• Sonuç bulunamadı

B. OSMANLI HİMAYESİNDE EFLAK VE BOĞDAN BEYLİKLERİ

2. Rus Nüfuzunun Kurulması

Eflak ve Boğdan’da Rus nüfuzunun kurulması için çalışmaların başlangıcı bir önceki başlıkta belirtilen ve bölgeyle ilgili planları bulunan Avrupa devletlerinden çok daha farklı bir gelişim seyri takip etmiştir. I. Petro’nun çarlığı döneminde evrensel bir güç olma yolunda önemli reformlar gerçekleştiren Rusya’nın kaderi Osmanlı Devleti ile Kırım’ın ilhakının ardından Eflak ve Boğdan’da kesişmişti. Kökeni XVIII. yüzyılın başlarına kadar giden Eflak ve Boğdan’daki Rus etkisinin gelişim ve yerleşme serüvenin ana hatlarıyla değerlendirilmesi bu başlığın esas amacını oluşturmaktadır.

XVII. yüzyılın başlarında iç siyasi çekişmelerini belli ölçüde azaltarak dış siyasete ağırlık vermeye başlayan Rusya, bu yüzyılın ikinci yarısından sonra ise Doğu Avrupa’daki en güçlü devlet konumuna erişecek adımları atmaya başlamıştı. Ukrayna’yı hakimiyet altına alması ve Lehistan topraklarında ilerlemesi (1654-1667) Rusya’nın yıldızını parlatmıştı. 1672 yılına gelindiğinde ise Osmanlı Devleti’nin Lehistan üzerine sefere çıkacağı aşikar olduğundan, Rusya Osmanlı Devleti’ne karşı düşmanlığını açıkça göstermiş ve ilk Osmanlı-Rus harbi 1677-1678’de gerçekleşmişti28

. Balkanlardaki Rus politikasının geleneksel anlamda belirginleşerek

27 Johann Wilhelm Zinkeisen, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi (1774-1802), VI, s. 469. 28

kabul görmesi ise Rusya’da pek çok reformun öncüsü olan I. Petro dönemine tesadüf etmektedir.29 I. Petro Baltık’tan ziyade Karadeniz’le daha yakından ilgileniyordu. Bundan dolayı Karadeniz’in güneyinde etkinlik kazanabilmek için Azak Kalesi’ni hedef haline getirmişti30

.

1683 Viyana bozgunundan sonra Osmanlı Devleti’ni batı sınırlarında oldukça güç durumda bırakan uzun savaşların (1683-1699) yarattığı karmaşa ve sarsılan devlet otoritesini güçlendirmeye yönelik tedbirlerin yeterli düzeyde alınamaması, Petro’nun belirlediği siyasi prensiplerin uygulanmasına zemin hazırlamıştır. Rusya ile Osmanlı Devleti arasındaki münasebetler üzerine bir eser kaleme alan Ahmed Cavid’e göre, her zaman zihni “fesad” ile meşgul olan Rus Çarı, 1710 yılına kadar Osmanlı topraklarının dört yanını adeta bir örümcek ağı gibi sarmıştı. Eflak, Boğdan, Tuna, Belgrad, Akdeniz, Karadeniz, tüm adalar, Rumeli ve Anadolu’nun tamamına yayılmış bulunan Rumlar ile işbirliği yapmıştı. Bu zümrenin manevi makam sahipleri olan rahipler tarafından düzenlenen dini törenlerde,

“Çıkarılacak olan baş kaldırının sahibi Moskov Çarıdır ve kendisi İstanbul’a sahip olacaktır. Türklerin zamanı tamam olmuştur ve hepiniz boyunduruk altından kurtarılacaksınız” şeklinde aldatıcı sözlerin okunduğu ve bunların reaya üzerinde

etkili olduğu Müntehabat’da kaydedilmektedir.31 Literatürde, Mühimme Defterleri’ne dayanarak yapılan tespitler ise III. Ahmed’in Rusların söz konusu propaganda faaliyetlerinden haberdar olduğunu göstermesi bakımından Cavid Bey’in kayıtlarını doğrulamaktadır32

.

