• Sonuç bulunamadı

1.10. MİHRAP DESENİ

1.10.7. Mihraplı Halıların çeşitleri

1.10.7.6. Saf Mihrap

İran halısında, cemaat halinde ve bayramlarda cami cemaati ile kılınan namazlarda yeni bir desen olarak saf seccadenin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu tür halılarda mihrap tavanı halı, boyuna ya da enine sıralı biçimde kılınan namaz yerlerini belirtmek amaçlı dokunmuştur (Kamandlu, 1394(M. 2015): 39). Sıralı seccadelerin yan yana dokunması bu adla anılmasına sebep olmuştur (Kamandlu, 1394(M. 2015): 41). Bu desenin önemi namaz kılanlar arasındaki birlik ve nizamın oluşmasıdır (Kamandlu, 1394(M. 2015): 39). Latini ve Farsi yazılı kaynaklardan elde edilen kısıtlı bilgiler doğrultusunda, bu halılar genelde İran, Türkiye, Hindistan ve Doğu Türkistan ın bazı bölgelerinde dokunmuştur. Bu halıların hepsinde görülen ortak unsur mihrap şekli, köken olarak aslında İran’da ortaya çıkmış ve geriye kalan ayrıntılarda her bölgenin kültürel değerleri ölçüsünde değişiklik göstermiştir (Kamandlu, 1394(M. 2015): 40). İran halı kültüründe bu konuyla ilgili yer alan genel bilgi; bazı seccadelerin kenarında özellikle, Anadolu seccadelerinde, birden fazla mihrab deseni dokunmuştur ki büyük ihtimalle camilerde cemaat namazlarında üzerinde namaz kılınması için kullanılmıştır (Daneshgar, 1372(M. 1993): 341). Bu halının en eski örneği 13. ve 14. yüzyılda dokunmuş olup, hali hazırda İstanbul daki Türk ve İslam Eserleri Müzesi nde sergilenmektedir (Kamandlu, 1394(M. 2015): 41).

Fotoğraf 77. Saf seccade, 13-14.yüzyıl, Türk ve İslam Eserleri Müzesi (Kamandlu, 1394( M. 2015): 42)

Bu halının '' Leyla ile Mecnun okulda'' adlı bir diğer örneği de Kemaleddin Behzad tarafından 1432 yılında herat mektebinde, (Hamseyi Nizami) deseniyle dokunmuştur (Kamandlu, 1394(M. 2015): 44).

Fotoğraf 78. Leyla ile Mecnun deseni, 1432, Kemaleddin Behzad eseri, Metropolitan Müzesi, (Kamandlu, 1394(M. 2015): 43)

İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi nde bulunan bu seccade Safevi döneminden kalma saf mihrablı seccadedir. Ebatı= 430x279cm. ölçülerindedir. 16. yüzyıl dokumasıdır. Bu halının deseninde göze çarpan nokta bir desenin uzun sırada tekrarlı olarak uygulanmasıdır. Bu arada halı deseninde yeryer değişen renk farklılığı secadede göz alıcı bir değişikliğe sebep olmuştur. İranın kuzey batısında dokunulduğu sanılmaktadır (Kamandlu, 1394(M. 2015): 45).

Fotoğraf 79. Saf seccade, Safevi, Tebriz,16.yüzyıl, Türk ve İslam Eserleri Müzesi (Kamandlu, 1394(M. 2015): 45)

Saf mihraplı Safevi dönemi seccadelerinin bir diğeri de İngiliz konsolosluğu “Louis Rabino” da bulunmaktadır. Ebat= 168x330cm. 17. yüzyıl başlarında dokunmuştur. Bu seccade de bir önceki örnek gibi ketebeden yoksun, namaz esnasında alnın değeceği kısım küçük bir çerçeveyle belirginleşmiştir. Mihrap tavanı da bir önceki örneğin aksine sadece halı boyunca tekrarlanmıştır (Kamandlu, 1394(M. 2015): 46).

Fotoğraf 80. Saf seccade, Safevi, İran kuzey- batı, 17.yüzyıl, Louis Rabino koleksiyonda, (Kamandlu, 1394(M. 2015): 46)

İKİNCİ BÖLÜM

2.TÜRK HALI SANATI TARİHİ

Türklerde halı, ilk çağlardan itibaren, yer sergisi, duvar örtüsü olarak kullanılmasının yanısıra, hükümdarın başa geçmesi gibi, resmî törenlerde de tören malzemesi olarak kullanılıyordu (Deniz, 2000: 09). Kaynaklara göre halı, Ortaasya’da yaşayan Türk sülale ve devletlerinde, sadece bir örtü veya süsleme malzemesi değil, taht örtüsü olarak da kullanılmaktaydı. Bu nedenle de tarihin ilk çağlarından itibaren halı dokunmaktaydı. VII-VIII. yy.’larda da Türkistan, Oğuzelleri, Buhara, Uygur ve Hazar bölgelerindeki tüm Türk ülkelerinde halı dokunmuştur; “Çin kaynaklarından, VII. yy.’da Hoten şehrinde halı dokunduğunu öğreniyoruz. Doğu Türkistan’da, Uygurlar devrinde (VIII-IX. yy.’larda) halı dokunduğu bilinmektedir. VI. yüzyılda, Kök-Türkler devrinde halı ve kumaş dokumacılığı çok yaygındı. (745-911) Doğu Türkistan’ daki, Uygurların eski başkenti Koço bölgesi bir kilim ve halı üretim merkeziydi. Yine, kaynakların ifadesine göre, “VIII. yy.’ın ilk çeyreğinde, Mâveraü’n-nehr bölgesinde, Buhara’da güzel halılar dokunmaktaydı. Buhara İslâmî devirde, halıcılık alanındaki bu şöhretini X.’yy. a kadar sürdürmüştür. Koço yakınındaki bir Uygur Budist tapınağındaki, IX-XII. yy.’larda yapılmış duvar resimlerinde, düğümlü halı üzerinde Uygur hatunlarının resimlerinin yer aldığı söylenmektedir. XIV. yy.’da Oğuzların Azerbaycan Türkçesi ile yazıya geçen ve Boy veya Oğuzname adı verilen 12 tarih destanını konu alan Dede Korkut (Korkut Ata) kitabında, halı ve diğer dokumalardan söz edilmektedir (Deniz, 2005: 79-81). 1913 yılında, Turfan Bölgesi’nde, A. Von Le Coq tarafından Kuça / Koço şehri yakınlarındaki Kızıl’da bir tapınağın odasında halı parçası bulunmuştur. Göktürkler dönemine ait bu halılar M.S. V-VI yy.’dan kalmadır. Bugün Berlin İslâm Eserleri Müzesi’nde sergilenmektedir (Deniz, 2005).

