• Sonuç bulunamadı

Horosan'a gönderdi. Onu Horâsân ahdini, tacı pek çok hîl’at ile beraber 288 senesinde Semerkand'a İsmâîl b. Ahmed'e gönderdi.181 Amr'ı onun ile göndermesi

için Esnâs'ı182 gönderdi.183 Amr Bağdâd'a götürülünce Mu'tezid'in önüne getirildi.

Mu'tezid “Elhamdülillah senin şerrinden kurtulduk kalbimiz senden şimdi boş oldu (İçimiz rahatladı)” dedi. Ve onun zindana götürülmesini buyurdu,184 ölene kadar zindanda kaldı,185 ölümü186 [2]89187 (901/902) senesinde oldu188.

SÂMÂNÎLER'İN HÜKÜMDARLIĞI VE SOYLARI

Bu vilayetin Sâmânîler’in olmasının sebebi Hodâ b. Hâmitândır.189 Ki bunların hepsi onunla beraber okundu, onların dini Zerdüşlüktü. Ve onun soyu Sâmân Hodâ190 b. Hâmtâ b. Nôş b. Tamğâseb Şâdil b. Behrâm Çûbîn191 b. Behrâm

XXXV, s.464.

180 krş. İbnü’l-Esîr, VI, s.336.

181 krş. İbn Kesir, XI, s.191; Narşahi, a.g.e., s.133.

182 Eşnas. Hasan Kurt, “Samanoğullan Hükümdan İsmail b. Ahmed'in Hakimiyet Mücadelesi”,

AÜİFD, XLV/1, 2004, s.9.

183 Sonra İsmâil Amr’a isterse kendi yanında kalabileceğini ve isterse de kendisini el -Mu’tazıd’a

gönderilebileceğini söyledi. Amr el-Mu’tazıd’ın yanına gitmeyi tercih etti. İbnü’l-Esîr, VI, s.336.

184 krş. Narşahi, a.g.e., s.133.

185 İsmail b. Ahmed b. Saman, Harici Amr b. Leys es-Seffar'ı öldürmüştü. İbn Kesir, XI, s.191. 186 El- Muktefî Billah’ın Bağdat’a girdiği gün Amr b. Leys es-Saffâr öldürülüp ertesi gün

defnedildi. İbnü’l-Esîr, VI, s.348.

187 İkiyüzseksen. Narşahi, a.g.e., s.133.

188 krş. Abdülkerim Özaydın, “Amr b. Leys”, DİA, İstanbul 1991, III, s. 87.

189 Hânedan adını, Belh şehrinin hâkimi iken düşmanlarının baskısından kaçarak Emevîler’in

Horasan valisi Esed b. Abdullah el-Kasrî’ye sığınan ve onun yardımları sayesinde Belh’i yenide n ele geçiren Sâmânhudât’tan alır.Aydın Usta, “Sâmânîler”, DİA, İstanbul 2009, XXXVI, s.64.

190 Sâmân Hudât: Buhârâ Emîri’ne Buhâr Hudâtdedikleri gibi ona da o adı vermişlerdir. Narşahi,

a.g.e., s.88-89; Sâmân Hudât, Horasan valisi EsedEsed b. El-Kasrî'nin himayesine mazhar oldu ve efendisine bağlılılğından dolayı oğluna Esed adını verdi. V.V. Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, a.g.e., s.225-226.

191 Samaniler'in atası Sasani ailesinden Behrarn Çubin olup, bu aile İralı bir aile idi. Erdoğan,

Merçil, “Sâmânîler Devletinde Türklerin Rolü”, İÜ Tarih Dergisi, (Hakkı Dursun Yıldız’a Hatıra), S: 35, (1994), s.253. Samanoğullarının soyunun Behram Çubin'e dayandığı riva yeti tenkide açıktır.

