• Sonuç bulunamadı

Sadakat Borcu

Belgede İslâm Hukukunda Dâva Vekâleti (sayfa 103-107)

A. DÂVA VEKİLİNİN BORÇLARI

3. Sadakat Borcu

Dâva vekilinin özen borcu kadar önemli bir diğer borcu da sadakat borcudur. Sadakat borcu gereği olarak günümüzde avukatların, vekâletin ifası sırasında ve vekâlet bittikten sonra kendisine karşı duyulan güvene uygun olarak, müvekkilin menfaatlerini akit ile güdülen amaç çerçevesinde koruması gerekir.416 Sadakat borcu, müvekkilin talimatlarıyla alakalı bir borç olmayıp, müvekkilin vekâletin nasıl yerine getirileceği konusunda açık bir talimatı olmasa dahi zorunlu olarak akitten doğmaktadır. Sadakat borcu da özen borcu gibi akdin ifa edilip edilmediğini anlamada kullanılan bir kriter olmakla birlikte, özen borcu, işin görülmesi sona erince ortadan kalktığı halde sadakat borcu ve bu borçtan doğan sır saklama borcu işlem bittikten sonra da devam etmektedir.417

İslâm hukukunun klasik dönem kaynaklarında dâva vekili ile ilgili olarak, sıklıkla müvekkile karşı dürüst olması, onu aldatmaması gerektiği, karşı tarafla işbirliği yapması halinde günahkar olacağı ifadeleri yer almaktadır. Tüm bunlar vekilin sadakat

412 Düstur, Birinci Tertip, c. III, s. 201. 413 İbn Ferhûn, I, 133.

414 İbn Rüşd, II, 302. 415 İbn Ferhûn, I, 134.

416 Avukat, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işini tam

bir sadakatle yürütür (Avukatlık Meslek Kuralları, md. 3).

93

borcu gereğidir.418 Müvekkil iradesine uymak, sır saklamak ve hesap vermek gibi borçlar vekilin sadakat borcu kapsamında değerlendirilmektedir.419

a. Akde ve Müvekkilin İradesine Uygun Hareket Etme

Vekâlet akdinde öncelikli borç, vekilin müvekkil adına yerine getirmeyi üstlendiği hukuki işlem yapma borcudur. Vekil, vekil edildiği konuda müvekkilin emir ve talimatlarına uymakla ve akdin sınırlarını aşmamakla yükümlüdür.420 Vekâlet akdinin velayet değil de niyabet niteliğinde bir akit olması da, vekilin -daha iyi bir sonuç elde edeceğini düşünmeksizin- müvekkilin talimatlarına muhalefet etmesinin yasak olduğunun delilidir. Çünkü velayette veli, velisi olduğu kişiye ihtilaf ederek dahi olsa tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Halbuki vekâlet akdinde müvekkilin yararına olmadığı sürece ihtilaf caiz değildir.421

Vekilin akde ve müvekkilin iradesine uygun hareket edip etmediğini tespit etmek için öncelikle vekâlet akdi gereği vekilin sahip olduğu tasarruf yetkisinin sınırlarına yani akdin kapsamına bakmak gerekmektedir. Burada öncelikli olarak akit sırasında müvekkilin işin nasıl görülmesi gerektiğine dair yaptığı açıklamalar ve koyduğu kayıtlar önemlidir. Çünkü takyid edilmiş bir vekâlette vekil her türlü kayda uymakla yükümlüdür.422

Mesela, bir dâva vekâletinde müvekkil, vekâlet akdini hasım veya hâkim gibi bazı yönlerden kayıtlamış olabilir. Buna göre vekâlet akdinde bir isim verilmişse, vekilin ismi belirtilen kişiden başkasına karşı müvekkili dâvada temsil hakkı yoktur. Çünkü müvekkil, insanlar mahkemede hakkı savunmada farklılık arz ettiği için onun bizzat vekil olmasına razı olmuştur. Nitekim vekil bazen bir insanın dâvasını def‘ etmeye güç yetirebilirken bazen aldatma şekillerinde daha başarılı olan bir başkasının dâvasını def‘ edemeyebilir.423 Aynı şekilde dâva vekâleti mahkemede verildiyse ve

müvekkil hâkimin ismini açıkça belirtirse vekilin başka bir hâkimin huzurunda dâva için konuşması geçerli değildir. Ancak vekâlet mücmel ise dilediği yerde 418 Semnânî, I, 122; İbn Ferhûn, I, 134. 419 İyimaya, II, 297 420 Kâsânî, VII, 439. 421 Ânî, s. 234-6. 422 Kâsânî, VII, 441. 423 Serahsî, XIX, 28.

94

dâvalaşabilir.424 Müvekkilin menfaatini en iyi kendisi bilebileceği düşüncesinden hareketle vekilin bu kayıtlara aykırı davranması akdin sınırlarını ihlal anlamına gelir.

Ancak müvekkilin bu kayıtları ileri sürmesinde önemli bir amacının bulunmadığı ya da yanılarak veya yanıltılarak böyle bir talimat verdiği anlaşılıyorsa vekil bunlarla bağlı değildir. Bu gibi durumlarda vekil, müvekkilin amacını gerçekleştirmekle birlikte daha iyi ve üstün bir sonuç elde edeceğini düşündüğü durumlarda sadakat ve özen borcu çerçevesinde, müvekkilin talimatlarına muhalefet edebilir.425 Zaten bu durumda vekâlet konusunda gerçek anlamda bir muhalefet değil sadece müvekkilin muhtemel iradesi yönünde bir sonuç elde etme söz konusudur.

