• Sonuç bulunamadı

Şarkın Kapısı Eflak ve Boğdan’ın Coğrafi Konumu

I. BÖLÜM

2. Şarkın Kapısı Eflak ve Boğdan’ın Coğrafi Konumu

Coğrafi etkenlerin, iklimin ve arazi koşullarının insan unsuru üzerinde son derece belirleyici etkilerinin bulunduğu ve bu bakımdan tarihi hadiselerin seyrine doğrudan tesir ettiği düşünüldüğünden Eflak ve Boğdan’ın coğrafi/topografik yapısının incelenmesi hedeflenmiştir. Bu yapılırken, yer yer çalışmanın zaman aralığı dışında kalan ancak yine de kaleme alındıkları dönem itibariyle çağdaş olma hüviyeti taşıyan kaynaklara başvurulmuştur.

Harita 1: 1812 Bükreş Antlaşması’na Göre Eflak ve Boğdan Sınırları

Kaynak: TNA, MFQ, nr. 1-83-2.

Modern zamanların dünyasında sınır tabrinin anlamı/kullanımı, kültürel değerler, coğrafi etkenler, politik ve ideolojik yaklaşımlar temel alındığı takdirde göreceli bir şekilde değişkenlik gösterebilmektedir. Doğu, batı ve güney sınırları kesinlik kazanmış olan Balkan Yarımadası’nın tartışmalı kuzey sınırı ise bu göreceli sınır kavramının spesifik örneklerinden biridir. Çalışma kapsamında incelenen coğrafi alanın Balkan Yarımadası’nın kuzeyine mi dahil olduğu yoksa bir Avrupa ülkesi olarak Güneydoğu Avrupa’da mı yer aldığı sorusu sınır tartışmalarının ilgi

çekici konuları arasına Romanya’nın bağımsızlığını kazandığı yıllardan itibaren dahil olmuştur43

. Dönemin siyasi-konjonktürel koşulları doğrultusunda öne sürülen ve Nikola Iorga gibi önemli isimlerin hararetle savundukları bu görüşe göre, Balkan Yarımadası’nın kuzeydeki uç sınırını Tuna Nehri oluşturmakta ve dolayısıyla Eflak ve Boğdan bu yarımadanın dışında kalmaktaydı44

. Tez konusunun zaman aralığı dikkate alındığında bu görüşün geçerliliği üzerinde durmak yerine, XIX. yüzyılın ilk yarısındaki sınırların bu çalışma özelinde esas olarak kabul edilmesi mecburiyeti ortaya çıkmaktadır. XIX. yüzyılın entelektüel söyleminde, Avrupalı olmamakla Osmanlı Devleti’nin parçası olmanın eşdeğer kabul edildiği bilinmektedir45. Osmanlı Devleti’nin resmi görüşünde de durum çok farklı değildi. Bu bağlamda, günümüzde de değerli bir başvuru eseri niteliği taşıyan Kamusul-Alam’ın Balkanlar maddesinde; kabaca Osmanlı Devleti’nin Avrupa kıtasında “Avrupa-yı Osmanî/Turquei

d’Europe” denetimi altındaki tüm topraklar Balkan Yarımadası’na dâhil edilir. Onun

tarifine göre, günümüzde tartışmalı olan kuzey sınırları, kuzeyde Avusturya- Macaristan İmparatorluğu, kuzeydoğuda ise Rusya ile irtibatlıydı. Dolayısıyla XIX. yüzyılda yapılan bu coğrafi taksimata göre Eflak ve Boğdan46

, Osmanlı Balkanlarının kuzeydeki uç sınırını oluşturmaktaydı47.

43 Kemal Karpat, Balkanlar için hazırladığı ansiklopedi maddesinde kuzey sınırları hususunda hala

görüş birliğine varılamadığını kaydeder. Bununla beraber, Balkan ülkelerini gösteren tablonun içerisine Romanya’yı da dâhil etmiştir bkz. Kemal Karpat, “Balkanlar”, DİA, V, İstanbul 1992, s. 25; Ramazan Özey de Balkanların coğrafi yapısının incelediği yazısında, Türkçe kökenli Balkan kelimesinin kapsadığı alanın içerisine Osmanlı Devleti’nin Avrupa’da hakimiyeti altındaki Hıristiyan dünyasını dahil etme eğilimindedir. Daha fazla ayrıntı için bkz. Ramazan Özey, “Balkanların Coğrafi Yapısı”, Balkanlar El Kitabı, (der. Osman Karatay, Bilgehan A. Gökdağ) I, Ankara 2006, s. 13-34.