Hasîs b. Kûzek b. Esfiyân b. Kirdâr b. Deyr Kâr b. Cem b. Ceyr b. Bestâr b. Haddâd b. Renchân b. Fiyr b. Ferri evvel b. Sîm b. Behrâm b. Şâsb b. Kûzek b. Cerdâd b. Seferseb b. Kerkîn b. Mîlâd b. Mers Merzivân b. Mihrân b. Fâzân b. Keşrâd b. Sadsâd b. Beşdâd b. Ehşîn b. Ferdîn b. Vemâm b. Ersâtîn b. Dûsere Mînûçihr b. Kûzek b. İyrec b. Efrîdun b. Esfiyân Beyk Men Beyk b. Sûrkâv b. Ehşîn Kâdâ b. Resed Kâv b. Dîyr kav b. Rimîn Kav b. Bifrûş b. Cemşîd b. Vîyûkhân b. Eskhed b. Hûşeng b. Feravek b. Mûnşî b. Keyûmers192 (e dayanmaktadır) ki (o) bu yerin ilk

Padişâhı idi.

O zamanda ki Muhammed el-Yemîn Bağdâd'ta Halîfe idi Me'mûn ise Merv'de idi ve Horâsân'ın vergisi onun idi. Bu Sâmânî Hodâh, Me'mûn’un yanına geldi ve onun eliyle müslüman oldu. Onun Esed193 adlı bir oğlu vardı, Me'mûn bu Esed'i çok iyi [159] biliyordu. Onun dört oğlu vardı,194 Nûh, Ahmed ve İlyâs.195

Me'mûn onları da iyi biliyordu ve onun yanında idiler. Onlar soylu adamlardan idiler. Me'mûn Bağdâd'a gidip Halîfeliğe oturunca Horâsân'ı Ğassân b. Abbâd'a verdi.196 Me'mûn ona onlar hakkında vasiyet etti.197 Sonra Ğassân Semerkand'ı şüphesiz Nûh b. Esed'e, Ferğâna'yi Ahmed b. Esed'e198 ve Çaç199 ve Serşe'yi200

Çünkü tarihte yıldızı parlayan bir çok kişi ya da hanedanın soy kütüğünü meşhur bir kimseye dayandırma yoluna başvurduğu bilinmektedir. Hasan Kurt, “Devlet Kurma Sürecinde Samanoğulları”, AÜİFD, XLIV, 2003, S: 2 s.111.

192 krş. Aydın Usta, “Sâmânîler”, DİA, İstanbul 2009, XXXVI, s.64.

193 Sâmân Hudât’ın bir oğlu olunca, ona (Esed b. Abdullah’a) sevgisinden (dolayı) Esed adını verdi.

Narşahi, a.g.e., s.89,111.

194 krş. Narşahi, a.g.e., s.111.

195 Burada Yahyâ’nın zikredilmesi unutulmuştur. (Çeviren) 196 krş. Narşahi, a.g.e., s.112, 113.

197 krş. Narşahi, a.g.e., s.113.

198 Ahmed b. Esed’i Merv’e emîr yaptı. Narşahi, a.g.e., s.113.

199 Şâş. İbnü’l Esir, VI, s.149; Taşkent, Özbekistan’ın başşehri. Özbekistan’ın kuzeydoğusunda

Siriderya’nın (Seyhun) sağ kollarından Çirçik suyu tarafından sulanan vahada kurulmuştur; tarihi milâttan önce II. Binyıllarına kadar iner. Şehrin yer aldığı bölgenin en eski adı Çâç olup Çin kaynaklarında Çö-çi, Çö-şi veya Şi olarak geçer. Bu isimler şehrin şimdiki adı gibi taş mânasıyla irtibatlıdır. Çâç, Arap kaynaklarına Şâş biçiminde bölgenin ve şehrin adı olarak kaydedilmiştir. İslâm coğrafyacıları bölgenin adını Şâş, merkezininkini Binkes diye belirtir. Abbâsîler devrinde Şâş

Yahyâ b. Esed’e201 ve Herât'ı İlyâs b. Esed'e verdi.202 Tâhir b. Hüseyin Ğassân'i

yenince Horâsân'a geldi.203 Onları ve onların işlerini gözledi. Bu oğulların hepsinden, işleri en iyi olan Ahmed idi. O ölünce onun iki oğlu kaldı.204