Vekilin, müvekkilin emrine uymaması durumunda bu muhalefet, müvekkilin menfaatine ise caiz ve vekilin tasarrufu müvekkil adına geçerlidir. Ama müvekkilin zararına ise bu tasarruf, müvekkil adına değil kendi adına geçerlidir. 426

b. Sır Saklama

Karşılıklı güven ilişkisinin ve sadakat borcunun bir sonucu olarak, vekil vekâletin icrası dolayısıyla öğrendiği müvekkile ait sırları saklı tutmakla yükümlüdür. İslâm hukukunda vekilin bu borcunun sadakate uygun olarak vekâletten sonra da devam ettiğine yönelik en iyi örnek, azledilmiş vekilin karşı tarafa vekil olmak istediğinde ilk müvekkilin buna dair rızasının aranması gerekliliğidir. Vekil, dâvanın gizliklerini ve sırlarını bildiği için müvekkil buna razı olmazsa vekâlet kabul edilmemektedir.427

c. Hesap Verme

Günümüzde vekilin sadakat bağlamındaki yükümlülüklerinin kapsamında görülen bir diğer borcu ise, “hesap verme borcu” dur (BK.md.392).428 Bu borç genel vekille ilgili olmakla birlikte avukat da bu borç gereğince, müvekkilin talebi üzerine yapmış olduğu işin hesabını verme ve vekâlet ilişkisi çerçevesinde gerek müvekkilden gerekse üçüncü kişilerden aldığı para, mal vs. yi geciktirmeksizin müvekkile duyurma

424 İbn Ferhûn, I, 134.

425 Kâsânî, VII, 441; İbn Kudâme, VII, 244. 426 Ânî, s. 236

427 İbn Ferhûn, I, 134.

95

ve teslim etme borcu altındadır.429 Vekil, hesap verme borcunu yerine getirmemesi durumunda müvekkil hem bu borcun yerine getirilmesini, hem vekilin vekâlet nedeniyle kendisine vermesi gereken para ve diğer şeylerin iadesini hem de vekâletin gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zararın tazmin edilmesini talep edebilecektir. Ancak hesap verme borcunu, bu dar anlamı dışında geniş anlamda da düşünmek mümkündür. Geniş anlamda hesap verme borcu, genel bir bilgi verme yükümlülüğü olarak kendisini göstermektedir. Bu bağlamda müvekkilin işe başlanıp başlanmadığını, işin nasıl yürütüldüğünü ve sonuçlandırıldığını bilmeye ihtiyacı vardır.430

İslâm Hukukunda vekil, hesap verme borcunun dar anlamına paralel olarak, gerek vekâletin ifası için verilmiş gerekse vekâletin ifasından dolayı eline geçmiş malları işi gördükten sonra müvekkile teslim etmelidir. Hanefîler dâva vekiline hükmolunan şeyi kabz hakkı tanıdığından vekilin hesap verme borcunun onlar açısından ayrı bir öneme sahip olduğunu söyleyebiliriz. Buna göre dâva vekili, vekâletin ifasından dolayı eline geçen müvekkile ait para veya malı vekâlet sona erdikten sonra ona teslim etmelidir.431

Taraflar arasında teslim konusunda bir anlaşmazlık çıktığında, dâva vekâletinin ücretli ve ücretsiz olarak iki şekilde de kurulabilmesine dayalı olarak farklı görüşler vardır. Vekil parayı veya malı müvekkile teslim ettiğini iddia edip müvekkil bunu inkar ederse, vekâlet ücretsiz ise vekilin sözü kabul edilir. Çünkü ücretsiz vekâlette vekil, mal veya parayı sahibi olan müvekkilin menfaati için kabz etmektedir. Vekâletin ücretli olması durumunda ise ücretsizdeki gibi olacağı görüşünün yanı sıra ücretli vekilin kendi menfaati için kabz etmesinden dolayı sözünün kabul edilmeyeceği şeklinde bir görüş de vardır.432

Bu konuda İslâm hukuku ile Türk hukuku arasındaki en önemli fark, vekilin yaptığı işlem gereği eline geçen malların müvekkile intikali konusudur. Türk hukukunda dolaylı temsilci sıfatıyla vekilin yaptığı işlem gereği eline geçen malların mülkiyeti vekilin şahsında doğar. Bu malların müvekkile teslim edilmesi için ise ikinci

429 Meslek Kuralları, md. 43. 430 Yavuz, II, 244-5.

431 Serahsî, XIX, 11. 432 İbn Kudâme, VII, 214-5.

96

bir işleme gerek vardır. İslâm hukukunda ise, vekil gerek vasıtasız gerekse dolaylı temsilci sıfatıyla işlem yapsın mülkiyet her halükarda doğrudan müvekkile intikal eder.433

Osmanlı hukukunda da, Tanzimat döneminde çıkarılan Dâva Vekilleri Hakkında Nizamname’nin 12. maddesinde, dâva vekilinin hesap verme borcuna dair hükümler düzenlenmiştir.434

Belgede İslâm Hukukunda Dâva Vekâleti (sayfa 103-107)