• Sonuç bulunamadı

Kur’ân ölçüsüyle cennetin açılımı nedir?

Cennetten kovulmak nedir?

Cennette erkeklere; hûriler, dullar, bâkireler, memeleri yeni çıkmış sayısız kızlar mı verilecek?

Cennette şarap ırmakları, altın takılar, köşkler çeşitli süsler mi verilecek?

Cennette erkekler 33 yaşında olacak, istediği kadar kadınla, istediği kadar cinsel ilişkiye mi girecek?

Cennette, yorulma, yaşlanma, dışkılama, uyuma olmayacak, sonsuza kadar yaşam mı olacak?

Cennet nedir, Kur’ân’î mânâda cennet nedir?

Cennet kelime olarak bahçe anlamında kullanılır.

Buradaki bahçe denilmesinden maksat, huzur bulunan yer anlamındadır.

Arapça karşılığı”Cnn-Cân’na” kelimesidir.

Ve bahçe anlamında kullanılır.

İbrânice “Gena" kelimesinden gelir.

Kelime kökeni”Cnn-Cân” kelimesinden gelir.

Cân, Cin, Cenin, Cinnet, Cennet, Câni, Cânib, aynı kökten gelen kelimelerdir.

Cân: Hareketli, hareketliliği sağlayan, canlı olan, diri olan, yaşam, öz, varlığın özü, varlığı tutan, güç.

Cin: Cândan uzaklaşmak, bilinmeyen, tanımlanamayan, bilemeyen, yabancı, gizli.

Cenin: Cândan doğmak, bilinmeyen âlemden gelen bir cân, saklanmış, görünmeyen canlı, cândan gelen.

Cinnet: Bilinmeyen bir şeye kapılan, bir şeyin etkisinde kalan, kendisine varlık nispet etmek, egoya düşmek, ben benim demek.

Cennetten kovulmak ta, kendine varlık nispet etmenin cinnet halidir.

Cennet: Câna ulaşmak, cânı hissetmek, cânda huzura ulaşmak, cân şehrine teslim olmak, cemâle ermek, gibi anlamlara gelir.

Cânib: Her yeri saran cân.

Câni: Câna kıymak, aziz, cândan sevmek, câna feda olmak, kendindeki cân boyutunu görememek, gibi anlamlara gelir.

Yakıcı çölde kalan kişi, bir vaha bulduğunda yani yeşilliği, suyu olan bir bahçe gibi yer bulduğunda, hemen oraya koşar gider. İşte o bahçeye cennet denilmiştir.

Bahçenin huzur vermesine cennet denilmiştir.

"Nâim cennet" İbrânice "Hoş bahçe" demektir

Cennet; kişinin huzur bulduğu, mutlu olduğu, ilâhi aşka ulaştığı yer anlamındadır.

Kur’ân’da geçen cennet mertebelerini incelersek

Me’vâ, Adn, Firdevs, Nâîm, Daru'l-Huld, Dâru’s selâm, Dârul mukâme, Rıdvan ve İlliyyûn'dur

1- Me’vâ Cenneti:

Necm Sûresi 15: “İndehâ cennetul mevâ.”

Meâli: “Varılacak yer olan huzur O’nun katında.”

Me’vâ: Barınak, mekân, varılacak yer, her nesnenin evveli, kaynağı, aslı, sığınmak, dost edinmek, gibi anlamlara gelir.

Her kim Allah’ın hâkimiyetine sığınırsa o huzura ulaşır.

Her kim Allah’ın mekânının kendi vücûdu ve cümle varlığın vücûdu olduğunu anlar ve bu idrake ulaşırsa ve bu hissi gönlünde hissederse, o kişi içinde bir huzur hisseder.

Kişi kendi enfüs yolculuğuna başlar ve enfüsunda Allah’ın âyetlerine şâhit olur, bu şahadetten duyduğu huzur, kişinin cennetidir.

Kişi, aslı olan Allah’ı kendinde bulur ve varılacak olanın, dost edinilecek olanın O olduğunu anladığında, o kişiye me’vâ makâmı açılır ve kişi me’vâ mâkâmının huzuruna ulaşır.

İşte bu me’vâ cenneti; Allah’a sığınmanın huzurudur.

2- Adn cenneti: Tevbe Sûresi 72: “Fî cennâti adnin.”

Adn: Tüm tecellileri idrak etmek, vatan tutmak, mûkim olma, işaretlere ulaşmak, ikametgâh gibi anlamlara gelir.

Kişi kendi vücûd varlığında, kendi vücûdunun varoluşuna şâhit olur, kendi vücûdunun ve varlığın vücûdunu tutanın Allah olduğunu anlarsa bu anlayıştan doğan huzur “Adn cenneti”dir.

Allah kuluna şah damarından yakındır.

Allah her kulun vücûdunu zâtıyla tutar ve o vücûdu mekân edinir.

Allah’ın mekânı, cümle vücûdlardır, cümle kâinattır.

Allah cümle varlığı tecellileriyle mûkîm edinir.

Mûkîm, ikâme edinmek demektir.

Allah, her varlığı sımsıkı tutandır.

İşte Adn cenneti; varlığı tutanın Allah olduğunun ve varlıktaki işaretleriyle Allah'a şâhit olmanın huzurudur.

3- Rıdvan cenneti:

Allah'ın rızasına ulaşmak, o rıza üzere hareket etmek, o rızanın huzurunu gönlünde hissetmek.

Tevbe Sûresi 72: “Rıdvânun minallâhi.”

Rıdvan: Rıza, razı olmak, mutluluk, huzur gibi anlamlara gelir.

Kişi niçin yaratıldığını bilmiştir.

Yaratıcısına teslim olmuştur.

O’na ait olan tecellileri anlamıştır.