bölgesi Türkler’e karşı bir müdafaa hattı teşkil ediyordu. Göçebe Türkler’in saldırılarını önlemek için Taşkent’in etrafı 159 (776) yılında Horasan Valisi Abdullah b. Humeyd b. Kahtabe tarafından surlarla çevrildi. Şehir 191’de (807) Karluk Türkleri’nin hâkimiyetine girdi. Ardından tekrar Abbâsî hâkimiyetine geçen Şâş’ı Halife Me’mûn, Sâmânîler’den Yahyâ b. Esed’e verdi (204/819). Bu dönemde Şâş’ın uzunca bir süredir kumla dolmuş olan su kanalı ıslah edildi. Halife Mu‘tasım-Billâh kanalın ıslahı için 2 milyon dirhem yardımda bulundu (Taberî, IX, 121). Sâmânîler zamanında şehir birbirinden surlarla ayrılmış dört kısımdan (şehristan, kale, iç ve dış mahalleler) meydana gelmekteydi. Şâş’ın eni ve boyu birer fersah (5 -6 km.) uzunlukta olup şehir hâkiminin sarayı, hapishane ve darphâne kalenin içindeydi. Şehrin etrafı bağ ve bahçelerle çevriliydi ve su kanalları vasıtasıyla bol su sağlanmaktaydı. Abbâsîler’in ilk döneminden itibaren burada basılan paraların üzerinde Şâş, bazan da onunla birlikte Binkes adına yer verilmiştir. IV. (X.) yüzyılın sonlarında Karahanlı Hükümdarı Ebü’l-Hasan Ali Arslan Han’ın Sâmânîler’in Horasan valisi Ebû Ali Simcûrî ile yaptığı anlaşmaya göre Sâmânî toprakları Ceyhun nehri sınır kabul edilerek paylaşılınca Taşkent Karahanlı hâkimiyetine girmiş oldu. VII. (XIII.) yüzyılın başlarında Hârizmşahlar’ın eline geçen şehir 1220’de Cengiz Han tarafından istilâ edildi. Moğol hâkimiyeti devrinde burada basılan paralarda Taşkent adının kullanıldığı görülmektedir. Abdullah Muhammedcanov, “Taşkent” DİA, İstanbul 2011, XL, s.145-146; Şaş ~ Taşkent ~ Tünkent ~ Özkent: Buraya Terken şehri dendiğini de görmekteyiz. Kaşgarlı manasının “taş şehri” olduğunu söyler ve Kaz maddesinde Taşkent’e Özkent ve Tünkent de dendiğini bildirir. Türkistan’ın önemli merkezlerinden olan Taşkent, şimdilerde Özbekistan’ın baş şehridir. Saadettin Gömeç, “Divanü Lûgat-it-Türk’de Geçen Yer Adları”, DTCF Tarih Araştırmaları Dergisi, XXVIII/46, 2009, s.28;Uşrûsana'nın kuzey-doğusunda, Seyhun'un sağ sahilinde bulunan İlâk ve Şâş vilayetleri, coğrafi bakımdan bölünemez bir bütün teşkil ediyorlardı. V.V. Barthold, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, a.g.e., s.183.

200 Uşrusene. İbnü’l Esir, VI, s.149.

201 Ardından tekrar Abbâsî hâkimiyetine geçen Şâş’ı Halife Me’mûn, Sâmânîler’den Yahyâ b.

Esed’e verdi (204/819). “Taşkent”, DİA, XL, s.146.

202 Gassân da 204 (819-820) yılında Semerkand’a kardeşi Ahmed’i Fergâne’ye ve diğer kardeşleri

Yahya’yı Şâş ve Uşrusene’ye, İlyas’ı da Herat’a tayin etmişti. İbnü’l Esir, VI, s.149; bu tayinlerle Sâmânîler hânedanının temelleri atıldı (204/819) ve aile dört kola ayrıldı. Ailenin Herat kolu, İlyas’ın oğlu İbrâhim’in Tâhirîler adına 253’te (867) Saffârîler’e karşı yaptığı savaşı kaybedip Ya‘kūb b. Leys es-Saffâr’a esir düşmesiyle birlikte ortadan kalktı. Aydın Usta, “Sâmânîler”, DİA, İstanbul 2009, XXXVI, s.64.

203 Gassân Horâsân’dan (Horâsân Emîrliği’nden) azledilince Tahir b. el -Hüseyin Horasan emîri

oldu. Narşahi, a.g.e., s.114.