44 Nikolae Iorga, Balkan tarihinin Avrupa tarihi içerisinde anlaşılması ve değerlendirilmesi gerektiğini

düşünüyordu. Iorga, Romanya tarihini de Avrupa tarihinin çerçevesi içerisine yerleştirmeyi amaçladı. Bunu yaparken Güneydoğu Avrupa tabirinin içeriğini dolduran pek çok bilimsel çalışmaya imza attı. Bununla da sınırlı kalmayıp, Güney Doğu Avrupa Araştırmaları adında merkezler kurup, dergiler çıkardı. Iorga’nın bu yöndeki gayretlerini konu alan daha ayrıntılı değerlendirmeler için bkz. Halil İnalcık, “Nicolae Iorga”, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi (1300-1451), I, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2009, s. 29-31; Mihai Maxim ise Romanya’nın Balkan ülkesi olup olmadığı sorusunu coğrafi etkenleri temel alarak yanıtlama eğilimindedir. O’na göre, Balkan ülkeleri isimlerini Balkan Dağları’ndan alırlar ve Tuna’nın güneyindeki bölgeler bu kapsam dahilindedir bkz. Mihai Maxim, “Romanya’da Osmanlı Mirası”, Türk Tarihinde Balkanlar, (ed. Zeynep İskefiyeli, M. Bilal Çelik, Serkan Yazıcı), I, s. 7.

45

Monica Spiridon, “Identity Discourse on Borders in Eastern Europe”, Comparative Literature, LVIII/4, 2006, s. 379.

46 Bugünkü Romanya coğrafyasının öz/çekirdek kısmını Eflak ve Boğdan oluşturmaktadır. Bununla

birlikte her ne kadar tez çalışması kapsamında incelenen topraklara dahil olmasa da günümüz Romen coğrafyasının bütününün, Romanya’nın kuzeybatısındaki Transilvanya (Osmanlılar döneminde Erdel)

İlerleyen sayfalarda ele alınan tarihi hadiselerin mekânını oluşturan Eflak ve Boğdan Beylikleri, 43°-55' ve 48° derece 35' kuzey enlemleri ve 23°-29°/35' doğu boylamları arasında yer almaktaydı. Her iki beyliğin üzerinde var olduğu topraklar, açıları dik olan paralel bir kenarı andırır biçimdedir. Batıdan doğuya doğru uzanan Eflak’ın doğudaki en uç noktasıyla birleşen Boğdan, yine Eflak’la hemen hemen aynı genişlik ve uzunlukta güneyden kuzeye doğru yayılır. Karpat Dağları, bahse konu olan coğrafi alanı Temeşvar, Erdel ve Bukovina’dan, Tuna Nehri Bulgaristan’dan, Prut Nehri ise Besarabya’dan ayırır48. Kaynağını Karpat Dağları’ndan alan Siret Nehri, Eflak ve Boğdan’ın sınırını çizerek akar ve İbrail ile Kalas arasından geçip Tuna Nehri’yle birleşir49. Çağdaş kaynaklarda, Eflak ve Boğdan’ın kuzeyden güneye 350 mil (563 km.), doğudan batıya ise 160 mil (257 km.) boyunca uzandığı kaydedilmektedir50.

Eflak’ın coğrafi durumunu 1760 gibi erken bir tarihte tasvir eden Giridli Hacı Ahmed’in eserine göre Fethülislam’ın üzerinde yeralan Eflak’ın güneyinden akan Tuna Nehri bir yay gibi bükülmüş vaziyettedir. Kuzey kısmında kalan Erdel ise bu yayın iki ucunu birleştiren kiriş (doğru) gibidir. Kuzeyde Karpat dağları, güney ve güneydoğuda Tuna Nehri’yle çevrili 76.581 km²’lik bir alanı kapsayan Eflak, Büyük Eflak (Muntenia) ve Küçük/Kara Eflak (Oltenia) olmak üzere ikiye ayrılır. Bu iki coğrafi birimin sınırlarını çizerek akan Olt Nehri, kaynağını Karpat Dağları’nın doğusundaki Hăşmaşu Mare Dağları’ndan alır ve Eflak’ın güney ve güneydoğu sınır hattını belirleyen Tuna Nehri ile birleşir. Eflak’ı oluşturan toplam 17 büyük yerleşim biriminin beş tanesi Kara Eflak kısmında kalır. Bunlar, Çerniç, Târgozi, Hokna, Krayova ve Karakal kazalarıdır51. Fethülislam hizasında bulunan Çerniç kazası, bölgesinden ve Karadeniz kıyısındaki önemli liman kenti Köstence’yi de içine alan Dobruca’dan ibaret olduğu burada kaydedilmelidir.

