• Sonuç bulunamadı

HÜKÜM GEREKÇESİ

HÜKÜM GEREKÇESİ

I. Tek başına ele alınan Birinci Protokolün 3. maddesinin ihlali iddiası

44. Başvurucular, bir süredir Flaman Konseyi üyeliğini düzenleyen 1980 tarihli Özel Ya-sanın 29(1). fıkrası hakkında (bk. yukarıda §31) iki yönden şikayette bulunmuşlardır.

Başvurucular ilk olarak, uygulamada bu hükmün, Flaman Bölgesinde olduğu halde iki dilli Brüksel ilçesiyle birlikte tek bir seçim bölgesi oluşturan Halle-Vilvoorde ilçesinde-ki (bk. yukarıda §37-38) Fransızca konuşan seçmenlere, Flaman Konseyine Fransızca konuşan temsilciler seçme imkanı vermediğini, oysa Felemenkçe konuşan seçmenlerin Felemenkçe konuşan temsilcileri seçebildiklerini (bk. yukarıda §39/4) iddia etmişlerdir.

Başvurucular, ikinci olarak bu hükmün, bu seçim bölgesinden seçilen ve Halle-Vilvoorde ilçesinin herhangi bir beldesinde ikamet eden bir parlamenterin, Temsilciler Meclisinde veya Senatoda Fransızca dil gurubuna dahil olması halinde, Flaman Konseyinde yer al-masını önlediğini, ama Felemenkçe dil gurubuna dahil ve aynı beldelerden birinde ikamet eden seçilmiş temsilcilerin (bk. yukarıda §39), bu engelle karşılaşmadığını iddia etmiştir.

Başvurucular bayan Mathie-Mohin ve bay Clerfayt’a göre bu durum, Birinci Protokolün 3. maddesini ihlal etmektedir. (...)

45. Komisyon, başvurucunun iddiasını esas itibarıyla kabul etmiştir. Hükümet bu iddiayı reddetmiştir. Hükümet, Halle-Vilvoorde ilçesinde ikamet edip Brüksel seçim bölgesin-den seçilen Fransızca konuşan bir temsilcinin, Parlamentoda Felemenkçe yemin etmesi halinde, Flaman Konseyinde yer alacağını (bk. yukarıda §14, 21, 24, 28 ve 29) ve burada seçmenlerini temsil edeceğini belirtmiştir.

İHAS: AÇIKLAMA VE ÖNEMLİ KARARLAR

A. Birinci Protokolün 3. maddesinin yorumu

46. Mahkeme’den, Birinci Protokolün 3. maddesine göre yapılan şikayetlerle ilgili ilk kez bir karar vermesi istendiğinden, Mahkeme bu maddeye mevcut dava bağlamında verdiği anlamı açıklamayı gerekli görmektedir.

47. Sözleşme’nin Başlangıç’ına göre, temel insan hakları ve özgürlükleri en iyi şekil-de, “etkili bir siyasal demokrasi” tarafından korunabilir. Birinci Protokolün 3. maddesi, demokrasinin karakteristik bir prensibini içerdiğinden, bu madde Sözleşme sisteminde birincil bir öneme sahiptir.

48. Sözleşme’de ve 1, 4, 6 ve 7. Protokoller’deki maddi hükümlerin hemen hepsinde,

“Herkes (...) hakkına sahiptir” veya “Hiç kimse” gibi terimler kullanılmış iken, Birinci Protokolün 3. maddesinde, “Sözleşmeci Taraf Devletler (...) taahhüt eder” şeklinde bir ifade kullanılmaktadır. Bazen bu ifadeden, Birinci Protokolün 3. maddesinin bireylere, Sözleşmeci Tarafl arın egemenlik yetkisi içinde bulunan “herkes için doğrudan güvence altına alınan” haklar ve özgürlükler tanımadığı (İrlanda -- Birleşik Krallık, §239), fakat sadece Devletler arasında yükümlülüklere yol açtığı sonucu çıkarsanmıştır.

