• Sonuç bulunamadı

2. SIFATLARA GENEL BİR BAKIŞ

2.4. Sıfat Kavramının Tarihçesi

Allaha ait olan sıfatlar konu itibariyle birçok fırka arasında en çok ihtilaf ve

münakaşaların yaşandığı bir alan olagelmiştir.211

Bu tartışmanın asr-ı saadette yaşandığına dair elimizde net ve kesin bir veri yoktur. Bununla birlikte ilahi sıfatlar ve özellikle kader meselelerinin Ashap devrinin sonlarından itibaren gündeme geldiği

bilinmektedir.212 Bu tartışmanın ortaya çıkış sebebini araştıran bazı araştırmacılar bunu

dış etkenlere bağlamaktadırlar. Kimilerine göre ise bu tartışma Abdullah b. Sebe’nin

fitilini ateşlemesiyle başlamıştır213 Bu görüş ilmi dayanaktan yoksundur. Zira bir

Yahudi gencin Peygamberin yetiştirdiği bir nesli bu kadar etkilemesi mümkün

görünmemektedir.214

Sıfatlar konusunun zaman zaman siyasi bir boyut kazandığı bir gerçektir. Tarihçilerin ‘’mihne’’dönemi olarak niteledikleri bu dönem, siyasi baskılarının arttığı, ilmi tartışmanın önüne engellerin konulduğu bir dönemdir. Ahmed b.Hanbel’in (Ö.241/855) Kur’an’a mahlûk dememesi nedeniyle çeşitli işkencelere

maruz bırakılması bu durumun en bariz örneğidir.215 Kelamdaki sıfatlar konusunu

inceleyen bir araştırmacı şu iki durumdan biri ile karışılacaktır: a)Allah’a atfedilen sıfatların O’nun zatında varlık bulup bulmadığı, b)Allah’ın dışındaki varlıklara nispet edilip edilmeyeceği. Cehm b. Safvan, bu ikinci görüşü benimsemektedir. Sıfatlar konusunda temelde iki yaklaşım göze çarpmaktadır.

2.4.1. Sıfatların Nefyi

Bu yaklaşım teşbih ve tecsim anlayışına bir tepki olarak doğmuştur. Temel yaklaşımı, Allah’ı yaratıklara benzetmemek için tenzih akidesini savunmaktır. Bu düşünce Allah hakkında, hariçte mevcudiyeti bilinmeyen zihni bir varlık temayülünü

doğurmuştur.216

Bu yaklaşımın baş mimarı Cehm b. Safvan’dır. Bu zat Allah’a isim ve

210

Nesefi, Tabsira, II, 126

211 Yurdagür, Metin, Allah’ın Sıfatları, ,İstanbul, 1984, 48 212 Topaloğlu, Bekir, Allah, DİA. İstanbul, 1989, XI, 486

213 Taftazani, Ebu’l-Vefa, Ana Konularıyla Kelam, terc. Şerrafeddin Gölcük, Bayrak Mat, İstanbul,

2000,117

214 Işık, Kemal, Maturidinin Kelam Sisteminde İman, Allah ve Peygamberlik Anlayışı, Fütüvvet Yay.

Ankara,1980, 24

215 Işık, Maturidinin Kelam Sisteminin İman, Allah Ve Peygamberlik Anlayışı, 24 216

61

sıfat atfetmemiştir. O’na göre Allah’ın varlığı akıl yoluyla kavranabilinir. Allah, yaratıklara atfedilen âlim, hayy, semi, basir vb. sıfatlarla nitelendirilemez. Fakat Allah’a Kadir, Halik ve Fail denilebilir. Zira yaratıkların hiçbirinde bu sıfatlar

bulunmamaktadır.217 Mutezile her ne kadar Cehm b. Safvan’ın düşüncelerinden

etkilenmişse de tüm hususlarda onunla hemfikir olduğunu söylemek mümkün değildir. Zira Mutezile, manevi sıfatları kabul ettiği halde mana sıfatlarını kabul etmemektedir. Onlara göre manevi sıfatlar zat ile beraber tasavvur edilirken, mana sıfatlarında ise Allah’ın zatına müstakil manalar nispet edilmekte ve ilah kavramında taaddüt oluşmaktadır. Bu noktadan yola çıkarak Mutezile’nin Allah’ın sıfatlarını inkâr

etmediğini rahat bir şekilde söyleyebiliriz.218 Mutezile’yi sıfatları “tümden reddedenler”

olarak nitelendirmek ilmi hakikatlere uymamaktadır. Böyle bir nitelendirme insafla bağdaşmamaktadır.

