• Sonuç bulunamadı

İBN ATIYYE’NİN KULLANDIĞI CÂMİU’L-BEYAN NÜSHASINDAN

E. Kur’an-ı Kerim’de Yabancı Kelimelerin Varlığı

IV. İBN ATIYYE’NİN KULLANDIĞI CÂMİU’L-BEYAN NÜSHASINDAN

NÜSHASINDAN KAYNAKLANAN ELEŞTİRİLER

İbn Atıyye tenkitlerinin taranması sonucunda elde edilen önemli bilgilerden birisi de kullandığı Câmiu’l-beyân nüshasının eksik veya sorunlu olduğudur. Aşağıda incelenen örneklerde görüleceği üzere Taberî, bazen tercih etmediği bir görüş kendisine nispet

112

edilip onun üzerinden eleştirilmektedir. İbn Atıyye’nin Fihrist’inde babasından Taberî tefsirinin muhtasarını iyi bir şekilde okuduğunu belirtmesi bu konu için bir ipucu vermektedir.323 Bu durumda İbn Atıyye’nin muhtasar bir Taberî tefsiri okuması birtakım eksikliklerin cevabını verse de elindeki muhtasar nüshanın da sorunlu olduğu anlaşılmaktadır. Aşağıdaki bu konudaki örnekler verilmiş ve nüsha probleminin, eleştirileri isabetli olmaktan nasıl uzaklaştırdığına değinilmiştir.

Örnek 1: Al-i İmran 3/18-19

َوُه َّلاِإ َهَلِإ َلا ِطْسِقْلاِب اًمِئاَق ِمْلِعَْلا وُلوُأَو ُةَُِئ َلََمْلاَو َوُه َّلاِإ َهَلِإ َلا ُهَّنَأ َُّللَّا َدِهَش

ا

َنيِ دلا َّنِإ ُميَُِْلِا ُزيِزَعَْل

َنيَِِّلا َفَلَ تْخا اَمَو ُم َلَْسِْلْا َِّللَّا َدْنِع

َمَو ْمُهَ نْ يَ ب اًيْغَ ب ُمْلِعَْلا ُمُهَءاَج اَم ِدْعََ ب ْنِم َّلاِإ َباَتُِْلا اوُتوُأ

ْرُفَُْي ْن

ِباَسِْلِا ُعيِرَس ََّللَّا َّنِإَف َِّللَّا ِتاَيآِب

Allah, melekler ve ilim sahipleri, ondan başka ilah olmadığına adaletle şâhitlik ettiler. Ondan başka ilah yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Şüphesiz Allah katında din İslam'dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir. (Âl- i İmran 3/18-19)

Âl-i İmran Suresi 18 ve 19. ayetlerinin birbiriyle bağlantısı ve kıraati ile ilgili farklı tercihler yapılmıştır. Taberî ayetle ilgili gelen kıraatleri ayrıntılı bir biçimde nakletmektedir. Naklettiği birinci kıraate göre

َدِهَش

fiilinin birinci

نا

’de amel ederek

َّن َأ

(enne) okuması, ikinci

نا

’nin ibtida olmak üzere

ِإ ن

(inne) olarak okunması şeklinde olan kıraattir. İkinci kıraat ise her iki

نا

harfinin meftuh okunması ile olan ‘

َّلاِإ َهَلِإ َلا ُهَّنَأ َُّللَّا َدِهَش

323 İbn Atıyye, Fihrisu İbn Atıyye (thk. Muhammed Ebu’l-Ecfan), Beyrut: Dâru’l-Garbi’l-İslâmî,

113

َوُه

أ

ُم َلَْسِْلْا َِّللَّا َدْنِع َنيِ دلا َّن

’ kıraatidir. Bu kıraate göre ikinci

نا

, birinci

نا

’ye atfedilmiş ve aslında var olan bir atıf vavı hazfedilmiştir. İbn Abbas’a nispet edilen üçüncü kıraate göre ise birinci