Durum böyle olsaydı, bayan Mathie-Mohin ve bay Clerfayt’ın Komisyona yaptığı baş-vurular kabuledilebilir bulunmayacaktı; çünkü, Sözleşme’nin 25. maddesine göre, sadece hakları ve özgürlüklerinin ihlalinden dolayı mağdur olduğunu iddia eden bir kimse, Ko-misyona başvurma hakkına sahiptir.

49. Böylesi dar bir yorum, derinlemesine incelenme yapmayı gerektirmez. Birinci Pro-tokolün Başlangıcı’na göre bu Protokol, “Sözleşme’nin Birinci Bölümünde bulunanların yanında, başka bazı hak ve özgürlüklerin birlikte yerine getirilmesini” güvence altına almaktadır; ayrıca bu Protokolün 5. maddesi şöyle demektedir: “Sözleşmeci Tarafl ar bu Protokolün 1, 2, 3 ve 4. maddelerini, Sözleşme’ye ilave maddeler olarak kabul ederler”;

Sözleşme’nin 25. maddesi de dahil, Sözleşme’nin bütün hükümleri “buna göre uygula-nır”. Dahası, Dördüncü Protokolün Başlangıcı, diğerlerinin yanında, Birinci Protokolün

“1-3. maddeleri”nde korunan “haklar ve özgürlükler”den söz etmektedir.

Birinci Protokolün hazırlık çalışmalarında da, bu Protokolün 3. maddesi bakımından bi-reysel başvuru hakkının kullanılmasını hariç tutma niyeti bulunduğu görülmemektedir;

Mahkeme’nin yargı yetkisinden çıkarma fi kri uzun bir süre tartışılmış, ancak sonunda terk edilmiştir. Ayrıca hazırlık çalışmalarında sık sık, “siyasal özgürlük”, “siyasal haklar”,

“bireylerin siyasal hakları ve özgürlükleri”, “serbest seçim hakkı” ve “seçim hakkı” gibi terimler kullanılmıştır.

50. Birinci Protokolün 3. maddesinin “devletlerarası taahhüt rengindeki” ifade tarzı, Sözleşme’de ve Protokoller’de yer alan diğer haklarla bu düzenlemede yer alan hak ara-sında esaslı bir fark bulunduğunu göstermemektedir. Bu tür bir ifade tarzının nedeni daha çok, üstlenilen taahhüde daha büyük bir bağlılık kazandırma isteği ile söz konusu alanda-ki başlıca yükümlülüğün, alanda-kişisel ve siyasal hakların çoğunluğunda olduğu gibi çealanda-kinme veya müdahale etmeme değil, fakat Devletin demokratik seçimler “yapmak” için, pozitif tedbirler alma şeklinde olmasıdır.

51. Birinci Protokolün 3. maddesinde yer alan hakkın niteliği konusunda, Komisyon’un görüşünde bir gelişme olmuştur. Komisyon, serbest seçimler yapılmasında “kurumsal”

hak düşüncesinden ( X – Belçika [k.k.], no. 1028/61, Yearbook of the Convention, c. 4, s.

338), “genel seçimler” kavramına ( X. – Almanya, no. 2728/66, Yearbook of the Conven-tion, c. 10, s. 338) ve sonra sonuç olarak, yasama organı seçimlerinde “seçme” ve “se-çimlerde aday olma” şeklinde, sübjektif katılım hakları kavramına (W, X, Y, Z – Belçika

SERBEST SEÇİM HAKKI / Önemli Kararlar [k.k.], no. 6745-6746/76, Yearbook of the Convention, c. 18, s. 244) geçmiştir. Mahkeme, bu son kavramı benimsemiştir.