47 Şemseddin Sami, Kamusu’l-‘Alâm, II, İstanbul 1306, s. 1211. 48

Thomas Thornton, Bir İngiliz Tacirin İzlenimleriyle…, s. 336.

49 Giridli Hacı Ahmed, Eflak Coğrafyası, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi (TSMK), Hazine

Kısmı (H.), nr. 445, vr. 16a; Ahmed Raşid, Tuna Nehri Kıyılarındaki Köy ve Kasabalar Hakkında Bir Risale, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet Yazmaları, nr. K 0138, vr. 23b.

50

Şemseddin Sami, Kamusu’l-‘Alâm, III, İstanbul 1308, s. 2367; William Wilkinson, An Account of the Principalities of Wallachia and Moldavia with Various Political Observations Relating to Them, London 1820, s. 1; Thomas Thornton, Bir İngiliz Tacirin İzlenimleriyle…, s. 336.

51 Giridli Hacı Ahmed, Eflakayn’ın Ahval-i Coğrafiyyesi Hakkında: Mustafa III’den, İÜNEK.,

havası ve suyu oldukça güzel bir yerdir. Yer yer yükseltilerin arttığı bu bölgenin arazisi çoğunlukla düz ve oldukça verimlidir. Buğday, arpa ve mısır bolca yetişir. Çerniç’in kuzeyinde kalan Hokna kasabasında yükselen dağların bünyesinde Evliya Çelebi’nin seyahatnamesindeki “cümle dağı taşı tuzdur” deyişini doğrulayacak ölçüde bol miktarda tuz bulunmaktadır52

. Karakal’da ise arazi çoğunlukla düzdür. Arpa, buğday ve diğer hububat ürünleri oldukça boldur. Buradaki göllerde balık tutulur ve Tuna civarındaki topraklarda ise bağlar vardır53

.

Büyük Eflak 12 merkezi yerleşim biriminden oluşur. Bunlar, Remnik (Rimnic), Boze (Buzeu), Sukuyan (Sakucieni), Breahova (Prahova), Yalomiça (Lalomita), Vilaşka (Vlaçca), Demboviçe (Dîmbovita), Muşce, Tele Orman, Olet (Olt), Argil (Argeş) ve İlfov kazalarıdır. Adını Rimnic Nehri’nden alan Rimnic kazası Boğdan tarafında kalır. Macaristan topraklarından kaynağını alıp İbrail ve Kalas arasında Tuna Nehri’yle buluşarak akıntısını güçlendiren ve Eflak ile Boğdan’ı birbirinden ayırarak Siret Nehrine karışan Rimnic nehri, bu kazanın içinden akmaktadır. Siret nehrinin böldüğü Fokşan şehrinin yarısı Eflak’a diğer yarısı da Boğdan’a aittir. Kaynağını Güneydoğu Karpatlardan alan Boze Nehri, yine Eflak’ın önemli bir yerleşim merkezine ismini vermiştir54

. Yerleşim birimlerine ismini veren bir diğer nehir ise Yalomiça’dır. Buranın arazisi, yükseltilerin ve dağlık alanların bulunmadığı geniş düzlüklerden oluşur. Ziraata elverişli ve münbit bir arazisinin olması, buğday, arpa gibi tarım ürünlerinin bolca yetişmesine imkan sağlarken bunun yanı sıra hayvancılığa da oldukça elverişli bir zemin teşkil eder. Yalomiça Nehri’nin taşımacılığa uygun olması, bölgedeki üretim ve ticaretin yaygınlaşmasına büyük ölçüde katkıda bulunur. Eflak’ın yönetim merkezi olan Bükreş kasabası ise İlfov sınırları dahilinde yer almaktadır55

.

Kemal Karpat, “Eflak”, DİA, X, s. 466; Eflak coğrafyasının tarif edildiği bir arşiv kaydı için bkz. BOA, HAT., nr. 50438 A.

52 Giridli Hacı Ahmed, Eflak Coğrafyası, TSMK, H., nr. 445, vr. 9a-10a; Evliyâ Çelebi b. Derviş

Mehemmed Zıllî, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, (Haz. Yücel Dağlı, Seyit Ali Kahraman, İbrahim Sezgin), V, İstanbul, 2007, s. 176.

