• Sonuç bulunamadı

3. TEDARİK ZİNCİRİ VE TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİNDE PERFORMANS DEĞERLENDİRME PERFORMANS DEĞERLENDİRME

3.1. Tedarik Zinciri Kavramı

3.1.3. Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Yönetimi

Sürdürülebilirlik kavramı ilk defa Norveç Başbakanı G. H. Brundthland başkanlığında 1987’de Birleşmiş Milletler Çevre ve Gelişme Komisyonu tarafından hazırlanan raporda (Ortak Geleceğimiz), “Şu an bulunan ortamdaki ihtiyaçları karşılarken gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılama yetisini koruyan gelişim” olarak tanımlanmıştır.

Bu raporda sürdürülebilirlik; insanlık, doğanın gelecek kuşakların gereksinimlerine yanıt verme konusunda tehlikeye düşmeden, günlük gereksinimleri belirleyip, kalkınmayı sürdürülebilir hale getirme yeteneğini sağlamayı amaçlar. Herkesin yaşamı, doğal kaynaklara bağlıdır. Sürdürülebilirlik kavramının aslında Yunan mitolojisine kadar dayandığı ifade edilmektedir. 1970'in sonlarında meydana gelen çevresel problemlerin ele alınmasıyla yeni bir terim olarak belirlenmiştir. 1970 ve 1980’li yılların başında birtakım uluslararası toplantıda ele alınması ile kavram kabul görmeye başlamıştır (Akgül, 2010).

Soubbotina’nın (2004) Dünya Bankası için hazırladığı raporda ise; sürdürülebilirlik kavramının eşitlik ile yakından ilgili olduğu vurgulanmıştır. Burada bahsedilen eşitlik kavramı ile herkesin haklarını ve ihtiyaçlarını karşılayabilme açısından benzer koşullara sahip olması vurgulanmaktadır. Gelecek nesilleri koruyabilmek için, öncelikle bugünün nesilleri arasındaki eşitliğin sağlanması gerekmektedir.

21

Gladwin vd. (1995)’ne göre sürdürülebilirlik, doğal, insani, sosyal, kültürel, bilimsel vb. bütün kaynaklara saygı duyan ve bunları dikkatli bir şekilde kullanarak bir toplumsal vizyon yaratan ve bunu sürdüren katılımcı bir süreçtir.

Sürdürülebilirlik, ekonomik, çevresel ve sosyal değerlerin korunmasını kapsar. Fakat çevresel sürdürülebilirlik olmadığı takdirde sosyal ve ekonomik değerler de olmaz.

Sürdürülebilirlik konusu 1990’lı yıllardan itibaren işletmelerin, kâr amacı gütmeyen kuruluşların ve hükümetlerin de üzerinde durduğu bir konu olmuştur. Bu süreçte işletmeler sürdürülebilirliklerini veya sürdürülebilir büyüme oranlarını ölçmekte zorlanmışlardır. Bu konu ile ilgili John Elkington 1990’ların ortasında sürdürülebilirlik performansını ölçmek amacıyla bir çerçeve oluşturmuştur (Hall, 2011). Bu ekonomik, çevresel ve sosyal hedefleri aynı zamanda mikro ekonomik bir bakış açısıyla değerlendiren ve dengeleyen bir kavram olup “Triple Bottom Line”

(TBL/Üçlü Sorumluluk) olarak adlandırılmaktadır (Carter ve Rogers, 2008).

Elkington’un danışmanlık şirketi olan SustainAbility, TBL’yi genel olarak faaliyetlerinden kaynaklanan zararları en aza indirgemek ve ekonomik, sosyal ve çevresel değer yaratmak için işletmelerin ele alacağı tüm değerler, konular ve süreçler olarak tanımlamaktadır (Carew ve Mitchell, 2008). Bu üç boyutun sürdürülebilirlik ile ilişkisi Şekil 3.3’de görülmektedir.

22

Şekil 3.3. Sürdürülebilirliğin boyutları (Özer, 2017)

Şekil 3.3’e göre sürdürülebilirliğin ekonomik, sosyal ve çevresel olmak üzere üç boyutu bulunmaktadır. Sürdürülebilirliğe ulaşabilmek için bu üç boyutun gerekliliklerinin aynı anda sağlanması gerekmektedir. Bu noktada işletmeler de sürdürülebilirlik kavramını hızla benimsemeye başlamışlardır (Carter ve Rogers, 2008).

Elkington’un TBL tanımından yola çıkarak çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik kavramlarının tanımları şu şekilde yapılmış ve işletmeler için kriterlerine değinilmiştir;

I. Çevresel Sürdürülebilirlik: Doğal kaynakların korunmasını sağlamak için yenilenemeyen kaynakların kullanımının en aza indirilmesi ve yenilenebilir

23

kaynakların kullanımının artmasını öngören uygulamaları ifade etmektedir (Ramjohn, 2008).

