerdeki çocukların, anne-babası daha fazla ebeveyn reddi algıladıkları, red algılayan ergenlerin kabul algılayanlara göre öfke, olumsuz duygu hali ve kaygı duruşlarını daha çok yaşadıkları, eğitim düzeyi yükseldikçe, kabul etme düzeyinin de arttığı, ailedeki çocuk sayısı arttıkça, çocuğu reddetme düzeyinin de arttığı, ailede çocuk sayısı arttıkça anne ile ilişkide red düzeyinin arttığı görülmektedir.

BÖLÜM III

YÖNTEM

Bu bölümde, araştırmanın modeli, çalışma grubu, kullanılan veri toplama araçları, verilerin toplanması ve çözümlenmesinde kullanılan istatistiksel teknikler konusunda bilgilere yer verilmiştir.

Benzer Belgeler