204 Ahmed b. Esd’in Nasr, Ebû Tusuf Ya’kub, Ebû Zekeriyyâ Yahya, Ebû’l -Eş’as Esed, İsmail,

Nasr ve İsmâîl Tâhirîler devrinde Buhârâ205 ve Semerkand'a sahip oldular.206 Semerkand'a Nasr, Buhârâ'ya İsmâîl sahip oldu.207 Onların arasında işler iyi gidiyordu. Taki kötü konuşanlar onlara kötülük yapmak ve yok etmek için onların arasına fesat soktular ve onların aralarını bozmaya çalıştılar.208 Ta ki

onların arasında kızgınlık baş gösterdi ve sağlamlık (iyi anlaşma devri) geçti.209 Sonunda onların işleri savaşa ulaştı, ordular toplayıp birbirleriyle savaşa gittiler.210 275211 (888/889) yılında savaş yaptılar ve İsmâîl Nasr'a karşı zafer kazandı.212 Nasr'ı tutuklayıp İsmâîl'in önüne getirdiler. İsmâîl onu görünce (attan) indi, yaya olarak onun önüne geldi, onun elini öpüp213 ondan özür diledi, onun için iyilik ve

doğruluk istedi (onu affetti). Onu haşem ve arkadaşlarının hepsi ile beraber Semerkand'a geri gönderdi.214 Ondan sonra İsmâîl, Nasr'ı Mâverâünnehir'in tamamına vâli yaptı215 ve işler yoluna girdi.216

205 Emevi ve ilk Abbasiller döneminde Buhara, merkezi Merv olan büyük Horasan eyaletine

bağlıydı. R. Nelson Fyre, “Ortaçağ başarısı Buhara”, (çev. Hasan Kurt), AÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, XLI, 2000, s.441.

206 Tâhir b. el-Hüseyin Horasan valiliğine getirildiğinde de Esed b. Sâmân’ın çocuklarını görevde

bırakmıştı. İbnü’l Esir, VI, s.149.

207 krş. Narşahi, a.g.e., s.118.

208 İsmail’in Semerkand’a izinsiz gelmesindendolayı rahatsız oldu, Narşahi, a.g.e., s.119. 209 Emir Nasr İsmâil’i huzuruna kabul etmedi, Narşahi, a.g.e., s.119.

210 krş. Narşahi, a.g.e., s.123.

211 Ikiyüz yetmişbeş senesi Cemâziye’l-âhir ayının on beşinci Salı günü savaşa tutuştular. Narşahi,

a.g.e., s.124.

212 krş. Narşahi, a.g.e., s.124.

213 Attan inip eğildi ve kilimi öptü. Narşahi, a.g.e., s.124. 214 krş. Narşahi, a.g.e., s.124.

215 krş. Narşahi, a.g.e., s.124.

216 İsmail'in her yıl Semerkand'a göndermekte olduğu verginin muhtemelen miktan konusunda iki

kardeş arasında bir ihtilaf ortaya çıktı. Bir vesileyle 885'te iç savaş patlak verdi. Başlangıçta İsmail Buhara'yı tahliyeye mecbur bırakıldığı için Nasr galip gibi gözükm. Kardeşler arasında işin başında gerçekleştirilen uzlaşma ve ardından ortaya çıkan büyük düşmanlık süreci üzerinde durmaya gerek yoktur. 888'de İsmail bir meydan savaşı kazandı ve kardeşi Nasr'ı ele geçirdi. İsmail'in asil karakterini tasvir etmek için, Nasr'a esareti sırasında onun nasıl muamele ettiği, konuyla ilgili bir rivayette kaydedilmektedir. Söz konusu rivayet şöyle devam eder: İsmail ağabeyi ile karşı karşıya geldiği zaman hata ve kusurlarından dolayı af isteyerek bineğinden indi ve ona saygı gösterdi. Ardından halen Samanı ailesinin başı ve Maveraünnehr'in hükümdarı olan Nasr'ı Semerkand'a geri gönderdi. Nasr onun bu davranışından çok etkilendi; İsmail de tarihi olaylar arasında anlatılagelen

Amr b. Leys Mâverâünnehir'i Mu'tezid' den isteyip istediği cevabı alınca İsmâîl'e saldırdı, İsmâîl asker toplayıp Amr'ın önüne geldi, onu yendi ve Amr'ı Bağdâd'a gönderdi.217 Bu hikâye de böylece söylenmiş oldu.