• Sonuç bulunamadı

Sözleşme organlarının içtihatları oluşan genel ilkeler

DAVANIN ESASI

D. Mahkeme’nin değerlendirmesi

1. Sözleşme organlarının içtihatları oluşan genel ilkeler

II. Birinci Protokolün 3. maddesinin ihlal edildiği iddiası

Başvurucular, milletvekili seçimlerinde yüzde 10 seçim barajının uygulanmasının, yasa-ma organının seçilmesinde halkın düşüncesinin özgürce ifade edilmesine müdahale oluş-turduğu iddiasında bulunmuşlardır. Başvurucular, bu şikayetlerini Birinci Protokolün 3.

maddesine dayandırmışlardır.

D. Mahkeme’nin değerlendirmesi

1. Sözleşme organlarının içtihatları oluşan genel ilkeler

(a) Birinci Protokolün 3. maddesiyle ilgili Mahkeme’nin uyguladığı kriterler 105. Mahkeme ilk olarak, Birinci Protokolün 3. maddesinin gerçek bir demokrasinin te-mel bir ilkesine yer verdiğini, bu nedenle de Sözleşme sisteminde büyük önem taşıdığını vurgulamıştır (Mathieu-Mohin ve Clerfayt, §47). Gerçekten de demokrasi, “Avrupa kamu düzeninin” temel bir öğesini oluşturmakta ve Birinci Protokolün 3. maddesinde güvence altına alınan haklar, hukukun üstünlüğü ile yönetilen etkin bir demokrasinin temellerinin kurulmasında ve korunmasında büyük önem taşımaktadır ( Zdanoka [BD], §98, 103).

106. Mahkeme birçok kez, çoğulculuğun esas koruyucusu olan devletin rolünü vurgula-mış ve devletin bu rolünü yerine getirirken, “yasama organının seçilmesinde halkın dü-şüncesini özgürce açıklamasını sağlayacak koşullara uygun olarak” demokratik seçimler

“düzenlemek” için pozitif tedbirler almak zorunda olduğunu belirtmiştir (Mathieu-Mohin ve Clerfayt, §54; mutatis mutandis, Informationsverein Lentia ve Diğerleri, §38).

107. Özgür seçimler, ifade özgürlüğü ve özellikle siyasi tartışma özgürlüğü, bütün de-mokrasilerin temelini oluşturur (Mathieu-Mohin ve Clerfayt, §47; Lingens, §41, 42). “Ya-sama organının seçilmesinde halkın düşüncesini özgürce açıklama hakkı”, aynı zamanda toplanma ve örgütlenme özgürlüğünü ve dolaylı olarak demokrasinin doğru bir şekilde işlemesi için gerekli bir örgüt kurma şekli olan siyasi parti kurma özgürlüğünü güvence altına alan Sözleşme’nin 11. maddesiyle de bağlantılı olan bir konudur. Bir ülke halkı-nın barındırdığı fi kir akımlarını temsil eden siyasi partilerin varlığıhalkı-nın yarattığı rekabet olmazsa, halkın fi kirlerini ifade edebilmesi düşünülemez. Siyasi partiler, yalnızca siyasi kurumlar içerisinde değil, aynı zamanda medya sayesinde bu fi kir akımlarını yansıtırken, demokratik toplum kavramının özünde yer alan siyasi tartışmaya yeri doldurulamaz bir katkıda bulunurlar ( Lingens, §43; Castells, §43; Türkiye Birleşik Komünist Partisi, §41).

108. Komisyon’un defalarca belirttiği gibi, “halkın düşüncesini özgürce açıklaması” ifa-desi seçimlerin bir ya da daha fazla adayın seçilmesinde baskı uygulanmaması ve bu tercihte seçmenlerin bir partiye ya da diğerine oy vermeye aşırı şekilde itilmemeleri ge-rektiği anlamına gelmektedir (X – Birleşiki Krallık, no. 7140/75, Komisyon [k.k.]). Bu nedenle, aday ya da parti tercihlerinde seçmenlere hiçbir şekilde baskı uygulanmamalıdır.

“Tercih” kelimesi, siyasi partilere, seçimlerde adaylarını makul ölçülerde sunma fırsatı verilmesi gerektiği anlamına gelmektedir (ibid.; X. – İzlanda, no. 8941/80, Komisyon, [k.k.]).

SERBEST SEÇİM HAKKI / Önemli Kararlar 109. Birinci Protokolün 3. maddesinin genel yorumu çerçevesinde, Mahkeme’nin içtiha-tında aşağıdaki ilkeler benimsenmiştir (...):

(i) Birinci Protokolün 3. maddesi, belirli bir hak ya da özgürlükten çok, Sözleşmeci Ta-rafl arın, kişilerin fi kirlerini özgürce ifade etmelerini garanti altına alan seçimler düzen-leme yükümlülükleri şeklinde ifade edildiği için, ilk bakışta, hakları teminat altın alan diğer Sözleşme ve Ek Protokol maddelerinden farklı görünmektedir. Ancak, Protokolün 3. maddesine ilişkin hazırlık çalışmalarını (travaux preparatoires) ve bu maddenin Söz-leşme bağlamında yorumlanma şeklini bir bütün olarak göz önüne alan Mahkeme, Birinci Protokolün 3. maddesinin, oy verme ve aday olma haklarını da içine alan kişi haklarını garanti altına aldığını tespit etmiştir (Mathieu-Mohin ve Clerfayt kararı).

