• Sonuç bulunamadı

Sahabe Kur’an-ı Kerim’in doğrudan muhatapları olup Kur’an-ı Kerim’i en iyi anlayan nesildir. Sahabe neslinin Kur’an-ı Kerim’i doğru anlamalarındaki en büyük avantajları ise gerektiğinde Hz. Peygamber’e başvurulabilmeleriydi. Hz. Peygamber’in vefatından sonra Müslümanlar, anlayış ve bilgi birikimi konusunda daha ileride olan sahabîlere başvuruyorlar veya onların tenkitleri ile daha doğru bilgiye ulaşıyorlardı.

Sahabenin sahabeye Kur’an-ı Kerim’i yanlış anlama bakımında yönelttiği tenkide Urve b. Zübeyr’in Bakara Suresi 158. ayeti hakkındaki yorumuna Hz. Âişe tarafından yapılan açıklama örnek gösterilebilir. Buharî ve Müslim’in ortak rivayetine göre150 ayetin

literal anlamını esas alan Urve b. Zübeyr, Hz. Aişe’ye şöyle söyler: “Ben Safa ve Merve arasında sa‘y etmeyen bir kişiye bir şey gerekmez kanaatindeyim. O ikisi arasında say etmesem de olur.” Bunun üzerine Hz. Âişe bu yorumunun doğru olmadığını belirterek Hz. Peygamber’e Safa ve Merve sa‘yinin hükmünü sorduklarını ve bunun üzerine Bakara 158. ayetinin nazil olduğunu bildirir. Hz. Âişe devamında Urve’nin yorumunun doğru olması durumunda ayetin ilgili kısmının

اَمِِبه َفَّوَّطَي ْنَأ ِهْيَلَع َحاَنُج َلََف

yerine

َفَّوَّطَيلا أ ِهْيَلَع َحاَنُج َلََف

اَمِِبه

olması gerekeceğini belirtmektedir. Yani ayet lafzının ‘Tavaf etmenizde bir sakınca

149 Tirmizî, “Tefsiru’l-Kur’an”, 23.

47

yoktur.’ yerine ‘Tavaf etmemenizde bir sakınca yoktur.’ şeklinde olması gerekeceğini ortaya koymaktadır.151

Bu konuda Hz. Ömer’in Kudâme b. Maz‘ûn’a (ö. 36/556) söylediği ‘Ayeti yanlış tevil ettin.’ sözü oldukça dikkate değerdir. Hz. Peygamber’in bizzat bulunduğu çoğu savaşa katılan Kudame, Hz. Ömer’in hilafeti sırasında Bahreyn valisi olarak tayin edilir. Valiliği esnasında kendisi hakkında Hz. Ömer’e içki içtiğine dair şikâyet gelir. Hz. Ömer şikâyet eden kabile reisi Carud b. Muâlla’nın şahitliğini yeterli görmez ve ondan bir şahit getirmesini ister. Bunun üzerine Ebu Hureyre, içki içtiğini görmese de sarhoş olarak gördüğüne dair şahitlikte bulunur. Hz. Ömer, Ebû Hureyre’nin Carud ile akrabalığından olsa gerek şahitliğini yeterli görmemiş olacaktır ki nihayetinde Kudame’nin eşinden şahitlik yapması istenir ve eşi kocasının aleyhine şahitlikte bulunur. Bunun üzerine Hz. Ömer Kudâme’yi celde vurulmak üzere çağırır. Ancak Kudâme kendisine nispet edilen suçlamayı kabul etmez. İçki içmiş olsa bile kendisine sopa vurulamayacağını söyler ve delil olarak da;

َُّثُ ِتا َِلِا َّصلا اوُلِمَعَو اوُنَمآَو اْوَقَّ تا اَم اَذِإ اوُمِعََط اَميِف ٌحاَنُج ِتاَِلِاَّصلا اوُلِمَعَو اوُنَمآ َنيَِِّلا ىَلَع َسْيَل

َينِنِسْحُمْلا ُّبُِيُ َُّللَّاَو اوُنَسْحَأَو اْوَقَّ تا َُّثُ اوُنَمآَو اْوَقَّ تا

“İman edip salih ameller işleyenlere; Allah'a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah iyilik edenleri sever.”152 ayetini okur. Bunun üzerine Hz. Ömer Kudâme’ye: “Ey Kudâme

151 Bedreddin ez-Zerkeşî, el-İcabe li îradi ma istedrekethu Âişe ale’s-sahabe (thk. M. Bünyamin

Erul), Beyrut: Müessesetu’r-Risale, 2004, s. 246-247.

48

ayeti yanlış tevil ettin. Şayet Allah’tan korksaydın onun yasaklarından da sakınırdın.” der ve Kudame’ye hem celde cezası verir hem de görevinden azleder.153

Yine Hz. Ömer’in hilafeti döneminde ilk muhacirlerden birisine içki içmesi sebebiyle sopa vurulması emredilir. Cezaya çarptırılan kişi de; “Beni niçin cezalandırıyorsun. Aramızda Allah’ın kitabını hakem kılalım.” der. Bunun üzerine Hz. Ömer, Kur’an’ın neresinde onu aklayacak bir ayetin bulunduğunu sorunca söz konusu kişi yukarıda zikri geçen 154

اوُمِعََط اَميِف ٌحاَنُج ِتاَِلِاَّصلا اوُلِمَعَو اوُن َمآ َنيَِِّلا ىَلَع َسْيَل

ayetini okur. Devamında kendisinin iman edip salih amel işleyen, Allah’tan sakınan biri olduğunu ve Bedir, Uhud, Hendek gibi önemli savaşlarda bulunduğunu söyler. Orada bulunan İbn Abbas, ayetin daha önce geçenler için bir mazeret, sonrakiler için ise bir delil niteliğinde olduğunu ifade eder. İbn Abbas içkiyi kesin olarak yasaklayan