Osmanlı devlet düzeninindeki aksaklıklardan istifade ederek yerel şartları bu şekilde kendi lehine dönüştüren Rusya, Prut Savaşı arefesinde Osmanlı Devleti’ne karşı Eflak ve Boğdan’da yerli voyvodaların sonunu getirecek gizli bir ittifak antlaşmasını gerçekleştirdi. Rus Çarı I. Petro, Boğdan Voyvodası Dimitri Kantemir’in boyarları etkisizleştirerek Boğdan’ın idaresini mutlak bir monarşiye

29 Orijinal metne ulaşılamadığı için kendisine ait olup olmadığı yönünde haklı itirazlar bulunan bir

vasiyetnamenin, güneye yayılma siyasetinin ve Balkan politikalarının rehberi olduğu varsayılmaktadır. Bkz. Boris Mouravieff, Deli Petro’nun Vasiyetnamesi, çev, Refik Özdek, İstanbul 1966.

30 Barbara Jelavich, Russia and the Formation of Romanian National State 1821-1878, s. 1. 31 Ahmed Cavid, Osmanlı-Rus İlişkileri Tarihi (Ahmet Cavid Bey’in Müntehabatı), (haz. Adnan

Baycar), İstanbul 2004, s. 216.

32

dönüştürme isteği üzerinden pazarlık yaptı. Ukrayna’daki Lutsk şehrinde imzalanan ve literatürde Luțk/Lutsk adıyla bilinen antlaşma kapsamında Büyük Petro Dimitri Kantemir’e Boğdan’ı tek bir hanedan tarafından yönetilen ve mümkün olduğu kadar boyarların nüfuzundan kurtarılmış modern bir devlet haline getirmesi konusunda yardımcı olacağını taahhüt etti33

. Dimitri Kantemir, Eflak ve Boğdan için çok ağır sonuçlara neden olan bu ittifaka girmesinin sebebini eserinde “Tanrıya daha fazla

bağlı olan Çar’ın hizmetine girmek” olarak açıklamaktadır34

. Böylelikle tabi olduğu Osmanlı Devleti’nin aleyhine Rusya ile yürüttüğü iş birliğini halk nazarında ve tarih huzurunda meşru kılmaya çalışmıştır.

Savaşa lojistik destek sağlayan beylikler için bu muharebenin sonucu büyük bir ekonomik yıkımdan başka bir şey değildi. Diğer yandan Prut Savaşı’nın Eflak ve Boğdan’ın geleceğini biçimlendirmesi bakımından en önemli sonucu ise Osmanlı Devleti tarafından voyvodaların atanma usüllerinde yapılan değişiklikti. Yeni düzenleme kapsamında, Eflak ve Boğdan’ın yöneticileri yerel güç sahipleri olan boyarların tercihinden çıkarılarak Bâbıâli’nin bölgedeki menfaatlerini gözetecek Fenerli seçkinler arasından belirlenecekti. Görünüşte Osmanlı Devleti’nin lehine olan bu uygulama, uzun vadede olumsuz sonuçlar doğuracaktı. Fenerli yöneticilerin kamu yararını gözetmeyip tıpkı bir mültezim gibi davranarak sadece kendi çıkarlarını gözetmeleri, köylüyü olumsuz etkilemiş ve bölgede Rus nüfuzunun yerleşmesine açık kapı bırakmıştı.35

Çatışma ortamının son bulmasıyla Constantin Mavrocordato’nun Eflak ve Boğdan’a hakim olduğu dönemde her iki beylikte de bir takım reform çalışmaları başlatıldı. Boyarların imtiyazlı konumları, özellikle de köylülerle olan ilişkileri bu reformlardan önemli ölçüde etkilendiğinden bu grup Fenerli voyvodalara daha fazla düşmanlık duymaya başladı. Osmanlı Devleti tarafından desteklenen bu düzeni bertaraf etmek için dış yardım almaya gönüllü oldular. Osmanlı Devlet düzeninin

33 Bogdan Mihail, “The Russian Modernist Influences in the Danubian Principalities”, From Kaftan

to Redingote: The Romanian World from Exotism to Modernism (17th-20th Centuries), s. 83; Bu dönemle ilgili bir değerlendirme için bkz. Münir Aktepe, “Prut Seferi ile İlgilı Ba’zı Belgeler”, Tarih Dergisi, XIV, İstanbul 1984, s. 19-54.