53

Giridli Hacı Ahmed, Eflak Coğrafyası, TSMK, H., nr. 445, vr. 9a-9b, 10a, 14a-14b.

54 Giridli Hacı Ahmed, Eflak Coğrafyası, TSMK, H., nr. 445, vr. 16a, 17b. Evliyâ Çelebi b. Derviş

Mehemmed Zıllî, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, (Haz. Yücel Dağlı, Seyit Ali Kahraman, Robert Dankoff), VII, İstanbul, 2003, s. 188.

55

Çalışma konusunun zaman aralığıyla uygun kabul edilebilecek bir dönemde (1840) neşredilen dergide Bükreş’in tanıtımı yapılmıştır. Burada Bükreş, ortası büyük bahçelerle dolu geniş bir arazi üzerine yayılmış bir yerleşim alanı olarak tarif edilmiştir. Bu geniş arazi, kiliseleri, her yerden görülebilen büyük binaları ve yeşilliği ile portreleri dolduracak güzellik ve görkeme sahiptir. Şehirdeki evlerin çoğu çürümüş ahşaptan yapılı küçük barakalardan oluşmaktadır. Düzensiz, çamurlu ve kötü bir biçimde uzanan sokaklar, yer yer meşe ağacı ile kaplanmıştır56

. Güneydoğu Karpatların en yüksek zirveleri -Moldoveanu Zirvesi 2.544 m. ve Negoiu Zirvesi 2.535 m.- ise dağlık Argeş bölgesinde yer almaktadır. Kış mevsiminin en şiddetli soğuklarının yaşandığı bu bölgede, çok geniş otlaklar ve ormanlık alanlar bulunmaktadır.

Kuzeyde, Erdel ve Macaristan sınır bölgesi zengin ormanlarla kaplıdır. Zirvesi karlarla, arazisi büyük ağaçlarla örtülü Karpatlar alçalıp eteklerini ülke üzerine doğru uzatırken meyve ağaçları ve üzüm bağlarıyla dolu, küçük koylara ve verimli olduğu kadar güzel de olan vadilere açılan tepelerde son bulan eşsiz bir manzara sunar. Tuna Nehri’nin akıntısını güçlendiren ve Eflak topraklarına bol miktarda su taşıyan nehirlerin sayısı Giridli Hacı Ahmed’in risalesinde 53 olarak verilir57. Bu suların yeşerttiği otların besin değeri müellifin anlatımında abartılı ifadelerle tasvir edilir. Giridli, otuz yaşındaki bir mandanın buradaki otları yiyip suyunu içerek iki ay beslendiği takdirde pastırmasının dışında altmış-yetmiş vukiyye iç yağı verdiğini bölgedeki rivayetlere dayanarak eserine kaydetmiştir. Müellife göre, kalitesi son derece yüksek olan bal ve balmumu oldukça fazla üretilmekle birlikte sadeyağı, sütü ve peyniri de emsalsizdir58. Eflak’ın iklimi soğuk ve rutubetli olduğundan üzümlerinde ekşilik oranı yüksektir ve bundan dolayı da şıra yapımına elverişlidir. Vişne, kiraz bol olmasına rağmen tadı ve görüntüsü güzel değildir. Yine Eflak’ta kavun ve karpuzun yanında meyveleri yuvarlak, sapa doğru biraz uzunca, bol sulu ve mayhoş tatlı olan limon ayvası da oldukça çoktur. Büyük Eflak’ın güney

56 Penny Magazine of the Society for the Diffusion of Useful Knowledge, IX/542, (12 Eylül) 1840,

s. 357.

57 Giridli Hacı Ahmed’in Eflâk’ta Meydana Gelen Olaylar Hakkında Kaleme Aldığı 1760

Târihli Risalesi, (haz. Mustafa Gündoğdu), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Basılmamış) Yüksek Lisans Tezi, Sakarya 2015, s. s. 24-25.

58

ve güneydoğusundan Tuna kıyılarına kadar uzanan Baragan Ovası ise Avrupa’nın en verimli arazilerinden biridir59. Tuna Nehri’ne yakın olan güneydeki topraklar, bataklıklarla kaplı olsa da savunma bakımından stratejik konumu yüksek ve aynı zamanda doğal bir liman özelliği taşıyan şehirler burada bulunmaktaydı. Tüm Eflak’ın ürün ve mamulatı için antrepo vazifesi gören ve kaleleri bulunan İbrail ile Yergöğü bu bağlamda örneklendirebileceğimiz iki önemli şehirdir60

.