2.4.2. Sıfatların İspatı

Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de Hz. Peygamberin de hadislerinde söz konusu ettiği sıfatların kabulünü itikat haline getiren Selefiyyedir. Onların “sıfatiye” olarak şöhret bulmasındaki neden burada yatmaktadır. Selefiyye’nin ekserisi Allah için ilim, kudret, hayat, irade, işitme, görme, kelam vb. ezeli sıfatları nisbet ederek, Zati sıfatlar ile fiili

sıfatlar arasında bir fark gözetmemişlerdir.219

2.4.3. Haberi sıfatlar

Çalışmamızın daha iyi anlaşılabilmesi için haberi sıfatlar üzerinde detaylı durmayı bir zorunluluk olarak görmekteyiz. Zira tezimizin ana gövdesini birer haberi sıfat olan Arş ve Kürsi oluşturmaktadır. Kur’an ve Sünnette kullanılan haberi sıfatların doğru anlaşılması için muhkem ve müteşabih kavramları üzerinde kısaca durmak gerekir. Muhkem; h-k-m kökünden türemiş bir isimdir. H -k-m fiil kökü ise Arapçada

hüküm vermek, hükmetmek, sağlam ve dayanıklı olmak gibi manalara gelir.220

Muhkem kelimesinin terim manası; delaleti açık, manası başka bir konuyla karışmayacak derecede net olan ve tek manası olan ayetlerdir. Müteşabih ise; ş-b-h fiil kökünden gelir ve uyandırmak gibi anlamları ifade eder. Müteşabih kavramının ıstılahi manası; birçok

217 Gölcük, Şerrafeddin, “Cehm B. Safvan”, DİA, VII, 232-236 218 Koçar, Maturidi’de Allah-Alem ilişkisi, 153-154

219 Taftaza’ni, Ebu’l-Vefa, a.g.e.142

manaya ihtimali olup, bu manalardan birini tayin edebilmek için harici bir delile ihtiyacı

olan ayetlerdir.221 Muhkem ve Müteşabihle ilgili ayet şöyle geçmektedir:

“Sana kitabı indiren O’dur. Kitaptan bir kısmı, kitabın anası olan muhkem ayetlerdir. Diğer ayetler müteşabihtirler. Kalplerinde bir eğrilik olanlara gelince, onlar fitne çıkarmak arzusuyla ve yine tevilini yapmak isteğiyle kitabın müteşabih ayetinin peşine düşerler. Oysa ki o’nun tevilini Allah’tan başkası bilmez. İlimde rüsuh sahibi olanlar ise, Biz ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır’ derler. Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar.”222

Ragıp el- İsfahani, Müteşabih ayetlerin şu üç kısımda incelenebileceğini ifade eder:

1.Bilinmesi mümkün olmayan mutlak müteşabihlerdir ki bunları ancak Allah bilir; Kıyametin ne zaman kopacağı gibi.

2.İnsanın sebeplere sarılarak manasını bilebileceği izafi müteşabihlerdir; garip lafızlar gibi.

3.Bilgisi sadece ilimde derinlik kazanmış bazı kimselere tahsis edilmiş müteşabihlerdir. Yukarıdaki ayetle ilgili olarak Hz. Aişe (R.A) validemizden rivayet edilen bir hadiste Hz. Peygamber (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: “Ya Aişe, Kur’an’ın yalnız müteşabih ayetlerine uyanları gördüğünde onlardan sakın.”

İbn-i Abbas’a göre bu hadiste kastedilenler Haricilerdir. Bir kısım kimselere göre sakınılması gereken kimseler; çeşitli mezhep tartışmaları esnasında müteşabih ayetlerden kendi görüşlerini takviye hususunda bol bol yararlanan Mutezile, Cehmiyye

ve Kaderiyye gibi sonradan çıkmış fırkalardır.223

Müteşabih olan sıfatlar hakkında ulema iki mezhebe ayrılmıştır. Birinci mezhep Selef mezhebidir. Selef ulemasına göre, Allah’ın müteşabih sıfatları malum gibi görünse de, bu sıfatların Allah’a isnadı muhal olduğundan, bunların medlullerinin tayinini Allah’a tefviz ve havale etmek ve onlara sadece inanmak gerekir. İkincisi ise Halef mezhebidir. Bunlar ise, zahiri muhal olan lafızları, Allah’ın zatına layık olan bir manaya hamlederler. Bu mezhep İmamu’l-Haremeyn Abdu’l-Melik b. Ebi Abdullah b. Yusuf b.Muhammed el-Cüveyni eş –Şafii Ebu’l-Maali (ö.478/1085)’ye ve onun

221 Cerrahoğlu, Tefsir Üsülü, 128 222 Al-i İmran 3/7

223 El-Ayni, Bedruddin Ebi Muhammed b. Ahmed, Umdetu’l Kari Şerhu Sahihi Buhari, Daru’l fikr. trz.,

63

takipçilerine nispet edilir.224

Mevcut kaynaklara ve tetkik edebildiğimiz eserlere baktığımızda, ilk kelamcılarca kullanılmayan ‘haberi sıfat’ teriminin ilk kez şeyhül İslam İbn Teymiye (ö.728/1328) tarafından kullanıldığını görmekteyiz. Ülkemizde yazılmış Kelam eserleri arasında ise bu ıstılahı benimseyip ilk istimal eden İzmirli

İsmail Hakkı(ö.1946)’ dır.225

Genel olarak haberi sıfat başlığı altında Allah’a nispet edilen bu tip tavsifler, kanaatimce İslam’ın ulûhiyyet mefhumunu zihinlere yerleştirme

konusunda uyguladığı metodun bir safhasıdır.226