• Sonuç bulunamadı

Sûre, sûret, sur, aynı kökten gelen kelimelerdir.

Sûr; çevreleyen, kuşatan, yüksek duvar demektir.

Bir şehrin etrafını çevreleyen duvarlara sûr denilmiştir.

İnsanın vücûdu da, sûrdur, sûrettir.

Cümle varlığın ten yönü sûrdur, sûrettir, İşte, sûre kelimesi, sûr kelimesinden gelir.

Lâkin toplumda sûre denildiği zaman, hemen akla Kur’ân sûreleri gelir.

Toplumda:

"Sûre" denildiğinde, Mushâf-ı Şerîfte olan 114 sûre akla gelir.

"Âyet" denildiğinde, Mushâf-ı Şerîfte ki sûrelerin içindeki olan kelimeler, cümleler akla gelir.

"Kur'ân" denildiğinde, Mushâf-ı Şerîf denilen kitap akla gelir.

Oysa sûre; varlığın dış cihetidir, yani sûret cihetidir.

Bundan dolayı varlığın ten cihetine, "Sûr-Sûret-Sûre" denir.

Sûre, inşa edilmiş olan binaya da denir.

İnsan vücûdu Allah’ın inşa ettiği bir binadır.

İnsan vücûdu içten dışa kadar, her şeyiyle sûrelerden oluşur.

İnsanın gözü de, kulağı da, eli de, dili de, tüm organ ve hücreleri sûrelerdir.

Sûre, sûret aynı anlama gelir.

İnsanın bedeni, içiyle dışıyla derilerle kaplıdır.

Her hücre, içiyle dışıyla hücre çeperi ile kaplıdır.

İşte bu deri, hücre çeperi, bedenin sûret boyutudur.

Sûret boyutu bir işleyiş içindedir.

İnsan vücûdunda her an bir faaliyet vardır, yani her an bir işleyiş vardır.

Her dokuda, her hücrede her an olan bir işleyiş vardır.

İnsan vücûdunda, yani sûretlerin ardında her an, sinir sistemi, dolaşım sistemi, boşaltım sistemi, solunum sistemi bir işleyiş içindedir.

İşte, sûretlerin ardında olan bu işleyiş, okunması gereken, anlaşılması gereken bir canlı kitap durumudur.

Sûretlerin ardı ise âyetdir.

Yani, varlığın, sûretlerinin yani tenlerinin iç boyutunda olan, yani vücûd boyutunda olan, varoluşa ve var edene ait tüm işaretlere, tüm delillere, tüm izlere, tüm alâmetlere" Âyet"

denir.

Tüm kâinat ise Kur'ân'dır.

Kur'ân: Okunan, okunabilecek olan, gerçeği gösteren, birlik içinde olan, bütünlük, varlığın birliği, varlığın işleyişi, işleyişin okunması gibi anlamlara gelir.

Yani asıl okunacak olan, yazılı olan kitaplar değil, varlığın ta kendisidir.

Yazılı kitaplar, bilgiler yönünden yol gösterir.

İşte;

"Sûre" her varlığın dış boyutu, yani sûret boyutudur.

"Âyet" varlığın iç boyutundaki işaretler, delillerdir

"Kur'ân" tüm varlığın birlik içinde olan sistemidir.

İşte Allah hakikatine, Mushâf-ı Şerîf’de şâhit olunamaz.

Mushâf-ı Şerîf, bizlere sadece yol gösterir.

Nereye bakmamızı, nasıl bakmamızı ve ilimden ayrılmadan bakmamızı öğütleyen bilgiler sunar.

Hakikatlere şâhit olmak, canlı Kur'ân olan tüm kâinatta ki; varlıktaki delilleri, işaretleri inceleyerek mümkündür.

Hakikat sûretlerin ardında gizlidir.

Sûretlerde âyetlere ulaşmak gerekir.

Varlığın sûret boyutunda, yani eşya boyutunda kalmamak gerekir.

Varlığın işleyişi, hakikatlerin okunması gereken boyuttur.

İşte her varlığı okuyabilmek, sûretlerin ardına bakmakla mümkündür.

Amaç, varlık kitabını, kâinat kitabını okuyabilmektir.

Kâinat Kur'ân'ınını okuyan, Mushâf-ı Şerîf-i anlayabilir.

Kâinat Kur'ân'ını okumak için; lisan gerekmez, zahiri okumak yazmak gerekmez, zahiri kitapları okumak gerekmez, birilerini dinlemek gerekmez.