Çalışmamızın bir diğer kısmını oluşturan Boğdan’da ise 1812 Bükreş Antlaşması’yla belirlenen yeni koşullar, sınırlarda bir kısım değişiklikleri beraberinde getirmiştir61. Buna göre Boğdan’a dahil olan Besarabya, Rusya’nın bir parçası haline gelmiştir. Boğdan Voyvodalığı’nın Tuna sınırından Galiçya’ya kadar olan kısmı 200 millik bir alana yayılmaktaydı. Doğu sınırını teşkil eden Prut’tan Batı sınırını teşkil eden Karpat Dağları ve Transilvanya’ya kadar olan alandaki genişliği ise 120 mildi. Bu alanın güneydoğu kısmının 24 millik mesafesini Tuna sularken, geri kalan kısmını Prut ve Siret Nehirleri çevrelemekteydi. Kaynağını Karpat Dağları’ndan alan Prut Nehri, Boğdan’da yayıldığı alan boyunca nehir taşımacılığına elverişliydi. Boğdan’ın üst kısmını oluşturan ve bölgeye ismini veren nehir ise Siret Nehri’dir. Bu nehirler ve kolları her iki voyvodalığı yani 17.000 milkarelik bir alanı bölmektedir62

. Eflak ve Boğdan geniş ormanlıklarla kaplıdır ve her tür kereste burada üretilir. Arazinin geri kalan kısmı tarım alanlarından ve kırsaldan oluşmaktadır. Verimli ve münbit olan arazide şarap üretimine ek olarak hububatın her çeşidi ve sebze üretilmekteydi. Meralarında çok sayıda at, sığır ve koyun otlamaktaydı. Kaya tuzu, güherçile ve altın madenler kategorisinde zikredilebilecek derecede bulunmaktaydı.

Boğdan’ın önemli yerleşim birimlerine gelindiğinde ilk olarak 15 yy. ortalarına kadar Boğdan’a başkentlik eden Suceava’dan bahsedilmelidir. Dönemin kayıtlarından XVI. yüzyılda güçlü bir istihkam merkezi olduğu anlaşılan Suceava,

59 Giridli Hacı Ahmed, Eflak Coğrafyası, TSMK, H., nr. 445, vr. 15b; Kemal Karpat, “Eflak”, s. 466. 60 Ahmed Raşid, Tuna Nehri Kıyılarındaki Köy ve Kasabalar Hakkında…, vr. 22a-23b; Mihai

Maxim, “Yergöğü”, DİA, XLIII, İstanbul 2013, s. 483-484; Mihai Maxim, “İbrail”, DİA, XXI, İstanbul 2000, s. 364.

61 Besarabya’nın Rusya’ya bırakılmasıyla ilgili sürecin tafsilatı ikinci bölümde “1812 Bükreş

Antlaşması ve Uygulanması” başlığı altında daha detaylı anlatılmıştır.

62 Francis Rawdon Chesney, The Russo-Turkish Campaigns of 1828 and 1829: with a View of the

1538 yılında I. Süleyman’ın Boğdan seferinde Osmanlılar tarafından fethedilmiş ve 1564’te başkent olma vasfını kaybetmiştir63. Boğdan’ın yeni yönetim merkezi Yaş, Prut Nehri’nin kolu olan ve suyu bulanık akan Bahlui Çayı’nın kenarında kurulmuştur. XIX. yüzyılda Yaş’ı tasvir eden bir seyahatnameye göre bu şehir, kırsal yerleşim için en iyi koşullara sahip ama çoğunlukla manastırlar tarafından işgal edilmiş muhteşem güzellikte tepelerle çevirilmiştir. Yaş’ta da sokaklar aynı Bükreş’te olduğu gibi meşe ağaçlarıyla kaplanmıştır. Bu tarz bir sokak düzenlemesi her iki şehrin havasını kirlettiği ve salgın hastlıkları tetiklediği şeklinde yorumlanmıştır64

. Eflak ve Boğdan’ın birleştirilmesiyle birlikte (1859-1862) Yaş şehri, Boğdan’ın başkenti olma özelliğini yitirmiştir. Boğdan’ın Tuna üzerinde yerleşmiş parçası olan Kalas şehri, Prut ve Siret nehirleri arasındadır. 1834’te serbest liman olmasından itibaren Boğdan’ın tüm ithalat ve ihracatının yapıldığı çok önemli bir ticaret merkezi haline gelmiştir65. XIX. yüzyılın sonlarına doğru hazırlanmış bir haritada Boğdan’ın diğer önemli yerleşim merkezleri arasında kuzeyden güneye olacak şekilde, Botoşani, Niamz, Piatra, Roman, Husi, Vasliu, Bakau, Adjud ve Berland görülmektedir66.