34 Dimitri Cantemir, Osmanlı İmparatorluğu’nun Yükseliş ve Çöküş Tarihi, II, (çev. Özdemir

Çobanoğlu), İstanbul 1999, s. 863.

35

bozulmasından dolayı İstanbul’daki yüksek dereceli devlet adamları görevlerinden alınmakta ya da değiştirilmekteydiler. Bu durum siyasi istikrarı bozmakla kalmayıp makamların yeni sahiplerini menfaat elde etmek amacıyla voyvodaları sık sık azletme eğilimine sokmuştu36. Tayin edildikleri görev münasebetiyle düzenlenen törenler kapsamında voyvodalar, ceplerinden çıkan parayı ahaliden vergi olarak tahsil etmekteydiler. Tepkilere neden olan bu tür uygulamalar, İstanbul’daki Fenerli hasımlarına karşı, Eflak ve Boğdanlıları Rusya ile işbirliği yapmaya zorlamış ve Çar’ın hami olarak toplum nezdinde kabullenilmesine zemin teşkil etmiştir.37

1762 yılında Rus tahtına geçen II. Katerina, Lehistan ve Osmanlı Devleti’nin kuzey sınırlarında daha etkin politikalar izlemekte karar kıldı. Rusların Lehistan’ın iç işlerine karışmaları ve burada kendi nüfuzlarını kurmaları, Kırım Hanlığı ve Osmanlı topraklarına tecavüzleri, savaş için meşru gerekçeyi oluşturmuştu. Eflak ve Boğdan ise yine birbirine muhalif iki büyük gücün arasında kalarak toprakları üzerinde gerçekleşen savaşın gidişatına göre kendi menfaatlerini gözetme çabası içerisindeydi. Osmanlı ordusu organizasyon bakımından bu savaşta oldukça yetersizdi. Rusya ise hızlı bir şekilde Kırım’ı istila ederek Tuna Nehri’ni aşmış, Memleketeyn’i işgal etmişti. 1770 yılında Rus kumandan G. L. Stoffeln, Curcevo’da bulunan Osmanlı birliklerini ağır bir yenilgiye uğratarak Bükreş’e geldiğinde burada kendisine katedralde hükümdarlık payelerini temsil eden boyarların ve yüksek rütbeli ruhbanların biatlarını kabul etti. Eflak’ın Rus hakimiyetine geçtiğine dair bir manifesto yayınlattı. Hemen sonrasında en soylu ruhbanlar ve yüksek makam sahiplerinden oluşturulan seçkin bir heyet, Çariçe’ye kendilerini boyunduruk altından kurtarmak ve minnetlerini sunmak için Petersburg’a gittiklerinde görkemli ve oldukça sıcak bir törenle karşılandılar.38

Osmanlı Devleti’nin cephelerde üst üste yenilgiler alması, bilhassa Tuna boyundaki kalelerin savunmasında ve Rus ordularının ilerleyişi sırasında ağır

36 1749 yılında Eflak ve Boğdan voyvodalarının üç yıl süreyle atanmaları kararlaştırılmıştır. BOA,

C.MTZ., nr. 1-4.

37 Memleketeyn Yani Eflak-Boğdan Tarihi, vr. 13b-16a; William Wilkinson, An Account of the

Principalities of Wallachia and Moldavia…, s. 63; Ahmed Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet, I, s. 301.

38 Johann Wilhelm Zinkeisen, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi (1669-1774), (çev. Nilüfer Epçeli), V,

kayıplar vererek39

kesin bir üstünlük sağlayamaması sonucunda barış yapılması için diplomatik girişimler başlatıldı. Müzakereler neticesinde her iki tarafın mutabık kaldığı şartlar, Küçük Kaynarca Antlaşması40

adı altında resmiyet kazandı.