İşletmelerin çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşabilmeleri için çevre ile ilgili bazı kriterleri yerine getirmeleri gerekmektedir (Erol ve Özmen, 2008);

 Su tüketiminin azaltılması

 Enerji tüketiminin azaltılması

 Yenilenebilir kaynaklardan elde edilen enerjinin kullanımı

 Atıkların en aza indirilmesi

 Geri dönüşüm oranının artırılması

 Küresel ısınmanın göz önünde bulundurulması

 Gürültü kirliliğinin azaltılması

 Taşıma araçlarının seçimi, kontrolü ve tükettikleri yakıtların miktarı konularına özen gösterilmesi

 Çevre ile ilgili sertifikaların alınması

 Çevre raporları sisteminin benimsenmesi

 Arazilerin etkin kullanımı

Bu kriterler, her bir üretim sürecinde ve sektörde farklı sebeplerden dolayı önem düzeyi ve ölçülme uygunluğu açısından farklılık gösterebilecektir (Nakıboğlu ve Bulğurcu, 2017).

II. Sosyal Sürdürülebilirlik: Sosyal sürdürülebilirlik, bugün ve gelecekte temel insani ihtiyaçların karşılanması, sosyal adaletin sağlanması, insanlık onurunun korunması ve katılımın sağlanmasını ifade etmektedir (Griessler ve Litteg, 2005).

İşletmeler açısından sosyal sürdürülebilirlik kriterleri ise şu şekilde açıklanabilir (Docekalova ve Kocmanova, 2011);

Genel Kriterler;

 Çalışan memnuniyetinin sağlanması

 Çalışanların güvenliğinin sağlanması ve çalışan sağlığının korunması

 Çalışanlara eğitim verilmesi

24

 İnsan haklarına uygun davranışlar sergilenmesi

 İçerisinde bulunulan topluluğa katkı sağlanması

 Müşterilere sunulan ürünlerin sosyal etkilerinin ve risklerinin azaltılması

Sektöre Özel Kriterler;

 Çalışan devir hızının azaltılması

 Çalışanların yeteneklerinin geliştirilmesi

 Çocuk işçi çalıştırılmaması

III. Ekonomik Sürdürülebilirlik: İşletmelerin topluma faydalı olabilecek faaliyetlerini sürdürürken ekonomik performanslarını sürdürülebilir hale getirmek ve piyasadaki yerini korumak olarak tanımlanmaktadır (Kurnaz ve Kestane, 2016).

Ekonomik sürdürülebilirliğe başarılı bir şekilde ulaşabilmek için işletmelerin, organizasyonların ve hükümetlerin uyması gereken bazı kurallar bulunmaktadır.

Bunlar aşağıdaki gibi açıklanabilir (Elliot, 2005);

 Ekonomik yapıların uzun vadeli planlanması ve oluşturulması gerekmektedir.

Böylece sadece şimdiki nesillerin değil gelecek nesillerinde ekonomik refahtan faydalanması sağlanabilecektir.

 İşletmenin toplam sermayesinin her zaman aynı seviyelerde olması gerekmektedir. Böylece gelecekte ortaya çıkabilecek olan fırsatları değerlendirme imkânı yakalayabileceklerdir.

 Eldeki kaynakların en verimli şekilde kullanılması israfın en aza indirilmesini sağlayacaktır.

 Sunulan ürün ve hizmetlerin maliyetlerinin veya kullanılan kredilerin şimdiki nesiller tarafından ödenmesi ve gelecek nesillere herhangi bir yük bırakılmaması gerekmektedir.

Günümüzde işletmelerin endişelerinin yalnızca kâr noktasında olması artık yeterli değildir. İşletmeler aynı zamanda çevre üzerindeki olumsuz etkileri en aza indirmek ve tedarikçilerinin çocuk işçi çalıştırma, sağlık, güvenlik ve kirlilik gibi konulardaki davranışlarından sorumlu olmaktadırlar (Walker ve Jones, 2012). Bu da paydaşlar ve ittifak içerisindeki diğer katılımcılar arasında iş birliğini gerektirmektedir (Wu vd.,

25

2016). Bu iş birliği sayesinde ulaşılacak olan tedarik zinciri yönetimindeki sürdürülebilirlik, tüm tedarik zinciri yönetiminin başarısı için kritik bir öneme sahiptir (Ageron vd., 2012).

Ayrıca son zamanlarda çevresel kaygılar, yeni düzenlemeler ve rekabetçi, karmaşık çevresel düzenlemeler, firmaları yeşil ve sürdürülebilir tedarik zinciri yönetimine doğru yönlendirmiştir.

STZY, geleneksel tedarik zinciri yönetimine çevresel ve sosyal faktörlerin eklenip genişlemesinden meydana gelen bir kavramdır (Wittstruck ve Teuteberg, 2012).

STZY; Ciliberti vd. (2008) tarafından “Sürdürülebilirliğin ekonomik, çevresel ve sosyal boyutları dikkate alınarak tedarik zincirinin yönetilmesi” olarak tanımlanmıştır.

