• Sonuç bulunamadı

1.3. NEOREALİZM

1.3.2. Saldırgan (Offensive) Realizm

2.1.2.2. Kıbrıs Sorunu

2000’li yıllarda Türkiye ile Rusya arasındaki ilk ihtilafın Kıbrıs sorunu olduğu söylenebilir. Rusya, 2004 yılının Nisan ayında BM’nin hazırlamış olduğu Annan

36

Planı’nı, Rusya’nın fikirleri alınmadığı gerekçesiyle öneriyi veto etmiştir. Rusya, 24 Nisan 2004 tarihinde yapılan referandumdan sonra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Kıbrıs Türklerinin tecridinin bitmesi için çağrı yapılmasına engel olmuştur. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2004 yılının son ayında Türkiye’ye ziyarette bulunmuştur. Bu ziyarette Başkan Putin, Annan Planı’nı destekleme yönünde tavır alacağını ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne (KKTC) yönelik sorunların kaldırılacağını belirtmiştir. Ancak, Başkan Putin’in bu sözleri uygulanamamıştır. Rusya’nın Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) olan ekonomik ve ticari ilişkileri üst düzeydedir. Rusya sermayesi, GKRY’yi off-shore bölgesi olarak kullanmıştır. Söz konusu ekonomik ve ticari ilişkilerden ötürü Rusya, GKRY ile siyasi ve ekonomik ilişkilerinin bozulmasını istememiştir (Oğan, www.turksam.org, 2005). Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, zamanla Kıbrıs politikasında Türkiye’nin politikalarına yakın durması her ne kadar Rum vatandaşları rahatsız etse de Rusya’nın Kıbrıs’a yaklaşımındaki Rum yanlısı geleneksel tutumunda hiçbir değişiklik olmamıştır (Çelikpala, 2007: 267-290).

Son yıllarda Doğu Akdeniz bölgesinde önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Bu durumun en önemli nedeni, Doğu Akdeniz bölgesinin petrol ve doğalgaz bağlamında ciddi bir rezerv potansiyeli barındırmasıdır. Bu doğrultuda Rusya, İtalya, Mısır, GKRY, İsrail gibi birçok ülke Doğu Akdeniz’e sondaj gemisi göndermiştir. Türkiye’de 6 Kasım 2019 tarihinde ilk sondaj gemisi Fatih’i Doğu Akdeniz’e göndermiştir. Bu nedenle Kıbrıs, enerji potansiyeli bağlamında ülkeler açısından hayati önem taşımaktadır (Telci, www.star.com.tr, 2019).

9 Temmuz 2019 tarihinde Türkiye, Doğu Akdeniz’e ikinci sondaj gemisi Yavuz’u göndermiştir. Türkiye’nin ikinci sondaj gemisi Yavuz’un KKTC’ye ulaşmasının ardından Rusya, Kıbrıs’ın egemenliliğinin ihlal edilmemesi telkininde bulunmuştur (www.bbc.com, 2019). Kıbrıs sorununda Türkiye ile Rusya tarihten bu yana hiçbir zaman benzer görüşe sahip olamamıştır. Kıbrıs sorunun Türkiye ile Rusya arasında kronik bir sorun olduğu söylenebilir.

2.1.2.3. 2008 Rusya-Gürcistan Savaşı’nın Türkiye-Rusya İlişkilerine Etkisi 2000’li yıllarda Türkiye ile Rusya arasında ekonomik ve ticari ilişkilerin hızla geliştiği dönem olarak görülebilir. Ekonomik ve ticari ilişkilerin hızla geliştiği bu

37

dönemde Rusya, NATO karşıtı bir atmış ve 2008 yılında Gürcistan topraklarına girmiştir. NATO üyesi Türkiye’nin de Rusya ile ilişkilerinin bozulabileceği düşünülmüştür. Ancak 2008 yılındaki Rusya-Gürcistan Savaşı, Türkiye-Rusya ilişkilerini çokta olumsuz yönde etkilediği söylenemez.