ُرِسْيَمْلاَو ُرْمَْلْا اََّنَِّإ اوُنَمآ َنيَِِّلا اَهُّ يَأ اَي

155

َنوُحِلْفُ ت ْمَُُّلَعََل ُِوُبِنَتْجاَف ِناَط ْيَِّلا ِلَمَع ْنِم ٌسْجِر ُم َلاْزَْلْاَو ُباَصْنَْلْاَو

ayetini okuyarak; “Şayet iman edip

salih amel işleyen bir kimse isen şüphesiz Allah içkiyi haram kılmıştır.” der. Hz. Ömer de İbn Abbas’ı onaylar ve söz konusu kişi cezalandırılır.156

Her iki örnekte de dikkate değer husus ayetin, sebeb-i nüzulünden bağımsız düşünülüp içki içilmesine bir ruhsat olarak tevil edilmesidir. Ayetin sebeb-i nüzulüne bakıldığında içkinin kesin bir dille haram kılınışından önce içki içen ve bu halde ölen Müslüman sahabîlerin durumlarının ne olacağının sorulması üzerine nazil olduğu

153 Muhammed b. Ahmed b. Ebî Bekr el-Kurtubî, el-Câmi‘ li ahkâmi’l-Kur’an ve’l-mübeyyin limâ

tedammenehu mine’s-sünneti ve âyi’l-furkân (thk. Abdullah b. Abdulmuhsin et-Türkî), Beyrut: Müessetu’r-Risale, 2006, VIII, 174-175.

154 el-Maide 5/93. 155 El-Maide 5/90.

49

görülmektedir.157 Dolayısıyla ayet, iman edip salih amel işlese de içkinin haram oluşu kesinleştikten sonra içki içen kimse ile ilgili değildir ve bu nokta, Hz. Ömer ve İbn Abbas’ın tenkitlerinin temelini oluşturmaktadır.

Medine Valisi Mervan b. Hakem’in İbn Abbas’a

ْنَأ َنوُّبُِيَُو اْوَ تَأ اَِبِ َنوُحَرْفَ ي َنيَِِّلا ََّبََسَْتَ َلا

ِلَأ ٌباََِع ْمَُلََو ِباََِعَْلا َنِم ٍةَزاَفَِبِ ْمُهَّ نَ بَسَْتَ َلََف اوُلَعَْفَ ي َْلَ اَِبِ اوُدَمُْيُ

ٌمي

“Ettiklerine sevinen ve yapmadıkları

şeylerle övülmeyi seven kimselerin, sakın azaptan kurtulacaklarını sanma. Onlar için elem dolu bir azap vardır.”158 ayetinin manasını sormak için hizmetçisini göndermesi de

dikkate değerdir. Mervan, ayetin literal manasına göre kendisine verilen dünyalıkla sevinen ve yapmadığı bir işle methedilince sevinç duyan kişi azaba uğrayacaksa o zaman tüm Müslümanların azaba uğrayacağını düşünür ve hizmetçisini bu soruyu sorması için İbn Abbas’a gönderir. İbn Abbas ise sorunun cevabı olarak şunları söyler: “Bu ayetle sizin aranızda ne münasebet var! Bir keresinde Rasulullah, Yahudileri yanına çağırarak onlara bir soru sordu. Ancak Yahudiler doğru cevabı gizleyerek başka bir şey söylediler ve bu söylediklerinden dolayı takdir edildiklerini düşünerek verdikleri cevap ile sevindiler. Bunun üzerine bu ayetler nazil oldu.” der ve

ُهَّنُ نِ يَ بُتَل َباَتُِْلا اوُتوُأ َنيَِِّلا َقاَثيِم َُّللَّا ََِخَأ ْذِإَو

ِهِب اْوَرَ تْشاَو ْمِهِروُهُظ َءاَرَو ُِوَُِبَنَ ف ُهَنوُمُتَُْت َلاَو ِساَّنلِل

َّلا ََّبََسَْتَ َلا َنوُرَ تَِْي اَم َسْئِبَف ًلَيِلَق اًنََثَ

ْنَأ َنوُّبُِيَُو اْوَ تَأ اَِبِ َنوُحَرْفَ ي َنيِِ

ٌميِلَأ ٌباََِع ْمَُلََو ِباََِعَْلا َنِم ٍةَزاَفَِبِ ْمُهَّ نَ بَسَْتَ َلََف اوُلَعَْفَ ي َْلَ اَِبِ اوُدَمُْيُ

“Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, "Onu (Kitabı) mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz" diye sağlam söz almıştı. Fakat onlar verdikleri sözü, arkalarına atıp onu az bir karşılığa

157 Taberî, Câmiu’l-beyân, VIII, 664-670. 158 Âl-i İmran 3/188.

50

değiştiler. Yaptıkları bu alış veriş ne kadar kötüdür. Ettiklerine sevinen ve yapmadıkları şeylerle övülmeyi seven kimselerin, sakın azaptan kurtulacaklarını sanma. Onlar için elem dolu bir azap vardır.”159 ayetlerini okur.160 İbn Abbas, bu ayetlerin Müslümanlarla

bir ilgisi olmamasını iki şey ile delillendirir. İlk olarak ayetin sebeb-i nüzulüne değinerek ayetin kimler için nazil olduğunu ve kime hitap ettiğini açıklar. Sonrasında ise ayeti siyakı ile birlikte okuyarak ayetin hem iniş bağlamını hem de sure içindeki bağlamını değerlendirerek ortaya bir tevil yöntemi koyar. Ayetin bunlardan bağımsız olarak tek başına değerlendirilmesi İbn Abbas tenkidinin temel sebebidir.