(ii) Birinci Protokolün 3. maddesinde yer alan haklar, mutlak değildir; “zmni sınırlama-lar” tabidir ve Sözleşmeci Tarafl ar bu alanda geniş bir takdir alanına sahiptirler (Matthews [BD], §63; Labita [BD], §201).

(iii) Birinci Protokolün 3. maddesi bağlamındaki “zımni sınırlamalar” kavramı, bu madde ile güvence altına alınan haklara getirilen kısıtlamalar ile güdülen amacın bağlantısının belirlenmesinde büyük önem taşımaktadır. Birinci Protokolün 3. maddesinde, 8-11. mad-delerde olduğu gibi meşru amaçlar spesifi k bir liste olarak sayılmadığı için, Sözleşmeci Tarafl ar bir kısıtlamayı haklı göstermek üzere bu listede yer almayan bir amaca atıfta bulunabilirler, yeter ki olayın şartlarında söz konusu amaç, hukukun üstünlüğü ilkesi ve Sözleşme’nin genel amaçları ile uyumlu olsun. Bu aynı zamanda, Sözleşme’nin 8-11.

maddeler kapsamında kullanılan geleneksel “gereklilik” veya “toplumsal ihtiyaç baskı-sı” testlerinin uygulamaması anlamına gelmektedir. Mahkeme, bir davada müdahalenin Birinci Protokolün 3. maddesine uygunluğu incelerken, temel olarak iki kritere odaklan-maktadır: Keyfi liğin veya orantısızlığın söz konusu olup olmadığı ve kısıtlamanın halkın görüşlerinin özgür ifadesine müdahale teşkil edip etmediği.

(iv) Her halükarda, Birinci Protokolün 3. maddesinin şartlarına uyulup uyulmadığı ko-nusunda nihai olarak karar vermek Mahkeme’nin görevidir. Kısıtlamaların, söz konusu hakları, esaslarına zarar verecek ya da etkinliklerini yitirmelerine neden olacak ölçüde sınırlamadığına, meşru bir amaç güdülerek getirildiklerine ve uygulanan yöntemlerin orantısız olmadığına ikna olmalıdır (Mathieu-Mohin ve Clerfayt, §52). Özellikle bu tür koşullar, yasama organı seçimlerinde halkın hür iradesini sınırlamamalı; başka bir ifa-deyle, genel oy kullanma hakkı vasıtasıyla halkın iradesini tespit etmeye yönelik seçim prosedürünün bütünlüğünü ve etkinliğini koruma ihtiyacını yansıtmalı veya bu ihtiyaca ters düşmemelidir (Hirst (No. 2), §62, Hilbe – Lihteynştayn [k.k.], no. 31981/96; Melny-chenko, §56). Genel oy kullanma prensibinden şu ya da bu şekilde uzaklaşmak, yasama organının ve böylece seçilenlerin ve yürürlüğe konan kanunların demokratik geçerliliğini zayıfl atma riski taşımaktadır (Hirst (No. 2), §62).

(v) Birinci Protokolün 3. maddesinin “pasif” unsuru olarak tanımlanabilecek seçime aday olarak katılma hakkı konusunda ise Mahkeme, Birinci Protokolün 3. maddesinin “aktif”

unsuru olarak tanımlanabilecek oy kullanma hakkına getirilen kısıtlamaları incelemesi gerektiği durumlara göre daha dikkatli davranmaktadır. Yukarıda sözü geçen Melnychen-ko kararında (§57) Mahkeme, milletvekili seçimlerine katılmak için aranacak şartların oy kullanmak için aranan şartlara göre daha katı olabileceğini belirtmiştir. Bu noktada, devletlerin soyut olarak (in abstracto) olarak seçilme şartlarını belirlerken geniş bir takdir yetkisi bulunduğu doğru olmakla birlikte, Mahkeme, bu hakların etkili olması ilkesi gere-ğince seçilme prosedürünün, keyfi kararları engelleyebilecek derecede güvence içermesi gerektiğini belirtmiştir (ibid. §59; mutatis mutandis, Podkolzına, §35).

İHAS: AÇIKLAMA VE ÖNEMLİ KARARLAR

(vi) Benzer şekilde Mahkeme, halkın iradesi özgür ve demokratik şekilde ifade edildik-ten sonra, demokratik düzen açısından emredici sebep yoksa, bu seçim tercihini tartışma konusu yapacak seçim sistemin değişikliği konusunda tereddütlerini ortaya koymuştur ( Lykourezos, §52).

