• Sonuç bulunamadı

Söyleyiş sonrası hareket: Söyleyişin sonucu olarak oluşan fiziksel ya da bilişsel hareket

1. Söyleyiş hareketi: Konuşmacının fiziksel ifadesi

2. Hedef hareketi: Konuşmacının, ifade etmek istediği anlam

3. Söyleyiş sonrası hareket: Söyleyişin sonucu olarak oluşan fiziksel ya da bilişsel hareket

Bu üç bileşeni, klasik bir örnekle gösterelim. Varsayalım ki bir etmen diğer etmene şöyle diyor; “Burası çok soğuk”.

Bu söyleyiş, çok basit bir fiziksel ifadedir. Burada ifade edilmek istenen anlam;

− O anki oda sıcaklığının düşük olması sebebiyle gerçekleştirilmiş bir ifade olabilir. Bu durumda hedef noktası ifadedir.

− Bir etmenin diğer etmene dolaylı olarak anlatmaya çalıştığı istek ya da emir olabilir. Oda soğuk, camı kapat. Bu durumda, hedef noktası daha çok istek ya da emirdir (Pedersen, 2002).

İnsanlar arasındaki haberleşmede, mesajın anlatmak istediği her zaman kolayca tanımlanamayabilir. Özellikle mecazi anlam, bu durumu güçleştiren bir faktördür. O yüzden bu mecazi anlamı netleştirecek ek kelimeler, ya da ek kavramlar kullanmak, ya da aynı şeyi daha net ve açık nokta bırakmayacak şekilde ifade etmek gerekmektedir. Konuşma hareketi kuramı, bu özel ifade sınıfının mecazi etkisini tanımlamak için “edimsel” terimini kullanır. Edimsel fiiler, sözverme, rapor verme, inandırma, ısrar etme, söyleme, isteme ve talep etme olarak sayılabilir. Mecazi etki, iddialar, yönergeler, taahhütler, tanımlayıcılar ve anlamlar olarak sınıflandırılabilir (Weiss, 2000).

Özetle, konuşma hareketi teorisi, haberleşme hareketinin sözdizimini sınırlayan mecazi etki kavramını kullanarak, mesaj tiplerini tanımlamaya yardımcı olur. Vericinin anlatmak istediği haberleşme hareketini açıkça belirtir ve alıcının

gönderilen mesajın tipiyle ilgili hiç bir kuşkusu olmaz. Bir protokoldeki mesaj, belirsiz, basit bir cevabı olmayan, ayrışmayı gerektiren ve diğer etmenlerin asistanı sayılan bir mesaj olabilir, fakat haberleşme protokolünden, gönderilen mesajın tipi net olarak belirlenebilir (Pedersen, 2002).

4.5. Çoklu Etmen Sistemlerde Etmen Etkileşim Protokolleri

Çoklu etmen sistemlerde etmen haberleşmesi, tek mesajları ileten etmenler için mekanizmaları tanımlıyordu. Etkileşim protokolleri ise, etmenler arasındaki mesaj serilerinin gidip gelmesi, sohbet, işini üstlenir. Protokol, bir sohbetteki prosedür kuralları olarak tanımlanabilir. Çoklu etmen sistemleri için bir çok etkileşim protokolü tasarlanmıştır. Etmenlerin hedeflerinin çakıştığı durumlarda, bu protokollerin amacı etmenin yararını en yüksek dereceye çıkarmaktır. Etmenler benzer hedeflere ve ortak problemlere sahip olduğunda ise, özerkliği ihmal etmeden, etmenlerin tutarlı performansını global olarak sürdürmelerini sağlamaktır. Her etmenin protokolü takip edebilmesi için etmen gruplarıyla ilgili genel bir bilgiye sahip olması gerekir. Henüz, dikkat çekecek derecede tam olarak bir protokolü tanımlamak çok zordur, bu yüzden etmenler arasındaki yorumlar farklılık göstermeyebilir (Paurobally ve Cunningham, 2003)