Osmanlı diplomasisinde yeni problem alanları ve yön arayışları oluşturan Küçük Kaynarca Antlaşması41

, Eflak ve Boğdan’da da yeni bir süreci başlatmıştı. Memleketeyn tarihinde geçen ifadeyle “birbirine muhâlif iki serî‘ü’l-cereyân

Efendi”42 arasındaki durumu resmileştirmiş ve Eflak ve Boğdan’ın siyasi geleceğinde belirleyici etkiler ortaya çıkarmıştı. Küçük Kaynarca Antlaşması’nın 16. maddesi, Eflak ve Boğdan’ı Osmanlı Devleti’ne iade edecek şekilde düzenlenmiş olmakla birlikte bu maddenin altında yeralan 10 ayrı kısım ile bir takım taahhütler konulmuştu. Burada, Rusya’nın Eflak ve Boğdan’a müdahale hakkı tanınmaktaydı. İhtiyaç hissedildiğinde Rusya İstanbul’daki elçileri vasıtasıyla Eflak ve Boğdan’a ait işlerle ilgili Osmanlı Devleti’ne görüş bildirebilecek ve bunlar dikkate alınacaktı. Bu önemli taahhüdün yanında, Eflak ve Boğdan reayasının savaş sürecindeki bütün kusurları affedilerek önceden sahip oldukları emlak ve itibarları iade edilecekti. Rusya’yı Eflak ve Boğdan halkı nazarında daha da muteber hale getiren bu maddeye ek olarak Eflak halkına dini bakımdan tam bir serbestiyet getirilmişti. Serbestiyet daha da detaylandırıldığında kiliselerin tamir ve inşasına izin verilmesi, her iki voyvodalıkta eski vergilerin affı ve iki yıl süreyle vergi talebinde bulunulmaması, cizyelerin düşük tutularak cizye dışında başka bir vergi istenmemesi, Eflak ve Boğdan reayasına Rusya’nın sempatik görünmesine zemin teşkil eden hükümler olarak göze çarpmaktadır. Aynı zamanda her iki voyvodalık için Osmanlı Devleti nezdinde Rum/Ortodoksluk mezhebine mensup kimseler arasından kapı kethüdalarının tayini ve kendilerine emniyet içerisinde çalışabilme imkanının sunulması taahhüt altına alınmıştı. Antlaşmanın 11. maddesi uyarınca Rusya Osmanlı

39

Hakan Engin, 1787-1792 Osmanlı-Rus, Avusturya Harpleri Sırasında İbrail Kalesi, s. 61-66

40 Kaynarca Antlaşması’nın değerlendirmesi için bkz. Osman Köse, 1774 Küçük Kaynarca

Andlaşması, Ankara 2006; Kemal Beydilli, “Küçük Kaynarca Antlaşması”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), XXVI, Ankara 2002, s. 524-527; Roderic H. Davison, “Russian Skill and Turkish Imbecility”: The Treaty of Kuchuk Kainardji Reconsidered”, Slavic Review, XXXV/3, (September 1976), s. 463-483.

41 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması’yla birlikte Osmanlı dış politikasının seyri hakkında bkz. Fikret

Sarıcaoğlu, “1774-1789 Yıllarında Osmanlı Devleti’nin Dış Politikası”, Türkler Ansiklopedisi, XII, Ankara 2002, s. 545-553.

42

sınırları dahilinde istediği yere konsolosluk açabilecek ve konsolos veya konsolos vekilleri tayin edebilecekti43.

Eflak ve Boğdan’da Rusya’yı oldukça avantajlı konuma getiren Küçük Kaynarca Antlaşması kapsamında özellikle konsoloslukların açılmaya başlanması bölgenin kaderini doğrudan etkileyen en önemli gelişmelerden biriydi44

. Rumeli ve Balkanlarda XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren yoğunlaşmaya başlayan büyük çaplı sosyal çalkantıların temelinde, bölgede bulunan Rus konsoloslarının katkıları olduğu tarihçilerin üzerinde ittifak ettiği bir husustur.45

Diğer yandan Rusya’ya konsolosluk açılması için verilen izin, Avusturya ve Fransa için de emsal teşkil etmişti. Aradan çok fazla zaman geçmeden Osmanlı Devleti, Avusturya’nın bu yönde bir talebiyle karşılaştı. Ticari ilişkiler üzerinden Ruslarla ortak menfaatler geliştirmesini önlemek ve bölgede bir denge oluşturmak için yalnızca ticari konularla ilgili olması kaydıyla Avusturya’nın da bölgede bir konsolos bulundurmasına izin verilmişti.46

