• Sonuç bulunamadı

RUSYA’NIN ARAP BAHARI ÖNCESİ SURİYE İLE OLAN İLİŞKİLERİ

Rusya’nın Suriye ile olan ilişkileri Soğuk Savaş dönemine kadar uzanmaktadır. Rusya, kendi çıkarları doğrultusunda her zaman Suriye’nin yanında yer almıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrası Fransa ve İngiltere Ortadoğu bölgesinde gücünü kaybetmiştir. Bu

72

güç boşluğunu da SSCB ve ABD doldurmak istemiştir. SSCB, sıcak denizlere inme politikası doğrultusunda Ortadoğu’da kendine ciddi müttefikler bulmuştur. Bu müttefiklerin en başında kuşkusuz Suriye bulunmaktadır. Suriye’nin Akdeniz’e sınırın olması, ülkede sosyalist düzene yakınlık gösterilmesi gibi etkenler SSCB- Suriye yakınlaşmasını doğurmuştur.

SSCB-Suriye ilişkilerinin temeli 1946 yılında imzalanan gizli bir anlaşmaya dayanmaktadır. Bu anlaşma kapsamında Suriye kendi ordusunu kurabilmek için SSCB’den askeri destek almıştır. Bu anlaşmadan sonra 1 Nisan 1950 tarihinde SSCB ile Suriye arasında Saldırmazlık Paktı imzalanmış ve iki ülke arasındaki ilişkiler daha ileri boyuta taşınmıştır. Suriye’nin komünizm ve sosyalizme karşı sempati duyması kendine müttefik olarak ABD’yi değil de SSCB’yi seçmesinde önemli bir etken olmuştur. Bunun yanı sıra ABD’nin İsrail ile ortalık kurması SSCB’yi Suriye ile ittifak yapmaya zorlamıştır. SSCB’nin Suriye’yi kendine ortak olarak seçmesinden ki en önemli sebep ise ABD’nin SSCB’yi Çevreleme Politikasını Suriye ile bozmak istemesidir. 1956 yılındaki Süveyş Krizi SSCB’nin Ortadoğu’daki itibarını yükseltmiştir. 1956 yılındaki Süveyş Krizi devam ederken SSCB ile Suriye arasında 28 Ekim 1957 yılında askeri işbirliği anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşma kapsamında SSCB’ye büyük miktarda maddi yardımda bulunmuştur. 1970 yılında iktidarı ele geçiren Hafız Esad, 1971 yılında ilk yurt dışı ziyaretini Moskova’ya gerçekleştirmiştir. Bu ziyaret Suriye’nin SSCB’ye verdiği önemin bir işareti olarak görülmüştür. SSCB-Suriye ilişkilerini artıran bir başka faktörde Mısır Devlet Başkanı Nasır’ın hayatını kaybetmesi olmuştur. Nasır’ın yerine iktidara gelen Enver Sedat, SSCB askerlerinin Mısır’dan çıkmalarını istemiştir. Enver Sedat, kendine müttefik olarak SSCB’yi değil ABD’yi seçmiştir. Enver Sedat’ın bu hamlesinden sonra Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad 1972 yılında Moskova’ya gitmiş ve SSCB’den 700 milyon dolarlık askeri ve ekonomik yardım almıştır. 1973 yılında Arap-İsrail Savaşından sonra Mısır’ın SSCB ile olan tüm ilişkilerini kesip ABD’ye yakınlaşması üzerine SSCB-Suriye ilişkileri daha da artmıştır (Karabulut, 2007: 69-75). SSCB-Suriye arasında 8 Ekim 1980 tarihinde Dostluk ve İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmayla birlikte SSCB-Suriye ilişkileri zirve noktasına ulaşmıştır. Anlaşma 15 maddeden oluşmaktadır. Bu anlaşmanın gizli maddesinde Suriye’nin İsrail saldırısına uğraması durumunda SSCB, Suriye’yi korumakla yükümlü olacaktır ibaresi yer almaktadır. Bu anlaşmayla birlikte SSCB, Suriye’de garantör ülke konumuna