4.5.1. Koordinasyon Protokolleri

Kaynakların sınırlı olduğu bir çevrede; etmenler, kendi çıkarlarını sağlayabilmeleri ya da grup hedeflerine ulaşabilmeleri için, birbirleriyle olan etkinliklerini koordine etmek zorundadırlar. Bu hareketler koordine edilmek zorundadır çünkü;

− etmenlerin faaliyetleri arasında bağımlılıklar vardır; − global sınırlamaya ulaşma gereği vardır;

− hiçbir etmen tek başına sistem hedeflerine ulaşmaya yetecek kadar yeterliğe, kaynaklara ya da bilgiye sahip değildir.

Diğer etmenlere vakitli bilgi sağlamayı, etmenlerin hareketlerinin aynı zamanda gerçekleştiğinden emin olmayı ve gereksiz problem çözümlerinden kaçınmayı koordinasyon örnekleri olarak gösterebiliriz (Jennings, 1996).

Koordine olmuş sistemler oluşturabilmek için araştırmaların çoğu, kontrol ve veri dağıtım tekniklerine yoğunlaşmıştır. Dağıtılmış kontrol, etmenlerin yeni faaliyetler üretmedeki ve bir sonraki hedefi belirlemedeki kendi kendini yönetmelerinin derecelerinin olması anlamına gelmektedir. Kontrolü ve veriyi dağıtmanın dezavantajı sistemin genel durum bilgisi tüm sisteme dağıtılmış ve her etmenin

kısıtlı ve kesin olmayan bakış açısına sahip olmasıdır. Her etmenin aktiviteleriyle ilgili giderek artan bir belirsizlik olduğundan, genel davranışta uyumlu bir bütünlük oluşturmak daha da zor hale gelir (Weerdt vd., 2005).

Etmenlerin hedefleri çözümlemelerindeki hareketler klasik VE/VEYA grafiği ile açıklanabilir. Hedef grafiği, ilkel hedefleri çözmek için ihtiyaç duyulan kaynaklar ve hedefler arasındaki bağımlılığı göstermektedir. Paylaşılan kaynaklar sebebiyle hedefler arasında dolaylı bağımlılık da olabilir.

Bu anlamda çoklu etmen sistemlerinin biçimlendirilmesi, koordinasyon gerektiren hareketlerin belirlenmesine olanak tanır. Bu hareketler;

bağımlılıkların sınıflandırılması ve teşhis edilmesini de içeren hedef grafiğinin tanımlanmasını,

grafikteki belirli bölgelerin uygun etmenlere verilmesini,

grafiğin hangi alanlarının araştırılması gerektiğiyle ilgili kararların kontrolünün sağlanmasını,

grafiğin sağa sola döndürülmesini,

başarılı döndürmelerin rapor edilmesinin sağlanmasını (Bazı faaliyetler yalnız bir etmen tarafından gerçekleştirilebilirken, bazıları ortak olabilir. Her evrede nasıl bir yaklaşım izleneceği kararı sistemin nasıl tasarlandığıyla ilgilidir.)

içerir (Weiss, 2000).

Bir yandan dağıtılmış hedef araştırma kuralcılığı yerel ve genel problemlerin nitelendirilmesinde sıklıkla kullanılırken, asıl etken yapıları bağlanma ve konvansiyondur. Bağlanmalar belli bir etkinliğin üstesinden gelebilmek için verilen söz gibi görülürken, konvansiyonlar değişen koşullarda çeşitli bağlanmaları yönetme araçları sağlar (Kannengiesser vd., 2002). Bağlanmalar bir dereceye kadar tahmin edebilme sağlar; öyle ki etmenler, etmenlerarası bağımlılıklarla, global sınırlamalarla ya da kaynak kullanımı çatışmalarıyla uğraşırken diğer etmenlerin gelecekteki hareketlerini de göz önünde bulundurabilsinler. Durumlar değiştikçe etmenler, var olan bağlanmaların hala geçerli olup olmadığını değerlendirmek zorundadırlar. Konvansiyonlar bağlanmaların tekrar değerlendirilmesi gerektiği koşulları sınırlandırır ve daha sonra gerçekleşmesi gereken ilgili hareketleri (bağlanmaya devam etme, değiştirme ya da bırakma gibi) belirler (Luck, d’Inverno, 2004).