Türk halılarıyla ilgili ilk çalışmalar XIX. yy. sonlarına rastlar. Bu alandaki ilk kitap V.J. Robinson’un, Eastern carperts, London 1882, 1895 isimli eserdir (Deniz, 2000: 12).

2.1. PAZIRIK

Türk Halı Sanatı hakkında ilk önemli buluntu, Rus arkeolog C. İ. Rudenko tarafından, 1947-49 yılları arasında, Sibirya’da Altay Dağları eteklerinde, V. Pazırık

Kurganı’nın da (oda mezar) çıkartılan ve günümüzde Pazırık halısı diye bilinen halıdır. Bugün Leningrad Ermitaj Müzesi’ nde sergilenmektedir. M.Ö. III-II, yy.’ da, Asya Hunları tarafından dokunduğu kabul edilmektedir (Deniz, 2005: 81). Beşinci kurganda bulunan bu halı inanılmaz inceliği, yüksek kalitesi, motiflerinin zenginliği ve özellikleri ile dikkati çeker. Halı 1.89 x 2 m. boyutlu ve çok ince yünden (iplik) yapılmış olup, 10 cm2 de 36.000 gördes düğümü ile inanılmaz ve daha sonraları erişilmemiş bir ustalık eseridir. Halı, süvari figurlerinden geniş bordür, geyik figürlerinden ikinci geniş bordür, grifonlardan bir iç ve bir dış dar bordür, zeminde 24 kare halinde haçvarı çiçeklerden, kırmızı zemin üzerine beyaz, sarı ve mavi renklerin hâkim olduğu dama tahtasına benzer bir örnek göstermektedir. Rudenko, kurgandaki eşya ile halıyı İskitler’e mal ederek M.Ö.5.yy tarihlendirilmiştir (Tuğan, 2010: 83). Sonraki yayınlarda Ghirshman ve Bussagli M.Ö.4-3. yüzyıllara maletmişlerdir. Daha sonra J. Zick-Nissen ise, halının M.Ö.5.yüzyılda Susa ve Frigya arasında herhangi bir merkezde yapılabileceğini, sanat geleneklerinin Kuzey- Batı İran’ı işaret ettiğini ileri sürmüştür. Bu arada Asurluların Ninova Koyuncuk Saray’ ında M.Ö.8. yüzyıla ait taşa oyulmuş haçvari dört yapraklı Lotus çiçeği motifleri ile Ahamenşiler’in Persepolis rölyeflerinde görülen kıyafetlerle süvari tipleri ve geyik figurlerinin dış bordürdeki grifonlarla bir arada ele alınması çeşitli etkilerin başarı ile değerlendirildiği göstermektedir (Aslanapa, 1987: 10). Karelerin oluşturduğu panonun etrafını saran birinci bordürde grifon figürleri; daha enli ikinci bordürde Hun sanatında metal, ahşap ve keçe üzerinde türlü şekillerde bulunan Ren geyikleri sırası yer alır. Üçüncü bordürde, merkezdeki karelerin içinde de görülen sembolik palmet motifleri vardır. Dördüncü bordürde, atlara binmiş veya bir aşın olarak yanında yürüyen insan figürleri vardır. İnsanların kıyafetleri bütün bordür boyunca gerek renk gerekse biçim bakımından aynı özelliklere sahiptir. Atların hepsinin renkleri aynı, yeleleri tıraşlı, kuyrukları bağlıdır. Atların kuyruklarının bağlanması ve yelelerinin kesilmesinin Türkler’de bir yas alameti olduğu ileri sürülmektedir. İnsanların en bağlı bulundukları âdetler ölümle ve ölü gömme ile ilgili olanlardır. Alparslan da Malazgirt’te savaşa başlarken atının kuyruğunu bağlamıştı. Bu şehit olmaya gitmek anlamını taşıyordu. Pazırık halısı, ölüm kültüyle alâkalı olarak yapılmış olmalıdır. Halının atlı bordürünün sol üst köşesinde yer alan tekerlek motifi hayatın bütünlüğünü, öldükten sonra ömrün devamını ifade etmektedir. Bu Hinduizm ve Budizm’de sonsuzluğu ve Tann’yı ifade eden bir semboldür. İnsanın son yolculuğunda cesedin halı ve kilimlere

sarılmasını Palladiy, “Türkler tabutu, akkeçe ile halıdan o yapılan bir katafalka koyarlar” şeklinde ifade eder (Karamağaralı, 1997: 28). Pazırık halısı, ölüm kültüyle alakalı olarak yapılmış olmalıdır. Halının altı bordürünün sol üst köşesinde yer alan tekerlek motifi hayatın bütünlüğünü, öldükten sonra ömrün devamıni ifade etmektedir (Karamağaralı, 1996: 175).