Wittstruck ve Teuteberg’e (2012) göre ise “Geleneksel tedarik zinciri yönetimi kavramının çevresel, sosyal ve etik hususların da eklenmesiyle genişletilmiş halidir”.

STZY, tedarik zinciri boyunca malzeme, bilgi ve sermaye akışını ve zincir bünyesindeki işletmelerin arasındaki iş birliğini yönetirken, eş zamanlı olarak sürdürülebilir kalkınmanın paydaşlar ve müşteri beklentileriyle oluşan üç boyutuna dair hedefler koymak ve bunları gerçekleştirmektir (Altuntaş ve Türker, 2012).

Ahi ve Searcy (2013)’e göre, malzeme, bilgi ve sermaye akışlarını paydaşların ihtiyaçları doğrultusunda verimli ve etkili bir şekilde yönetmek için ekonomik, çevresel ve sosyal unsurlar ile işletmeler arası sistemlerin entegrasyonun sağlanmasıdır.

Walker ve Brammer (2009), tedarik zincirinde sürdürülebilir stratejileri uygulamaya başlamadan önce işletmelerin sürdürülebilirliğin uygulanması sürecinde etkili faktörler olarak aşağıdaki şartları sağlamalarını önermektedir. Bunlar (Gopalakrishnan vd., 2012);

 Sürdürülebilirlik, hükümet, sosyal politikalar ve mevzuat kavramlarını anlamak,

26

 Maliyet, kalite ve kültür açısından sürdürülebilirliği uygulama potansiyeline sahip olunduğuna emin olmak,

 Sosyal/yeşil üretim yöntemlerinin benimsenmesinin maliyetlerini karşılayabilecek imkanlara sahip olmak,

 Uygun örgüt kültürüne sahip olmak ve değişime karşı yaşanabilecek dirençten kaçınmak,

 Sosyal ve çevresel açıdan uygun sistemler oluşturma ilkesini benimseyebilecek tedarikçiler bulmak.

Aynı zamanda tedarik zincirlerinde sürdürülebilirliğin işletmelere olan faydalarını şu şekilde sıralamak mümkündür (Soubbotina, 2004):

 Sosyal amaçlar yönünden incelendiğinde; tam istihdamın sağlanması, eşitliğin sağlanması, güvenliğin elde edilmesi, eğitimin istenilen seviyeye ulaşması, sağlık konusunda birtakım faydalar sağlaması, katılım konusunda fayda sağlanması,

 Ekonomik amaçlar yönünden incelendiğinde; zincir boyunca oluşan verimlilikte artışın sağlanması, zincir boyunca büyüme noktasında gelişim sağlanması,

 Çevresel amaçlar yönünden incelendiğinde; tedarik zincirinde sağlıklı çevreye erişim sağlanması, yenilenebilir doğal kaynakların doğru kullanımının sağlanması, yenilenemeyen doğal kaynakların korunması sağlanması olmaktadır.

Diğer kazanılacak faydalar da şu şekilde sıralanabilir (Zailani vd., 2012; Ageron vd., 2012; Ortas vd., 2014):

 İşletmede yenilikçiliğin ve esnekliğin artırılması.

 Ekonomik, çevresel ve sosyal faktörlere önem verilmesi ile müşteri tatminin sağlanması.

 Yeni pazarlara giriş imkânı sağlaması.

 Ambalaj atıklarının azalması nedeniyle maliyet tasarrufu sağlanması.

27

 Yeniden kullanım için tasarım yapma becerisinin kazanılması.

 Daha güvenli depolama, taşıma ve daha iyi çalışma koşulları ile sağlık ve güvenlik harcamalarının azalması.

 Daha düşük işçilik maliyeti ve daha iyi çalışma koşulları sayesinde çalışan verimliliği ve motivasyonunda artış sağlanması ve devamsızlık oranının düşürülmesi.

 Çevresel ve sosyal kaygılara cevap verilebilmesi ile rekabetçi avantaj kazanılması.

 Çevre yönetim sistemleri için bir çerçeve oluşturan ISO 14000 standartlarının uygulanması ise ilgili maliyetlerin azalması, daha kısa teslim süreleri ve daha iyi ürün kalitesine ulaşılması.

 Sürdürülebilirliğin benimsenmesi ile tedarikçiler, müşteriler, paydaşlar ve potansiyel çalışanlar açısından işletmenin itibarının artması.

Tedarik zinciri yönetiminde sürdürülebilirlik için algılanan faydaları ve motivasyonu anlamak fiyat, kalite, güvenilirlik, esneklik ve cevap verebilme açısından örgütsel rekabet edebilirlik için önemli bir faktördür. Birçok durumda işletmelerin elde edecekleri faydalar ve motivasyon hakkındaki bilgi eksikliği, uzun vadede sürdürülebilirliğin artırılması için kurumsal, çevresel ve sosyal çabalara gereken önemin verilmemesine neden olabilmektedir (Ageron vd., 2012).