52. Söz konusu haklar mutlak değildir. Birinci Protokolün 3. maddesi, bu hakları açık terimlerle düzenlemeksizin, sadece tanımamakla yetindiğinden, zımni sınırlamalara yer bırakılmıştır (mutatis mutandis, Golder, §38). Sözleşmeci Devletler kendi iç hukuk dü-zenlerinde, seçme ve seçimlerde aday olma hakkını, Birinci Protokolün 3. maddesiyle kural olarak engellenmemiş şartlara tabi tutabilirler (Collected Edition of the “Travaux Preparatoires”, c. III, s. 264, ve c. IV, s. 24). Sözleşmeci Devletler, bu konuda geniş bir takdir alanına sahiptirler; fakat Sözleşme’nin gereklerine uygunluk bakımından nihai kararı vermek, Mahkeme’ye düşen bir görevdir. Mahkeme, getirilen şartların, söz ko-nusu hakların özünü zedeleyecek şekilde ve ölçüde kısıtlamadığına ve hakları etkililik-ten yoksun bırakmadığına kanaat getirmelidir; bu şartlar, meşru bir amaç izlemelidir ve kullanılan araçlar orantısız olmamalıdır (mutatis mutandis, Lithgow ve Diğerleri, §194).

Ayrıca bu şartlar, “yasama organının seçiminde halkın kendi düşüncelerini serbestçe ifade etmesini” engellememelidir.

53. Birinci Protokolün 3. maddesi, sadece “yasama organı” seçimlerine veya bu organın iki meclisi varsa, en azından bir meclisin seçime uygulanır (“Travaux Preparatoires, c.

VIII, s. 46, 50, 52). Ancak yasama organı, mutlaka ulusal parlamanto anlamına gelmez;

bu kelimenin, söz konusu Devletin anayasal yapısı ışığında yorumlanması gerekir.

Mahkeme ilk olarak, 1980 yılında yapılan reformun, Temsilciler Meclisi ve Senato’ya ek olarak, Fransız Topluluk Konseyi ve Valon Bölge Konseyi ile birlikte Flaman Konseyini, Belçika “yasama organı”nın kurucu unsuru haline getiren yeterli gücü ve yetkiyi verdiği-ni (bk. yukarıda §24-25, 27 ve 37) kaydeder. Mahkeme önüne çıkan tarafl ar, bu noktada hemfi kirdiler.

54. Birinci Protokolün 3. maddesi, “yasama organı”nı oluşturma yöntemi konusunda, sadece “halkın kendi düşüncelerini serbestçe ifade etmesinin güvence altına alındığı ko-şullarda”, “makul aralıklarla” ve “gizli oyla”, “serbest” seçimleri öngörmektedir. Bunun dışında, orantılı temsil sistemi veya tek ya da iki dereceli çoğunluk sistemi gibi, “belirli bir seçim sistemini yürürlüğe koyma yükümlülüğü” getirmemiştir (“Travaux Preparato-ires”, c. VII, s. 130, 202 ve 210 ve c. VIII, s. 14).

Sözleşmeci Devletlerin bu konudaki mevzuatlarının yere ve zamana göre değiştiğini dik-kate alan Mahkeme, burada da Sözleşmeci Devletlerin geniş bir takdir alanına sahip ol-duğunu görmektedir.

Seçim sistemleri, bir yandan, halkın görüşlerini güvenilir ve adilane bir şekilde yansıt-mak, öte yandan, yeterince açık ve sağlam bir siyasal iradenin ortaya çıkmasını sağla-yacak surette günün fi kirlerine kanal açmak gibi, bazen birbirleriyle pek zor uyuşan he-defl eri gerçekleştirmeye çalışırlar. Bu çerçevede, “yasama organının seçiminde halkın kendi düşüncelerini serbestçe ifade etmesinin güvence altına alındığı koşullarda” deyimi, Sözleşme’nin 10. maddesinde korunan ifade özgürlüğünden ayrı olarak, esas itibarıyla, bütün vatandaşların seçme ve seçilme haklarını kullanırken eşit muamele görme ilkesini ima etmektedir.