Tez çalışmasında incelenen tarihi hadiseler üzerinde etkisi bulunan ve genel karakteristiği üzerinde durulması gereken bir diğer husus ise iklimdir. Olağan iklim koşullarındaki değişimin insanlık tarihinin gelişim seyri üzerindeki doğrudan etkileri tarihçiler ile iklimbilimcilerin (climatologist) işbirliği yapabileceği disiplinlerarası bir çalışma alanı olarak tezahür etmiştir67

. İklim şartlarındaki değişimin küresel ölçekte insan faaliyetlerini ilgilendiren etkileri konusunda istatistikiki verilere dayalı dikkat çekici sonuçlar ortaya konulmuştur68

. Henüz yeni bir araştırma alanı olarak ortaya

63

Suceava Kalesi, askeri bakımdan oldukça teşekküllü ve güçlü bir istihkam merkezi olarak tasvir edilmektedir bkz. Mihail Guboğlu, “Kanuni Sultan Süleyman’ın Boğdan Seferi ve Zaferi (1538 M. 945 H.)”, Belleten (ayrı basım), L/198, Ankara 1987, s. 786-787; Miahai Maxim “Yaş”, DİA, İstanbul 2013, s. 342; Dimitri Kantemir’in rivayetine göre, Osmanlılar İstanbul’u fethettikten sonra, Osmanlı sınırlarına yakın olma ihtiyacı duyan Boğdan yönetimi tarafından başkent Suceava’dan biraz daha güneyde kalan Yaş şehrine taşındı (Dimitri Kantemir, Osmanlı İmparatorluğu’nun Yükseliş ve Çöküş Tarihi, I, İstanbul 1999, s. 497).

64 Thomas Thornton, Bir İngiliz Tacirin İzlenimleriyle…, s. 357-358 65

Francis Rawdon Chesney, The Russo-Turkish Campaigns of…., s. 28.

66 TNA, FO, nr. 78-2833.

67 Climate and History: Studies in Interdisciplinary History, (ed. Robert I. Rotberg, Theodore K.

Rabb) Princeton 2014.

68

çıkan tarih-iklim ilişkisi bağlamında Osmanlı tarihi özelinde de bir çalışma literatüre kazandırılmıştır69

. Çalışma konusu olan coğrafi alandaki iklim değişiklikleri ve neticeleri ise sistemli bir araştırmaya konu olmadığından burada sadece XIX. yüzyıldaki iklimle ilgili bilgileri kaydetmekle yetinilmiştir. Buna göre Eflak ve Boğdan’ın iklimi ılıman kuşağın karasala geçiş tipidir. Boğdan, Rusya ve Kuzey Kutup bölgesinden gelen soğuk ve şiddetli rüzgarlara karşı doğal bir sipere sahip olmadığından kış aylarında hava sıcaklığı ortalama -27˚ C’ye kadar düşer. Yaz mevsiminde ise yükseltisi fazla olmayan ovalardan oluşan araziden dolayı hava sıcaklıkları 36˚ C’ye kadar yükselir. Bununla birlikte gün içerisindeki sıcaklık farkı yüksek olabilmektedir. Bölgede kış ayları uzun sürerken ilkbahar ise on on beş günle sınırlı kalır. İlkbaharın aksine iki ayı aşacak kadar uzun yaşanan sonbahar ise en güzel mevsimdir. Kış mevsiminde bazı zamanlarda kar kalınlığı 2 metrenin üzerine çıkar. Uzun zaman yerde duran karlar eridiği vakit yükseltisi fazla olmayan ovalarda gündüzleri göl, geceleri ise bir buz denizi suretini alır70

. Sular çekildiğinde ise Eflak ve Boğdan toprakları, yaz mevsimiyle birlikte oldukça verimli bir araziye dönüşür ve çok çeşitli tarım ürünlerinin bol miktarda yetişmesine zemin teşkil eder.

3. Demografik Yapı, Romen Kolektif Kimliği ve Sosyo-