Küçük Kaynarca Antlaşması’nda elde ettiği kazanımları genişletmek, Eflak ve Boğdan halkına daha sempatik görünmek ve beyliklerin politik yaşamlarına daha fazla müdahil olmak isteyen Rusya ilk olarak 177447 yılında, Eflak ve Boğdan’ın yönetimini belirleyen fermanların Osmanlı Devleti’nden alınmasını sağladı. Küçük Kaynarca Antlaşması’nı tadil eden Aynalıkavak Tenkihnamesi’nin yedinci maddesi altı bende ayrılmıştı. Eflak ve Boğdan’ın dini konudaki serbestiyeti, cizyelerin kaç taksitte ödeneceği, Rusya’nın her iki voyvodalıkla ilgili tenkihnamenin yedinci maddesinde belirtilen hükümlerin ihlali durumunda şefaat hakkının olduğu belirtilmişi48. Aynalıkavak Tenkihnamesi kapsamında Rusya 178449

ve 179850 tarihlerinde 1774 fermanında verilen taahhütlerin yeniden gözden geçirilerek genişletilmesini sağladı. Böylelikle voyvodalıkların iç işleriyle ilgili görüş bildirme

43 Osman Köse, 1774 Küçük Kaynarca Andlaşması, s. 114-115. 44

Bu konu “Rekabetin Şiddetlenmesi: Bükreş ve Yaş’ta Konsolosluklar Açılması” başlığı altında etraflıca incelenmektedir.

45 Osman Köse, “Balkanlarda Rus Konsolosluklarının Kuruluşu ve Faaliyetleri”, Turkish

Studies/Türkoloji Dergisi, I/2, Erzincan 2006, s. 153-171; Radu R. Florescu, The Struggle Aganist Russia in the Romanian Principalities 1821-1854, Iaşi 1997, s. 73-97.

46

Ahmed Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet, II, İstanbul 1309, s. 291.

47 BOA, C.HR., nr. 81-4002; Ahmed Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet, III, İstanbul 1309, s. 334. 48 Kaynarca, Aynalı Kavak…, TTK, Y/135, s. 16-17.

49 Ahmed Cavid, Osmanlı-Rus İlişkileri Tarihi (Ahmet Cavid Bey’in Müntehabatı), s. 554-555. 50

yetkisini ve Osmanlı Devleti’nin buradaki himayesini zayıflatan şartları tekrar tekrar tescil ettirdi. Bu belgeler ile Eflak ve Boğdan’dan Osmanlı Devleti’ne ödenecek vergiler daha net bir biçimde tanımlandı. Memleketeyn’e çok önceden yerleşerek burada mülk edinenlerin muafiyetleri yeniden teyit edildi. Rus nüfuzu daha da güçlendirildi. Voyvodaların keyfi olarak değiştirilmemeleri, görevden alınmamaları ve alınacak olsalar dahi yalnızca Rusya ile mutabakata varıldığında bunun yapılabileceği hususunda Osmanlı Devleti gerekli hukuki teminatları verdi51

.

1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşı’nın neticesinde imzalanan Yaş Antlaşması (1792) ise Rusya’yı Memleketeyn üzerindeki emellerine daha da yaklaştırdı. Kırım’ın ilhakının kesin bir biçimde tasdik edilmesi ve Turla Nehri’nin iki devlet arasında sınır olarak belirlenmesi, sadece Memlekteyn’de değil Bulgaristan, Sırbistan ve Karadeniz limanlarında da Rusya’nın pozisyonunu güçlendirmişti52. Daha önce de değinildiği üzere, Osmanlı Devleti’nin cephedeki düzensizliği ve diplomasideki zaaflarından dolayı büyük kazanımlar elde eden II. Katerina, Türklerin Avrupa’dan kovulmaları ve merkezi İstanbul olan Grek Devleti’ni kurarak bir Rus prensinin idaresine vermeyi tasarlamıştı. Osmanlı Devleti’nin siyasi varlığının son bulmasıyla birlikte Eflak ve Boğdan topraklarından oluşan bir “Dakya Krallığı”nın kurulması bu planın içeriğini oluşturmaktaydı53

. Literatürde “Grek Projesi” ismiyle ünlenmiş olan bu projenin, devrin şartları göz önüne alındığında uygulanma ihtimali çok zayıftı.