73

yükselmiştir. 1985 yılında SSCB’de Mihail Gorbaçov’un iktidara gelmesi SSCB-Suriye ilişkilerini ciddi biçimde etkilemiştir. 1985 yılında Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad, Moskova’yı ziyaret etmiş ve ülkesine daha fazla silah yardımı yapılmasını istemiştir. Fakat Rusya Devlet Başkanı Gorbaçov, Suriye’nin Filistin Kurtuluş Örgütü ve Irak’a gösterdiği kötü tutumdan dolayı bu isteği geri çevirmiştir. Gorbaçov’un iktidara gelmesiyle birlikte SSCB-Suriye ilişkileri önceki dönemlere göre daha durağan hale gelmiştir. Başkan Gorbaçov, SSCB’nin artık Ortadoğu’da Suriye’nin menfaatine göre davranmayacağını ifade etmiş ve bundan sonra İsrail ve Filistin’in de taleplerine kulak vereceklerini söylemiştir. Ayrıca Başkan Gorbaçov, artık Suriye’ye silah satmayacaklarını da beyan etmiştir. Başkan Gorbaçov’un Suriye ve Ortadoğu’da politika değişikliğine gitmesinde SSCB’nin içinde bulunduğu ekonomik darboğaz etkili olmuştur. SSCB’nin Suriye’ye ve Ortadoğu’ya yaptığı silah yardımı SSCB’ye ciddi bir ekonomik külfet oluşturmuştur. Bunun yanı sıra Suriye’de yıllarca komünist yönetimin kurulamaması, SSCB’nin Ortadoğu’daki ideolojik politikasının da başarısızlıkla sonuçlanması Başkan Gorbaçov’un Suriye ve Ortadoğu politikasında değişikliğe gitmesine neden olmuştur (Eryılmaz, 2014: 25-27).

SSCB’nin 1990 yılların başında çökmesiyle birlikte Suriye-Rusya ilişkileri de ciddi manada gerilemeye başlamıştır. SSCB’nin dağılmasıyla birlikte Suriye, çok güçlü müttefikini ve garantörünü de yitirmiştir. Suriye, SSCB gibi müttefikini kaybettikten sonra çok taraflı bir dış politika anlayışını benimsemiştir. Bu doğrultuda Suriye, I. Körfez Savaşında ABD’nin yanında yer almıştır. SSCB döneminde Ortadoğu’da çok önemli müttefikler kazanan Rusya, SSCB’nin dağılması sonrasında 10 yıl kadar kendi iç sorunlarıyla uğraşmıştır. Bu süre zarfında ABD, Ortadoğu’da yerini sağlamlaştırmıştır. Ancak Rusya’da Boris Yeltsin’den sonra Vladimir Putin’in iktidara gelmesiyle birlikte hızlı bir değişim yaşanmıştır. Vladimir Putin’in iktidara gelmesiyle Rusya, yüzünü tekrardan Ortadoğu’ya döndürebilmiştir (Akengin ve Yaşar, 2018: 40).

Rusya’nın 2000’li yıllardan itibaren yeniden toparlanmaya başlamasıyla Rusya- Suriye ilişkileri de yeniden gelişme göstermiştir. 2001 yılında Suriye Dışişleri Bakanı Faruk Şara, Moskova’yı ziyaret ederek Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmüştür. Bu ziyaretin ardından Rusya Dışişleri Bakanı İvanov, 2003 yılında Şam’ı ziyaret etmiştir. Böylelikle 2000’li yıllarda Rusya ile Suriye arasındaki diplomatik ilişkiler yeniden canlanmaya başlamıştır. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, 2005

74

yılında Rusya’ya 4 günlük resmi ziyaret gerçekleştirmiştir. Bu ziyaret sırasında Beşar Esad, Suriye’nin askeri ekipman alımından kaynaklanan SSCB döneminden kalma 13,4 milyar dolarlık borcunun yaklaşık %75’lik kısmını sildirmeyi başarmıştır. Ayrıca yine 2005 yılı içerisinde Rusya, Suriye ile hava savunma sistemi satışı için anlaşma imzalamıştır. Bunun yanı sıra aynı yıl Rus Tatneft firması Suriye’deki petrol ve doğalgaz yataklarını işletmek için Beşar Esad rejimi ile anlaşma yapmıştır (Katz, Mark N., 2006: 56-57).

Lübnan’da Başbakan Refik Hariri’nin yaşamını yitirdiği suikastten başta ABD olmak üzere AB ülkeleri, Suriye’yi sorumlu tutmuştur. BM tarafından Suriye’ye yaptırım kararı alınmış ancak bu karar Rusya’nın vetosu nedeniyle uygulanamamıştır. Vladimir Putin hükümeti, Suriye’nin Lübnan’da bulunan askerlerini çekmesi hususunda Batı Devletleriyle aynı fikirleri paylaşsa da Rusya her şeye rağmen Beşar Esad rejimi tarafından vazgeçilemeyecek bir ortak olarak görülmüştür. Beşar Esad rejimi, 2008 yılındaki Rusya-Gürcistan savaşında Rusya’ya açıkça destek vermiştir. 2010 yılının Mayıs ayında dönemin Rusya Devlet Başkanı Medvedev Suriye’ye resmi ziyarette bulunmuştur. Bu ziyaretle birlikte Rusya-Suriye ilişkileri stratejik boyuta ulaşmıştır. Bu ziyaret aynı zamanda Rusya’dan Suriye’ye Devlet Başkanı nezdinde yapılan ilk ziyaret olması bakımında da oldukça önemlidir (Erşen, 2018: 158-159).

3.3. ARAP BAHARI ADLI TOPLUMSAL OLAYLAR VE SURİYE’YE