Ancak buradan, seçimlerin sonucu bakımından bütün oyların eşit ağırlıkta olması ge-rektiği veya bütün adayların kazanmak için eşit şanslarının bulunması gege-rektiği sonucu çıkarılamaz. Aslında hiçbir seçim sistemi, “artık oyları” tamamen ortadan kaldıramaz.

Birinci Protokolün 3. maddesi bakımından bir seçim sistemi, ilgili ülkenin siyasal evri-minin ışığında değerlendirilmelidir; tercih edilen sistem, en azından “yasama organının seçiminde halkın kendi görüşlerini serbestçe ifade etmesini” güvence altına alan koşulları

İHAS: AÇIKLAMA VE ÖNEMLİ KARARLAR

sağladığı sürece, bir sistem bağlamında kabul edilemeyecek özellikler, diğer sistem bağ-lamında haklı görülebilir.

B. Birinci Protokolün 3. maddesinin mevcut davada uygulanması

55. Mahkeme, başvurucuların şikayetlerini, yukarıdaki şekilde yorumlanmış olan Birinci Protokolün 3. maddesine göre incelemelidir.

56. Hükümet, Halle-Vilvoorde ilçesindeki Fransızca konuşan seçmenleri, kendileri gibi Fransızca konuşan, fakat parlamento yeminini Felemenkçe yapmak isteyen bir adaya bi-lerek oy vermelerini engelleyen hiçbir şey olmadığına işaret etmiştir. Bu aday seçildiğin-de, kural gereği, Flaman Meclisinde yer alacak ve seçmenlerini temsil edecektir.

Bu savunma belirleyici değildir. Tabi ki seçmenler, sadece dilleri ve kültürleriyle tanım-lanmazlar; siyasal, ekonomik, sosyal, dinsel ve felsefi kanaatler de onların oylarını etki-ler. Ancak dilsel tercihler, Belçika gibi bir ülkede, özellikle Brüksel’in çevre beldeleri gibi, sakinleri “duyarlı” olan bir alanda, vatandaşların oyunu etkileyen başlıca faktördür.

Parlamentoda Felemenkçe yemin eden seçilmiş bir temsilci, Temsilciler Meclisinde veya Senatoda Fransızca dil gurubuna dahil olmayacaktır; bu guruplar, Felemenkçe dil gurup-ları gibi, Anayasanın nitelikli çoğunluk gerektirdiği alanlarda önemli rol oynamaktadırlar (bk. yukarıda §17).

57. Bununla birlikte 1980 tarihli Özel Yasa, Belçika Devletini, bölgesellik (territoriality) prensibine dayanan genel bir kurumsal sistem içine sokmuştur. Bu sistem, idari ve siyasi kurumları ve erklerin dağılımını kapsamaktadır. Henüz tamamlanmamış olan reform, kar-maşık bir fren ve karşı ağırlık (checks and balance) sistemi vasıtasıyla, Kraliyetin çeşitli bölgesel ve kültürel toplulukları arasında bir denge (equilibrium) kurmayı tasarlamıştır.

Bundan amaç, daha istikrarlı ve ademi merkeziyetçi örgütsel yapılar kurmak suretiyle, ülkedeki dil konusundaki münakaşaların patlamasını önlemektir. Kendisi meşru olan bu niyet, demokratik ulusal Parlamentodaki tartışmalarla ortaya çıkmış ve büyük çoğunluk tarafından desteklenmiş, 29. maddeyi de içeren Özel Yasanın çıkmasıyla gerçekleşmiştir (bk. yukarıda §22 ve 31).