نا

’nin kesreli ikincisinin ise fetha ile okunmasıdır. İbn Abbas’ın kıraatine göre ayetin okunuşu ‘

ُم َلَْسِْلْا َِّللَّا َدْنِع َنيِ دلا َّن أ َوُه َّلاِإ َهَلِإ َلا ُهَّن َإ َُّللَّا َدِهَش

’ (Allah –ki ondan başka ilah yoktur- katında İslam’dan başka din olmadığına şahit oldu) olmaktadır. Buna göre

َدِهَش

fiili ikinci

نا

’de amel etmiş birincisi ise cümle-i itiraziyye kabul edilmiştir.324

İbn Atıyye ise Kisâî’nin tercih ettiği bir kıraati nakletmektedir. Kisâî, ikinci

نا

’yi önceki ayetten bedel kabul ederek fetha ile okumaktadır. İbn Atıyye Taberî’nin de ikinci

نا

’nin başına mukadder bir atıf vavı takdir ederek bu görüşe yöneldiğini belirtmekte ve söz konusu kıraatin zayıf olduğunu ifade etmektedir.325

Ancak Taberî’nin eldeki iki tahkikli neşrine bakıldığında böyle bir kıraat tercihinde bulunmadığı, bilakis cumhurun benimsediği okuyuşu doğru bulduğu ortaya çıkmaktadır. Taberî tercih ettiği kıraatin, birinci

نا

’nin fethası ve ikinci

نا

’nin de ibtida olarak kesre ile okunuşunu doğru bulduğunu açık bir şekilde ifade etmektedir.326

Konu ile ilgili başka tefsirlere müracaat edildiğinde Ebu Hayyan’ın bu konuya değindiği ve İbn Atıyye’nin görüşünü benimsediği görülmektedir. Bununla birlikte İbn

324 Taberî, Câmiu’l-beyân, V, 275-277.

325 İbn Atıyye, el-Muharreru’l-vecîz, I, 412-413.

326 Taberî, Câmiu’l-beyân, V, 277 (Türkî tahkiki), Taberî, Câmiu’l-beyân, VI, 268-269 (Şakir

114

Atıyye’nin sadece zayıf demekle yetindiği kıraat tercihinin ne sebeple zayıf olduğunu açıklamaktadır.327

İbn Atıyye’nin eleştirisi ve Ebu Hayyan’ın bu eleştiriyi izah eden açıklamalarına bakıldığında İbn Atıyye’nin elinde bulunan Taberî nüshasının eksik ve sorunlu olması kuvvetle muhtemeldir. Ebu Hayyan için ise birkaç ihtimal söz konusu olabilir. Elinde bir Taberî nüshası bulunmaması ve konuyu İbn Atıyye’den nakille ele alarak Taberî’yi de el- Muharreru’l-vecîz’den okuduğu kadarıyla eleştirmesi veya elinde bir Câmiu’l-beyan nüshası varsa da Taberî’ye bakmaksızın İbn Atıyye’den nakille olaya yaklaştığı ve açıklamalarını buna binaen yaptığı akla ilk gelen ihtimaller arasındadır.

Örnek 2: Maide 5/109

َتْنَأ َكَّنِإ اَنَل َمْلِع َلا اوُلاَق ْمُتْبِجُأ اَذاَم ُلوُقَ يَ ف َلُسُّرلا َُّللَّا ُعَمَْيَ َمْوَ ي

َّلََع

ِبوُيُغْلا ُم

Allah'ın peygamberleri toplayıp da "Size ne cevap verildi" dediği gün, "Bizim hiçbir bilgimiz yok, şüphesiz gizlilikleri hakkıyla bilen ancak sensin" diyeceklerdir. (Maide 5/109)