1792 yılında imzalanan Yaş Antlaşması’yla Rusya’nın Boğdan sınırlarına kadar yaklaşmış olması, Eflak ve Boğdan’daki gelişmeleri daha yakından takip etmesine imkan tanıdı. Bu dönemde konsoloslukların da aktif olarak devreye girmesiyle birlikte Rusya’nın bölgedeki etkinliği daha da arttı. Rus nüfuzunun Eflak ve Boğdan’da güçlenmesine katkı sağlayan etkenler sadece bu faaliyetlerin geliştirilmesiyle sınırlı değildi. Aynı zamanda 1787-1792 harpleri esnasında ortaya

51 BOA, MAD.d., nr. 6620, s, 9-10. 52

Memleketeyn Yani Eflak-Boğdan Tarihi, vr. 17b; Kemal Beydilli, “Yaş Antlaşması”, DİA, XLIII, Ankara 2013, s. 343-347; Zülfye Koçak, “1787-1792 Osmanlı Rus Savaşında Değişen Dengeler ve Yaş Antlaşması”, Tarih İncelemeleri Dergisi, XXXII/2, 2017, 459-490.

53 Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve Rusya XVIII. Yüzyıl Sonundan Kurtuluş Savaşına Kadar

çıkan savaş firarileri ve eşkıya zümresinin Eflak içlerine yayılmalarıyla birlikte54 , 1792’den itibaren girilen barış sürecinde Osmanlı Rumeli’sini asayiş bakımından oldukça güç durumda bırakan Pazvandoğlu isyanı vesilesiyle Rusya’nın Eflak ve Boğdan’la ilgili müdahalelerine meşru bir zemin teşkil etti.

Aslen Tatar kökenli bir ailenin çocuğu olan Pazvandoğlu Osman’ın babası da başına buyruk hareketleri yüzünden Sadrazam Koca Yusuf Paşa tarafından idam edilmişti. Avusturya ile yapılan muharebede Eflak Voyvodası Mavroyani’ye götürdüğü gönüllü birliğin yararlı hizmetleri ve kendisinin de kahramanlıklarının görülmesi neticesinde, babasından kalan emlakın bir kısmı devlet tarafından kendisine iade edildi. Bu kazanımlarla yetinmeyecek hırslı bir karakter olarak sivrilen Pazvandoğlu Osman, özellikle Vidin-Sofya arasındaki bölgeyi denetimi altına alarak etki alanını Batı Eflak ve Doğu Sırbistan’ı içine alacak şekilde genişletti. III. Selim döneminde uygulamaya konulan Nizam-ı Cedid Islahatı’ndan duyulan rahatsızlığı bahane edip başkaldırdı. Pazvandoğlu’nun esas gayesi, Eflak ve Boğdan’ı himayesi altına alarak Osmanlı Avrupası üzerinde hakimiyet kurmak ve işbirliği içerisinde olduğu Kırım Hanzâdelerinden Mehmed Giray’ı padişah yaparak sadrazam olmak ve hatta Osmanlı tahtına geçmekti. Gerçekleşmesi mümkün olmayan bu hayallerin, Pazvandoğlu Osman’ın başlıca hedefleri olduğu belirtilmektedir55. Aynı zamanda, devlete karşı başkaldırmış olan Pazvantoğlu’nun Eflak içlerine yayılma isteğinin altında bölgenin zengin kaynaklarından faydalanarak asi taraftarlarının temel ihtiyaçlarını karşılama gayesi de vardı56.

54 Ahmed Vasıf Efendi, Ahmed Vâsıf Efendi ve Mehâsinü'l-Âsâr ve Hakāyıku'l-Ahbâr'ı 1209-

1219/1794-1805 (İnceleme ve Metin), (haz. Hüseyin Sarıkaya), s. 664-666; Erol Erunga, Osmanlı İdaresinde Eflak-Boğdan 1774-1812, s. 35.

55 Daha kapsamlı bilgi için bkz. Kemal Beydilli, “Pazvandoğlu Osman”, DİA, XXXIV, İstanbul 2007,

s. 208-210; Osmanlı hanedanının alternatifleriyle ilgili bir değerlendirme için bkz. Feridun M. Emecen, “Osmanlı Hanedanına Alternatif Arayışlar”, Osmanlı Klasik Çağında Hanedan, Devlet ve Toplum, İstanbul 2011, s. 37-60.