Varlığı okumak için; merak, istek, niyet, aşk, samimiyet, tenezzül, edep, teslimiyet, bildiklerini unutmak, konuşmamak, gözlemlemek, düşünmek, yeterlidir.

Bakara Sûresi 164: “Vel ardı le âyâtin li kavmin yakılûn.”

Meâli: ”Ve yeryüzünde olan her şeyde, elbette akledip düşünen insanlar için âyetler vardır.”

Meryem Sûresi 17: “Sonra da tüm sûretleri tutan o sîrete sarıldı. Böylece rûhumuzdan kendine üflediğimizi anladı. Böylece tüm beşeriyeti bir birlik içinde tutan, şekil ve surete bürünenin O olduğunu anladı.”

Râhman Sûresi 26-27: “Bütün sûretler gelir geçer. Sıfatlarının sahibi olan ve tüm varlığı Zâtıyla tutan Rabbinin yüzü bâki kalır.”

Yâ-Sîn Sûresi 69: ”Ve kurânun mubîn.”

Meâli: ”Ve tüm kâinat apaçık Kuran’dır.”

Kâinat kitabını okuyan, din adına ortaya çıkan kitapları süzebilir, yorumlayabilir ve kâinat kitabını okuyan kâmil kişilerin sözlerinden yararlanabilir.

İşte kişi, kendini ve her varlığı canlı kitap bilmelidir, okunacak kitap bilmelidir.

Kendi vücûdunun dış beden cihetini, yani sûret cihetini "Sûre" bilmelidir.

Kendi sûret cihetinin sîret cihetini yani vücûdunun içindeki sonsuz işaretleri, delilleri "Âyet bilmelidir.

Vücûdunun her zerresinin içindeki satır satır yazılı olanı imi bilmelidir, o ilimden okumalıdır.

O ilmin oluşmasındaki sistemin kelâmını bilmelidir.

Kelâm ağzımızdan çıkan sözcükler değil, varlığın özünde olan ilmin yazılı olduğu sistemdir.

İşte her varlık canlı kitaptır, canlı Kur’ân’dır.

Annesinden dünyaya gelen her bebek, vücûdunda; Kur'ân'ı, sûreleri, âyetleri ve ilmi taşıyan bir fihristle doğar.

Kur'ân’ı; tüm vücûdudur.

Sûreleri; tüm ten boyutu, hücre boyutu, doku boyutu, organ boyutudur.

Âyetleri; tüm vücûdundaki sonsuz işaretlerdir, delillerdir, işleyiş boyutu, nitelikler boyutudur.

İlmi; vücûdundaki varoluşa ve var edene ait olan satır satır yazılı olan sistemdir.

İşte okunacak olan kitap, insanın kendi vücûdudur.

Kendi vücûdunu okumaya başlayan cümle varlığı da okumaya başlar.

İşte insan vücûdu; tüm sırları yani tüm hakikatleri taşıyan bir kitaptır.

İnsan, teni cândan, cânı tenden ayırmadan okumalıdır.

Sûreyi âyetten, âyeti sûreden ayırmadan okumalıdır.

İnsan vücûdu sûrelerden ve âyetlerden oluşan bir canlı Kur’ândır.

İnsan vücûdu her an, sûreleriyle, âyetleriyle konuşan canlı bir kitaptır.

Kur'ân'da geçen"Kitâbun yantıku" buna işaret eder.

Kitâbun yantıku, konuşan kitap demektir.

İnsan vücûdu konuşan bir kitaptır.

Ayrıca Mü’minlik makâmına gelen de konuşan canlı kitap olmuştur.

Mü'minûn Sûresi 62: “Ve ledeynâ kitâbun yantıku bil hakkı ve hum lâ yuzlemûn.”

Meâli: “Bize ait olan hakikatleri konuşan bir kitaptırlar. Onlar hiç kimseye kötülük etmezler.”

Câsiye Sûresi 28: “Hâzâ kitâbunâ yentıku aleykum bil hakk innâ kunnâ nestensihu mâ kuntum tamelûn.”

Meâli: “İşte, Bizim konuşan kitabımız sizin üzerinizdeki hakikatlerdir. Muhakkak ki Biz, yaptığınız şeyleri sizde kaydederiz.”

İnsan, sûreleri ve âyetleri kendi vücûdunda ve her varlıkta bulabilmeli ve hakikatleri oradan okuyabilmelidir.

VAHİY NEDİR