Söz konusu seçim sistemi incelenirken, sistemin genel bağlamı unutulmamalıdır. Yansıt-tığı niyetler ve Belçika parlamenter sistemi için davalı Devletin, ki sistem henüz tamam-lanmadığı ve geçici olduğu için, daha da geniş olan takdir alanı göz önünde tutulacak olursa, sistem gayri makul gelmemektedir. Sistemin dilsel azınlıklar bakımından sonuç-larından biri, bu azınlıkların kendi bölgelerinin dilini kullanabilen ve kullanmak isteyen adaylara oy vermek zorunda olmalarıdır. Benzer bir gereklilik, bir çok Devletin seçimle ilgili düzenlemelerinde görülür. Tecrübeler böyle bir durumun, azınlıkların menfaatlerini mutlaka tehdit etmeyeceğini göstermektedir. Bu tespit, siyasi ve hukuki düzenin, örneğin nitelikli çoğunluk aramak suretiyle, uygunsuz veya keyfi değişikliklere karşı güvenceler sağlaması halinde (bk. yukarıda parag 17), bölgesellik sistemine imtiyazlar (concession) tanıyan bir sistem bakımından özellikle geçerlidir.

Halle-Vilvoorde ilçesindeki Fransızca konuşan seçmenler, Felemenkçe konuşan seçmen-lerle aynı yasal düzeyde oy kullanma ve seçimlerde aday olma hakkından yararlanmak-tadırlar. Bu seçmenler sırf, parlamento yeminini Fransızca yapacak ve Bu nedenle, Tem-silciler Meclisinde veya Senatoda Fransızca dil gurubuna dahil olacak ve sonra Fransız Topluluk Konseyinde yer alacak adaylara veya Felemenkçe yemin ederek Temsilciler Meclisinde veya Senatoda Felemenk dil gurubuna dahil olup Flaman Konseyinde yer ala-cak adaylara oy vermek zorunda olmaları nedeniyle, bu haklardan yoksun kalmış olmaz-lar. Bu, “yasama organının seçiminde halkın kendi görüşünü serbestçe ifade etmesine”

aykırı düşen orantısız bir kısıtlama değildir (bk. yukarıda §51, 52 ve 53/son).

SERBEST SEÇİM HAKKI / Önemli Kararlar Buna göre Mahkeme, Birinci Protokolün 3. maddesinin ihlal edilmediği sonucuna varmaktadır.

II. Birinci Protokolün 3. maddesiyle birlikte ele alınan Sözleşme’nin 14. maddesinin ihlali iddiası

58. Bayan Mathieu-Mohin ve bay Clerfayt ayrıca, kendileri gibi Halle-Vilvoorde ilçe-sinde ikamet eden seçilmiş temsilcilerin, Felemenkçe konuşan seçmenlerle karşılaştırıl-dığında, farklı muameleden dolayı mağdur olduklarını iddia etmişlerdir. Başvuruculara göre, “asimilasyon politikası”nın ve “yeniden Flaman fetih” politikasının bir sonucu olan bu farklı muamele, dile ve ulusal bir azınlığa mensup olmaya dayanan bir ayrımcılık olup, Birinci Protokolün 3. maddesiyle birlikte ele alınan Sözleşme’nin 14. maddesine aykırıdır.

59. Yukarıda özetlenen iddialar, başvurucuların, tek başına ele alınan Birinci Protokolün 3. maddesi bakımından yaptıkları şikayetle aynıdır. Buna göre Mahkeme, sadece yuka-rıda reddettiği iddialarla ilgili gerekçelere gönderme yapmakla yetinecektir (bk. yukarı-da §57). O gerekçeler, başvuruculara zarar veren bir “ayrımcılık” bulunmadığını ortaya koymaktadır.

O halde, Sözleşme’nin 14. maddesi ihlal edilmemiştir.

BU GEREKÇELERLE MAHKEME,

1. Beşe karşı on üç oyla, tek başına ele alınan Birinci Protokolün 3. maddesinin ihlal edilmediğine;

2. Dörde karşı on dört oyla, Birinci Protokolün 3. maddesiyle birlikte ele alınan Sözleşme’nin 14. maddesinin ihlal edilmediğine

KARAR VERMİŞTİR.

Yargıçlar Cremona, Bindschedler-Robert, Bernhardt, Spielmann ve Valticos’un karşı oy görüşleri ile yargıç Bernhardt’ın bir beyanı, yargıç Pinheiro Farinha’nın aynı yöndeki oy görüşü karara eklenmiştir.

Benzer Belgeler