Rabbinin rızasını anlamıştır ve o rıza üzere hareket eder.

İşte bu rızadan ve seyirden aldığı hazza "Rıdvan cenneti" denir.

4- Firdevs Cenneti:

Kehf Sûresi 107: "Cennâtul firdevsi nuzulâ."

"İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti kânet lehum cennâtul firdevsi nuzulâ."

Meâli: “Muhakkak ki iman edenlerin ve dosdoğru Hakk yolunda çalışanların bulundukları hâl, tüm Halk’a Hakk zevki ile bakmanın huzurudur.”

Firdevs: Halk da Hakk zevki, bostan, bütün âlem, bütün Halkiyet gibi benzer anlamlara gelir.

Firdevs cenneti:

Tüm kâinatı Halk zevkiyle seyretmektir.

Halk’ta Hakk’ı görebilmektir.

Hakk nazarıyla Halk’a bakabilmektir.

Damlanın derya ile birliğinin sırrıdır.

5- Nâîm Cenneti:

Kur’ânda 13 âyette geçer.

Nâîm: Nimetler, lütuflar, bolluk, uyuyan, kendinden geçen, nitelikler, sıfatlar.

Şuarâ Sûresi 85: "Vecalnî min veraseti cennetin nâîm."

Meâli: “Bendeki tüm niteliklerin, sana ait olduğunun idrakine varmanın huzurunu nasib kıl.”

Kişi, kendi vücûdundaki tüm niteliklerin, tüm sıfatların, tüm lütufların Allah’a ait olduğunu bilmesiyle ulaştığı huzur nâîm cennetidir.

6- Dârüs's-Selâm cenneti:

Dar: Yurt, oda, bulundukları yer, konak, o halde olmak, gibi benzer anlamlara gelir.

El Selâm: Barış, huzur içinde olmak, selamet anlamındadır.

Yûnus Sûresi 25: “Vallâhu yed'û ilâ dâris selâm ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtin mustekîm.”

Meâli: “Allah, barış ve huzur içinde olmaya davet eder. İsteyen kimse dosdoğru hakikatin yolunu bulur.”

Kişi, Hakk yolunun arayışında, Hakk kapısına gelir teslim olur ve dosdoğru Hakk üzere hareket ederse, selamete ulaşmış olur.

Kişi, bir mürşit kapısından, her varlığın Allah’ın bir konağı olduğu idrakine ulaşır.

Allah’ın her varlıkta tecelli ettiğine şâhit olur.

Kendi vücûd şehrinde mûkîm olan Allah'a, bütün her şeyiyle teslim olur.

7- Dârü'l-Mukâme cenneti: İkâme edilen yer, asıl durulacak yer.

Fâtır Sûresi 35: ” Ellezî ehallenâ dârel mukâmeti.”

Meâli: “Ki O bizi sıfatlarıyla donatıp vücûd evimize yerleştirendir.”

Kim bunu idrak ederse, yani kendi vücûdunun sistemini kim layıkıyla anlarsa, o huzur bulur.

Kişi kendi vücûdunu ve cümle vücûdları tutan Allah idrakine ulaşırsa, bu idrakten duyduğu huzur "Mukâme cenneti"dir.

8- Dâru'l-huld cenneti:

Furkân Sûresi 15: ”Cennet el huld.”

Meâli: “De ki: Bu sizin hâlleriniz mi daha hayırlı, yoksa fenalardan sakınan, Allah’a ortak koşmayanlara vaad edilen, onlara karşılık olarak verilen ve makâmlarında devamlı kalacakları yer olan huzur mu?”

Huld: Ebedi, devamlı, bitmeyen huzur demektir.

Kişi, üflenen rûh sırrına ermiştir.

Cümle âlemin o rûhtan açığa çıktığını zevk edinmiştir.

Muhammed mâkâmının zevkine ermiştir.

Kişi, her an Muhammed mâkâmının zevkiyle yaşar, bu zevkten bu heyecândan bir an olsun ayrılamaz.

İşte bu devamlı olan huzura ”Huld cenneti” denir.

Her yerde Allah’ın vechîni seyretmenin huzuru” Huld cenneti”dir.

9- İlliyyûn cenneti.

İlliyyûn, iliyy, ulûvv, âliyy kelimesinden gelir, yücelik, ululuk mânâsına gelir.

Mutaffinin Sûresi 19: "Ve mâ edrâke mâ ılliyyûn."

Meâli: "İdrak ettin mi, nedir yüksek makâm?”

Bu mâkâm bitmeyen hayretin, bitmeyen heyecânın hissedildiği makâmdır.

Âliyy olan, âliyy olanı seyreder, âliyy olan Allah’tır, kul o seyrin içinde seyrane olmuştur.

İşte Cennet:

Allah'ın cemâlidir.

Varlığın ardında olanın Allah olduğunu bilmenin huzurudur.

Ölümün sırrına ulaşmanın huzurudur.

Kendi varlığından geçmenin huzurudur.

Allah’a teslim olmanın huzurudur.

Allah’a ait olan işaretlerle Allah’a şâhit olmanın heyecânıdır.

Gönlünde Allah’ı hissetmenin huzurudur.

Varlıkta Allah’ı seyretmenin huzurudur.

Kendinin ve varlığın sahibinin Allah olduğunu bilmenin huzurudur.

Allah'a ait olan işaretlere ulaşmanın huzurudur.

Cümle âlemin, O'ndan geldiğine, O'na döndüğüne şâhit olmanın huzurudur.

Evvel olanın, âhir olanın, zâhir olanın, bâtın olanın Allah olduğunu bilmenin huzurudur.

KUR'ÂN'A ABDESTSİZ DOKUNULMAZ DENMESİNİN HİKMETİ