8 Ağustos 2008 tarihinde Gürcistan ile Güney Osetyalılar arasında gerginlik hadsafhaya çıkmıştır. Gürcistan’da Gül Devrimi ile iktidara gelen Mikhail Saakashvili, Güney Osetyadaki ayrılıkçı hareketi bastırmak için eyleme geçmiştir. Bu dönemde Gürcistan, ABD ve NATO’nun önderliğinde askeri birliklerini modernize etmiştir. Gürcistan tarafında yaşanan bu gelişmeler, Güney Osetyalıların bağımsızlık hareketine ket vurmamıştır. Gürcistan, ABD ve Batı’nın desteğiyle Anayasal Düzeni Sağlama Operasyonu ismiyle askeri birliklerini Güney Osetya’ya sokmuştur. Bu süreçten sonra Rusya olaya müdahil olmuş ve savaş artık Rusya-Gürcistan savaşı haline gelmiştir. Rusya, Gürcistan’a karadan, havadan ve denizden harekâta başlamıştır. Beş gün süren savaşta Gürcistan, Rusya karşında tutunamamıştır. Türkiye, kuzeyinde yaşanan gelişmelere karşı ciddi tepki göstermemiş ve soğukkanlı politika yürütmeyi tercih etmiştir. Türkiye’nin bu şekilde davranmasında bazı sebepler bulunmaktadır.

 Rusya, Türkiye’nin en önemli doğalgaz sağlayıcısı durumundadır. Bu doğrultuda Türkiye, önemli bir ekonomik bağ kurduğu Rusya’yı karşısına almak istememiştir.

 Türkiye’nin stratejik müttefiki Gürcistan’a askeri yardımı Rusya’yı karşısına almasına sebebiyet verecektir.

 Türkiye’nin savaşa müdahil olması aynı zamanda NATO ile Rusya’yı karşı karşıya getirmesine sebep olacaktır.

Türkiye’nin yürüttüğü bu politika hem Kafkas coğrafyası için hem de küresel manada büyük önem teşkil etmiştir (Elmas, 2018: 347).

Rusya ile Gürcistan Savaşı sırasında Türkiye hem NATO hem de Rusya arasında kalırken bir yandan da ABD’nin Karadeniz’e gönderdiği savaş gemilerini Montrö Boğazlar Sözleşmesi kapsamında Boğazlardan geçişine izin vermemiştir. Türkiye’nin bu davranışı Rusya’yı oldukça sevindirmiştir (Ünalmış ve Oğuz, 2019: 5). Rusya- Gürcistan savaşı sanıldığı kadar Türkiye-Rusya ilişkilerini etkilememiştir. Tam tersine

38

Türkiye’nin uyguladığı politikalar Türkiye ile Rusya ilişkilerini daha da artırdığı söylenebilir.

Rusya’nın Gürcistan’a askeri müdahale de bulunması Neorealizm ve Neoralizmin alt kolu olan Saldırgan Realizm perspektifinden incelenebilir. Neoralist bakış açısına göre devletlerin temel amacı hayatta kalmaktır. Bu kapsamda devletler hedeflerini gerçekletirmek için güvenliklerini artırırlar ve güç peşinde koşarlar. Saldırgan Realizm’in en önemli temsilcisi Mearsheimer’e göre devletlerin dünyada tek güç olması pek mümkün değildir. Ancak bölgesel lider ve hegemonik güç olabilir. Rusya’da bölgede yeniden güç kazanmak için Gürcistan’a müdahale etmiştir. Neoralist teoriye göre devletlerin diğer devletleri kayba uğratacak askeri güçleri bulunmaktadır. Bu durumda devletler bütün devletleri potansiyel bir tehdit olarak görmektedir. Devletlerin niyetleri ve hedefleri çok hızlı bir şekilde değiştiğinden devletler askeri güçlerini kullanabilirler. Haliyle de çatışma ve rekabet kaçınılmazdır. ABD’nin ve NATO’nun Rusya’nın nüfuz ettiği Kafkas coğrafyasına yönelmesi, Rusya’nın Gürcistan’a müdahale etmesine sebep olmuştur. Saldırgan realizm kapsamında Rusya, bir taraftan uluslararası sistemde büyük güç olduğunu kanıtlamak bir taraftan da bölgesinde hegemonik bir güç olduğunu göstermek için Gürcistan’a müdahalede bulunmuştur. Türkiye’nin Gürcistan krizinde takındığı tutum ve politikalar Neorealizmin bir diğer alt kolu olan Savunmacı Realizm perspektifinden değerlendirilebilir. Savunmacı realizme göre, uluslararası sistemin anarşik yapısından dolayı devletlerin güvenlik endişesi üst seviyede olmaktadır. Bu kapsamda devletler daha dikkatli ve sağduyulu davranırlar. Grücistan krizinde saldırgan politikalar yürüten Rusya’ya karşı Türkiye’nin daha ılımlı ve savunmacı politikalar izlediği söylenebilir. Türkiye, Rusya ile geliştirilen ekonomik ve ticari ilişkileri göz önüne alarak krize taraf olmamıştır.