Bu ayette peygamberlerin

اَنَل َمْلِع َلا

(Bizim hiçbir bilgimiz yok.) cevabı ile ilgili Taberî, Peygamberlerin böyle bir cevabı vermesinin altında yatan nedenle ilgili dört farklı görüş nakletmektedir:

327 Ebu Hayyan, Taberî’nin bu takdirini tenafuru’t-terkib olarak değerlendirmektedir. Zira O’na

göre Taberî, bu yolla iki tane merfu olan atfın arasını mensub bir meful ile ayırmış ve iki tane mensub olan atfın arasını da müşterek bir faille ayırmıştır. Buna göre Taberî’nin yaptığı takdir tıpkı اُسم و ورمع و ازبخ ديز لكأ örneğindeki yanlış terkib gibidir. Asıl olması gereken ورمع و ديز لكأ

اُسم و ازبخ cümlesidir. Böyle durumlarda atıf harfinin gizlenmesi caiz değildir. Şayet atıf harfi gizlenirse ve iki atfın arası başka bir şeyle ayrılırsa terkipte tenâfur söz konusu olmaktadır. bkz. Ebu Hayyan, Bahru’l-muhît, II, 425.

115

1. Süddî, Hasan-ı Basri ve Mücahid’den nakledilen görüşe göre kıyamet gününün dehşetinden dolayı dikkatlerinin dağılması ve dolayısıyla bildikleri cevabı bir süre verememeleri

2. Mücahid’ten başka bir tarikle nakledilen ‘Bizim senin bize öğrettiklerin dışında herhangi bir bilgimiz yoktur.’ demek istemeleri

3. İbn Abbas’tan aktarılan bir diğer görüşe göre peygamberler bununla Allah’ın daha iyi bildiğini ifade etmek istemeleri

4. Sonuncu görüşe göre ise Peygamberlere ‘Sizden sonra ümmetleriniz ne bidatler yaptılar?’ sorusu sorulduğunda onlar da ‘Bizim herhangi bir bilgimiz yok.’ diyecek olmaları328

Taberî, yukarıdaki görüşleri aktardıktan sonra kendisi için en doğru yorumun İbn Abbas’tan nakledilen 3. görüş olduğunu belirtmektedir.329

İbn Atıyye bu konuda İbn Abbas’ın görüşünü naklederek hasen olduğunu ifade etmektedir. O, Taberî’nin Peygamberlerin Kıyamet gününün dehşetinden dolayı şaşırarak bu cevabı verdiklerine yönelik birinci görüşü benimsediğini kaydetmektedir.330

İbn Atıyye’nin Taberî’ye böyle bir nispette bulunması akla kullandığı nüshanın farklılığını getirmektedir. İbn Atıyye’nin kullandığı nüsha Câmiu’l-beyân’ın muhtasarı olsa da Taberî’nin tercihlerini doğru yansıtmaması önemli bir sorundur.

328 Taberî, Câmiu’l-beyân, IX, 110-112. 329 Taberî, Câmiu’l-beyân, IX, 112.

116

Değerlendirme

İncelenen örneklerde görüldüğü üzere İbn Atıyye’nin kullandığı Câmiu’l-Beyan nüshasının problemli oluşu İbn Atıyye için önemli bir sorundur. Buna bağlı olarak nüshanın eksikliği ve problemli oluşu Taberî’ye yönelttiği eleştirinin doğruluğunu ve yerindeliğini ortadan kaldıran temel etkenlerden birisidir. Bununla birlikte İbn Atıyye’nin Taberî’nin tefsir mirasını Endülüs’e taşıdığı düşünüldüğünde, Endülüslü müfessirlerden bazılarının da bu anlamda Taberî’ye İbn Atıyye üzerinden ulaştığı ve değerlendirmelerini bu bağlamda yaptığı söylenebilir.

Son olarak İbn Atıyye’nin Taberî tefsirini oldukça dikkatli okuduğu ancak yine de çabasının nüshasının el verdiği ölçüde olduğunu söylemek mümkündür.