(b) Seçim sistemleri ve barajları

110. Mahkeme, yasama organına ilişkin seçimlerde halkın özgür iradesinin saptanma-sı için seçim sisteminin belirlenmesi konusunda Sözleşmeci Devletlerin geniş bir takdir alanına sahip olduklarını tekrarlar. Birinci Protokolün 3. maddesi, “halkın düşüncesinin özgürce açıklanmasını sağlayacak şartlar içinde”, “makul aralıklarla” ve “gizli oyla” dü-zenlenen “özgür” seçimler koşullarını öngörmekle sınırlıdır. Bu şartlara bağlı kalarak, nisbi temsil veya bir ya da iki turlu çoğunluk sistemi şeklinde “belirli bir sistemin getiril-mesi zorunluluğu” yaratmamaktadır (Mathieu-Mohin ve Clerfayt, §54).

111. Bu alana ilişkin kurallar, her bir devlete özgü tarihi ve siyasi unsurlara bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Avrupa Konseyi’ne üye devletlerin seçim mevzuatlarının ön-gördüğü durumların çeşitliliği, seçeneklerin ne kadar çok farklı olduğunu göstermektedir.

Protokolün 3. maddesinin uygulanması yönünden her seçim sistemi, ilgili ülkenin siyasi gelişimi ışığında değerlendirilmelidir; çünkü bir ülke için kabul edilemeyecek özellikler, bir diğeri için, en azından seçilen sistem, “yasama organı seçimlerinde halkın düşün-cesinin özgürce ifade edilmesini” sağladığı sürece, kabul edilebilir olabilmektedir ( Py – Fransa, §46).

112. Ayrıca, seçim sistemlerinden bazı durumlarda, bir yandan halkın düşüncesini adil şekilde yansıtmak, diğer yandan yeterli derecede net ve tutarlı bir siyasi iradenin ortaya çıkmasını teşvik edecek düşünce akımlarına yön vermek gibi, bazen birbirleri ile çok da uyumlu olmayan amaçları gerçekleştirmeleri beklendiği unutulmamalıdır. Birinci Proto-kolün 3. maddesinde, tüm oyların seçim sonuçları açısından aynı önemi haiz ya da tüm adayların eşit derecede galibiyet şansına sahip olması gerektiği öngörülmemektedir. Bu nedenle, hiçbir seçim sistemi “boşa giden oyları” ortadan kaldıramaz (Mathieu-Mohin ve Clerfayt, §54).

113. Seçim barajları hususunda, dava koşullarının mevcut dava koşullarına benzediği Sil-vius Magnago ve Südtiroler Volkspartei – İtalya kararında (no. 25035/94, 15 Nisan 1996) Komisyon, “Temsilciler Meclisi üyelerinin kalan yüzde 25’lik kısmının seçilmesi için gerekli olan yüzde 4’lük barajın” ve hatta “nispeten yüksek bir baraj belirlemiş olan bir sistemin”, devletlerin söz konusu husustaki geniş değerlendirme yetkisi dahilinde olduğu görüşünü açıklamıştır. Komisyon ayrıca benzer barajların, diğer Avrupa hukuk sistem-lerinde de mevcut olduğunu belirtmiştir ( Etienne Tete – Fransa, no. 11123/84, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde sandalye kazanmak için gereken yüzde 5’lik seçim barajına ilişkin 9 Aralık 1987 tarihli Komisyon kararı, DR 54, sayfa 68). Son olarak, Komisyon, seçim barajlarının yeterince temsil edilen seçmen görüşlerinin öne çıkmasının teşvik et-mesi gerektiği kanaatindedir.

114. Federacion nacionalista Canaria – İspanya kararında ([k.k.] no. 56618/00) Mahke-me, Kanarya Adaları Özerk Yönetimi’nde kullanılan nisbi temsil sisteminin bir unsurunu oluşturan seçim barajlarını incelemiştir. Alternatif olarak düzenlenen iki koşul mevcut-tur: adaylar, belirli bir ada seçmenlerince kullanılan geçerli oyların en az yüzde 30’unu veya Özerk Yönetimin genelinde kullanılan oyların en az yüzde 6’sını almalıdır. Mahke-me, bu tür bir sistemin, “Başvurucu federasyon tarafından gösterilenlere benzer adayları men etmediğini, aksine daha küçük siyasi gruplara belirli derecede koruma sağladığını”

gözlemlemiştir.

SERBEST SEÇİM HAKKI / Önemli Kararlar 115. Mahkeme son olarak, milletvekili seçimlerinde uygulanan yüzde 5’lik baraja ilişkin en son kararında (Partija “Jaunie Demokrati” ve Partija “Müsu Zeme” – Letonya, no 10547/07 ve 34049/07, 29 Kasım 2007), yeterince temsili niteliği olan düşünce akımlarını yeterli derecede teşvik etmesi ve mecliste aşırı bölünmeyi engellemesi nedeniyle, ilgili barajın Birinci Protokolün 3. maddesinin gereklerine aykırı olmadığına karar vermiştir.

Benzer Belgeler