Eğer koşullar değişmezse, etmen bağlanmalarına değer vermeye çaba gösterecektir. Bu zorunluluk, etmenin yeni bağlanmalar yaratmayla ilgili kararlarını kısıtlar, çünkü var olan bağlanmaya değer vermeyi sürdürebilmek için yeterli kaynak

ayırmak gerektiğini bilir. Bu sebeple bir etmenin bağlanması hem sistemdeki kararlarla hem de kendi inançlarıyla tutarlı olmalıdır.

Konvansiyonlar, etmene bağlanmalarını idare etmesine yardımcı olur; ama bağlanmalarındaki herhangi bir değişiklik durumunda etmenin diğerlerine nasıl davranması gerektiğini belirlemez. Bununla beraber, bağımlı olan hedefler için, ilgili etmenlerin onları etkileyen önemli değişikliklerden haberdar olmaları gerekmektedir. Bir etmen, birleşmiş bir hareketi takip etmeye karar verdiğinde, arzuladıkları iş durumunu sağlayacak ortak hedef için, kendilerini sisteme sunarlar. İşbirlikçi etmen takımının paylaşması gereken minimum bilgi, paylaşılmış hedefe olan ve takım iskeletiyle arasındaki bağlanma durumudur. Eğer konuyla ilgili etmenin inançlarında bir değişiklik olursa, bağlanma anlambilimi, tüm takım elemanlarının bundan haberdar olmasını sağlar.

Bağlanma ve konvansiyonlar, koordinasyonun temel taşlarıdır. Bağlanmalar, tahmin edilebilir etkileşimler için gerekli yapıyı hazırlarken, sosyal konvansiyonlar gerekli müşterek destek derecesini sağlar (Weiss, 2000)

4.5.2. İşbirliği Protokolleri

İşbirliği, farklı özelliklere sahip etmenlerin ortak bir hedefe ulaşmak için, üzerine düşen görevi, bulunduğu toplumu da dikkate alarak yerine getirmesi ve uyumlu bir şekilde bir arada çalışabilmesidir. İşbirliği için bir çok protokol tarafından paylaşılan ana strateji, görevleri önce ayrıştırmak sonra da dağıtmaktır. Bu sayede görevin karmaşıklığı azaltılır. Meydana çıkan daha küçük alt görevler, daha az yetenekli etmenlere ve daha az kaynağa ihtiyaç duyar. Fakat, sistem alternatif ayrışımlardan birine karar vermeli ve bu ayrışım süreci, etmenlerin kapasitelerini ve kaynak miktarını da hesaba katmalıdır. Etmenler, global çıkarımlarla ilgilenmeden önce, kendi çıkarını maksimuma çıkaracak stratejiyi seçer. Buradaki ana soru, her etmenin tasarladığı stratejinin o etmen için en iyi çözüm olup olmadığı ve protokolün bunu garanti edip etmediğidir. Alt görevler arasındaki etkileşimlerin ve etmenler arasındaki çakışmaların ortaya çıkması kaçınılmazdır (Anumba vd., 1999)

Ayrışım programın çalışması sırasında gerçekleşirken, görev ayrışımı ya sistem tasarımcısı tarafından, ya hiyerarşik planlama yöntemini kullanan etmen tarafından yapılabilir, ya da VE/VEYA grafiği şeklinde problemin temsilinin içerisinde yeralabilir. Görev ayrışımı iki türlü yapılır;

1. Uzamsal olarak: bilgi kaynaklarının veya karar noktalarının sistemdeki yerlerine