56 Cavid, Tarih-i İbretnümâ-yı Devlet, İÜNEK., T.Y., nr. 5945, vr. 206a; Akitsu Mayuzimi, “Issues

Pertaining to Wallachian and Moldavian Voyvodas and Their Effect on Russo-Ottoman Relations (1774-1806)”, s. 13; Pazvandoğlu Osman’ın Eflak ve Boğdan’daki faaliyetlerini konu olan müstakil bir araştırma için bkz. Akitsu Mayuzimi, “The Influence of Rumeli Âyâns on Romanian History: The Case of Pazvandoğlu Osman Ağa at the End of the Eighteen Century”, Proceedings of the Third International Congress on Islamic Civilisation in the Balkans 1-5 November 2006, Bucharest, Romania, İstanbul 2010, s. 233-239.

Yaklaşık yirmi yıl süreyle Osmanlı Devleti’ni Balkanlarda müşkil durumda bırakacak olan ve literatürde Dağlı İsyanları adıyla bilinen karmaşanın fitilini Pazvandoğlu Osman ateşledi57

. Bu kapsamda Manav İbrahim’in idaresinde Eflak’ı yakıp yıkan eşkıya gurubunun yarattığı infial, boyarların, reayanın ve en nihayetinde metropolit ile Rus konsolosunun da kışkırtmalarıyla voyvodanın Avusturya’ya kaçışına neden olan olaylar silsilesini beraberinde getirmişti58

. Bölgedeki eşkıya tahribatı, arşiv kayıtlarına yansıdığı şekliyle “kilâr-ı padişahî” olan Eflak memleketini ve ahalisini perişan etmişti59. Eflak’taki müesses nizamı bozan bu isyanlara Mihail Voyvoda’nın ve Bükreş’teki Rus konsolosunun da firarı eklenince, Rusya bölgede daha fazla etkinlik kazanmak amacıyla voyvodaların atanmasında doğrudan görüş bildirme yetkisini elde etmek ve belirli bir süre görevde kalmalarını temin etmek için Osmanlı Devleti’ne diplomatik baskıyı artırdı60. Balkanları kasıp kavuran Dağlı İsyanları’nın Memleketeyn ekonomisi üzerindeki negatif etkilerini minimize etmek adına vergi oranlarını ve Eflak ve Boğdan imtiyazını belirleyen 1802 tarihli fermanın hazırlanması için konsolos ve elçiler vasıtasıyla Rus hükümeti Osmanlı Devleti ile irtibata geçti61

.

1802 fermanıyla, 1774 Kaynarca Antlaşması’nda verilen ve sonrasında da 1774, 1784 ve 1798 yıllarındaki düzenlemelerle de teyit edilen Rusya’nın Memleketeyn işlerinde görüşlerinin dikkate alınması hususu, uygulamada ortaya çıkan ihtilaflardan dolayı açıklığa kavuşturulmak istenmişti. Fermandaki ifadeyle

“eski şartların icrâsında medâr-ı takviyyet olmak için” voyvodaların görev

sürelerinin yedi yıl olarak belirlenmesi ve bundan önce azledilmemeleri için Rusya elçisinin yaptığı teklifi, Osmanlı Devleti kabul etmişti. Kendilerine verilen yasal süre

57

Eflak-Boğdan’ı oldukça zor durumda bırakan isyanların detayı için bkz. Yücel Özkaya, Osmanlı İmparatorluğunda Dağlı İsyanları (1791-1808), s. 14 vd.; Robert W. Zens, The Ayanlik and Pasvanoglu Osman Paşa of Vidin in the Age of Ottoman Social Change, 1791-1815, (Basılmamış) Doktora Tezi, Univeresty of Wisconsin-Madison, 2004, s. 119 vd.

58 BOA, HAT., nr. 2192 E; HAT., nr. 2192 B; HAT., nr. 5564; HAT., nr. 2193 B; HAT., nr. 2193 C;

Erol Erunga, Osmanlı İdaresinde Eflak-Boğdan 1774-1812, s. 40-41.

59 BOA, HAT., nr. 2192 C; HAT., nr. 5463 B.

60 BOA, HAT., nr. 5135; Ahmed Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet, VII, İstanbul 1309, s. 161; Konsolos

Braşov’a kaçmış ve isyan sakinlediğinde keyfiyet kendisine Boğdan voyvodası tarafından bildirilmişti